DOK Stüdyo'dan "Ve Perde!": Godot'yu Beklerken'i Beklerken
Yeni yıl yeni oyunlar kadar yeni tiyatro gruplarını da beraberinde getirdi. Çiçeği burnunda tiyatro grubu, DOK Stüdyo sahnelere yeni oyunları Godot’yu Beklerken’i Beklerken ile geldi ve ne iyi etti de geldi. Beklemenin umudu ve çaresizliği arasındaki çizgide hep beraber gidip gelirken, yönetmeninden oyuncularına kadar tüm ekibin emeğini de alkışlamayı ihmal etmedik.
DOK Stüdyo, sahnelere bu sezon merhaba diyenlerden. Yeni olmanın heyecanını “Godot’yu Beklerken’i Beklerken” ile yaşayan ve bize yaşatan bir tiyatro grubu diye de tanımlayabilirim kendilerini. Nasıl DOK Stüdyo olduklarını ve bu oyunu seçme hikayelerini gelin kısaca onlardan dinleyelim: “Dasdas Akademi’den mezun olduktan sonra “Neden beraber bir şeyler yapmıyoruz?” motivasyonuyla birlikte 3 kişilik oyun seçeneklerini araştırmaya başladık. Godot’yu Beklerken’i Beklerken, hem metin dinamiğinin bize çok uygun olması, hem dekorun bir araba bagajına sığacağı kadar kompakt olması sebebiyle nokta atışı bir tercih oldu. Eylül döneminden bugüne yoğun ve keyifli bir prova süreci geçirdik, bundan sonrasında da emeklerimizin karşılığını alabilmeyi ve mümkün olduğunca çok izleyiciyle buluşacağımız anları hevesle bekliyoruz.”
Gelelim Godot’yu Beklerken’i Beklerken oyununa. Yıllar önce Asmalı Sahne’de izleyip önce metnine vurulduğum oyun, yine yeniden beni metni ve karakterleriyle içine aldı. Bir kulisteyiz, etrafa yayılan dekorlar, kıyafetler arasında iki yedek oyuncunun bir şekilde Godot’yu Beklerken oyununu oynamak için sahneye çıkmalarını bekliyoruz. Bekledikleri sahne sırasından ziyade aslında, halihazırdaki oyunculara bir şey olursa, rolü oynamak için sahneye adım atabilme ihtimali. Vladimir ve Estragon olarak var güçleriyle oynayıp selam verme ihtimali, belki hiç olmayacak belki yarından da yakın.
Onlar bir yandan her an rüzgar kendilerinden yana eserse diye rolüne hazırlanadursun, bir yandan bizlere de sorgulama sırası geliyor. Oyuncularımız Samuel Beckett’i, kariyerlerini, ailelerini, planlarını, yaşama oynayarak tutunma çabalarını, bundan sonra ne olacağını tartışırken, biz de umut etmek-çaresizlik, beklemek-beklentisizlik, hayaller-gerçekler, geçmiş-gelecek ve daha ne kadar zıt kavram varsa hepsi üzerine kafa yoruyoruz. Hepimiz ayrı şeyler düşünüyor, bazı duygu ve düşünceleri kendimize uzak görüyor olabiliriz ama umut konusunda hemfikiriz.
Umut var olduğu sürece yaşam da var demektir çünkü. Nasıl oradaki oyuncuları bir gün sahneye çıkabilme, alkışların hepsini toplama umudu ayakta tutuyorsa, bizleri de bu yaşamda ayakta tutan da aynı umut sonuçta. Hayat gibi inişli, çıkışlı. Birden yükseliyor, çok yaklaşıyoruz bazen de nerdeyse hiç içimizde ekecek bir tohum kalmıyor ama sonra bakıyoruz ki yine meyve veriyor. Oyun boyunca, tıpkı oyunculara benzer şekilde, ben de sahneye çıkacakmışım gibi bazen heyecanlandım, bazen beklemekten çok sıkıldım, bazen de onlarla birlikte aşağı çekildim ama yine de “iyi ki umut var” dedim.
Oyunu bu kadar hissetmemde en büyük pay hiç kuşkusuz oyuncular Refika Kollak Vural, Serhan Çatalay ve Vahap Vural’a ait. Ester ve Val olarak, bizleri kulislerinde ağırdılar, kendi neşelerine, planlarına, heyecanlarına ve arada çaresizliklerine bile ortak ettiler. Onlarla birlikte bekledik belki de hiç gelmeyecek sahnelerini, gerçekleşmeyecek planlarını. Azimlerinden de feyz almadık değil. Oyunun tek kadın karakteri Refika Kolak Vural’la biraz da gerçeklerden bahseder olduk. Hepsi rollerinin haklarını verdi, enerjilerini ve heveslerini hep ayakta tutarak. Sayelerinde onlarla sahne tozu yutamadık ama hep birlikte kulis tozu yuttuk.😊(En az sahne tozu kadar gerekli bence.)
Yönetmen koltuğundaki Kerem Şen’in bu ilk işini başarıyla kotardığını ve oyunun arasını oyuna bu kadar güzel yedirme becerisini de ayrıca belirtmeliyim. Kimi zaman oyunun karakteri haline gelen kostümler (özellikle de çizme) ve oyuncuların duygu dünyalarının yansıması olarak gördüğüm kulis dekoruyla birlikte böylesi bir oyunla beğenimizi kazanan DOK Stüdyo ekibi, belirttikleri heyecanlarına başka sahnelerde ortak olmaya ve yeni oyunlarını da merakla beklememize sebep.
Özetle, yeni yılda henüz perdeleri açmadıysanız ve metin, oyunculuk, dekorla birlikte tüm iyilerin toplandığı Godot’yu Beklerken’i Beklerken oyununu gelin, listenizin başına alın. Pişman olmayacağınıza, alkışlarınızı salonda bırakırken umudunuzu sırtınıza geçirip yolunuzda ilerlemeye devam edeceksiniz. Belli mi olur, kim bilir bir gün hep birlikte Ester ve Val’i gerçek sahnede izleriz. Şimdiden iyi seyirler!
Kapak Fotoğrafı: DOK Stüdyo
İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten Gece Diyarı
Şu Godot'u bekleye bekleye helak olduk. Bir gelmedi gitti... Şaka bir yana oyunu çok görmek istedim ama Temmuz'a kadar gelmeyeceğim Türkiye'ye. Sevgiler..