Dünya üzerinde hiçbir şehir Dubai kadar kozmopolit olamaz. Burada 200’ün üzerinde farklı ulustan insan yaşıyor. Dünyada şu anda 223 farklı ulus ve 195 vatandaşlık (resmi ülke) olduğu düşünülürse Dubai’de dünyada bulunan tüm ülkelerin vatandaşlarının yaşadığı söylemek mümkün. Dubai nüfusunun %83’ü başka bir ülkede doğmuş durumda. Dünya üzerinde ona en yakın şehir %62 ile Brüksel. Kozmopolit yaşam sayesinde bu şehre alışmak çok kolay bir hale geliyor; çünkü baskın bir kültür ve gelenek olmadığı için alışmak zorunda olduğunuz size yabancı bir ortamda adaptasyon sorunu çekmiyorsunuz. BAE bir Arap ülkesi ve Dubai de bir Arap şehri ama  aynı zamanda çok kendine özgü, dünyada eşi benzeri olmayan bir dünya şehri.

Dubai'de Yaşam
Dubai’de Yaşam | Fotoğraf: unsplash.com/@david__r

Hayatın bana öğrettiği bir şeylerde biri de, bir Bond filmine bile başlık olmuş bir deyim, ‘asla asla dememek’ gerektiği. Türkçemizde buna benzer ‘büyük lokma ye büyük konuşma’ veya ‘ne oldum değil ne olacağım de’ gibi atasözleri de benim şu anki durumumu açıklamak için kullanılabilir.

Benim gibi dünya üzerinde en sevdiği şehirler, en sevdiği derken aynı zamanda kendini en rahat, huzurlu, bir tür ‘evde’ ve ait hissettiği olarak da anlaşılabilir, Viyana, Prag, Floransa, Lizbon ve Cordoba olan ve yaşamak istediği şehir sorulduğunda hiç düşünmeden Zürih cevabını veren birinin Dubai’de yaşamaya başlaması yukarıdaki sözleri mi haklı çıkarır yoksa Kafkaesk bir ironi midir bilinmez ama üzerinde türlü felsefi geyik çevrilmesi bir yana hiçbiri benim artık Dubai’de yaşadığım gerçeğini değiştirmez.

Dubai | Fotoğraf: unsplash.com/@waelhneini

Dubai’ye taşınma kararı elbette bir ‘rabbime sordum Dubai dedi’ durumu değil. Bir sabah Aslı bana seslendi ve “Tunga, Dubai’de yaşayalım mı? Düşünmek için öğlede kadar vaktin var” dedi. Ben de “Düşünecek bir şey yok, gidiyoruz” diye cevap verdim. 47 yaşında, kariyerinin üst bir noktasında; İstanbul şehrinin geleceğine yönelik karar alma süreçlerini etkileyecek önemli bir pozisyonda olan ben nasıl olup da bu kadar hızlı bir şekilde, üstelik her açıdan bana çok uzak, adeta uzayda veya 25.Yüzyıl’da varolan bir şehre taşınma kararını kabul etmiştim?

Bu hızlı kararı vermemde etkili olan olgulardan biri Kafka’nın Felice Bauer’e yazdığı bir mektupta dediği gibi “mein posten ist mir unertraglich”, Türkçesiyle ‘mevkim benim için dayanılmaz bir hale geliyor’ durumuydu. İşimi sevmediğimden değil; bilakis yaptığım işi çok seviyordum ve şu anda sabah yeni çıkmış sıcak sıcak sokak simiti dışında belki de en önceki yaşamına dair en çok özlediğim şey işim, işimin getirdiği sorumluluklar. Öte yandan genel olarak değerlendirdiğimde ‘mevki ve iş’ denen şeyin Türkiye’de nasıl bir hale geldiğini; maddi ve manevi olarak yapılan işin karşılığının alınamadığını ve işini iyi yapmanın bir istisnaya, bir tür toplumsal muhalefete dönüştüğünü hüzünle ve öfkeyle izliyordum. Pek çokları gibi benim için de emekli olma aşamasında geçmiş iş yaşamıma bakıp Reşat Nuri Güntekin’in bence en iyi romanı olan Damga’nın kapanışında dediği gibi “hayatımı bir vehme kurban etmişim” dememek neredeyse  imkansız olacaktı. Aslı’nın önerisini hiç düşünmeden kabul etmemde bunun etkisi çok büyüktü. O sırada uzaktan, evden çalışmama imkan veren küçük bir yarı-zamanlı pozisyon olanağı da çıkmıştı ve o anki mevcut işimle kıyaslanamayacak bir geliri olsa en azından cep harçlığımı ve şahsi harcamalarımı karşılayacak bir gelir getirecekti. Böylelikle de okumalarıma ve yazılarıma; uzun zamandır planladığım kapsamlı çalışmalara da vakit kalacaktı.

Dubai'de Yaşam
Dubai’de Yaşam | Fotoğraf: unsplash.com/@zplits

Bir diğer neden de elbette uzun zamandır benim için bir diğer ‘unertraglich’ yani dayanılmaz bir hale gelen İstanbul’da yaşamanın ve ülke gündeminin dayanılmaz ağırlıydı. Bir süre Türkiye’den ve tabi ki İstanbul’dan uzak kalmak hem beden hem de kafa sağlığı açısından bana çok iyi gelecekti.

Bunlar işin kişisel boyutu. Dubai’ye taşınma konusuna sıcak bakmamdaki asıl neden bu teklifin Aslı’nın kariyerinde çok büyük bir aşama olması ve elbette bu dramatik kararın oğlumuz Kerem’in yaşamında yapacağı değişiklikti. Kerem daha 5 yaşında ve ona bu karar sonrası sunacağımız olanaklar Türkiye’dekilerle kıyaslanmayacak kadar çeşitli olacaktı.

Sonuçta teklifin kabulü; ev tutma ve taşınma hazırlıkları, dünyanın hiçbir yeri ile kıyaslanmayacak kolaylıkta ve hızda tamamlanan bürokratik süreçler, Kerem’in okulunun bulunması – kayıt işlemleri ve benim işimle ilgili önemli bazı projeleri tamamlayıp ayrılmaya hazır hale gelmemle birlikte tam aile Ağustos başında, Dubai için iklim açısından pek de uygun olmayan bir dönemde, evet sıcak; çok sıcak, yeni şehrimizde, yeni mahallemizde ve yeni evimizde yeni hayatımıza başladık.

Başa döneyim, Dubai’deki ilk izlenimlerim ‘asla asla deme’ sözünün ne kadar doğru olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Dünyanın hemen her ülkesinden, dininden, etnik grubundan binlerce insanın elbette bir bildiği vardı. Gelmeden önce dinlediğim ‘Podcast’ler, okuduğum onca makale ve forumlardaki yorumlar aldığımız kararın, özellikle ailemizin ve oğlumuzun geleceği için, doğru olduğunu söylüyordu. Söylenenlerin buraya taşınıp rutin günlük yaşama başladıktan sonra çoğunlukla ne kadar doğru olduğunu gördüm ve deneyimledim.

Dubai’de Yaşamak İçin Nedenler

Öncelikle kendim açısından Dubai ile ilgili olabilecek en olumsuz şey ile başlayayım: İklim… Evet sıcak, çok sıcak. Burada belli bir süreden uzun yaşayan herkesin söylediği bu senenin gördükleri en ılık yaz olduğu gerçeği benim gibi aşırı sıcağa hassas insanlar için bir şey ifade etmiyor maalesef. Her şekilde sıcak Dubai, hele de Ağustos ve Eylül aylarında. Tabii açık havada çalışmıyorsanız otobüs duraklarının kapalı ve klimalı olduğu bir şehirde bu aylarda tatilde değilseniz hayatınız AVM, ofis, ev ve araba arasında geçiyor; dolayısıyla da aşırı sıcaktan etkilenmiyorsunuz.

Gece-gündüz farkı neredeyse olmadığından sabah çok erken kalkayım da bir yürüyüş yapayım demek zor. Öte yandan alışanlar veya sıcaktan etkilenmeyenleri günün herhangi bir saatinde koşarken bile görebiliyorsunuz. Benim gibi bir sonbahar insanı için en zor şey elbette iklim. İnsanlar dört gözle Ekim’i bekliyor. Ekimle beraber sokakta ve açık havada yaşam başlıyormuş. Göreceğiz ama Ekim’den sonra da hava 20-25 derece arasında değişiyor. Şöyle bir yağmur yağsın, hafif rüzgar essin; trençkotumuzun yakasını kaldıralım, fularlarımızı takalım diyemeyeceğiz. Kamyon yazısı gibi olacak: “Burada bir sabah serinliğine bir de güz yağmurlarına hasretim.

Gelelim Dubai’de yaşama. Biraz klişe dergi dosyası veya emlakçı sitesi yazısı gibi oldu ama kolay olsun diye Dubai’de yaşamak için nedenleri birkaç temel başlıkta toplamaya çalıştım:

Çok Kültürlü – Çok Uluslu Küresel Bir kültür ve Yaşam

Dünya üzerinde hiçbir şehir Dubai kadar kozmopolit olamaz. Burada 200’ün üzerinde farklı ulustan insan yaşıyor. Dünyada şu anda 223 farklı ulus ve 195 vatandaşlık (resmi ülke) olduğu düşünülürse Dubai’de dünyada bulunan tüm ülkelerin vatandaşlarının yaşadığı söylemek mümkün. Dubai nüfusunun %83’ü başka bir ülkede doğmuş durumda. Dünya üzerinde ona en yakın şehir %62 ile Brüksel.

Kozmopolit yaşam sayesinde bu şehre alışmak çok kolay bir hale geliyor; çünkü baskın bir kültür ve gelenek olmadığı için alışmak zorunda olduğunuz size yabancı bir ortamda adaptasyon sorunu çekmiyorsunuz. BAE bir Arap ülkesi ve Dubai de bir Arap şehri ama  aynı zamanda çok kendine özgü, dünyada eşi benzeri olmayan bir dünya şehri.

Aktivite Çeşitliği

Yine benim için çok bir şey ifade etmeyen ama pek çok kişi için çok çekici olabilecek sonsuz çeşitlilikte açık hava, kapalı mekan aktivitesi özellikle hafta sonu yoğunlaşan bir şekilde insanların hizmetine sunuluyor. Skydive, çölde safari, kayak, su sporlarının ve eğlencelerinin envai çeşidi ve her biri kendi alanında dünya çapında olan, bazıları da dünyanın büyüğü olarak kabul edilen tematik eğlence parkları ile eğlenceye doymak mümkün. Bir başka deyişle Dubai’deki aktiviteler vaktin ve naktin yetmeyeceği kadar bol. Peki benim gibiler için bir şeyler yok mu diye sorulabilir. Tabii ki burası Viyana veya Londra değil. Her gün her an farklı alanlarda durmak bilmeyen bir sanat ve kültür ortamı yok ama Dubai son dönemde bu alanda da önemli atılımlar yapıyor. Eylül ayından örnek vereyim:  Dubai Operası’nda Prokofiev’in Rome ve Juliet Balesi ile Verdi’nin La Traviata Operası gösterilerine gittim.

Yine Eylül ayı içinde gördüğüm üç önemli sergi/gösteri var: Gaudi, Kandisky ve Klee’nin eserlerinin dijital bir gösteriyle sunulduğu Gaudi&Kandisky&Klee: Raise Vibration – The Immerse Experience  ve Theatre of Digital Art Dubai’de gerçekleşen ve Danimarkalı ünlü viyolonselci Sorenlyng Hansen’in sahne aldığı Art&Music Night ile aynı mekanda From Monet to Kandisky – Revolutionary Art gösterisi. Tabi yıl boyu farklı sanat ve gösteri merkezlerinde farklı türde etkinliklerin devam ettiğini söylemeye gerek yok. Tabi bir de hatırlatma, Louvre Abu Dhabi Dubai’ye sadece 1 saat uzaklıkta. Bir de yakın dönemde açılan ve Ortadoğu’nun en büyük kütüphanesi olan mimari harikası Mohammed bin Rashad Library var tabi. Dubai’de ikamet izni ve kimlik kartı olan herkesin hizmetlerinden bedava olarak faydalanabileceği kütüphane çok geniş bir okuma ve aktivite olanağı sunuyor.

Yeni Coğrafyalar ve İklimler Keşfetmek için Uygun Bir Merkez

Avrupa’dan ve Türkiye’den Maldivler, Seyşeller, Singapur, Endonezya, Avustralya ve Hindistan gibi egzotik bölgelere gitmek hem vakit hem de nakit açısından zorlayıcı. Dubai hem bu bölgelere yakın hem de dünyanın bu bölgelerine gidebilmek için çok çeşitli seçecekler ve olanaklara sahip. Ayrıca yine çok farklı ve ilgi çekici bir coğrafya olan Arap Yarımadası, başta Umman ve BAE’yi oluşturan diğer emirlikler (özellikle plajlarıyla Fujairah, dağlık coğrafyası ile Ras Al Khaimah ve Ferrari World ve Louvre Müzesi, Sheikh Zayed Cami ile Abu Dabi) sayesinde dünyaya farklı bir şekilde bakmanıza neden olacak.

Ultra Modernist Mimari

Bu durum aslında benim gibi gotik, barok ve neoklasik mimariyi seven; modernizmde ise 20. Yüzyıl’ın ilk yarısına daha yatkın iflah olmaz bir nostaljik için çok geçerli olmayabilir ama dünyada mimari yaratıcılığın geldiği son noktayı görmek isteyenler için Dubai en uygun yerlerden biri. Burası, dünya üzerinde Fritz Lang’ın 1927’de hayal ettiği ve beyaz perdeye yansıttığı fütürististik Metropolis’e belki de en yakın şehir.

Dünyanın en yüksek binası Burj Khalifa ve yelken şeklindeki Burj Al Arab Dubai ve mimari denince akla ilk gelen örnekler. Bunların yanında Dubai’nin pek çok farklı yerinde çok ilgi çekici mimarlık örnekleri bulunuyor. Tasarımını dünyanın en pahalı arabası Paganini’nin tasarımcısı ve üreticisi Horacio Paganini’nin yaptığı Dal Al Arkan Pagani Kulesi’ni görenlerin hayran kalmaması mümkün değil. Bunun yanında Cayan Tower, Atlantis Palm, The Opus, Dubai Frame, Gevore Otel, The Green Planet ve The Museum of the Future ilk akla gelen diğer örnekler. Tabii dünyanın toplam yüzölçüm açısından en büyük eğlence ve alışveriş merkezi Dubai Mall; özellikle de Ekim’den itibaren canlanan, Avrupa tarzı cadde alışveriş konseptini Dubai’de uygulamayı amaçlayan ve mimari ve tasarım açısından dikkate alınması gereken bir açık hava mimari uygulama City Walk da kayda değer. Yakın zamanda açılan ve henüz fiziksel olarak görme fırsatını bulamadığım ahşap bir rahle üzerinde açılmış kitap şeklindeki Mohammed bin Rashid Kütüphanesi de bu listede yer alması gereken bir yapı.

Çocuk ve Aile Dostu Bir Şehir

Bu konu elbette bizim gibi çocuğu olan aileleri ilgilendiriyor. Tüm şehir çocuklu aileler için organize edilmiş gibi adeta. Güvenli olması çocuklu aileler için ilk önemli avantaj. Onun dışında ilk ve orta öğretim okul sistemi, şehrin farklı yerlerine yayılmış oyun ve eğlence parkları, okul dışı sportif, bilimsel ve sanatsal aktivitelerin çokluğu ve ulaşımının kolaylığı Dubai’yi çocuklu aileler için dünya üzerinde çocuk yetiştirmenin en kolay ve uygun olduğu bir kaç yerden biri haline getiriyor.

Uluslararası ve Bol Seçenekli Okul Sistemi   

Dubai’de eğitim için ücret ödemek zorundasınız. Öte yandan her bütçe için (106.000 AED’den 6.000 AED’ye kadar geniş bir yelpaze söz konusu) bir okul bulunuyor. Şayet iyi  bir kurumda çalışıyorsanız pozisyonunuza göre belli bir çocuk sayısına kadar çalıştığınız  yer size okul desteği sağlayabiliyor. Dolayısıyla da çocuğunuzun eğimi için bütçenizi sarsmanıza gerek olmuyor. Bu sayede de okullarda farklı gelir gruplarından farklı iş kollarından ve farklı ülkelerden gelen ailelerin çocuklarını bir arada görmek mümkün oluyor.

Okulların çoğu İngiliz Müfredatını uyguluyor. Önemli sayıda okul da Amerikan müfredatına uygun bir eğitim veriyor. Bunlara alternatif olarak Alman, Fransız, İsviçre, Hindistan ve Pakistan müfredatlarını uygulayan okullar da mevcut. Bazı okullar ki Kerem de öyle bir okula gidiyor, hem bir ülke müfredatını (İngiliz) hem de uluslararası müfredatı (IB) bir arada veriyor. Tabii bulunduğunuz ülke dolayısıyla müfredatta BAE ve İslam ile ilgili dersler de var. İslam dersinin yoğunluğunu da belirleyebiliyorsunuz; müslüman olan ve olmayanlar veya kayıt sırasında dinini bildiren ve bildirmeyenler iki ayrı müfredata tabi oluyor.

Dubai okul sisteminin en önemli avantajlarından biri de çok uluslu-çok kültürlü bir ortamda eğitim verilmesinden dolayı çocukların dünya vatandaşı olarak yetişmesi. Derslerin yapıldığı İngilizce dışında Arapça ve yapacağınız seçime göre bir üçüncü dili de öğrenebiliyorsunuz. Öğretmen başına düşen çocuk sayısı, okulların güvenliği, temizliği, çocuk ve  ebeveyn odaklı yaklaşım, okul yönetiminin ve öğretmenlerin velilerle sürekli iletişimde olması diğer çok önemli artılar. Bir de seçtiğiniz okula göre tozu değişse de disiplin sistemi de gayet sağlam. Mesela geçen hafta her sabah öğrencileri ve velileri kapıda karşılayıp günaydın diyen İngiliz okul müdürü üniformasının altına spor ayakkabı giyen -her okulun kendine özel bir üniforması var- bir öğrenciyi sert bir şekilde uyardı ve o ayakkabıyla okula gelmemesi gerektiğini söyledi. Yani öyle parayı verdik rahatız diyemiyorsunuz; disiplin belirli konularda özellikle ilk ve ortaokullarda tavizsiz uygulanıyor ki bu da bence iyi bir okulu diğerlerinden ayıran önemli bir unsur.

Gastronomi

Öncelikle pek çok kişi için şaşırtıcı bir bilgi vereyim: Michelin yıldız sistemi Dubai’ye çok yeni, bu sene girdi. O kadar ki yıldızlar yaklaşık 3 ay önce, Haziran ayında açıklandı.  Sisteme girmesi ile birlikte Dubai’de faaliyet gösteren 69 restoran Michelin Rehberi’ne yer almayı; 13 restoran da yıldız ile derecelendirilmeyi başardı. 9 restoran bir, iki restoran da iki yıldız aldı. Bundan önce sistem içinde olmamasına rağmen, Dubai gibi bir yerde en üst düzey gastronominin bulunmaması olanaklı değildi elbet. Mevcutlar hariç 13 Michelin yıldızlı şefin Dubai’de restoranları veya restoranlarının şubeleri var.

Konuya devam etmeden bir konuya açıklık getireyim: Uzun zamandır yemek ve gastronomiyle mütevazi bir şekilde kendi çapında ilgilenen biri olarak gerek deneyimlerim gerekse de okuduklarım sonrasında Michelin yıldız sistemine olan ilgimi  ve güvenimi kaybettim. Bunun nedenleri çok çeşitli. Konu ile ilgili görüşlerimi belki 11 Ekim 2022’de İstanbul’da ilk kez yıldız alacak restoranlar açıklandıktan sonra bir yazı ile aktarmaya çalışırım. Dubai’ye geri dönersek, gastronomiyi seçmemim nedeni Michelin yıldızları değil, hatta hiç değil. Dubai’yi bir gastronomi cenneti yapan şey burada 200 milletten insan yaşıyor ve tüm bu milletlerin mutfaklarının farklı düzeylerde temsil ediliyor olması.

Üstelik çeşit ve derinlik o kadar ki restoranlar bazen tek bir yemek, ürün veya bölge üzerinde uzmanlaşabiliyor. Örneğin bir restoran sadece biryani üzerinde uzmanlaşıyor. Bir tanesi sadece Vietnam usulü noodle, bir başkası sadece isli kuzu eti yapıyor. Bir restoran somon-burger ile tanınırken bir başkası İngiliz yemek kültürünün en önemli geleneklerinden pazar rostosu ile biliniyor. Ayrıca çok bilinen küresel bazı marketler dışında özel olarak ülke ve bölgelere odaklanmış marketle sayesinde de her türlü kaliteli ve taze malzemeye  görece makul fiyatlarla ulaşmak mümkün. Dolayısıyla da evde yemek pişirmek de zevk haline geliyor. Yalnız hala iyi simidin peşindeyim. Burada elbette simit bulmak mümkün ama Türkiye’den ziyarete gelenlerden isteyeceğim tek şey simit olacak.

Gelir Vergisi Yok

En düşük gelirlisinden en zenginine, Dubai’de gelir vergisi vermiyorsunuz. Şöyle anlatayım: maaşınız 100 birim ise cebinize ay başında 100 birim giriyor. İş yeri sahibi iseniz de durum aynı. Katma değer vergisi ise sadece %5. Ayrıca online alışveriş çok uygun; 1000 Dirhem’e kadar gümrük vergisi ödemiyorsunuz. O miktarın üzerinde de yine sadece %5 bir vergi ödüyorsunuz. Bu durumun bir de diğer yüzü var: vergi vermemek size finansal bir okuryazarlık mecburiyeti ve planlama sorumluluğu getiriyor. Keza bütçenizi doğru bir şekilde planlamalı ve harcamalarınızı kontrollü yapmanız gerekiyor. Yabancılar için sağlık ve eğitimin ücretli olduğu ve alışveriş için sonsuz seçeneğin bulunduğu Dubai’de dağıtmak mümkün.

Konforlu, Kolay ve Rafine Bir Yaşam

Sokaklar ve binalar, her yer tertemiz. Toplu taşıma belki henüz yok yaygın değil ama dünya üzerindeki en teknolojik, konforlu raylı sistem ve metro ile ulaşım da mükemmel bir deneyim sunuyor. Öte yandan taksi ve Uber günlük yaşamın ve toplu taşımının çok önemli bir parçası. Yoğun saatlerde bekleme süresi biraz uzayabiliyor, ki 8 dakikadan fazla hiç beklemedim, ama her zaman her yerde uygulamalar sayesinde taksi ve Uber’e ulaşabiliyorsunuz ve her bindiğinizde şöförler size sanki özel şöförleri gibi davranıyorlar ve arabalar da makam arabası gibi. Yine uygulamalar sayesinde gideceğiniz yeri seçtiğinizde ödeyeceğiniz miktar, gelen şoförün puanlaması ve hakkındaki yorumları da görebiliyorsunuz. İstanbul’dan gelen ve dünyanın ve Avrupa’nın pek çok yerinde taksiye binen biri için bu taksi sistemi adeta bu dünyanın dışında bir yerde gibi. Dubai’deki hizmet sektörünün tamamında olduğu gibi müşteri memnuniyeti ve hizmet kalitesi her şeyin üstünde. Tüm şehir yaşamınızı kolaylaştırmak ve yaşam kalitenizi arttırmak için oluşturulmuş ve ulaşım da bunun çok önemli bir parçası.

Güvenlik

Dubai dünyanın en güvenli şehirlerinden biri. Dubai’nin ne kadar güvenli ve suçtan arınmış bir şehir olduğunu bir kıyaslama ile ortaya koyayım: Avrupa’nın ve dünyanın en güvenli şehirlerinden biri olan Zürih’te 100 bin kişiye düşen cinayet oranı 0,6, işlenen genel suç sayısı ise 590. Dubai’de ise bu göstergeler cinayet için 0,1 ve genel suç için 32,5. Şehrin güvenliği basit bir örnek vereyim: Bir kafede çalışırken bilgisayarınızı, telefonlarınızı, cüzdanızı ve diğer neyiniz varsa hepsini bırakıp gidebilirsiniz ve döndüğünüzde her şey yerli yerindedir. Bırakın telefon ve bilgisayarı, ben İstanbul’da ve dünyanın başka şehirlerinde dolma kalemlerimi bile bırakmıyordum. Dubai aynı zamanda tek başına seyahat eden kadınlar için dünya üzerindeki en güvenli 5 şehir arasında da yer alıyor.

Dubai hakkında İlk izlenimlerim böyle. Dubai’ye taşınma aşamasında The Magger’da Dubai hakkında ne yazılmış diye bir baktığımda açıkcası çok şaşırdım. ‘The Magger’da Arayın’ bölümüne Dubai yazdığınızda sadece 11 yazı çıkıyor ve bunlardan sadece iki tanesi doğrudan Dubai ile alakalı. Diğerleri ya benim bir mimarlık yazımda olduğu gibi şehre referans vermiş ya da Dubai aktarması ile gidilen seyahatler hakkında. Bir tane de Abu Dabi hakkında bir yazı var, Dubai orada geçiyor. Bu sene itibariyle  dünyanın en çok ziyaret edilen dördüncü şehri için çok çok az bir sayı. Bir kıyaslama için kontrol ettiğimde The Magger’da Roma ilgili 233, Kopenhag ile 20 (ki hepsi doğrudan şehir ile ilgili) yazı gözüküyor. Anlaşılan theMagger yazarları arasında pek popüler değil Dubai.

Kapak Fotoğrafı: unsplash.com/@waelhneini

İlginizi çekebilir: Deniz Cengiz’den Dubai Lahbab Çölü’nde Safari