Dünyanın Dört Bir Yanından Bienaller: Çağdaş Sanatın Vitrini
Çağdaş sanatı yakından takip edenler, dünyadaki en önemli sanat etkinliklerinin biennaller ve sanat fuarları olduğunu bilir. Bugün dünyanın irili ufaklı birçok kentinde gerçekleşen bienaller, tanınmış sanatçıları kentin sakinleriyle buluşturan, yeni sanatçı keşiflerine olanak sağlayan, uluslararası sanatı belli konseptler ve başlıklar altında bir arada sunan, özetle sanatın evrenselliğini kanıtlayan etkinlikler haline geldi. İçlerinden birçoğu, düzenlendikleri kentlerin kültür ve sanat turizmine katkı sağlamaya devam ediyor, örneğin Venedik’i tekrar tekrar ziyaret etmek için bienali bahane edenlerin sayısı hiç de az değil. Bu yazımda size hem bienallerin hikâyesini anlatmak hem de seyahat planlarınızı yaparken göz önünde bulundurabileceğiniz bazı önemli bienallerden bahsetmek istedim.
Bienal sözcüğü, bildiğiniz gibi “iki yılda bir” anlamına geliyor. İngilizce’de biennial olarak kullanılsa da, bazı bienaller bienallerin atası olan Venedik Bienali’nin İtalyanca adını çağrıştıran (ve daha havalı duran) biennale sözcüğünü de tercih edebiliyor. İki yılda bir düzenlenen geniş çaplı ve uluslararası katılımlı sergiler anlamına gelen bienallerin, doğrudan sanat piyasasını ve satışı hedefleyen sanat fuarlarından en önemli farkı kürasyonları. Sanat fuarları çeşitli galerilerin standlar açtığı ve satışa sundukları tüm eserleri koleksiyonerlere sunduğu bir satış alanıyken, bienal sergilerini sanat tarihine ve güncel meselelere hakim küratörler, belli başlık ve temalar altında uzun çalışmalar sonucunda hazırlıyor.
Dünyanın İlk Bienali: Venedik Bienali
Dünyadaki ilk bienal, 1895 yılında düzenlenen Venedik Bienali olmuş. Bugün hâlâ bienalin iki ana mekanından biri olarak kullanılan Giardini’de gerçekleşen bu bienal,, ilk yıllarında çoğunlukla Avrupa sanatı, Avrupa ülkeleri ve Avrupalı sanatçılar domine etmiş. 2019’da 58. kez kapılarını açan Venedik Bienali’nde bugün dünyanın hemen hemen tüm ülkelerini ve kültürlerini temsil eden sanatçılar yer alıyor. Tek sayılı yıllarda, Haziran – Kasım ayları arasında düzenlenen Venedik Bienali, Giardini bahçeleri ve şehrin eski cephaneliği olan Arsenale‘deki ana sergi mekanlarında yüzlerce sanatçıyı ağırlıyor. Ana sergi alanları dışında yine Giardini ve Arsenale’de birçok ülkeye ait pavyonlar bulunuyor ve ülkeler bu pavyonları diledikleri şekilde bir kürasyonla, ister tek bir sanatçıya, ister bienal temasını kendi kültürleriyle bağdaştıran bir sergiyle dolduruyorlar. Giardini’deki ülke pavyonlarının ilk Venedik Bienalleri zamanından kaldığını eklemeliyim. Ana sergi alanı dışındaki bu binalar, kendi başlarına da ülkelerinin estetiğini, kültürünü ve mimarisini yansıtan birer sanat eserine dönüşmüşler adeta. Bunun yanında bu iki mekanın dışında, şehirdeki birçok mekanı, sarayları, kiliseleri, meydanları, konakları dolduran paralel sergiler ve ana mekanlara sığmayan ülke pavyonlarının da dev bir haritaya dönüştüğünü eklemeliyim. Venedik Bienali’nin tamamını görmek için en az dört gününüzü ayırmanız şart ama zaten ana mekanlar dışındaki sergi alanlarını gezerken tüm şehri yürüyerek dolaşacağınız için içiniz rahat olsun. Son olarak, çift sayılı yıllarda da Venedik Mimarlık Bienali’nin düzenlendiğini hatırlatayım.
Avrupa’daki Bienaller
Venedik Bienali’nin ardından Avrupa’nın en önemli uluslararası çağdaş sanat etkinliği diyebileceğimiz documenta‘yı bu listeye eklemek ne kadar doğru bilmiyorum. Çünkü pratikte bir bienal değil; beş yılda bir düzenleniyor. II. Dünya Savaşı’nın ardından, uzun yıllar Nazi Almanya’sının yozlaşmış olarak yaftaladığı sanata yer açmak ve görünürlük sağlamak amacıyla 1955’te düzenlenmeye başlayan documenta önceleri dört ya da beş yılda bir, 1972’den beri ise sonu 2’li ve 7’li yıllarda düzenleniyor. documenta için seçilen şehir ise Almanya’nın tam merkezindeki konumu sebebiyle Kassel. documenta 15 için 2022’yi beklememiz gerekiyor. 1996’da kurulan Manifesta ise Avrupa bienalleri arasında adını mutlaka anmamız gereken bir diğer etkinlik. Avrupa Çağdaş Sanat Bienali adıyla da bilinen Manifesta, 1996’dan beri her iki yılda bir Avrupa’nın farklı bir kentinde gerçekleşmesiyle türünün tek örneği. Manifesta için her yıl Avrupa’nın sanat başkenti olarak ön plana çıkmamış bir kenti özellikle seçiliyor: İlk Manifesta’nın gerçekleştiği Rotterdam’dan sonra etkinlik Lüksemburg, Ljubljana (Slovenya), Frankfurt (Almanya), San Sebastian (İspanya), Lefkoşa (Kıbrıs / iptal edilmişti), Alto Adige bölgesi (İtalya), Murcia (İspanya), Limburg (Belçika), St. Petersburg (Rusya), Zürih (İsviçre) ve Palermo’ya (İtalya) uğradı. Manifesta’nın 13. edisyonu 2020’de Marsilya’da (Fransa), 14. edisyonu ise 2022’de Priştina’da (Kosova) düzenlenecek.
Avrupa’daki bienaller arasında öne çıkan diğer üç bienal olarak da şunları not etmenizi öneririm: 1991’den beri, 18 Eylül 2019 – 5 Ocak 2020 tarihleri arasında 15. kez kapılarını açacak Fransa’daki Lyon Bienali, Berlin’de çağdaş sanat dendiğinde akla gelen önemli kurumlardan KW’nin 1998’den beri çift sayılı yıllarda düzenlediği Berlin Bienali ve İngiltere’nin en büyük sanat etkinliği olan, 1998’den beri çift sayılı yıllarda Tate Liverpool’u mesken tutan Liverpool Bienali.
Dünyadaki Diğer Önemli Bienaller
Gördüğünüz gibi, documenta’yı saymazsak, Avrupa’da Venedik Bienali kadar köklü bir bienal yok. Bienaller 1990’lardan itibaren dünyanın her yerinde yaygınlaştı diyebiliriz, fakat öncelikle diğer köklü bienallere bir göz atalım: 1932’den beri New York’ta düzenlenen The Whitney Biennial, adını 1930’da kurulan Whitney Museum of American Art‘tan ve tabii her ikisinin de mimarı, varlıklı Whitney ailesinden alıyor. Fakat Whitney Biennial’i için dünyanın en eski ikinci bienali denmesini doğru bulmayanlar var; çünkü The Whitney Biennial, Venedik Bienali ve bu yazıdaki diğer bienaller gibi uluslararası bir sergi değil ve yalnızca ABD’li sanatçılara yer veriyor, ABD çağdaş sanatının nabzını tutuyor. Dünyanın en eski, en köklü ikinci ve üçüncü bienalleri, hiç aklınıza gelmeyecek şekilde, güney yarımküreden: Brezilya’daki São Paulo Bienali, 1957’den beri modern mimarinin başyapıtlarından biri kabul edilen Ciccillo Matarazzo Pavyonu’nda düzenleniyor ve 2020’de 34. kez izleyiciyle buluşacak. 1973’ten beri Avustralya’da düzenlenen Sydney Bienali ise sadece müze ve galerilere değil şehrin alışılmadık mekanlarına da yayılıyor – Sydney Opera Binası, Kraliyet Botanik Bahçeleri ve Cockatoo Adası Hapishanesi gibi. Sydney Bienali 2020’de 22. kez düzenlenecek.
1984’te özellikle Batılı olmayan çağdaş sanata yer vermek amacıyla düzenlenmeye başlayan ve Latin Amerika ile Karayipler’den sanatçılar için en önemli sergi alanlarından biri olan Havana Bienali, Küba’da düzenlenmeye başlanmış. 13. Havana Bienali, 12 Nisan – 12 Mayıs 2019’daydı. Diğer yandan son yıllarda özellikle sanat piyasasının ve sanat sermayesinin Orta Doğu ve Uzak Doğu’ya kayması eğilimiyle bu bölgelerdeki kültür ve sanat etkinlikleri de önem kazanmaya başladı. Bunlar arasında en önemlisi kuşkusuz Çin’deki Şanghay Bienali ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Sharjah Bienali. Şanghay Bienali, 1996’dan beri Şanghay Sanat Müzesi’nde gerçekleşiyor. 1993’te kurulan ve 2006’dan beri ülkenin prestijli sanat kurumlarından Sharjah Art Foundation tarafından düzenlenen Sharjah Bienali ise tüm Orta Doğulu sanatçılar gibi Türkiye’den sanatçıların da uluslararası görünürlük sağladığı önemli bir alana dönüştü. Sharjah Bienali‘nin 14. edisyonu 7 Mart – 10 Haziran 2019 tarihleri arasındaydı, Şanghay Bienali‘ni ise 2020’nin son aylarında ziyaret edebilirsiniz. Bölgede ayrıca Taipei Bienali (Tayvan, 1992), Gwangju Bienali (Güney Kore, 1995), Yokohama Trienali (Japonya, 2001), Singapur Bienali (Singapur, 2006) gibi sanat etkinlikleri de önem taşıyor. Son olarak Afrika’yı da unutmayalım: Dakar Bienali (DAK’ART) (Senegal, 1990) ve Marakeş Bienali (Fas, 2005) sanat dünyasını Afrika’da ağırlıyor.
İstanbul Bienali ve Türkiye’deki Bienaller
Bayrakları asın! Çünkü 1987’den beri düzenlenen İstanbul Bienali, birçok çağdaş sanat yayını ve platformunda dünyanın en önemli bienalleri listesinde çoğunlukla ilk 10’un içinde yer alıyor. İKSV tarafından, tek sayılı yılların sonbaharında düzenlenen bienal, son yıllarda özellikle mekan seçimleriyle de sadece dünyanın dikkatini çekmekle kalmıyor, şehrin sakinleri olan bizleri bile şaşırtmayı başarıyor. Bu kez 14 Eylül – 10 Kasım 2019 tarihleri arasında şehre uğrayacak 16. İstanbul Bienali’nin mekan seçimleri yine aynı etkiye sahip. Bienalin Pera Müzesi dışındaki iki mekanı, Haliç Tersanesi ve Büyükada olarak belirlendi. Fransız küratör, yazar ve akademisyen Nicolas Bourriaud’un küratörlüğündeki bienalin teması ise Yedinci Kıta. Kültür ve sanatın yeni sezonuyla birlikte İstanbul Bienali’nin de kapılarını açmasını heyecanla bekliyoruz! (İKSV’nin çift sayılı yılların sonbahar aylarında da İstanbul Tasarım Bienali’ni düzenlediğini hatırlatayım.)
Bununla beraber en büyüğü İstanbul Bienali olsa da, Türkiye’deki bienaller İstanbul Bienali ile sınırlı değil. 15 Ağustos – 20 Eylül tarihleri arasında yedinci kez düzenlencek Sinop Bienali (Sinopale), 2018’de altıncı kez düzenlenen Çanakkale Bienali ve 2018’de dördüncü kez düzenlenen Mardin Bienali Türkiye’nin önemli bienalleri arasında. Anadolu’nun farklı kentlerindeki bu bienaller, sadece uluslararası ilgiyi bu kentlere çektiği için değil, farklı bölgelerdeki sanat izleyicisinin dünya sanatıyla tanışması ve Türkiye’nin büyük şehirlerindeki sanatseverlerin bu kentleri ziyaret edip tanımasını sağladığı için de büyük bir fırsat.
İlk yorumu siz yazın!