

Eda Yıldız ile: Bursa Sanat Çalıştayı Üzerine
Bursa Büyükşehir Belediyesi üretim, deneyim ve paylaşım olanaklarını çoğaltarak kentte dinamik bir sanat ortamı oluşmasına katkı sağlamak, sanatı toplumun her kesimine ulaştırmak ve Bursa’yı bir sanat merkezi hâline getirerek gelecek nesillere ilham vermek amacıyla Bursa Sanat Çalıştayı | 2025’i hayata geçirdi. 4-12 Şubat 2025 tarihlerini arasında, Mehmet Âkif Ersoy Kültürevi’nde gerçekleşen çalıştay sonunda ortaya çıkan üretimler 13 Şubat’ta açılan sergiyle sanatseverlerle buluştu. “Bursa Sanat Çalıştayı | 2025” sergisi, 20 Nisan 2025 tarihine kadar Tayyare Kültür Merkezi’nde ziyaret edilebiliyor. Sergide yer alan sanatçılardan Eda Yıldız ile süreç üzerine sohbet ettik.
Çalıştay süreci sizin için nasıl bir deneyimdi? Nasıl geçti bahsedebilir misiniz?
Çalıştay süreci benim için hem keyifli hem de oldukça öğreticiydi. Daha önce benzer bir deneyim yaşamamıştım, bu yüzden başlarda nasıl bir süreç olacağını merak ediyordum. Çalıştaya katılan her sanatçı, özünde bireysel atölyelerinde üretim yapan kişilerdi. Bu nedenle, ortak bir alanda birlikte üretme fikri ilk etapta biraz tedirgin edici gelse de zamanla mekâna alışmak ve onun bir parçası hâline gelmek büyük bir dönüşüm sağladı.
Birlikte üretmek, fikir alışverişinde bulunmak nasıl bir süreçti?
En değerli deneyimlerden biri sadece kendi pratiğime odaklanmak yerine, diğer sanatçıların üretim süreçlerine de tanıklık edip onlara dahil olabilmekti. Bu etkileşim, sanatın kolektif bir deneyim olarak nasıl derinleşebileceğini görmemi sağladı ve benim için çok kıymetli bir deneyime dönüştü.
Peki Bursa’nın, tarihi dokunun üretimlerinize nasıl yansımaları oldu?
Bursalı bir sanatçı olarak bu projede yer almak benim için sadece sanatsal değil, aynı zamanda manevi açıdan da çok kıymetliydi. Bursa, kendine özgü dinamikleriyle, tarihi ve doğal dokusuyla, kent yaşamının tüm unsurlarının iç içe geçtiği bir şehir.
Tarihi yapılanmanın bana sunduğu en değerli şeylerden biri ise, zaman içindeki değişimin çok sınırlı olması. Bu yapıların 10 yıl önce nasıl duruyorsa bugün de büyük ölçüde aynı kalması, sadece fiziksel bir süreklilik değil, aynı zamanda insan ilişkilerinde ve anılarda da güçlü bir bağ kuruyor. Geçmişin izleriyle şekillenen bu kentte, mekânlar üzerinden kurulan dostluklar ve hatıralar zamansız bir derinlik kazanıyor. Bu süreklilik hissi, sanatsal üretimime de yansıyor ve eserlerimde bellek, aidiyet ve zaman kavramlarını sorgulamam için bana ilham veriyor.
Çalıştay ve serginin mekân üzerine düşünen, kentsel çevreyi sorunsallaştıran teması ile eserleriniz nasıl bir diyalog kurdu?
Eserlerimi doğrudan bir kent temasına yerleştirmem mümkün değil. Ancak kentin bende uyandırdığı hisler, çağrışımlar ve atmosfer üzerinden bir alan açmak çok daha mümkün. Bir kenti sadece fiziksel yapılarıyla değil, hafızası, ritmi ve içinde barındırdığı insan hikâyeleriyle de deneyimliyoruz. Bu deneyim, mekânın bana sunduğu duygusal katmanlarla birleşerek üretim sürecime dolaylı da olsa etki ediyor.
Kapak Fotoğrafı: Eda Yıldız
İlginizi çekebilir: Mina’nın Sanat Gündemi’nden Sanat Tarihçisi Gözünden İznik
İlk yorumu siz yazın!