

Edip Akbayram'ın Ardından: Unutulmaz Eserlerine Saygı Duruşu
Seksenlerin ortaları, ben daha çocuğum, dedem eski Merkez bankası çalışanı olduğu için yazları 10 gün İstanbul Güzelyalı’da yer alan Merkez bankasının tatil kampına giderdik. Çocukluğumun aklımda kalan güzel anılarında, o kampta geçirdiğim günlerin de çok yeri vardır. O anılarda sadece görsel hafıza yer almaz, bir de şarkı vardır aklımda kalan. İşte o şarkıyı, iki hafta önce kaybettiğimiz Edip Akbayram söylerdi. Geçen trenler, benim taşlardan tren yapıp onlarla oynamam gibi çeşitli görsellerin de kafamda canlandığı o parça ise “Hasretinle Yandı Gönlüm”dü.

Edip Akbayram, 1950 yılında Gaziantep’te doğdu. Bir yaşına gelmeden geçirdiği çocuk felci yüzünden yürüyemediği için ilkokula halasının kucağında gidip gelmiş. Babasından aldığı harçlıkları biriktirip konserlere giden ve eve gelip izlediği sanatçıların ayna karşısında taklidini yapan Edip Akbayram, düğün salonlarında şarkı söyleyerek müziğe başladı. Sanatçının ilk grubu, lise yıllarında kurduğu Siyah Örümcekler’di. Bu grupla 19 yaşına kadar Gaziantep’de müzik yapmaya devam etti. Liseden sonra İstanbul’a gelen ve Nişantaşı’nda bir bodrum katında yaşayan Edip Akbayram, diş hekimliğini kazanmasına rağmen kafasında müzik yapmak olduğu için kendisini derslerine veremedi. 1971 tarihinde Altın Mikrofon yarışmasına girip kazanınca sevdiği işi yapmak istediği için müziği okula tercih etti.
Aşık Mahzuni Şerif’in köyüne gidip onunla tanıştıktan sonra kafasında yapmak istediği müziği oturtmuş ve 1974’den sonra kendi deyimiyle toplumcu müzik yaparak ezilenlerin seslerini duyurmak istemiş. Kurduğu Dostlar Orkestrası ile artık müzik dünyasının yıldızlarından biriydi. Ancak seksen darbesi her şeyi altüst etti. Sanatçı bir röportajında, 5 sene kimsenin kendisine iş vermediğini ve zaman zaman oğluna süt bile alamadığını söylemiş. Parasız kaldığı dönemde arabesk müzik yapması karşılığı maddi olarak çok iyi teklifler alsa da bunları kabul etmemiş.
Usta sanatçının seslendirdiği önemli parçalardan bazılarına bir bakalım. İlk olarak Altın Mikrofon’u kazandığı şarkı “Kükredi Çimenler”den bahsedelim. Bu şarkının sözleri Aşık Veysel’e, bestesi ise Edip Akbayram’a ait. Parçanın başındaki bir bölüm bana Cream’in “White Room” parçasını hatırlatıyor. Bu parçanın birincilik almasından sonra Türk insanının Anadolu ezgilerini daha çok tercih ettiğini fark etmiş.
Bir başka önemli parça olan, aynı zamanda Zülfü Livaneli’nin de seslendirdiği “Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz” şarkısının sözlerinin Sabahattin Ali’ye ait olduğu söylense de bu konuda bir kanıt yok. Parçanın sözlerinde Sinop geçtiği ve Sabahattin Ali’de Sinop Cezaevi’nde yattığı için onun olduğu düşünülüyor. Aslında anonim bir eser.
Aşık Mahzuni Şerif’in bir eseri olan “Garip”, Edip Akbayram’ın biraz funk – reggae karışımı yorumuyla funky bir türkü gibidir. Sözleri Ahmet Çuhacı, bestesi Şehabettin Genç’e ait olan “Çocuklar” ilk akla gelen şarkılarından biri olmasa bile dikkate değer parçalardandır. Taraftar gruplarından, siyasi partileri pek çok yerde kullanılan “Güzel Günler Göreceğiz” ise adeta umudun notalara dökülmüş hali. Nazım Hikmet’in şiiri parçanın sözlerini oluştururken, beste ise Alp Murat Alper’e ait.
Vedat Türkali’nin kızı Deniz’in doğumu için İstanbul’da bulunan eşine yazdığı “Bekle Bizi İstanbul” şiiri de Onur Akın’ın bestesiyle Edip Akbayram’ı akla getiren parçalardan biri oldu. Şarkının başlangıcında bulunan martı seslerinden daha iyi İstanbul’u ne anlatabilir ki? Yine birçok sanatçı tarafından yorumlanan, söz ve müziği Adnan Ergil’e ait “Hava Nasıl Oralarda”yı en iyi yorumlayanlardan biridir Edip Akbayram.
Edip Akbayram denince akla ilk gelen iki şarkıya gelelim. “Aldırma Gönül”, Sabahattin Ali’nin Sinop Cezaevi’nde yattığı sırada numaralandırarak yazdığı beş şiirin sonuncusu. Bestesiyse Kerem Güney’e ait. Hababam Sınıfı Tatilde filminde de çaldığı için aklıma hemen filmi de getirir. Son olarak bence Türk müziğindeki en hüzünlü melodilerden birine sahip “Hasretinle Yandı Gönlüm”den bahsedelim. Parçanın söz ve müziği, Yalçın Tura tarafından Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın başrollerde olduğu, 1972 tarihli Dönüş filmi için yapıldı. Filmde, aynı zamanda Müjdat Gezen’in halası olan, Türk halk müziğinin önemli yorumcularından Seha Okuş tarafından seslendirildi. Edip Akbayram ise parçayı, 1982 tarihli Nice Yıllara Gülüm albümünde yorumladı. Parçada Metin Özülkü’nün çaldığı bas gitar bölümleri de akılda kalıcıdır. Çocukken beni bile etkileyip trenlerle, dolayısıyla uzak mesafelerle bağdaşlaştırdığım bu parçayı zamanında dinleyerek hüzünlenen, birbirine kavuşamayan insanların kim bilir ne hikâyeleri olmuştur.
Hayattayken bir röportajında Che Guevara’nın “Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin hoş geldi, sefa geldi” lafına atıfta bulunan Edip Akbayram, arkasında bıraktığı eserlerle unutulmayacak müzisyenler arasında yerini aldı. Milyonlarca çocuk güzel günler göremeden büyüse de hayat da umut da devam ediyor. Sonraki yazıda görüşmek üzere.
Kapak Fotoğrafı: NTV Haber
İlginizi çekebilir: Hatice Ildıran’dan Ergüder Yoldaş
Edip Akbayram hiç dinlemediğim; müziği bana çok uzak bir yorumcuydu. Buna rağmen ölüm haberini öğrendiğimde çok üzüldüm. Bunda müziğinden öte karakterinin, politik ve toplumsal duruşunun ve yitip giden; iyi dair neredeyse hiçbir şeyin kalmadığı bir ülkede eksikliği hissedilecek bir değer olmasının etkisi vardı. Allah rahmet eylesin...
"İyiye dair hiçbir şeyin kalmaması" Bu cümle uzun yıllar hayatımızdan çıkmayacak gibi maalesef.