Geçtiğimiz mart ayında yazar Michael Tisserand yazmış olduğu “şimdi hepimiz Edward Hopper’ın resimleriyiz” tweeti sosyal medyada oldukça ilgi görmüştü. Bunun üzerine Edward Hopper hakkında saygın yayınlar tarafından birçok makale ele alındı ve döneminin en başarılı ressamlarından olan Hopper’dan bir hayli bahseder bulduk kendimizi. Belki de birçok insanı bu kadar fazla etkisi altına almasının sebebi eserlerinin hissettirdiği duyguların evrenselliğidir diye düşünüyorum. Zira her ne kadar kendimizi çeşitli etiketlerle tanımlasak veya birbirimizi farklı insanlar olarak görsek de temelde insan olarak birçok ortak duyguyu paylaşıyoruz. Yani her birimiz bir diğerimize çok benziyoruz aslında. Şüphesiz benim de eserlerinden en etkilendiğim ve eserleri üzerine yapılan incelemeleri dinlemekten büyük keyif aldığım ressamlardan biri olan Edward Hopper hakkında son zamanlarda kendimi daha da fazla okuma ve izleme yaparken bulunca üzerine yazmak ve bahsetmek istedim.

 Morning Sun, Edward Hopper
Morning Sun, Edward Hopper| Fotoğraf: edwardhopper.net

Diğer ressamlara da örnek olmakla kalmamış, sanatın farklı alanlarında üretilen eserleri de etkilemiş olan Edward Hopper; oldukça beğeni toplamış birçok filmde ve dizide eserlerinin ve kendisinin referans olarak kullanıldığı, yalnızlığın ressamı olarak tanınmakta. Hopper, 22 Temmuz 1882 tarihinde New York’un Nyack kasabasında dünyaya geldi. Varlıklı ve eğitimli bir aileye sahip olan Hopper, küçük yaşlarında da resme karşı ilgiliydi. Ailesinin de desteği ve yönlendirmesiyle birlikte ilk olarak New York İllüstrasyon Okulu’na, daha sonra ise New York Sanat ve Tasarım Enstitüsü’ne giderek resim eğitimi aldı. Üniversite sürecinde gelir sağlama amacıyla ilk olarak resim öğretmenliği yaptı. Daha sonra ise bir reklam ajansında bu meslekten pek hoşlanmasa bile illüstratör olarak çalıştı. Üniversite eğitimi tamamlandıktan sonra kendini sanat alanında geliştirmek ve aldığı eğitimin üzerine yeni donanımlar eklemek için Fransa’ya gitti.

Chop Suey, Edward Hopper
Chop Suey, Edward Hopper | Fotoğraf: Pinterest

Bu döneme damga vuran Modernizm, Kübizm ve Soyut Dışavurumculuk gibi akımlar o yıllarda oldukça revaçta olsa bile Edward Hopper’ı pek fazla etkisi altına alamadığı gibi onu etkileyen Gerçekçilik gibi akımlara yönelen ressamların eserleri oldu. Daha sonra ise Berlin, Londra, Amsterdam gibi şehirleri de ziyaret ederek Avrupa sanatına dair bir incelemede bulundu. Bu ziyaretler sırasında ise onu en çok etkileyen o meşhur Rembrandt’a ait Gece Devriyesi (De Nachtwacht) isimli eseri oldu. 1910 yılında Amerika’ya geri dönen Edward Hopper, ekonomik sebeplerden dolayı tekrardan illüstratörlüğe başlamak zorunda kaldı. Hayatı, bu süreçte kendi istediği gibi ilerlemediği için duygu durumu ve ilhamı da bu dönemden oldukça negatif yönde etkilendi ve depresyonla mücadele etmek durumunda kaldı.

 Nighthawks, Edward Hopper
Nighthawks, Edward Hopper | Fotoğraf: Pinterest

Yaptığı eserlerde beklediği ve onu mutlu edecek başarıyı yakalayamayan Edward Hopper, daha sonra ise gravür ve suluboya tekniğine yönelmesiyle ve birçok şehir manzarası yapmasıyla birlikte 1920’lerin başında ressam olarak tanınmaya başladı. Yine bu yıllarda kişisel sergisini açtı fakat hiçbir eserinin satılmamasıyla birlikte bir süre resim yapmaktan uzak duran Hopper, 1924 yılında üniversiteden arkadaşı olan Josephine Verstille Nivison ile evlendi. Son derece neşeli ve dışa dönük bir kadın olan Josephine Verstille Nivison, Edward Hopper’ın ilhamı ve modeli oldu, menajerliğini yaptı ve onu sanatını yapmaya geri döndürdü. The Mansard Roof isimli eseri Brooklyn Müzesi tarafından satın alınarak müzenin kalıcı eserleri arasına eklendi ve bu gelişmeyle birlikte nihayet Edward Hopper, kariyerinde olumlu gelişmeler kaydetmeye ve çeşitli sanat çevreleri tarafından beğeni toplamaya başladı.

 House by the Railroad, Edward Hopper
House by the Railroad, Edward Hopper | Fotoğraf: moma.org

1925 yılında ise sanat alanındaki olgunluğunu ifade eden House by the Railroad isimli eserini yaptı. Minik bir dipnot olarak, bu eserin Alfred Hitchcock tarafından çekilen Psycho isimli filmde kullanılan eve referans olduğunu da söylemeliyim. 1929 yılında dünya Büyük Buhran etkisindeyken Edward Hopper’ın kariyerinde büyük ilerlemeler söz konusuydu. Saygın sanat müzelerinin koleksiyonlarına eserleri eklenen Hopper, 1930’lardan 1940’lı yıllara kadar oldukça beğeni toplamış ve büyük ün kazanmış New York Movie, Nighthawks, Chop Suey gibi birçok eser yaptı. Sanat kariyerinde başarıyla geçen uzun yılların ve birçok ikonik esere imza attıktan sonra 1940’lı yılların sonlarına doğru resim yapma sıklığı azalmaya ve sağlığında bazı problemler yaşamaya başladı.

Automat, Edward Hopper
Automat, Edward Hopper | Fotoğraf: wikiart.org

1965 yılında ise Edward Hopper’ın vedasını anlattığı söylenen Two Comedians isimli eserinde bulunan sergiledikleri performans sonucu selam veren bir kadın ve bir erkeğin ona her zaman ilham veren, destek gösteren eşi ve kendisi olduğu şeklinde yorumlandı. Bozulan sağlığına rağmen 1960 yılların başlarına kadar yine de birkaç önemli eser daha yapmaya devam eden ve kariyeri boyunca yalnızlık, melankoli, sükûnet gibi temalara damga vuran eserlere imza atan Edward Hopper, 15 Mayıs 1967 yılında ise aramızdan ayrıldı.

 Two Comedians, Edward Hopper
 Two Comedians, Edward Hopper| Fotoğraf: edwardhopper.net

Kapak fotoğrafı: Wikiart