İlk yorumu siz yazın!
Ekin Bernay İle: Dans ve Hareket Psikoterapisini Anlamak
Ekin Bernay bir dans ve hareket psikoterapisti ve performans sanatçısı. Daha 18 yaşındayken bir Nike sporcusu olan Ekin, dansı üniversite ile paralel götürürken tutkusunun peşinden gidiyor ve dansı hayatının merkezine koyarak dans terapisi eğitimi almaya karar veriyor. Dansın iyileştirici gücünü kullanarak birçok şizofreni hastasının, otizmli ve down sendromlu bireyin hayatına dokunan Ekin ile dansla ilgili bir kariyer planlamaktan, bedeni tanımaktan ve hareketin öneminden bahsettik.
Röportaj: Betsy Görüşük
Sizi tanıyabilir miyiz? Dans hayatınıza nasıl dahil oldu? Dans terapisi ile nasıl tanıştınız ve bu alana yönelmeye nasıl karar verdiniz?
Dans hayatıma bundan 26 sene önce girdi. 8-9 yaşındayken Samsun’daydım. Ömür Uyanık gelip orada bir okul açtı. Sonra Ankara’ya gittim, çocuk balesine geçtim. Ankara Tap Sanat derken yuvarlama bir şekilde ilerledi. Nike’ın bir yarışmasını kazandım ve daha ticari olarak çalışabildim. İşin turneler, klipler tarafını gördüm. Caz ile başlayıp sonra biraz hip-hop ve modern etkisi derken yüksek lisans için Londra’ya geldim. Londra’da dans psikoterapisi diye bir yüksek lisans olduğunu öğrendim, bunun için bir yaz okuluna katıldım. Bu arada moda ile alakalı çalışıyordum. Dans hep paralel götürdüğüm bir şeydi ama bir noktada sadece bunu yapmak istediğimi fark ettim. “Mümkün bir şey, bu korku nedir?” dedim kendime. Bu alan çok sevdiğim, çok tutkulu olduğum bir alandı, bu yüzden dans terapisi eğitimini aldım ve o zamandan beri Londra’da çalışıyorum. 7 senedir de klinik olarak çalışıyorum. Dansı ve dans kariyerini de bırakmadım, o da bir yandan devam ediyor.
Dansı farklı şekillerde kullanabileceğimiz alanlar olması dans severler için de çok önemli. Çünkü herkes için dans etmek, çok uzun yıllar sahnede olmak mümkün değil.
Dans ve hareket psikoterapisi nedir, neyi hedefler? İnsanlar kendilerini dans yoluyla bilinçli ve bilinç dışı olarak nasıl ifade ediyor?
Bu psikoloji ile dansı birleştiren bir alan. Zihin ve beden arasındaki o bağı, hareketi ve bedeni işliyor. Dans nedir de tartışılabilecek bir şey, o yüzden İngiltere’de dans ve hareket psikoterapisi olarak geçiyor. Çünkü bazen yaptığımız şey dans değil, drama da değil ama bir sanatsal anlatım var ve bir yandan da bilinçaltından aktarılan bilgiler var.
Dans o kadar enteresan bir yere oturuyor ki… Çok farklı kültürlerin kendilerini dansla ifade ettiklerini görüyoruz ama toplum içerisinde dans çok bastırılıyor. Dans bir yandan da hepimizin içinde olan bir şey. Dans terapisinde de biz kişinin duygusal, sosyal, psikolojik alt katmanlarına bakarak neler üzerine çalışması gerektiğini beraber belirliyoruz. Sonra bunun üzerine hareketle, doğaçlamayla, bazen interaktif veya performatif durumlar yaratarak o kişinin kendini daha iyi tanımasına yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Dans hayatı aynalıyor aslında. Zihindeki değişim bedeni etkiliyor, bedendeki değişim zihni etkiliyor. Sporda da olduğu gibi aslında hareketin, o doğaçlama ve o sanatın ortaya çıkardığı mutluluk hormonlarıyla birlikte son derece kapsamlı, her türlü hasta grubuyla çalışabilecek çok enteresan bir metot. Kısa özetlemek zor oluyor ama odaya giriyoruz, birlikte oluyoruz ve bu birliktelikten, aramızda kurduğumuz o güvenden ilerliyoruz. Biraz tek taraflı bir şey. Sonuçta bu servisi almak isteyen insan için yapılan bir şey. O insanın yanında oluyorsun.
Nike’ın Dance to LA yarışmasını kazanmışsınız ve 18 yaşında Nike sporcusu olmuşsunuz. Bu sizin için nasıl bir süreçti? Aynı zamanda hiç hip-hop dersi almadığınızı biliyoruz. Peki yarışmada nasıl böyle bir başarı yakalayabildiniz?
Oldukça hayat değiştirici, inanılmaz ufuk açan bir şeydi. O yarışmayı kazanmak benim için çok acayip bir deneyim oldu, arkadaşlarımın da bunda çok emeği var. Bir hafta 5-6 ülkeden farklı kızlarla birlikte Los Angeles’a gittik. İnanılmaz bir hafta yaşattı bize Nike. Zaten 18 yaşında oraya gitmek büyük bir şoktu. Hayatında bir tane bile hip-hop dersine girmemişsin ve dans yarışması kazanıyorsun. Performans moduna geçtiğim zaman gerçekten kendimi başka bir insan gibi hissettiğimi hatırlıyorum. Kendine o kadar fazla inanacaksın ve kendini o kadar seveceksin ki o durum içerisinde herkes seni sevmek zorunda kalacak gibi bir şeydi yaşadığım. Sahne üzerindeki o özgüven ve korkusuzluk beni kurtaran şeyler oldu. Ondan sonra Nike benimle devam etti. O daha da öğretici oldu. Birkaç sene boyunca uluslararası kampanyalarını yaptım. Nike’a da çok şey borçluyum, bana bunun mümkün olabileceğini gösterdi.
Şizofreni hastalarıyla, down sendromlu ve otizmli bireylerle yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu çalışmalarınızda bireyler nasıl yol katediyor? Çalışmalarla ilgili gözlemleriniz nelerdir?
Hangi grupla çalıştığımıza göre çok fazla değişiyor, her grubun ihtiyaçları çok farklı oluyor. O yüzden onların ne üzerine çalışması gerekiyorsa ona odaklanıyoruz. Şizofreni için özellikle grup çalışmalarında onları daha fazla sosyalleştirmeye çalışıyoruz. Aynı odanın içerisinde birlikte olup olumlu deneyimler yaşamalarını sağlamaya çalışıyoruz. Bu daha sonra seans dışındaki hayata da öğrenilmiş bir deneyim gibi yansıyor. Gruptaki o başarı ve kabullenilme hayatta da insanlara farklı bir özgüven, kendisiyle alakalı farklı bir konum verebiliyor.
Mesela otizmde sözcükleri kullanamayan bir çocukla çalışıyorsak tamamen fiziksel bir iletişimle çok farklı noktalara gidebiliyoruz. Bu belli bir düzenliliği ve ilişki kurmayı gerektiriyor. Seansların başı sonu çok belirli oluyor. Bu noktada tabii ki çalışılabilecek çok farklı yöntemler var, benim metodumda genel bir giriş, orta ve sonuç bölümleri bulunuyor. Başında aynı noktada mıyız, herkes nerede – biraz ona bakıyoruz. Orta bölümde bir şeyler gelişiyor, sonuna doğru da güvenli bir şekilde o gün neler yaşandıysa onu toparlayıp paketliyoruz ve bir sonraki hafta o paketi tekrar açıyoruz diye özetleyebilirim.
Birçok farklı yere gidebiliyor ama hareket, beden ve insanları bedene getirmek bizim için önemli. Bedeni kullanıyoruz. Bu vücutta yaşıyoruz. Vücudumuzu nasıl kullanıyoruz, alanda bu beden ne yapıyor bizim için önemli.
Mesleğinizde karşılaştığınız zorluklar neler?
Zorluklara bakılırsa bir kere düzensiz bir hayat. Terapinin bir rutini ve bir düzeni var ama bir yandan da büyük projeler girip çıkıyor onun içerisine. Dans terapisinde de, performans sanatında da, koreografik anlamda da iş bulmak kolay değil. Hiçbir zaman öncelik olmuyorsun. Bir çekimde yönetmen halleder diye düşünülerek ilk koreograftan vazgeçilebiliyor. Müzik terapistinden önce dans terapisti yollanıyor. Müzeye girdiğinde de performans sanatı en sona koyuluyor. Bir sanat eseri daha saygın ve daha büyük paralara satılabiliyor, maddi değeri daha farklı görülüyor. O yüzden hepsinde danstan kaynaklanan, hareketten kaynaklanan bir gelip geçicilik var ve bunu insanlara değerli bir şey olduğunu anlatmanın zorluğu var. Bu hiçbir dans alanında değişmiyor. Dansta öyle bir şey var ki anlayamadığımız bir şekilde hep hor görülen bir sanat dalı olduğunu düşünüyorum.
Dans sizin için ne ifade ediyor? Dans insana ne gibi disiplinler ve değerler katıyor, kişilik gelişimiyle ilgili ne gibi faydaları var?
Her şeyden önce, bence bedenini tanımak çok önemli bir şey. Bedenini anlamak, sınırlarını bilmek ve onu kontrol edebilmek çok güzel bir duygu çünkü çok fazla yere gidebiliyor. Birincisi o beden farkındalığı. İkincisi gerçekten daha sağlıklı bir yaşama itebiliyor insanı çünkü bedeninle daha fazla iletişimde olduğun için daha iyi bakmaya çalışıyorsun ona. Neye ihtiyacın olduğunu daha iyi fark ediyorsun ve tabii ki bu senin sağlığın.
Bir yandan önüne çok kapılar açabilen bir şey dans. Özgüven, aynayla barışık olmak için bir adım ve kendini ifade etme şekli. Akşam bir yere gittiğim zaman dans etmekten çekinen insanları gördüğümde üzülüyorum. Acaba bu insan kendisini bırakıyor mu, deniyor mu, niye bu durumdayız, bu utanç niye bununla bağdaşık diyorum. Çünkü kendini o şekilde kontrol edip bunu yapabilmek gerçekten bir lüks. Dans benim için her şeyi ifade ediyor. Bir yandan da iyileştirici olduğunu düşünüyorum dansın. Dans olmasaydı benim hayatım nasıl olurdu, kim olurdum tam olarak bilmiyorum. Çok farklı biri olurdum. Alternatifi ne dersen, onun yerini doldurabilecek bir şey yok!
Pandemi süreciyle birlikte dans sektöründe ne gibi dönüşümler olmasını bekliyorsunuz?
Bence dijitale bir kayış oluyor. Şu an herkes dijital olarak üretmeye başladı. Belki de faydası olur bilmiyorum ama ben her zaman sahneyi ve seyirciyle beraber olmanın büyüsünü hiçbir şeyin dolduramayacağını düşünüyorum. Yine de endüstri, bunun içine giren para etkilenecek ve hepimiz etkileneceğiz. Yapabileceğimiz şeyler kısıtlanacak ve şekil değiştirecek, o yüzden bir sınıfın içerisinde 30 kişinin birlikte terlemesi ne zaman mümkün olacak bilmiyorum. Bunlar düşündürüyor insanı.
Bir yandan da sahneyle buluşamasa da daha fazla insan daha fazla eseri görebilecek böylelikle. İmkanların varsa para harcamadan sanata daha fazla erişimin olabiliyor. Sanat keşke daha iyi paylaşılan bir şey olsa, bence biraz elitist kalıyor. Kendi aramızda bir şeyler yapıyoruz ama gerçekten her alandaki her tür insana hitap edebilmek için belki dansın bazı formları değiştirmesi gerekecek. Gelecekle alakalı çok bir şey söyleyemiyorum ama dijitale adapte olmamız lazım ve onu daha iyi kullanmanın yollarını bulmamız lazım. Bizim artık bu alanı geliştirmemiz gerekiyor.
Son olarak dansa ilgi duyanlar, başlamak isteyenler ve yeni başlayanlar için önerileriniz ne olur?
Korkmadan, önyargısızca gidip farklı derslere girsinler. Nasıl hareket etmek onlara daha çok zevk veriyor onu bulup oradan ilerlesinler. Nasıl göründüklerinden çok, nasıl hissettikleriyle ilgilensinler, deneyerek görsünler. Şu an kendilerini geliştirebilecekleri online dersler çok fazla ama tabii mümkün olduğunda eğitmenle çalışmaları önemli. İyi bir eğitmen o kadar eşsiz bir şey ki… O insan seni yıllarca bu işe inandırıyor. O yüzden dans eğitmenleri çok önemli, biricik insanlar. Onları sevelim. Derse girsinler, ders alsınlar diyorum. Dans izlesinler. Dans izlemek, yapılan işleri çok iyi takip etmek de çok şey öğretiyor ve geliştiriyor insanları. Nereye gidebileceğini görüyorsun. Sahne çok önemli. Her şey kamera için değil o yüzden sahneyi de olabildiğince takip etmelerini tavsiye ederim, artık sahneler ne zaman açılırsa.
Çok teşekkürler!
Kapak fotoğrafı: Instagram / @ekinbernay
İlginizi çekebilir: Damla Sekman’dan Dans Türleri
Harika bir profil, başarılı bir tanıtım ve samimi ifade... Ruhunun güzelliği hareketlerini çiziyor gibi...
Röportaj çok ilgi çekici bir konu hakkında yapılmış. Sorular da cevaplar da kendini okutuyor, bilgilendiriyor. Çok başarılı olmuş 🙂