60. Yılında Bond Filmleri: En İyi Beş Bond Şarkısına Bakış
Bond filmleri asla sadece film değillerdir. Serideki tüm filmlerde yer alan ve özel olarak her bir film için ayrı olarak tasarlanan bazı öğeler da zamanla bir külte dönüşmüş; Bond efsanesinin oluşmasına çok büyük katkılar yapmıştır. Bunlar içinde en önemlilerinden biri de hiç kuşkusuz müziktir. Filmin en başındaki kan akan kartal gözü, Walter PPK 7,65, Aston Martin, sallanan ama karıştırılmayan votka martini ve her filmde başlardaki bir sahnede kendini “Bond, James Bond” olarak tanıttığı replik gibi bazı özel müzikler de Bond ile özdeşleşmiştir.
Bond filmlerindeki müzikler hakkında yazmaya sinema tarihinin muhtemelen en bilinen temaları arasında yer alan James Bond temasının ilginç hikayesinden başlamak doğru olur. Bond filmlerinin yapımcıları Harry Salztman ve Albert Broccoli 1958 yılında o dönemin popüler İngiliz şarkıcı ve bestecilerinden Monty Norman’ı ararlar ve ilk film olan Dr. No için ondan müzik yazmalarını isterler. Norman da bu teklifi kabul eder ve bugün Bond ile özdeşlemiş o efsanevi melodi ortaya çıkar. Norman bu melodiyi, A House for Mr. Biswas başlıklı bir müzikal için yazdığı müzikten esinlenerek yarattığını ifade eder. Müziğin iyi ve kötüyü bir arada simgelediğini, bu yüzden ikili bir yapıya (dum di-di dum dum) sahip olduğunu söyler. Öte yandan Norman’ın Dr. No için yaptığı bu müziğin düzenlemesini beğenmeyen yapımcılar John Barry’yi orkestrasyon için görevlendirirler. İlk Bond filminden itibaren seriye dahil olan John Barry Bond serisinin bugünkü popülerliğine ulaşmasını sağlayan en önemli isimlerden biri haline gelir. 11 adet Bond filminin müziğini ve ana temaya alternatif olarak da ‘007 Teması’ını besteler.
Bugün bildiğimiz ve filmlerde duyduğumuz teatral jazz tema Barry’nin düzenlemesidir. Daha sonra Barry ana temayı da kendisinin yazdığını iddia eder ve konu davalık olur. Norman, Barry’ye karşı davaları kazanır ve 1962’den 1999’a kadar müzik için telif hakkı almaya devam eder. Ayrıca da jenerikte Monty Norman ‘James Bond Teması Bestecisi’ olarak geçer. Bu temanın Kübalı müzisyen Celia Cruz’un Plegaria a La Roye parçasıyla bazı benzerlikle taşıdığı da söylenir (1.05-1.10 saniyeler arası) ama bu şarkıdan esinlenmeye dair detaylı bir bilgi yoktur.
Norman’ın James Bond ve Barry’nin 007 ana temaları karakter ve seri ile özdeşleşen bir tür reklam jingle müziği olarak da değerlendirilebilir. Öte yandan Bond serisinin müzik açısından diğer bir önemli boyutunu da her bir film için ayrı olarak bestelenen film müzikleri ve bu yazının da asıl konusunu oluşturan her bir film için özel olarak yapılan Bond şarkıları oluşturur. Her yeni film için özel olarak seçilen bir şarkıcı tarafından seslendirilen bu şarkılar filmin James Bond Teması ile açılışını takip eden giriş sahnesinden sonra başlayan ve yine Bond ile özdeşleşen, deniz altında ellerinde silah ateş eden kadınların, filmin kötü adamların ve animasyonların yer aldığı jenerikte çalar. Ayrıca filmin müziklerini yapan bestecinin düzenlemeleriyle de filmin farklı sahnelerinde belirir. Bu şarkılar Bond tarihinin çok özel bir bölümünü oluşturur. İlk film Dr. No dışında ikinci film From Russia With Love ile birlikte her bir film için özel olarak bir şarkı yapılmış ve seslendirilmiştir. Bu da toplamda 24 adet Bond şarkısı demektir. EON tarafından çekilmeyen iki filmin, Casino Royal (1967) Never Say Never Again (1983) filmleri için yapılan şarkılarını da kattığımızda toplamda Bond filmleri için özel olarak bestelenen 26 adet şarkı bulunmaktadır.
Bu yazıda konu edindiğim Bond müziklerinin Bond’un bütün olarak bir metaya ve pazarlama konseptine dönüşmesinin önemli araçlarından biri olduğunun altını çizmek isterim. Öte yandan konu müzik olduğunda, yapıtlar müzikal ve sanatsal kalitelerine bağlı olarak üretildikleri bağlamın ve asıl amaçlarının ötesine geçebilirler. Kötü bir filmin çok iyi bir müziği olabililir ve (Ennio Morriccone’nin çok sayıda film için yaptığı müzikler örneğin) müzik filmin çok ötesine geçebilir. Bond serisi için de bu durumun belirli oranda bir geçerliliği vardır. İyi bir Bond filminin ortalama bir müziği olabileceği gibi (Spectre ve Writing on the Wall) kötü bir Bond filminin efsaneleşmiş bir müziği de olabilir (Diamonds are forever).
Bond filmleri gibi müziklerinin de hayatımda çok önemli etkileri ve anıları var. Hala çok az şey beni Bond’un tema müziği kadar çocukluğuma; geçmişimde kalmış olmasına, dolayısıyla da aslında yaşamış olmama rağmen kimi zaman bana belirli belirsiz bir hayal gibi gelen ergenliğime götürme etkisine sahiptir. Hala bile ana temayı duyduğumda ruh halim değişir; anılar içinde kaybolduğumu hissederim. Bu etkiyi bir de Ennio Morricone’nin Dolar Üçlemesi müzikleri yapar. Dolayısıyla burada kısaca bahsetmeye etmeye çalışacağım müzikler de artık sinema ve müzik tarihinde klasikleşmiş birer eser olarak yer etmeyi başarmış olmaları yanında benim kişisel tarihim içinde de özel bir yere sahiptirler.
Müzikler de Bond gibi evrilmiş, zamanın ruhunu yakalamaya çalışmıştır. 1960lara Barry’nin orkestrasyonunu belirleyen zengin ve teatral tarzı hakimken 70lerle beraber daha pop müzik tarzı sahneyi almaya başlamıştır. 1985’e kadar Barry, şarkıdan ve solistten bağımsız olarak filmlerin müziklerine ve düzenlemelere damgasını vursa da özellikle 70lerde bu değişim filmlere yansımıştır. 70lerin sonu ve 80lerin başında Moore’un playboy/romantik Bond imajına uygun olarak romantik ve kadın duyarlılığına yönelik balladlar (Nobody Does It Better, All Time High, For Your Eyes Only), Paul McCartney’nin rock ve reggae karışımı Live and Let Die, 80ler’de döneminin pop ruhuna uygun A-Ha ve Duran Duran seçimleri bu değişimin çok tipik örnekleridir. Bu değişimin geçiş döneminde bazı sorunlar da olmuştur. Özellikle A-Ha ve Duran Duran kendi açılarından Barry ile çalışmanın zorluklarından bahsederler. Barry de özellikle Duran Duran’ın stüdyoda çalışmayıp oturduğunu, çalışma yöntemlerinde sorunlar olduğunu söyler. Barry 1987 The Living Daylight ile seriye veda eder.
Bir Bond filmi için şarkı yapmak ilginç biçimde çok popüler ve çok arzu edilen bir şey olmuştur. Müzik tarihinin çok büyük isimleri arasında yer alan Paul McCartney, Madonna, Tina Turner, U2 Bond için müzikler yapmışlardır. Bazı çok büyük isimler Blondie, Pet Shop Boys, Radiohead, ve Johnny Cash de Bond filmleri için müzik yapmak istemişler ama bir şekilde başarılı olamamışlardır. Bu durumun sinema ve müzik tarihinde bir eşi benzeri yoktur.
Bu yazıda 26 tema içinden benim en sevdiğim 5 tanesini seçmeye çalışacağım. Seçtiğim şarkılardan bazıları çoğu listede de yer alırken çok beğenilen ve popüler olan bazı şarkılar benim listemde yok. Bu durum müzikaliteden bağımsız benim kişisel müzikal tercihimden kaynaklanıyor elbette. Örneğin Bond ile doğrudan veya dolaylı ilişkili pek çok kişinin en iyi Bond şarkılarından biri olduğu konusunda hemfikir olduğu The Spy that Loved Me filminin şarkısı, Hollywood ve Broadway tarihinin en önemli bestecilerinden biri olan Marvin Hamlisch tarafından bestelenen ve yine 70’lerin en büyük solistlerinden biri olarak kabul edilen Carly Simon tarafından seslendirilen Nobody does it better ne bir Bond şarkısı olarak ne de müzikalite açısından bana hiçbir şekilde hitap etmediğinden listemde yer alamadı ama eminim böyle bir liste yapmaya kalksa pek çok kişi onu ilk beşine alacaktır.
Bu listeyi zorlayan ama listeye alamadığım bazı şarkılar oldu elbette. Yine bir Barry bestesi olan ve büyük bir klasik olarak en bilinen; Bond şarkılarından biri arasında kabul edilen; Bond şarkılarının büyük efsanesi Shirley Bassey ile özdeşleşen ve muhtemelen en çok cover yapılan Bond şarkısı Diamonds are Forever bunlar arasında ilk aklıma gelen. Listeye alıp almamak konusunda çok düşündüm ama şarkı sayısını beş ile sınırlamak istediğimden alamadım. Öte yandan bu yazıda şarkının kült boyutunun ve etkisinin altını çizmesem olmazdı. 80ler pop müzik ruhu ile Bond’u birleştiren A-Ha’nın The Living Daylights parçasının sevdiğim Bond filmlerinden birini ve onun hatıralarını canladırması açısından benim için özel bir yeri vardır. Bond’u 80ler New Wave soundu, gençlerle ve popüler kültürle tanıştıran ve tüm Bond şarkıları içinde listelerde bir numaraya çıkabilen tek örnek olması açısından Duran Duran’ın A View to Kill parçasını da bu yazıda anmamak olmaz. Casino Royal için Soundgarden solisti Chris Conrnell’in bestelediği ve seslendirdiği You Know Name parçası da dinlenebilirliği yüksek ve filmin yüksek enerjisini çok iyi yansıtan bir tema. Türünü ve tarzını sevmesem de 10 şarkılık bir listede yer verirdim. Son Bond filmi için Billie Elish’in seslendirdiği ‘No Time to Die’ da başarılı bulduğum bir Bond şarkısı.
EON tarafından çekilmeyen, dolayısıyla benim tabirimle kaçak Bond filmleri olan 1967 tarihli Casino Royal ve 1983 tarihli Never Say Never Again da müzik açısından iddialı yapımlardır. Casino Royal’in müziklerini Modern Pop Müzik tarihinin önemli bestecilerinden Burt Bacharach yapmıştır.Film için bestelediği The Look of Love en iyi şarkı alanında da Oscar’a aday olmuştur.
Never Say Never Again filmi için de müzik filmleri tarihinin efsanevi bestecilerinden, sinema ve müzik tarihinde büyük izler bırakmış bazı şarkılara ve film müziklerine imza atan üç Oscar ödüllü Fransız Michel Legrand seçilmiş ama müzikler başarılı olmamıştır. Tarihe de muhtemelen Legrand’ın en kötü film müziği olarak geçmiştir ki açıkçası ben de Legrand’dan B sınıfı erotik film müziği benzeri bir şarkının nasıl çıkabildiğini merak ediyorum.
Bond serisinin müzikleri arasında resmi Bond şarkısı olmamış ama filmlerinde yer almış ve etki bırakmış parçalar da dikkat çekicidir. Bunların en iyileri arasında The Pretenders’ın The Living Daylights için yaptığı iki şarkı ön plana çıkar. Bu şarkılar ana tema şarkısı dışında özel olarak film için yapılmış parçalar. Hem filmde hem de filmin resmi müzik albümünde yer alıyorlar. If There Was A Man daha romantik tonda, Dalton ve D’abo’nun romantik anları için kullanılırken diğer parça Where Everybody Has Gone ise filmin yan kötü adamı/tetikçisi olan Necros’un teması olarak filme ilginç bir hava katar. Şarkı bence tek başına bir Bond teması olacak kadar iyi ve etkileyicidir. Şayet bu liste 10 şarkıdan oluşsaydı kesinlikle yer alırdı:
Bir John Barry bestesi olan ve yine Shirley Bassey tarafından seslendirilen Mr. Kiss Kiss Bang Bang de çok beğenilir ve ana tema olmamasına rağmen Bond şarkıları arasında özel bir yere sahiptir. Bu şarkılara ek olarak Bond serisine 90larda ve 2000lerin başında damga vuran, beş film ile Barry’dan sonra seride en çok film müziği besteleyen bestecisi olan David Arnold’un Tomorrow Never Dies için alternatif tema şarkısı olarak bestelediği ama Sherly Crow’un şarkısının ana şarkı seçilmesi üzerine filmin son jeneriğinde yer alan Surrender da bence çok başarılı ve açıkcası niçin ana tema olmadığına da şaşırdığım bir parçadır. Arnold yine de şarkıyı filmde kullanarak heba olmasını ve arşivlerde kalmasını engellemiştir. Parçanın orijinalini İngiliz şarkıcı K.d. Lang seslendirir. K.d. Lang sesinden şarkı Youtube’da dinlenebilir. Royal Filarmoni tarafından çalınan ve Mary Carewe tarafından seslendirilen senfonik bir versiyonu da bulunmaktadır. Gelelim alternatif Bond Müzik tarihine…
Pop müzik tarihinin en büyükleri Bond için şarkı yapmışlardır ama bazı çok büyükler de yapmak istedikleri halde çeşitli nedenlerden dolayı bunu gerçekleştirememişlerdir. Bu hikayelerin en önemlisi ve muhtemelen Bond tarihinin en büyük hatalarından biri Blondie’nin For Your Eyes Only için yaptığı şarkının hikayesidir. Blondie’nin solisti Debbie Harry’den filmin albümünde bir şarkı söylemesi istenir. Buna karşılık Blondie filmin şarkısı olması için bir özel bir beste yapar. Filmin yönetmeni John Glen şarkıyı beğenir ve Bond’u uzaya bile gönderdiklerini, dolayısıyla müzikte de yapılabilecek farklılığın iyi olacağını söyler. Ancak yapımcılar Blondie’nin şarkısını kabul etmezler ve ana şarkı, filmin müziklerini de besteleyen Bill Conti’nin film ile aynı aydı adlı romantik parçası olur. Bu şarkı 1977’de The Spy Who Loved Me ile başlayan romantik Bond döneminin balladlar silsilesinin bir devamı olmuştur. Anlaşılan yapımcılar punk etkileriyle Blondie yerine Moore’un romantik/playboy Bond imajını güçlendirecek bir şarkı ile devam etmek istediler ve Bond tarihinin en büyük hatalarından birini yaptılar.
1990’lardan itibaren alternatif müziğin en özel gruplarından biri olan Radiohead de Bond için müzik yapmayı çok ister. Daniel Craig’in de en sevdiği gruplardan bir olan Radiohead Spectra için aynı adlı bir şarkı yapar. Şarkıyı hem yapımcılar hem de Craig çok sever ancak bir şarkının Bond şarkısı olabilmesi için bazı kurallar vardır. Örneğin şarkının filme özel yapılması ve dolayısıyla daha önce yayınlanmaması ve çalınmaması; özellikle de giriş jeneriğinde çaldığı için sözlerinin jenerik ile uyumlu olması gerekmektedir. Şarkı çok beğenilmesine ve müzikal açıdan çok üst düzeyde olmasına rağmen filmde yer alamamıştır. Şarkının seçilmemesinin nedenlerden biri de şarkının yapımcılar tarafından çok melankolik bulunmasıdır. Radiohead çekilince de sahne Sam Smith’in Writing on the Wall şarkısına kalmıştır. Çok sevmememe rağmen o şarkının da çok kötü olmadığını söyleyebilirim.
Alternatif müziğin bir başka büyük ismi PULP da Bond için müzik yapma sevdasına kapılır ve Tomorrow Never Dies için bir beste yapar. Açıkçası şarkı güzel ancak bir Bond şarkısı değil. Çok güzel bir Pulp şarkısı olarak dinlenebilir.
Pet Shop Boys gibi pop müziğin gelmiş geçmiş en büyük ikilisi de Bond kervanına katılır ve The Living Daylights için bir yine aynı adla bir parça besteler. Şarkı tipik bir Pet Shop Boys şarkısı; Bond temasına uygun olması açısından bazı ekstra düzenlemeler yapılmış. Şarkı kabul edilmeyince şarkının konsepti grubun hitleri arasında yer alan This Must be the Place için kullanılmış. Yine çok büyük bir grubun çok iyi bir parçası ama bir Bond şarkısı değil. Pet Shop Boys başarılı bir film müziği yapımcısı olduğunu yaklaşık altı yıl sonra Neil Jordan’ın aynı adlı filmi için yaptıkları The Crying Game düzenlemesi ile gösterir.
Alice Cooper da Paul McCarthy yaptı hem de rock temalarıyla, benim neyim eksik demiş olacak ki bir sonraki Bond filmi The Man with the Golden Gun için aynı adlı bir parça yapar. İtiraf edeyim ilk kez bir Alice Cooper bir parçasını baştan sona dinleyebileceğim kadar bir Alice Cooper bestesi değil. 70’lerin bugün için oldukça yumuşak kalan hard rock tonlarına Bond’un 60lardaki temalarını anımsatan teatral bir atmosfer katan, Barry’in orkestrasyonuna adeta bir gönderme yaparak bol miktarda nefesli kullanan çok başarılı bir parça. Bond havasına da son derece uygun ama sanırım Alice Cooper biraz korkutucu gelmiş olmalı ki yapımcılara Barry’nin Goldfinger ile çok benzer eski tarz Bond bestesini Eurovision şampiyonu İskoç solist Lulu’nun sesinden tercih etmişler. Barry’ye saygımız ve sevgimiz sonsuz ama bu da Bond tarihinin müzikal hatalarından biri bence.
Bir başka müzik efsanesi Johnny Cash de istemiş Bond şarkısı yapmayı ve serinin dördüncü filmi Thurnderball için aynı isimle bir şarkı yapmış. Cash abim çok çok iyi; zaten o sesle ne söylese muhteşem olacak ve bu şarkı da müthiş ama sanki daha çok bir Western müziği; hatta mükemmel bir Western teması. Dinleyince tabanacalarımı ve winchester tüfeğimi kuşanıp atıma atlayıp ateş etmek istedim ama aklıma hiç Bond gelmedi. Barry bestesi ve solist olarak Gal Kaplanı Tom Jones seçimleri doğru olmuş.
Çok ilginç bir bilgi de İsveçli pop grubu Ace of Base hakkında. Grup Goldeneye filminin şarkısı için aday kervanına katılmış ve bu amaçla yaptıkları The Juvenile isimli parçaları da seçenekler arasında yer almış. İtiraf etmek gerekirse Ace of Base gibi ilkokul doğum günü partilerinin arka fon müziği olabilecek bir pembe pop müzik grubu için standartların çok üzerinde bir şarkı. The Michigan Daily’den David Cook’un Goldeneye’ın müziği için yazdığı “Bond için şarkı yazmanın sihirli bir formülü olmalı” sözü Ace of Base için de geçerli olmuş; o sihre kapılıp kendilerinin çok ötesinde bir şarkı yazmayı başarmış.
Çok fazla tanınmayan Bristollu Indy Pop grubu Straw da The World is not Enough için aday olmuş ama yaptıkları parça kabul görmemiş; yerine Garbage’ın şarkısı seçilmiş. Straw’un o şarkısına ait bir kayıt bulamadığım için ona çok benzer bir parçayı ekledim ki listeye dinleyenlerin grup hakkında ve şarkı hakkında bir fikri olsun. Garbage’dan daha kötü mü, değil; eşit derecede kötü.
Bence ki bu fikrimde de yalnız değilim, serinin en kötü şarkısı olan Quantum of Solace için The White Stripes’dan Jack White ve Alicia Keys’in birlikte yaptıkları Another Way to Die yerine yapılan ancak reddedilen Eva Almer’in Forever I’m Yours çok başarılı ve tarihe bir başka Bond hatası olarak geçiyor. Bazen yenilik yapmak iyi olmuyor.
Bond serisinin tarihi boyunca bir sürü grup ve şarkıcı Bond resmi şarkısını yapmak için aday olmuş. Mesela Bond şarkılarının efsanesi Shirley Bassey dördüncü kez için Quantum of Solace’ için bir şarkı yapmıştır. 60ların en önemli gruplarından The Beach Boys You’ll Only Live Twice; 80ler’in popüler ismi Sandra da Casino Royal için şarkılar yapmışlardır. Bunların dışında daha az tanınan grup ve solistler de Bond şarkısına aday olmuşlardır. Bond şarkısı olmak için bestelenmiş ancak birçok nedenden dolayı seçilmemiş/seçilememiş şarkılara bu listeden ulaşabilirsiniz. İlgili şarkıyı bulamadığım durumlarda grubun ve solistin o şarkıya çok benzer bir şarkısını listeye ekledim ki en azından dinleyicilerin genel bir fikri olsun. Şimdi listeye gelelim… Yine kronolojik sıra ile:
En İyi Beş Bond Şarkısı
5. Goldfinger
Shirley Bassey… herhalde Bond ile bu derece özdeşleşen başka bir solist daha yoktur. John Barry ile işbirliğinde üç adet Bond şarkısı seslendirmiştir. Bunlardan iki tanesi, Goldfinger ve Diamonds are Forever, büyük efsane olmuştur. Kendisinin de hiç beğenmediği ve çok iz bırakmayan Moonraker bir diğer seslendirdiği Bond şarkısıdır. Barry filmin konusunu ve atmosferini çok iyi analiz etmiş ve bu başlangıç ile seyirciye onu ne beklediğini anlatmak istemiştir. Bunun için de Bassey’in çok güçlü ve teatral vokalini kullanmıştır.
Bassey şarkıyı söylemez adeta oynar; besteye vokaliyle sadece ses vermez, ona bir görüntü de sağlar. Bu yüzden de şarkının neredeyse bütün yükü Bassey’nin vokalindedir ve Barry’nin arka planda ağırlıklı bakır üflemelilerden oluşan orkestrasyonu bu vokali destekler. Bakır üflemelerinden çıkan kısa, basit ama etkili giriş ve bir leitmotif olan tema Bond klasiği olarak tarihe geçmiştir. Barry şarkının sonunda Bond ana temasının bir çeşitlemesini de kullanır ve böylelikle beste doruk noktasına ulaşır. Bassey vokalinin gücünü artırırken vurmalılar ile de ritmi güçlendiren ve belirginleştiren Barry sadece Bond değil film tarihinin en önemli film müziklerinden birine imza atmıştır. Dinlemekten bıkılmayacak bir bestedir.
4. You Only Live Twice
60ların ruhuna ve Bond’a çok yakışan bir başka Barry bestesi. Bary’nin müthiş melodisi ile o dönemin en önemli solistlerinden biri olan Nancy Sinatra özgün yorumu mükemmel bir birleşme oluşturuyor. Başlangıçta yaylıların seslendirdiği, müzikalleri andıran teatral giriş melodisini sonrasında vurmalılar ve armonikanın, özellikle de sürekli olarak ritmi vurgulayan guironun eşliğinde country ve latin etkisindeki ana melodi takip eder. Yaylılar da sona doğru ana melodiyi güçlü bir şekilde vurgular.
Nancy Sinatra’nın sesi ve müzikal tarzı ile Barry’nin müthiş zengin orkestrasyonu sonucunda bir başka Bond efsanesi doğar. Yumuşak bir dans parçasını andıran ama bir Bond temasının güçlü mesajını da çok son derece akıcı ve akılda kalıcı bir melodi ile veren şarkı böylelikle bu listede yer buluyor. Barry niçin bir Bond efsanesi olduğunu bir kez daha kanıtlıyor; iki sonraki filmde, On Her Majesty’s Service için yaptığı müziklerle tekrar kanıtladığı gibi.
3. All the Time in the World
1969… İlk ve ebedi Bond Sean Connery yerini bilinmeyen bir Avustralyalı modele, Geeoge Lazeby’ye bırakmış. Bu kez mekan İsviçre Alpleri… Film benim için en kötülerden biri olmasına karşı Bond tarihinin en önemli şarkılarından birine sahne olur. Bu şarkı Bond serisi için o kadar önemli ve anlamlıdır ki serinin son filmi No Time to Die jeneriğinde çalarak geçmişe ve Bond geleceğine bir selam göndermiş, saygı duruşunda bulunmuştur. Şarkının isminin Bond’un kişisel yaşamında çok özel bir yeri vardır. Bu sözü Bond evlendiği ama Spectre tarafından öldürülen karısına söylemiştir: “We have all the time in the world”… Böyle bir şarkıyı söylemek de bir büyük efsaneye yakışırdı.
Şarkıyı jazz tarihinin en büyük isimlerinden Louise Armstrong seslendirir ve kendine has vokal yeteneğiyle pop-jazz-müzikal etkileriyle süslü bu muhteşem şarkının efsane olmasına büyük katkı yapar. John Barry de bu şarkısının Bond için yaptığı müzikler içinde en sevdikleri arasında ilk sırada yer aldığını ve özellikle de Armstrong ile çalışmaktan dolayı da çok ayrı bir zevk aldığını ifade eder. Kayıt sırasında çok hasta olan Armstrong şarkıdaki trompet soloyu çalamamıştır; bu da şarkıya dair ilginç ama aynı zamanda da hüzünlü bir bilgidir.
2. Golden Eye
Bond seri için uzun sayılabilecek bir süre sonunda geri dönmüştür. İki film sonrasında Timothy Dalton göreve devam etmek istemeyince eski tercih Pierce Brosnan’a dönülmüş ve görev ona verilmiştir. Bu açıdan yeni bir dönemin ilk filmi olduğu için önemlidir Golden Eye. Görev bu kez çok büyük bir gruba, U2’a verilmiştir. Bon ve The Edge besteyi yaparlar ama şarkıyı kim seslendirecektir? Bono, daha önce Mad Max ile film müziği alanında başarısını kanıtlayan bir başka bir büyük isim olan Tina Turner’a şarkıyı söylemesi teklifini götürür ve ortaya mükemmel bir eser çıkar. U2’nin şarkıyı seslendirmek için solistleri Bono’yu değil de Turner’ı seçmesi bile müzikal açıdan grubun büyüklüğünün bir kanıtıdır bence.
Bond ruhuna son derece uygun ama aynı zamanda bağımsız olarak hiçbir zaman dinlemekten bıkılmayacak çok iyi bir parçadır. Yaylılar ve üflemeliler ile müthiş bir girişin ardından gizemli bir atmosfere bürünen parça Tina Turner’in vokali ile bir anda Bond havasına girer; mükemmel bir final ile de son bulur. Bu kadar güçlü bir final ancak Goldfinger ve Bassey ile kıyaslanabilir. Şarkı bir bütün olarak ‘ben bir Bond şarkısıyım’ der. Bono ve Edge Bond ruhunu çok iyi özümlemişler ve Barry’dan sonra belki Bond ruhuna en uygun şarkıyı yazmışlar. Tina Turner da bence Bassey’den sonra Bond serisinin en iyi solisti konumuna yükselir bu şarkı ile. Listede Barry bestesi olmayan iki şarkıdan biri olması da bunun göstergesi.
1. Skyfall
2012 özel bir yıldır seri için keza Bond 50. Yılı’nı kutlamaktadır. Yönetmeliği kuşağının en saygın ismi Sam Mendez üstlenmiştir. Londra olimpiyatlara ev sahipliği yapıyordur; İngiliz gururu yeniden şaha kalkmıştır. Her şeyin Bond’un temsil ettiği İngiliz ruhuna uygun ve mükemmel olması gerekiyordur ve elbette müziğin de bu ruha katkı yapması gereklidir. Adelle bu açıdan mükemmel bir seçim olmuştur: İngiliz, klasik ama aynı zamanda günümüz müzik zevklerine uygun, adeta epik baladlar için yaratılmış müthiş bir ses ama aynı amanda genç ve popüler. İlk dinlediğimde “budur” demiştim, “daha mükemmel bir Bond şarkısı olamaz.”
Nakarat Bond tarihinin en iyileri arasındadır:
Let the sky fall
When it crumbles
We will stand tall
Face it all together
Finalde Bond temasına minik ama etkileyici bir gönderme yaparak sona erer. Müthiş bir film için müthiş bir müzik… Şu ana kadar seslendirilmiş tüm Bond şarkılarına, ana tema da dahil, bu linkten ulaşılabilir (bu listede Licence to Kill olmadığından onu ayrı bir link olarak ekliyorum).
Meraklısına Not: Bond müziklerine özel bir ilgi duyanlar Amazon Prime’da serinin 60. Yılı onuruna hazırlanan The Sound of 007 belgeselini seyredebilir; John Burlingame’in The Music of James Bond kitabını okuyabilirler.
Kapak Fotoğrafı: Pinterest
İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan 60. Yılında Bond Filmleri
İlk yorumu siz yazın!