İlhamının Işığıyla Yolumuzu Aydınlatan 5 Elektronik Müzik Yıldızı
Öyle zamanlarda etrafında canını sıkan çok fazla şey olduğunu düşünürsün; kafanı kaldırıp yıldızları seyretmek için gökyüzüne baktığında karanlık her yeri istila etmiş sanırsın. Oysa sayıları azmış gibi gözükse de orada, baktığın yerde inatla parlamaya devam eden yıldızlar var. Emin ol, gösterdikleri bu dirayet biraz da onları seyretmekten vazgeçmeyen o aklı karışık, küçük çocukların ümidini kırmamak için.
Hepimiz yıldızlarla aynı maddeden yapıldık ve bunun farkına varmak, bir yıldız olmak için ilk adımı atmak demek… O çocuklardan bazıları büyüdü ve attıkları sağlam adımların sonunda kendilerine gökyüzünde, diğer yıldızların yanında bir yer edindi. Kendileri de bir yıldız olmayı başaranlar iyi bilirler; ümitlerini kaybettikleri anlarda sığındıkları o gökyüzündeki yıldızların ışığı olmasaydı her şey çok daha zor olacaktı.
Bu yazıda elektronik müzik severlerin ve elektronik müzikle uğraşanların yolunu aydınlatan 5 elektronik müzik yıldızından bahsedeceğim ama kimsenin kimsede hakkı kalsın da istemem; birilerinin yolunu aydınlatmış ve aydınlatmaya devam herkese buradan selam olsun.
Carl Cox
Barbados isimli güzide adanın çıkardığı en büyük değerin Rihanna olduğunu sananlar yanılıyorlar! House ve trance türlerinde yaptığı çalışmalarla tanınan ve burada gece yürüyenlerin dikkatine sunduğumuz o nadide festivallerin tümüne katılıp sergilediği efsane performanslar ile adını dijital harflerle elektronik panolara kazıyan Carl Cox’un ismini anmazsak bu liste şüphesiz ki boynu büyük kalacaktı. Kendisi, elektronik müziğe en ufak bir ilgi duymuş insanları bile büyükanne yorganının ağırlığından kurtarıp İbiza’daki çılgın bir eğlencenin ortasına bırakabilen ululardan ulu, eşsiz bir insan. Şanslıyız ki zat-ı şahanelerine yaptığı radyo programlarından ulaşmak ya da gidip kendisini yerinde, kanlı canlı dinlemek mümkün. Hatta bunun elektronik müzik dini adına bir farz olduğunu söyleyenler bile var.
Giorgio Moroder
“My name is Giovanni Giorgio, but everybody calls me Giorgio.”
Elektronik müziğin en popüler en isimlerinden biri olan Daft Punk’ın son albümünde yer alan “Giorgio By Moroder” isimli eserdeki o geceyi ortadan ikiye bölen karizmatik sesin sahibi Giorgio Moroder, 70’li yıllarda ürettiği disco çalışmalarıyla saygıyla anılan büyük bir üstad. Nice turntable dostuna ilham vermiş Giorgio Moroder, efsane filmlere yaptığı efsane soundtrackler ile bir başka kulvarda- sinemada da bayrağı zirveye dikmiş bir insan. Münih’te can bulduktan sonra kısa sürede tüm dünyayı tesiri altına alan alternatif bir sound yaratan Moroder, bunca yılın ardından hala galaksinin en önemli müzik adamlarından biri olmayı sürdürüyor.
Daft Punk
Guy-Manuel de Homem-Christo ve Thomas Bangalter isimli iki Fransız dâhiden oluşan Daft Punk, çok geniş bir janra skalasına sahip olan ve yaptığı tüm albümlerle elektronik müzik ortamını eğip büken, solucan deliklerinden geçiren, elektronik müziği zamanının ötesine taşıyan efsane bir grup. Bu kasklı arkadaşlar dünya çapındaki ünlerini komşu galaksilere taşıyan “Random Access Memories” albümleri ile dünya üzerinde övgü almadıkları kara parçası bırakmamış durumda. İstemeden de olsalar, kendilerinin müziklerini yaptıkları “Tron: Legacy” filminin “soundtrack’in filmi” olarak hakir görülmesine bile sebep olmuşlukları var! Sözün özü, Dünya’ya göktaşı çarpması gibi olağanüstü bir durum olmadıkça Daft Punk kendi hikayesini yazmak isteyen gece yürüyenlerin en büyük yardımcılarından biri olmayı sürdüreceğe benziyor.
Armin Van Buuren
Elektronik müzik açısından gezegenin en bereketli topraklarından biri olan Hollanda’dan çıkan, Trance’in ‘Sarışın Kral’ı Armin Van Buuren, şimdiden tüm zamanların en iyi DJ’lerinden biri olarak gösterilmekte. Kendisini şu fani dünyada en az bir kez izlememiş olmak gerçekten çok büyük bir keder vesilesi! Van Buuren’i geçtiğimiz yıllarda Tomorrowland’da bir DJ’in ulaşabileceği en yüksek mertebedeyken izleme şansı bulanlar ne dediğimi eminim çok iyi anlıyorlardır. DJ Mag dergisi tarafından onyüzbinmilyon kez en iyi DJ seçilmesinin de ötesinde kendisinin herhangi bir yarışmanın kriterleri çerçevesinde ele alınamayacak kadar özel bir yeteneği var. Çocukluğunda elektronik aletlere ve müziğe duyduğu ilgi, bugün onu dünyanın en büyük sahnelerinin yıldızı yaptı. Eğer fırsatınız olursa, onu sahnede izlerken biranızı havaya kaldırıp kendisine zamanında başka bir işi tercih etmediği için teşekkür etmeyi de sakın ama sakın unutmayın.
Infected Mushroom
Erez Eizen ve Amit Duvdevani ikilisinden oluşan ve dünyanın elektronik müzik alanında en başarılı ülkelerinden biri olan İsrail’de kurulan Infected Mushroom, psychedelic trance türünde yaptığı işlerle adını tüm dünyaya duyurmayı başardı. Grubun üyeleri, benzer bir şekilde çok küçük yaşta gittikleri konservatuvarlarda piyano eğitimi aldıktan sonra sokağın sesine kulak verip rock, punk ve elektronik ile haşır neşir oldular. Damarlarınızdaki adrenaline var oluş amacını hatırlatan, hissiyat bakımında “uçurumdan aşağı sarkıp tam aşağı düşecekken kendini toparlamak” diye nitelendirilebilecek bir grup kendileri. Kendileri pekala ani öfke patlamalarına fon müziği olabilirler; frenleri boşalıp şarampolden aşağı yuvarlanan bir araba gibi hissetmenizi sağlayabilirler. Sonra başka bir şarkıda çocukluğunuza ait güzel bir hatıranın içinde huzur bulma hissini tattırabilirler. Siz hangi duyguyu yakalarsanız yakalayın, size gerçek bir duygu anı deneyimleme fırsatı veren bu grubun kıymetini bilin. Hem birine yaşadığını hissettirmek de övgüye layık bir şey olsa gerek…
İlk yorumu siz yazın!