Evdeki Saat ile: Yeni Teklisi 'Tavan' ve Üretim Süreçleri Üzerine
Evdeki Saat adı altında müziğini bizlerle buluşturan Eren Alıcı, “Biraz Ağladım,” “Acı ve Istırap,” ve özellikle “Tavan” gibi single’larıyla dinleyiciyi, nihayetinde kişinin kendi iç dünyasına varacağı derin bir duygusal yolculuğa davet ediyor. “Tavan” şarkısındaki “Gecenin üçü tavanla bakışırsın, biraz acıtır zamanla alışırsın” sözleri, hepimizin iç dünyasında yankı bulan hisleri zarifçe dile getirdigini söylesek yerinde bir ifade olur diye düşünüyorum. Eğer düşüncelerinizle baş başa kaldığınız anlarda size eşlik edecek bir şeyler arıyorsanız, bu şarkıları mutlaka yanınıza almanızı öneririm. Şimdi gelin, Eren Alıcı ile yaratım sürecini ve müzikal vizyonunu konuştuğumuz röportaja yakından bakalım.
“Biraz Ağladım” ve “Acı ve Istırap” şarkılarınla ara verdiğin dönemi noktaladın. Şimdi de “Tavan” şarkısı tüm dijital platformlarda yerini aldı. Bu yeni single’ların ile birlikte müziğinin özgün sesini nasıl tanımlıyorsun?
Bu üç single aslında daha önceden biriktirip yurt dışına yönelik yayınlamak istediğim demolardı. Süreç Türkiye’de yayınlanmalarına vesile oldu bir şekilde. Aslında hala yurt dışında müzik yapma fikrim devam ediyor ama en azından biriktirdiğim şeyleri tek bir elden yayınlamak istedim. Üçü de bu dönemin meyvesi olduğu için türleri ne kadar farklı olsa da dünyaları aynı.
Dinlerken bende oldukça tanıdık duygular uyandıran “Tavan” şarkısından bahsetmek istiyorum. Bu şarkının yaratım süreci nasıl başladı? İlham kaynakların ve şarkının ortaya çıkış süreci hakkında bize daha fazla bilgi verebilir misin?
“Gecenin üçü tavanla bakışırsın, biraz acıtır zamanla alışırsın.” Bu tekerlemeyi iki sene önce yazmıştım ama etrafını dolduramıyordum. Sonra geçtiğimiz aylarda kolları sıvayıp diğer kısımlarını da tamamlamaya başladım. O kadar karman çorman ki bazen tanımlayamıyorum. Empire of The Sun, Fettah Can ve Troye Sivan’dan etkilendim. Böyle söyleyince ilginç oluyor tabi.
Dinleyicilerin, şarkılarınla güçlü bir kişisel bağ kurduğunu düşünüyorum. Peki sence bu durumu nasıl başarıyorsun? Özellikle “Tavan” şarkısında dinleyicilerin, şarkıda kendilerinden bir şeyler bulması sence hangi unsurlardan kaynaklanıyor?
Bence hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz. Temel sebebi bu. Hikayeler farklı olsa da konular aynı. Herkes gecenin üçünde tavana bakmıştır hayatında. Ben de bu nüansları yakalamayı seviyorum. Bugüne kadar bu ülkede milyonlarca insan tavanla bakışmış ama bunun şarkısını yazmak kimsenin aklına gelmemiş daha önce. Benim için de işin keyifli tarafı bu. Daha önce dokunulmamış bir şeye dokunduğum şarkılar daha fazla tatmin ediyor her zaman.
“Tavan” klibinde Baran Keskin ile çalıştınız. Klipteki mekan seçimi ve görsel anlatımın, şarkının duygusal temasına nasıl hizmet ettiğini düşünüyorsun?
Mekan aslında evimin salonu. Bu şarkıya olabilecek en basit anlatımla bir klip çekmeliydik. Bir gün aklıma bir fikir geldi. Sonuçta şarkıda tavanla bakışıyorsak bunu anlatalım diye düşündüm. Tavanın bakış açısıyla çekmeye karar verdik. Aslında buna klipten ziyade “visualiser” denebilir. Eskisi kadar büyük büyük klipler çekmeye çalışmıyor kimse. Bence çok daha samimi.
Müziğinin özgün karakterini yaratma sürecinde tarzının anlaşılması ve beğenilmesi konusunda tedirginlik yaşıyor musun? Bu konudaki hislerin neler?
Şarkıya göre değişiyor. Tavan’ın beğenilmesini çok istedim çünkü kafamda ona biçtiğim görev çok sayıda insan tarafından beğenilmesiydi. Bir önceki şarkım “Acı Ve Istırap”a bakacak olursak, onun görevi az ve öz sayıda insanı etkilemesiydi. O yüzden her şarkıda farklı bir hissiyatla yola çıkıyorum. Evet, ben de bunu bazen tedirginlik olarak yaşıyorum ama bu şekilde yaşamak doğru bir yaklaşım olmayabilir. Biraz yorucu çünkü.
Müzik sektöründeki değişen trendler ve popülerlik baskısı yaratıcı sürecini nasıl etkiliyor? Kendi tarzını ve özgünlüğünü bu baskılardan nasıl koruyorsun?
Bu dengeyi kurmak da çok zorlandığım bir şey. Ülkemizde bazı gerçeklikler var. Bu gerçekliklere kafa tutmanın pek bir anlamı yok maalesef. Gel gelelim bu gerçeklikler zaman zaman benim de hoşuma gidiyor bir dinleyici olarak. Şu anki iklim çok daha sert. Çok seslilik varmış gibi ama aslında yok. O yüzden ya bu deveyi güdersin ya da bu diyardan gidersin bir üretici olarak. Ben de kendi içimde bu deveyi de güderim, bu diyardan da giderim mantalitesiyle ilerlemeye çalışıyorum.
Peki, sanatçı olarak yaratıcı enerjini nasıl koruyorsun? Yaratıcı bir tıkanıklık yaşadığın dönemler oluyor mu? Bu zorluğu aşmak için uyguladığın stratejiler var mı?
Yaratıcı enerjimi her zaman koruyamıyorum. Uzunca bir süre söz yazamadığım oldu. İlham borularını tıkayan bir sürü faktör var. Bazılarını saymam gerekirse: Monotonluk, Twitter, Instagram, kendini dışarıyla karşılaştırmak, başarısızlık korkusu, başarı sarhoşluğu, ülke gündemi, ekonomi… İnsan aklı biraz ilgilenilmediğinde kısırlaşmaya çok müsait. O yüzden bu kuyulara düştüğümde yapmadığım şeyleri yapmak, görmediğim bir yeri görmek, tanımadığım insanlarla konuşmak bana iyi geliyor. Tabi bu problemin cevabı herkes için farklı olacaktır.
Kapak Fotoğrafı: Evdeki Saat
İlginizi çekebilir: Aslı Sancar’dan Z Kuşağı Müzisyenleri
İlk yorumu siz yazın!