Ruhumuzun Rayihası: Parfümler
Yaşanan anı zihinde daha belirgin kılan, daha görünür bir benlik, daha gerçek bir sen yaratan şeyler var. Bu bazen bir jean, bir araba ya da bir şarkı… Benim benliğimin dışa vurumu ise parfümler…
Yaşayarak tecrübelediğimiz her his o anki duyu algılarıyla depolanır. Bilinçaltımız veri havuzumuzdan geri çağırmaları büyük ölçüde bu duyulara göre yapar. Koku hafızalarımızın bizlere yaşattığı zihinsel yolculuklar hepimiz için malum…
Ortaçağa kadar metafiziksel amaçlar için kullanılan güzel kokular 1950’li yıllarda ünlü moda tasarımcılarının el atması ile beraber birer stil aracına dönüştü. Sanatçıların “Benim modern insanın böyle kokmalı! ” inancıyla parfüm evlerine ve kozmetik şirketlerine tasarlattıkları parfümler hepimizin en özel eşyaları haline geldi. Peki parfümleri anılarımızı derinlerden çekip çıkaran halatlar gibi düşündük mü? Sanmıyorum.
Seçtiğimiz güzel kokuları sadece üzerimize püskürtmüyoruz. O küçük zerreleri tıpkı bir kıyafet gibi giyiyoruz. Bazıları kendimizi iyi hissetiriyor, bazıları huzursuz ediyor. Tabii ki bunda daha önce o kokuyu duyumsadığımız andaki hislerimizin payı büyük.
Benim gibi bir sinestezi hastasına göre iyi bir parfüm nasıl olmalı ona gelelim: Kesinlikle yapaylık hissi vermemeli. Sabunsu freş kokular ve güzel harmanlı baharatlar tam benim tarzım. Kalıcılık tam kararında olmalı ve en önemlisi, kesinlikle gündüz kullandığınız parfümü akşam kullanmamalısınız. Her zaman vazgeçilmez en az bir parfümünüz olsun. Onun dışındakileri mümkün olduğunca sık değiştirin böylece tıpkı fotoğraf filtreleri gibi kendinize yeni algı mecraları açın.
İşte benim vazgeçilmezlerim:
Chanel Egoiste Men
Vakko V de Vakko
Guerlain Homme
Geoffrey Beene Grey Flannel
Bvlgari Extreme
İlk yorumu siz yazın!