Bir furya aldı gitti 2017 yazını: Etnik… Solomun geldi Ederlezi çaldı, Pesa neredeyse tüm gece kulüplerinde, beachlerde inledi. Türkü bilmeyen 90 çocukları hatta ve hatta milenyum çocukları aslında belirli bölgelerin ağıtlarının ya da yerel ezgilerinin remixleriyle sabahlara kadar dans etti. Peki bu ezgilerin arkasındaki insanın içini sızlatan hikayeleri?

EDERLEZİ 

Kaç kişi daha önceden en azından Emir Kusturica’nın Time of Gypsies’i ile duydu bilinmez ama Solomun videosu koymak istedim buraya, Suma’ya geldiğinde “after party” de çalmış, sonra bu remix Türkiye’de yürüdü gitti. Bana da şarkının pek hazin tarihini anlatmak düştü.

2. Dünya Savaşı malumunuz her faşistin insan öldürmeye, işkenceye, katletmeye hak bulduğu ortam. O dönemler Saraybosna da karışık, dönemin Hırvatistan Bağımsız Devleti’ndeki ultra-nasyonalist oluşum Ustaşalar, Sırplar üzerinde sistemli ve sürdürülebilir bir kültürel ve genetik  soykırım başlatmış durumda. Kimi Sırplar şehri terk edip kaçmayı başarmışken, kimileri  esir düşmüş ve kamplarda işkence çekmeye başlarlar.

6 Mayıs 1942 sabahı. Yani Müslümanlarca Hıdırellez, Hırtistiyanlarca St. George ya da Aya Yorgi olarak kutlanan Bahar Karşılaması günü. Hırvat askerler (Ustaşalar) çeşitli kamplardan topladığı Sırpları alıp bir nehir kenarına götürürler. Burada bu Sırplar aslında “ölüm trenleri”ni beklemektedir. Ustasalar, bu bölük bölük Sırplara “Sizleri Jasenovac kampında serbest bırakacağız” derler. Ve trenlere Sırplar tıkış tıkış bindirilir. Aç ve susuz 3000 Sırp…

Kısa da bir yol değil Saraybosna- Jasenovac arası. Günümüz teknolojisindeki bir trenle en az 9 saat sürüyor yol. Hava çok sıcak olmasa da trenin içi havasız bu nedenle trenin üstündeki pencereler pervazlar açık.

Duygu vardır ya her ezginin arkasında, bir ezgi tutturur bir Sırp günlerden 6 Mayıs diye. “Ben hariç herkese, bugün Ederlezi(Baharın geliş günü, Hıdırellez, St. George)” … Mahkumlar da Ederlezi’ye eşlik etmeye başlayınca Ustaşalar trenin üstünde hava alınabilinen tüm açıklıkları, pencereleri kapatırlar. Yolda tam 1000 mahkum ölür, geri kalan 2000 mahkumunda 200’ü de işkence ile öldürülür…

Günümüzde Avrupa çingenelerinin bahar kutlamalarında bu ezgi inler. İnsanın özgürlük ve bahar aşkıdır Ederlezi. Alınan her nefesin değerini bildirendir.

ELENA LEDDA – PESA 

Rampue remixiyle duyduğumuz bu şarkı evlerden ırak 🙂  İtalyan bir kadının her kalbi çalan ama hiçbir kadında kalamayan o dönemde İspanyol sömürgesi Mağripli (Fas, Tunus, Cezayir) bir erkeğe aşk yakarışıdır.  Zira şarkıda “Mağrib’in oğulları İspanya’nın vadisinden içlerine çeker havayı. En güzel peri bile kapında köle olur”, “Endülüs’ün kokuları, kınalı saçlar ve Afrika’nın gözleri…” şeklinde çevrilebilecek sözler yer almaktadır. Dahası şarkıda hem İtalyanca hem de Fransızca bölümler bulunmaktadır. Kuzey Afrika üzerinde sömürgecilik emellerini sonuna kadar yürütmüş Avrupalı Latinler yüzünden asimilasyonun ne dereceye geldiğini göstermektedir bu iki dilin de kullanılıyor olması…  Tarihte hem İspanyol hem de Fransız sömürgesi altına girmiş bu halklar kendi kültürlerini korumakta güçlük çekmişlerdir ve ne yazık ki Latin Dilleri arasında sıkışıp kalmışlardır.

Bu oldukça duygu yüklü şarkı ufak cinsel öğelerle birlikte bir kadının bir erkeğe duyabileceği tutkunun son noktasıdır. Zira kadın “bu gece”den fazlasını dahi istememekte, tutkulu bir akşamı betimlemekte ve “altından” gözyaşları olan bu “beyefendi :)”nin tek tedavisinin bu zevki yaşamak oluğunu dillendirmektedir.

Şarkı Elena Ledda’nın duygusal sesiyle de birleşince  “öf be ne aşkmış” demekten kendini alamıyor insan.

DLE YAMAN

Dle Yaman bir nevi “Sarı Gelin”dir, sahipleneni çok olan (Ermeniler, Süryaniler, Kürtler) bu türkünün her yerde duyulan remix’i Ermenicesidir. Bir aşk şarkısı hatta ağıt olan ezginin sözlerinden de anlaşılacağı gibi geçtiği coğrafya Doğu Anadolu’dur. Ağrı Dağı ve Van Gölü’nün adının da geçtiği şarkıda “sözde ya da gerçek” Ermeni Soykırımı sırasında evleri karşılıklı olan sevgililerden biri günlerce sevgilisine görünmez olur. Göremediği sevgilisi ardından “Ağrı Dağı’nın üzerinden kaç gün battı, ama benim aşkım ve umudum hala bitmedi” diye duygularını kelimelere döker aşık. Görünmez olan o sevgili ise bir daha asla dönmeyecektir, bu yüzden aslında bir aşk şarkısı değil, ağıttır.