Sanat dünyasının küçük mücevherleri olarak anılan minyatürler, avucunuza kolaylıkla sığdırabileceğiniz boyuttadırlar. Resimlerden gravürlere ve heykellere kadar en ince detayların en kusursuz haliyle somutlaştırılmış halidirler. Bugün de beni yaptığı minyatürlere hayran bırakan bir isimden bahsedeceğim size: biyolog ve minyatür sanatçısı Fanni Sandor.

Fanni Sandor Minyatür Çalışma
Fanni Sandor Minyatür Çalışma | Fotoğraf: thisiscolossal.com

Minyatür üzerine çalışan sanatçılar, 16. yüzyılın başlarında sanat dünyasına yeni bir tür olarak giren, diğerleri arasında benzersiz ve farklı duran bir sanat peşinde koşmaya başladılar. Başlarda insanlar sevdiklerinin cep boyutunda portrelerini fildişi üzerine yonttu. Türün başlangıcından günümüze kadar minyatürler, belirli teknikler ve  küçültülmüş ölçekle doğrudan ilişkilendirildi. Sanatın tarihi, kökenlerini yeni bir türe dönüşen çok sayıda örneğe dayandırdı. Örneğin Orta Çağ Avrupası’nda kullanılan ve ortaya çıkışından günümüze evriminde yaşanan çeşitli nüanslara rağmen; fildişi, parşömen, piyano tuşu, tüy ve bir dizi modern alt tabakanın sentetik formu günümüzde minyatür sanatında hala kullanılmakta.

Bir minyatür sanatçısının en büyük özelliği ve sanatının en önemli detayı herhangi bir nesneyi mikro boyutta yeniden yaratırken en küçük detayı bile gözden kaçırmama titizliğinden gelir. Bu titizliği sanatına yansıtmayı başaran ve beni yaptığı minyatürlere hayran bırakan bir isimden bahsedeceğim size: biyolog ve minyatür sanatçısı Fanni Sandor.

İlk heykelini daha 6 yaşındayken kürdan, balmumu, kağıt ve yapıştırıcı kullanarak meydana getiren Sandor, yirmili yaşlarında ise profesyonel minyatürcülük ile ilk defa internet ortamında tanışıyor. İlk tanışmasının adından oldukça büyülenmiş olacak ki biyolog kimliğini arka plana alarak hayatını profesyonel olarak bu alana adıyor.

Doğa temelli konuların ona esas ilham veren temalar olduğunu, bu yüzden çoğunlukla gerçeğe yakın hayvan ve bitki minyatürleri üzerine çalıştığını belirtiyor. Biyoloji geçmişinden gelen hayvan anatomisine dair deneyim ve bilgi birikimini kullanarak 1:12 ölçekli minyatürler gerçeğe uygun minyatürler tasarlıyor. -Ölçekle kafanızda tam olarak canlanmadıysa bu boyutun yaklaşık olarak baş parmağınızın ucuna eş geldiğini de belirteyim- Gerçek hayatta fazlasıyla sevimli olan bu canlıların minyatür hali dayanılmaz bir hal alıyor.

Sandor prototip eskizlerini yapmadan önce tasarlayacağı hayvanın fotoğraflarını toplayıp uzun bir süre inceliyor. Eskiz aşamasının hayvan figürlerini yontma aşamasını çok daha kolay hale getirdiğini söylüyor. Modelini yapmaya hazır hissettiğinde her bir parçayı polimer kil ve tel kullanarak titizlikle şekillendirmeye başlıyor. Bu aşamada kayıt kabartma araçları kullanıyor. Kili pişirme işleminden sonra ise keski ve yontma aletleri yardımıyla çıkardığı ürünün formunu iyileştiriyor. Ardından boya kullanarak minyatür hayvanlara adeta can veriyor. Bazen de tüylü hayvanları gerçeğe yakınlaştırmak adına sahte kürk ya da tüy detayları ekliyor. Tüm bu tüyleri kuvvetli bir yapıştırıcıyla figürün vücuduna sabitliyor. Bacakları ise telden yapıyor. Bir minyatürün yapımı 2 gün ile iki hafta arasında sürüyor.

Bence minyatür sanatının güzelliklerinden biri de izleyicinin eserim gerçekliğini algılamak ve onun her detayına tanıklık etmek için ortaya konulan sanata yoğun bir yaklaşma ve yakından bakma isteğinin oluşmasıdır. Yani bir anlamda sanatın çekiciliği sadece mecazda kalmamış olmuyor. Berger’nin anlatımıyla ”Daha büyük olan şeyler daha gerçek değildir”. Sandor’un eserlerinin fotoğraflarından bile bu tanımı doğrulayabiliriz.

Kapak Fotoğrafı: Instagram.com/@fanniminiature

İlginizi çekebilir: Yaprak Civan’dan Masayoshi Matsumoto