Tenis sporunda tarihin en iyisinin kim olduğuna dair tartışmalar yıllarca sürecektir. Fakat 2000’lerle beraber hepimizin gözü önünde büyüyen Federer & Nadal rekabeti, devamında onlara dahil olan Novak Djokovic ile beraber tenisi bambaşka bir boyuta taşıdı. Aralarında “Ekselans’ları” şeklinde hitap edilen kişi ise tabii ki de Federer. Tüm heybeti, kibarlığı, mütevazılığı ve elegantlığıyla gözünüzü ayırmadan izlediğiniz bu efsanenin kariyeri boyunca 20 Grand Slam zaferine ulaşması, onun çıktığı seviyeyle ilgili oldukça yeterli bir ipucu… Son yıllarında diz sakatlıklarından ötürü yaşadığı problemlerle beraber, 40 yaşına girmiş olmasının da etkisi eklenince, zor da olsa malum jübile kararını alması gerekti. Senna, Amy, Maradona gibi belgesellerden iyi tanıdığımız Asif Kapadia’nın mutfağından çıkan bu film de, öncelikle bir film içeriği olarak çekilmeyen, yarı amatör şekilde kayda alınan, Federer’in kariyerinin son 12 gününe odaklanan ufak bir belgesel. İlgilisi için film Amazon Prime Video platformunda.

Fotoğraf: Federer: Twelve Final Days

Federer’in vedası da kariyeri gibi şahane bir şekilde gerçekleşti. Laver Cup turnuvasında Avrupa takımında kariyerindeki en büyük rakipleriyle aynı takımda yer alarak, çiftlerde Dünya takımına karşı oynadı. Öncesindeki basın toplantıları, eski tenis efsaneleriyle bir araya gelişi ve filmin ilk kısmını oluşturan, jübile kararını alışı ve yayınlaşıyla ilgili duygusal anlara tanıklık ediyoruz. Kendisinin son derece duygusal bir sporcu olduğunu bilsek de, açıkçası pek de mahremini gördüğümüz bildiğimiz bir karakter değildi… Ama bu filmde bu kararı almanın ne kadar zor olduğunu, elinde imkan olsa sonsuza kadar tenis oynamak isteyen bir efsanenin bu süreçte ailesinin desteğini tamamen arkasında hissetmesinin ne büyük bir şans olduğunu tüm şeffaflığıyla bir şekilde deneyimliyoruz.

Fotoğraf: Federer: Twelve Final Days

2001 yılında Wimbledon’da, önceki yıllardan süregelen Pete Sampras fırtınasını dindiren ve tenis camiasına nur topu gibi bir yıldız müjdeleyen o maçtan, son maçını oynadığı Nadal ile beraber sonuna kadar mücadele verdiği çiftler turnuvası maçına kadar epik bir senaryonun ana kahramanı oldu Federer. Rakiplerine karşı her zaman son derece saygılı olan bu adamın son 12 günündeki hal ve hareketlerindeki o dinginlik insanı yine farklı bir yerden etkilemeyi başarıyor. Özellikle son turnuvada Nadal’ın da en az Federer gözyaşlarına boğulmasının sebebi tabii ki sadece Federer’in vedası değil, koca bir devrin, rekabetin sona eriyor olması. İnsanın zamanı geriye alamıyor olduğu gerçeği, böyle anlarda daha sert bir şekilde yüzüne çarpılıyor haliyle. Her ne kadar mütevazı karakterler olsalar da, spot ışıklarının altından çekilmek, ellerinde yükselen kupaların tatlı hatıralara dönüşüyor olması, gelmiş geçmiş en iyi atletlerin kolaylıkla kabullenebileceği durumlar değil.

Fotoğraf: Federer: Twelve Final Days

Filmin son 12 gün dışına çıkıp büyümeye çalışmaması bence saygı duyulası bir karar. Zira ben Federer’e ve içinde olduğu rekabete dair daha çok belgesel izleyeceğimizi biliyorum. Henüz daha kendini çok da özletmemişken, böylesine daha tematik bir iş ortaya çıkarmaları bence yine doğru karar. Vedanın arka planına odaklanma fikrinin bu açıdan iyi buldum, özellikle kendisini yağlayan ballayan bir dış sese ihtiyaç duymayan Federer’in, yine istemsiz bir şekilde filmin tonunu harika bir ayarda tuttuğunu görüyoruz. Tenise veya tenis izlemeye gönül vermiş herkesin keyif alacağını, biraz da duygulanacağını düşündüğüm bu belgeseli konuyla alakalı herkese tavsiye ederim.

 Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Federer: Twelve Final Days

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan Sinemada Sporcular ve Spor Filmleri