Film Müzikleri: Yeni Nesil Film Müziği Bestecileri
Adını duyar duymaz zihninizde müzikleri çalmaya başlayan filmler var mı? Olduğuna eminim. Sinema tarihine geçmiş ikonik melodiler, birkaç notasını duyar duymaz zihninizde iki-üç saatlik filmi oynatacak kadar hafızanıza kazınmış tema müzikleri, haber bültenlerinde ya da yarışma programlarında tekrar tekrar karşımıza çıkan epik besteler… Film müzikleri, bir filmin en az yönetmenlik, senaryo ve oyunculuk kadar önemli bir parçası – yıl sonunda aldığım Spotify özetleri gösteriyor ki, benim çalma listelerimin de öyle!
Film müzikleri denince akla gelen ilk isimleri bu yazıda bulamayacaksınız. 5 Oscar ödüllü efsanevi besteci John Williams, vurmalı ve üflemelilerin ustası Hans Zimmer, Oscarsız krallar Thomas Newman ve James Newton Howard, Tim Burton filmlerinin vazgeçilmezi Danny Elfman, Almodóvar filmlerinin vazgeçilmezi Alberto Iglesias, 2000’lere ve 2010’lara damga vurmuş üretken besteci Alexandre Desplat, daktilo sesinden müzik yapmayı beceren Dario Marianelli, Pixar’ın oyunbaz müziklerinin yaratıcısı Michael Giacchino, kısa bir süre önce kaybettiğimiz Ennio Morricone ve Jóhann Jóhannsson ve daha niceleri… Hepsine hayranlık duyduğum bu isimler, bu listede yoklar. Kolaya kaçmak istemedim ve mümkün olduğunca yeni isimlerden bahsedebilmek, birilerinin çalma listelerine keşifler armağan edebilmek için kendimi 50 yaşın altındaki bestecilerle sınırladım.
Buyurunuz; çalıştıkları tüm filmleri güzelleştiren, kesinlikle keşfetmeniz ve çalma listelerinize eklemeniz gereken 10 genç film müziği bestecisi…
Jonny Greenwood
Birçoğumuz onu Radiohead’in gitaristi olarak tanıyoruz. Fakat 1971 doğumlu İngiliz müzisyen Jonny Greenwood, bir film müziği bestecisi aynı zamanda. Greenwood’un müzikleri Paul Thomas Anderson filmleriyle özdeşleşme yolunda ilerliyor. Yönetmenin işlevsiz ailelerine, anti-kahramanlarına, kader, yalnızlık, geçmişin yükü ve af dileme üzerine epik filmlerine oldukça yakışan melodileri, rahatsız edici olduğu noktada dahi güzelliğini yitirmemeyi başarıyor. Paul Thomas Anderson filmlerinden There Will Be Blood ve The Master da, Lynne Ramsay‘in You Were Never Here filmi de Jonny Greenwood ile zenginleşiyor. Fakat benim için bestecinin zirvesi, Paul Thomas Anderson‘ın Phantom Thread‘i için klasik müziğin filme yakışan zarafetini modern bir sound ile birleştirdiği müzikler.
Abel Korzeniowski
1972 doğumlu Polonyalı besteci Abel Korzeniowski, tam olarak dönem filmleri ve şık dramlar için yaratılmış sanki… Kraków Müzik Akademisi’nde çello ve kompozisyon üzerine uzmanlaşan ve çağımızın en önemli klasik müzik bestecilerinden Krzysztof Penderecki‘nin öğrencisi olan Korzeniowski’nin filmografisinde gezinirseniz beni daha iyi anlayacaksınız: Tom Ford‘un A Single Man ve Nocturnal Animals, Madonna‘nın W.E. filmlerinin yanı sıra Penny Dreadful dizisinin de müziklerini yapan bestecinin bana göre en iyi işi, A Single Man‘in müzikleri. Tıpkı filmin kendisi ve Colin Firth’ün canlandırdığı karakter kadar hüzünlü, yalnız ve karmaşık ama daima güçlü, ciddi ve sade.
Daniel Pemberton
Tempoyu yükseltmeye hazır mısınız? Britanyalı müzisyen Daniel Pemberton, çağımızın en enerjik film müzikleri ile ruhunuzu ve kulaklarınızı fethedecek, kalp atışlarınızı hızlandıracak güce sahip. 1977 doğumlu bestecinin kariyerini atağa geçiren, şaha kaldıran yıl Guy Ritchie‘nin The Man from U.N.C.L.E. ve Danny Boyle‘un Steve Jobs filmlerinde çalıştığı 2015 olmuştu. Kendisinin elektronik müziği ve dijital soundları nasıl ustalıkla kullandığını duyabilmeniz için öncelikli önerim, hak ettiği ilgiyi görememiş bir diğer Guy Ritchie filmi olacak: King Arthur: Legend of the Sword. Tabii ki animasyon başyapıtı Spider-Man: Into the Spider-verse ve Aaron Sorkin‘in The Trial of the Chicago 7 filmlerindeki kusursuz işlerini de unutmamak gerek.
Steven Price
Gravity‘nin Oscar ödüllü bestecisi, 1977 doğumlu Britanyalı Steven Price, kariyerine The Lord of the Rings serisinin ve birçok Edgar Wright filminin müzik departmanında çalışarak başladıktan sonra, kendisi film müzikleri bestelemeye İngiliz bağımsız sinemasının sevimli bilim kurgu filmi Attack the Block ile başlamış. Edgar Wright‘ın sonraki filmlerinin (The World’s End ve Baby Driver) müziklerini de besteleyen, en son Netflix yapımları animasyon Over the Moon ve belgesel David Attenborough: A Life On Our Planet‘te dinlediğimiz Price, bana göre henüz bir başyapıta imza atabilmiş olmasa da, geleneksel anlamda film müziğini günümüzde en iyi uygulayan isimlerden biri.
Nicholas Britell
Bir oturuşta tükenen, soluk soluğa izlenen Succession‘ı henüz izlememiş olanlardansanız çok şanslısınız. (Lütfen bu yazıyı okuduktan sonraki ilk boş vaktinizde, bir an önce Succession izlemeye başlayın.) 1980 doğumlu Amerikalı besteci Nicholas Britell, Succession‘ın ikonik jenerik müziği ve her bölümünde dizinin entrikalı dünyasını biraz daha yukarıya taşıyan müzikleri ile hayran sayısını katbekat arttırdı. Fakat sinema dünyasını ve film müziklerini yakından takip edenler, onu daha öncelerden Barry Jenkins (Moonlight ve If Beale Street Could Talk) ve Adam McKay (The Big Short, Vice) filmlerinden tanıyor. İki Jenkins filmiyle de birer Oscar adaylığı elde eden Brittell‘in beni büyüleyen bestesi If Beale Street Could Talk‘un en muhteşem sahnesine eşlik eden Eros. İlham kaynakları arasında Rachmaninoff, Gershwin, Philip Glass ve Zbigniew Preisner‘i gösteren Britell‘in müzikleri, en az onlarınki kadar duygusal ve büyülü.
Pınar Toprak
Asın bayrakları! Hollywood’un yıldızı gittikçe yükselen, en yetenekli bestecilerinden biri, 1980 İstanbul doğumlu Pınar Toprak. Müzik eğitimine 5 yaşında başlayan Berkeley’den 19 yaşında mezun olan Toprak, 20 yaşında en büyük haylini gerçekleştirerek Hans Zimmer‘in yanında çalışmaya başlamış. HBO’nun belgesel dizisi McMillions ile geçtiğimiz Primetime Emmy Ödülleri’nde aday gösterilen Toprak, MARVEL filmi Captain Marvel‘ın da müziklerini besteledi.
Hildur Guðnadóttir
1982 doğumlu, İzlandalı müzisyen Hildur Guðnadóttir, 2011’den beri film müziği besteliyor olsa da, son on yılın en üretken ve en başarılı bestecilerinden biri. Aralarında Reha Erdem filmi Jîn‘in de bulunduğu birkaç filmin müziklerini besteledikten sonra, Denis Villeneuve filmlerinin Jóhann Jóhannsson imzalı müziklerinde solo çello çalarak dikkat çeken Guðnadóttir, asıl çıkışını 2019’da yaptı ve şimdilik en iyi iki işini birbiri ardına sıralayarak aynı yıl içinde hem Primetime Emmy hem de Oscar ödülü kazandı. Televizyonda, HBO mini-dizisi Chernobyl ile müzik aracılığıyla radyasyonu üzerimize üzerimize salan besteci, Joker filminin müzikleriyle Gotham şehrinin sokaklarındaki kaosu ve karanlığı yansıttı. Guðnadóttir, 85 yıldır verilen En İyi Özgün Müzik Oscar ödülünü kazanan sadece dördüncü kadın.
Ludwig Göransson
Bir diğer Nordik besteci, İsveç’in Linköping şehrinde 1984‘te doğan Ludwig Göransson ve tahmininiz doğru, ailesi adını Ludwig van Beethoven’dan esinlenerek koymuş. Stockholm Kraliyet Müzik Akademisi’nin ardından University of Southern California’da (USC) kompozisyon eğitimi alan Göransson, kariyerine çeşitli Hollywood komedilerinin müziklerinde Theodore Shapiro‘ya asistanlık yaparak ve bazı kısa filmlerin müziklerini besteleyerek başlamış. Çalıştığı ilk uzun metrajlı film ise USC’den arkadaşı Ryan Coogler‘ın ilk uzun metrajlı filmi Fruitvale Station olmuş. Creed ve Black Panther ile de süren bu ortaklığın bence şimdilik en iyi meyvesi Göransson‘a Oscar ödülü kazandıran Black Panther‘ın müzikleri değil, Rocky külliyatını modernize eden Creed müzikleri. Bestecinin alametifarikası, farklı kültürlerdeki enstrümanları çok iyi tanımak ve onları farklı türlerdeki filmlerde, elektronik altyapılar ve beatlerle birleştirerek kullanabilmek; bunun en güzel ve en son örneği ise, Star Wars evreni dizisi The Mandalorian‘ın müzikleri… Göransson ayrıca Christopher Nolan‘ın son filmi Tenet‘te de yönetmenin yıllardır işbirliğini sürdürdüğü Hans Zimmer‘in yerini aldı ve oldukça iyi bir iş çıkardı.
Justin Hurwitz
Listedeki isimler arasında filmografisi en kısa listeden oluşan isim olsa da, Justin Hurwtiz bana kalırsa en iyilerinden biri. 1985 Kaliforniya doğumlu Hurwitz‘in film müziği kariyeri, Harvard Üniversitesi’nden oda arkadaşı Damien Chazelle filmlerinden ibaret: Guy and Madeline on a Park Bench ve Whiplash ile başlayan bu ortaklık, kendisine hem En İyi Özgün Müzik hem de En İyi Özgün Şarkı kategorisinde iki Oscar ödülü kazandıran La La Land ile devam ettikten sonra bence 2018 yılının en iyi film müzikleri olan First Man ile devam etti. Neil Armstrong ve ekibinin başarısını ulusal bir zafer olarak ele almak yerine Armstrong’un kişisel bakış açısını ve psikolojik halini yansıtan filmin müzikleri de buna uygun olarak epik olmaktan çok melankolik ve romantikti. Özellikle Apollo 11’in Ay’a indiği sahnede kullanılan The Landing, bence gelmiş geçmiş en iyi film müziği bestelerinden biri…
Mica Levi
Micachu adıyla deneysel pop ve avant-pop türlerinde müzik yapan Mica Levi, film müzikleri söz konusu olduğunda da bu deneysellikten taviz vermeyenlerden. Deneysel, tekinsiz, rahatsız edici hatta belki de ‘uzaylı’ denilebilecek seslerle ve bozulan notalarla müziğin, melodinin ve ses tasarımının sınırlarını zorlayan 1987 doğumlu bu yetenekli İngiliz müzisyen, en çok Jonathan Glazer filmi Under the Skin ile takdir ve beğeni toplasa da benim favorim, Pablo Larraín‘in Jackie‘sinde, Jacqueline Kennedy’nin hüznüne ve yaşadığı dünya-dışı deneyime eşlik eden müzikleri. Micachu‘nun 2019’da Kolombiya filmi Monos için yaptığı müzikleri de dinlemenizi öneririm.
İlk yorumu siz yazın!