Asghar Farhadi'den Yeni Bir Aile Dramı: Le passé / The Past
Filmekimi’nin merakla beklenen filmlerinden biri olan Asghar Farhadi imzalı “Le passé” (The Past), pek sevgili film haftası boyunca izlediğim 22 film arasındaki favorim oldu. Farhadi’nin muhteşem kalemi ve oyuncularının oldukça başarılı performanslarıyla öne çıkan filmi mutlaka izleyin!
2 yıl önce, benim gibi İran sinemasıyla fazla tanışıklığı olmayanlar dahi “Jodaeiye Nader az Simin“i (A Separation / Bir Ayrılık) izlemiş ve Asghar Farhadi‘nin ismini akıllarına kazımıştı. İranlı bir çiftin boşanma sürecini kusursuz bir senaryo ile anlatan film, Altın Ayı ve En İyi Yabancı Film Oscar Ödülü dahil sayısız ödüle layık görülmüştü. Asghar Farhadi, 2 yıl sonra yeni bir ayrılık hikayesiyle karşımıza çıktı. Galasını geçtiğimiz baharda Cannes Film Festivali’nde yapan film, buradan da Bérénice Bejo’nun performansına layık görülen bir En İyi Kadın Oyuncu ödülü ile ayrıldı. Filmle ilgili yapılan tek olumsuz eleştiri, Farhadi’nin çok benzer bir konunun etrafında dönüp durmasıydı – ki iki film de bir boşanmayı konu alsa da, aralarında ne kadar fark olduğunu gördüğünüzde bu eleştirilerin gereksizliğinin siz de farkına varacaksınız.
“Jodaeiye Nader az Simin” gibi İran’da değil, Fransa’da geçen “Le passé”, adından da anlaşılacağı üzere Fransızca olarak çekilmiş. Fransız Marie’nin Paris havalimanında Tahran’dan “eski eşi” olmak üzere gelen İranlı eşi Ahmad’ı karşılamasıyla başlıyor film. Ahmad, Marie’nin ilk eşi değil. Marie’nin Ahmad’ı seven Lucie ve Léa adında iki çocuğu olsa da birlikte çocukları yok. Marie, uzun bir süredir Ahmad ile ayrı. Samir adında Arap bir adam ve oğlu Fouad ile birlikte yaşamaya başlamak, yeni bir hayat kurmak üzere. Ahmad bu ilişkiyi mümkün kılmak için, boşanmak üzere Paris’e geliyor. Tüm bu veriler, tüm bu bilgiler bir araya geldiğinde, matematiksel olarak Ahmad’ın boşanmayı gerçekleştirip Tahran’a geri dönmesiyle her şeyin çözüleceğini düşünebiliriz. Fakat Bérénice Bejo’nun canlandırdığı Marie’nin henüz o ilk sahnedeki bakışlarından, gözlerinden akan çaresizlikten ve Ahmad’a kendisini gösterme çabalarından, ona yalnızca boşanmak için değil, karmakarışık hale gelen hayatının bilinmeyenlerle dolu denklemini çözmek için ne denli ihtiyacı olduğunu anlayabiliyoruz.
Farhadi’nin senaryosu, adım adım karşımıza Marie, hayatı ve ilişkileri hakkındaki yeni bir sorunu çıkarıyor. Her bir sorun yeni bir bilinmeyen ekliyor bu ayrılığın denklemine. Boşanma tıkır tıkır, henüz filmin ilk yarısı bile sona ermeden sorunsuz gerçekleşiyor. Fakat Ahmad’ın bu aileyi geride bırakıp Tahran’a geri dönmesi için tüm bilinmeyenlerle başa çıkması gerekli. “Le passé”nin çok bilinmeyenli denkleminin özneleri Samir’in eski karısı, Samir’in eski ilişkisi, Samir’in oğlu Fouad, Marie’nin ergenlikteki kızı Lucie ve hatta Samir’in çalışanı Naïma’ya kadar çeşitleniyor. Tüm bunlar, bir boşanma için gelip birkaç gecesini geçirdiği eski evinin artık kendisine ait olmayışı gibi yabancı geliyor Ahmad’a. Tüm bunlar, Samir’in boyaya alerjisi olmasına rağmen boyadığı yeni evinin kurumayan boyasının üzerine bulaştığı gibi yapışıp kalıyor Ahmad’ın üzerine, kirletiyor onu. Ama Ahmad mantıklı, sakin bir insan ve yardımcı olmak istiyor. Marie’nin onun mantığına ve sükunetine ihtiyacı olduğunu fark ediyor.
Ahmad’ın ‘geçmiş’inden sıyrılabilmesi her yeni bilinmeyenle daha da zorlaşırken, (çözümün olmasa bile) sorunun ortadan kalkmasının tek bir noktaya bağlı olduğunun farkına varıyoruz gittikçe. Farhadi bizi o noktaya yaklaştırıyor, yaklaştırıyor ve muhteşem bir finalle veda ediyor.
Bérénice Bejo ve Tahar Rahim gibi Fransız sinemasının son yıllarda yıldızı yükselen oyuncularının yanında İranlı Ali Mosaffa da Ahmad rolünde harikalar yaratıyor. Yalnızca onlar değil, filmin genç oyuncuları Pauline Burlet, Jeanne Jestin ve Elyes Aguis de kusursuz performanslar sergiliyor filmde.
“Le passé / The Past”ın bu yıl En İyi Yabancı Film Oscar yarışında İran’ı temsil edeceğini de hatırlatayım.
İlk yorumu siz yazın!