Finding Vivian Maier: İlham Veren Bir Yaşam Hikayesi
Bu aralar izlediğim filmlere biyografik belgeseller karıştırmaya çalışıyorum lakin dünyaya gelmiş ancak geçerken ardında müthiş izler bırakmış ilham verici kişilikleri keşfetmek kelimenin en basit hali ile güzel… Hem sizce de hedeflerimize giden yolda adımlarımızı hızlandırmak için ilham verici hayatlara ihtiyacımız yok mu ?
Geçtiğimiz günlerde izlediğim ve beni derinden etkileyen belgeselin konusu; 20. yüzyılın ikinci yarısında Chicago’da yaşamış ve çektiği fotoğraflar ancak ölümünden sonra tesadüfler sonucu ortaya çıkmış bir kadının hikayesiydi. Bu kadın, görünen mesleği çocuk bakıcılığıyken aslında olağanüstü bir sokak fotoğrafçısı olan Vivian Maier.
Vivian Maier; 1950’lerden 1990’lara dek Chicago’da yaşıyor ve dadılık yaparak hayatını kazanıyor. Yanında çalıştığı ailelerin ve büyüttüğü çocukların anlattıklarına bakılırsa; her ne kadar şefkatli olduğundan bahsedenler olsa da, aslında son derece içe dönük, gizem sahibi ve zaman zaman da acımasız bir kadın. Hazırladığı tarih ödevi için Chicago’nun eski fotoğrafçılarını araştıran John Maloof adında bir genç, bir açık arttırmadan fotoğraf negatifleriyle dolu bir koli satın alıyor. Bu koli sayesinde tab ettiği fotoğraflardan öyle etkileniyor ki; diğer negatiflerin de bulunduğu kolilere ulaşıp onları da satın alıyor. Sonra da kendine bir hedef koyup, Maier’in fotoğraflarını dünya ile tanıştırmaya karar veriyor. Dahası, flickr üzerinde fotoğrafların müthiş bir beğeni aldığını gördükten sonra adeta hayatını bu yola adıyor. John, bir yandan Maier’ın fotoğraflarını basıp sergilerde enfes geri dönüşler alırken, diğer yandan da Maier’i daha yakından tanımaya çalışıp, dünyadan göçüp gitmişi gizemli bir kadının hayatını resmen yeniden keşfediyor. İşte belgesel tüm bu keşif sürecini John’un anlatımı ve yönetmenliği eşliğinde bize ulaştırıyor.
Vivian Maier’in fotoğraf çektiğini elbette tüm aileler ve baktığı çocuklar biliyor ancak tek bir kişi bile bu işe tutku ile bağlı olduğunun farkında değil. Maier’in bu tutkusunu nasıl kendine sakladığını; ev sahiplerinden ilk önce kendi oda kapısına kilit koymalarını istemesinden anlıyoruz. Bu arada Maier tam bir biriktirici. Yalnız fotoğraf negatiflerini değil, yaşama dair eline ne geçmişse biriktirmiş bir kadın. Neleri sakladığını duyunca insan şaşıp kalıyor. John Maloof, Maier’in bu yönünü, depo borçları nedeniyle eşyaları açık arttırmaya çıkartıldığında öğreniyor. Belgeseli izlerken Vivian Maier, Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda kitabını okumuş ve tam olarak kendine ait bir oda yaratmış diye düşündüm! Bir dadı olarak ilgilenmesi gereken çocuklar, ev temizliği ve ev sahiplerinin istekleri yanında kendine bu özgür alanı tanımış olması ne kadar ilham verici değil mi… Peki, Maier neden eserlerini insanlarla paylaşmak yerine, gizli tutmayı tercih etmiş? Bu noktadan baktığımızda; John Maloof onun kendine ait yarattığı alanın sınırlarına izinsiz ve saygısızca mı girmiş oluyor? Açıkçası bu gibi etik soru işaretlerimi; John’un zorluklar karşısında asla geri adım atmaması ve edindiği maddi kazançları sanata yatırdığı gerçeği ile yok ettim. Bu fotoğrafların kolilerde saklı kalması fotoğraf dünyasına büyük haksızlık olurdu!
Her nasıl yorumlanırsa yorumlansın Maier’in kendi tercih ettiği hayatı yaşamış olması takdir edilesi bir durum. Tutkuyla bağlı olduğu fotoğrafçılığı gizli saklı yapabilmek için kendine layık gördüğü mesleğin bakıcılık olması kesinlikle tesadüf olmamalı diye düşünüyorum. Olağanüstü gözü olan, gizli bir fotoğrafçı için dünyayı daha çok görebileceği bir meslek seçmekten daha doğru ne olabilir ki?
Gülümseten detay: Aynadan kendi fotoğraflarını çekme konusunda çok istikrarlı olan Vivian Maier’ın günümüz selfiecilerinin lideri olduğunu görmek…
Rolleiflex fotoğraf makinene sağlık pek sevgili ve pek”eksantrik” Vivian Maier!
İlk yorumu siz yazın!