Craft Tiyatro'dan Fotoğraf 51: DNA Sarmalının Ardında İhanet
Craft Tiyatro, iyi oyunlarla sahnede olma geleneğini bu sezon da devam ettiriyor. Ünlü fizikçi Rosalind Franklin’in hayatının anlatıldığı Fotoğraf 51’le beğeni çıtamızı bir basamak daha yukarı çıkartıyor.
Craft Tiyatro, DNA, x-ışınları, fosfatlar ve hırslı bir yarışın ortasında ‘yaşamın sırrını’ bulmaya çalışan bir grup bilim insanını anlatan Fotoğraf 51 ile sezona yine imzasını atıyor. Anna Ziegler, kaleme aldığı oyununda DNA’nın gizli kaşifi Rosalind Franklin’i merkeze alıyor ve hırsın, rekabetin hakim olduğu bilim dünyasını gözler önüne seriyor. Oyun, Rosalind Franklin’in, araştırma için İngiltere’de King’s College’dan davet alması ve DNA sarmalları üzerine çalışmaya başlamasıyla açılıyor.
Kendisi, Fotoğraf 51 adını verdiği, DNA’nın yapısını ilk defa bu kadar net gösteren fotoğrafı çekiyor. Bilimde çığır açmaya çok yaklaşmışken, diğer taraftan Cambridge Üniveristesi’nde Watson ve Crick’in aynı konuda çalışmalar yaptığını görüyoruz. Yani bir fotoğraf ve açığa çıkarılması gereken bir gerçek söz konusu. Rekabetin doruğa ulaştığı noktada Franklin ilk darbeyi çalışma arkadaşı Wilkins’ten, ikinci darbeyi de sağlığından alıyor. Bilim dünyasına ismini altın harflerle yazdıracakken, yakalandığı yumurtalık kanseri nedeniyle çalışmalarına devam edemeyip henüz 37 yaşında hayatını kaybediyor.
Fotoğraf 51, Franklin’in erkek egemen bir dünyada kendini bir kadın olarak var etme çabasına odaklanıyor. Ancak buzdağının görünen yüzü sadece bunlardan ibaret değil. Bir kadının, daha doğrusu insanların zaafları, tutkuları, arzuları ve aşkları da oyunun DNA sarmalını oluşturuyor. Bir yandan da izleyicilerin duygularını ikilemde bırakıyor. Şu hayatta tutkularımızın peşinden gitmek güzel ama peki sonrasında ne için, kimin için yapıyoruz bu tutkularımızı gerçekleştirme çabamızı? Bilim her şeyin çaresini ve nedenini buluyor da, bir tek şu yalnızlığa mı deva olamıyor? İnsan bir yandan şu hayatta hep bir mücadele içinde. Aksi takdirde sağ kalması mümkün değil. Bu mücadele de çoğu zaman çetin. Ancak diğer taraftan da şairin dediği gibi “hayat kısa, kuşlar uçuyor…” Hayatın bize bunu öğretmesine izin vermemek gerektiğini bir kez daha anlayarak salondan ayrıldım. Oyunu izlememin üzerinden zaman geçmesine rağmen Rosalind Franklin’in hayatı içimi hala acıtıyor ve yaşadığı ihanete inanamıyorum.
Çağ Çalışkur, Fotoğraf 51’in dokunaklı hikayesini olabilecek en doğru rejiyle sahneye taşımış. İki saatten uzun süren oyun, seyircileri ilk dakikadan itibaren etkisi altına alıyor, enerjisi düşmeden su gibi akıyor. Oyunun çevirisini üstlenen Hira Tekindor’u da ayrıca alkışlamak gerek. Temiz bir Türkçe, yerinde deyimler ve ifadelerle kusursuzca dilimize aktarılmış. Sayesinde, DNA ve sarmal gibi en son lise zamanımda gördüğüm ve ilgi alanımda olmayan konuları rahatlıkla anladım ve herkes sonunda genetik uzmanı edasıyla oyunu alkışlıyordu.
Gelelim oyunun en mükemmel unsuruna yani oyunculara. Başta, Rosalind Franklin rolünde Funda Eryiğit’i övmeye nerden başlasam, nasıl anlatsam… Karakterin hırsını, erkekler karşısında dik duruşunu, bir o kadar da insan olarak duygularını, arzularını ve zaaflarını o kadar iyi bir şekilde yansıttı ki, ödüllere layık! Diğer oyuncular Cem Avnayim, Barış Arman, Bahadır Efe, Orçun Soytürk, Selahattin Paşalı, Korhan Soydan ise canlandırdığı profesörlerle asistanların hırsının, ikiyüzlülüğünün hakkını veriyor. Hepsinin birbirleriyle uyumunun ne kadar mükemmel olduğunu görünce yaşadığınız keyif paha biçilmez oluyor.
Fotoğraf 51’in dekoru ise oyunun belki de en güçlü halkası. Işıklar yanıp sahnedeki şeffaf panolar yanlara çekilince, DNA’nın yapısı karşımızda beliriyor. Oyun ilerledikçe ve DNA ile ilgili çalışmalar geliştikçe, dekorun da işlevi gelişiyor. Metal DNA enstalasyonu aynı zamanda, sahnenin ön ve arka bölümünün sınırı görevini görüyor. Ön bölüm daha çok Rosalind’in laboratuvarı iken, arka bölüm de Watson ve Crick’in çalışma alanına dönüşüyor. Sahne tasarımının oyuna hizmeti büyük. Masalar, deney malzemeleri, fotoğraf makinası, tepegöz ve kullanılan aletler, kolaylıkla hareket ettirilebilme özelliğine sahip. Kısaca Kerem Yılmazer, sahne ve dekor tasarımını titizlikle yapmış ve oyunun başarısına bir tuğla daha eklemiş.
İyi oyunlar listemizde en üst sıralara yerleştirdiğimiz Fotoğraf 51, sizin için de ‘mutlaka izlemeliyim listenizin’ ilk başında olmalı. Bilim dünyasının unutamadığı ihaneti, üzüntü ve kızgınlıkla karışık duygularla izleyecek ve sonunda oyuncuların performansını ayakta alkışlayacaksınız. Eminim, bu alkışınız Rosalind Franklin’in ruhuna da gidecek. O zaman, iyi seyirler…
İlginizi çekebilir: Eda Geven’den Dogville
İlk yorumu siz yazın!