Freud Dizisi: Psikanalitiğin Kurucusunu Anlatan Netflix Yapımı
Psikanalitik kuramının kurucusu Sigmund Freud’un gençliğine odaklanan Avusturya–Almanya ortak yapımı, 8 bölümlük dizi Freud, ilk sezonuyla Netflix’de yerini aldı. Freud ve kuramıyla üniversite yıllarımdan beri ilgili olduğum için birinci sezonu hemen bitirdim. Listelerde üst sırada yer alan dizi, hem gerilim sevenlere hem de suç ve polisiye temasından hoşlananlara hitap ediyor. Dizide adeta 19. yüzyılın Viyana’sının ve gotik atmosferlerin keşfine çıkıyorsunuz. Adını duyurmaya istekli, başarıya aç olan genç bir doktorun zekice tasarlanmış tekniklerini konu alan diziye gelin hep beraber göz atalım!
Sigmund Freud
Diziye geçmeden önce kısaca Sigmund Freud‘dan bahsetmek istiyorum. Kendisi, histeri ve bilinçaltı çalışmalarıyla şüphesiz en popüler bilim insanlarından biri. 6 Mayıs 1856 tarihinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda dünyaya gelen Freud, psikanaliz kuramının da kurucusu. Yahudi bir tüccarın ikinci evliliiğinden olan Freud’un ailesinin ekonomik sebepler nedeniyle Viyana’ya taşınmak zorunda kaldığını biliyoruz. Sonrasında Goethe’den de etkilenerek tıp okuma karar veren başarılı öğrenci Freud, tıp eğitimini bitidikten sonra Dr. Theodor Meynert’in yönetimindeki bir psikiyatri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başlıyor. Aldığı bursla Paris’e giderek Charcot’nun yanında staj yapan Freud, burada daha çok hipnoz ve telkinin etkileri üzerine çalışıyor.
Dört yıldır nişanlı olduğu Martha Bernays’la evleniyor ve bundan sonraki yaşamında sayısız bilimsel çalışmaya imza atıyor. Naziler’in Viyana’ya girmesiyle birlikte en küçük çocuğu Anna’yla Avusturya’yı terk etmek zorunda kalıyor ve Londra’ya yerleşiyor. Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına burada devam ediyor. Freud’un, prensip gereği birçok kişisel anı, belge ve mektuplarını yaktığı biliniyor.
Freud Dizisi
Netflix’in Avusturya yapımı ilk orijinal dizisi Freud, 23 Mart’ta yayınlanmaya başladı. Almanca olarak yayınlanan dizi Türkiye’de yayınlanır yayınlamaz listenin üst sıralarında yer aldı. Dizi, isminden de anlaşıldığı gibi Freud’un gençlik hayatını ve yaptığı çalışmaları konu alıyor.
Dizide, Freud’un kendi çalışmalarında ele aldığı yaklaşımlar sayesinde Viyana polis teşkilatına bir dizi kanlı cinayetlerin çözümü konusunda yardımcı olmasını izliyoruz. Bu çözümlemelerde daha çok Freud’un hem polis teşkilatında yer alan Kiss hem de Fleur Salome’le çalışmaya devam ettiğini görüyoruz. Bu yüzden polisiye, suç temalı öğeler dizide sıklıkla karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda Freud’un geliştirmekte olduğu yaklaşımları sayesinde psikolojik ve gerilim dolu öğelerin de dizide yer aldığını söylemek mümkün. Dizi boyunca histeri, totem ve tabu, regresyon, katarsis gibi kavramlamları ve sembolleri öğreniyoruz.
Dizide oyuncuların hemen hemen Freud’un gerçek çevresine benzediğini söylemek mümkün. Freud’u ünlü oyuncu Robert Finster canlandırıyor. İzlerken Freud’a benzeten bir tek ben değilimdir herhalde diye düşünüyorum. 🙂 Freud’un özellikle kokain alışkanlığı, hipnoz tekniğini kullanmak istemesi ve bunun için çabalaması, Profesör Theodore’le yaşadığı çatışmalar başarılı bir şekilde izleyiciye geçiyor diye düşünüyorum. Ayrıca diziyi izlerken, dönemin çok ilerisinde fikirlere sahip olan Freud’a güvenen kimsenin olmadığına, Yahudi olmasının da akademik hayatında ona engel olduğuna tanık oluyoruz. Kendini sürekli olarak kanıtlamaya çalışan Freud, olup bitenleri hep bilimsel çerçevelerde açıklamaya çalışıyor.
Her ne kadar dizinin yavaş ve ağır olduğunu söyleyenler olsa da, bence dördüncü bölümden sonra dizideki sürükleyicilik artıyor. Fikrimce dizinin sürükleyici olmasının asıl sebebi, doğa üstü güçlerle insanın bilinç dışı arasında bir bağ yaratılması.
Biraz da dizinin geçtiği 19. yüzyıl Viyana’sına değinmek istiyorum. Viyana, hep gidip görmeyi istediğim yerlerden biri olduğu için ben diziyi izlerken ayrıca keyif aldım.
O yılların Viyanası’nda, Avusturya–Macaristan arasındaki kökü geçmişe uzanan siyasi meseleler gün yüzüne çıkıyor. Avrupa’daki etnik önyargıları, sosyal huzursuzlukları izliyoruz. Aslında dizi üzerinden gidersek, o yılların Avrupa’sında birçok insanın akıl sağlığında bazı sorunlar olduğunun işaret edilmesi sanki Viyana’nın ruhen hasta bir şehir olarak betimlenmesine neden oluyor. Askerlerin yüzlerindeki kılıç izleri, insanlar arasında histerinin giderek artması ve son bölümde hipnoz ve telkin tekniklerinin birçok kitleyi etkileyeceğinin ima edilmesi o yılların Viyana’sını iyi yansıtıyor. Daha çok sisli, karanlık ve puslu olarak tasvirlenen Viyana, dizinin ruhuna da böylece uyum sağlıyor.
Dizide Robert Finster’in gerçekten Freud’un gençlik zamanlarına benzediğini görüyoruz. Karakterin benzerliği müthiş. Dizi ilk sezonuyla psikolojik ve gerilim, doğa üstü güçler ya da polisiye temalı dizi sevenler için güzel bir alternatif olabilir. Evde kaldığımız bu süreçte “Netflix iyi ki var” diyenlere öneririm. İyi seyirler!
Kapak fotoğrafı: Netflix
İlginizi çekebilir: SineMagger’dan Netflix Dizi Önerileri
Bu akşam başlıyorum! Çok merak ediyorum. 🙂
Süper bir haber ! İlk bölüm biraz yavaş ilerlese de sakın bırakma. Şimdiden iyi seyirler 🙂