İlk yorumu siz yazın!
İki Frida Tablosu: Frida Kahlo'dan Bir Dönüşüm Hikayesi
Kendi doğrusuna ulaşmak için içini deşmekten, kırgınlıklarıyla yüzleşmekten hiç tereddüt etmeyen biri olarak Frida Kahlo yürekten anladığıma inandığım bir kadın. Sevgisinin ve hayatta aldığı her kararın onu sert bir dönüşüme götürdüğünü anlatan bu İki Frida (The Two Fridas) isimli tablosu ise en sevdiğim eseri.
İki Frida tablosu, bence tüm sanat tarihi içinde, bir kadının yıllar içinde yaşadığı değişimi ve ne kadar değişirse değişsin kendine yabancı kalamayacağını en çarpıcı şekilde anlatan tablo.
Kadınların resimlerde yalnızca belirli tiplemelerle yer almasına adeta bir isyan gibi son derece çıplak ve yoğun otopotreleriyle yaptığı çıkışları hep cesur buldum Kahlo’nun. Hiçbir geleneğin yükünü kendi yüzünde taşımadan yalnızca kim olduğunu anlatma ve acısını yansıtma gücünü de…. Ama bu aralar, yirmilerimin başında, artık gerçekten büyüdüğümü ve başka birine dönüştüğümü hissederken ressamın bu tasvirinden özellikle etkileniyorum. İlk bakışta birbirinden oldukça farklı görünen bu kadınların yüzlerindeki duygunun ‘güçlü bir kabulleniş’ olduğunu artık çok net fark ediyorum.
Ressamın kaygı ve üzüntülerini taşıyan gri bulutlardan örülmüş bir gökyüzü ve altında kuru çöl… Bu donmuş fırtına içinde oturan sol tarafta modern bir kostüm içindeki ve sağda geleneksel Meksika kıyafetleri içindeki Frida… Resimdeki canlı ve açık renkler bize huzurlu bir sahneye baktığımızı hissettirmeye yetmiyor. Bu resmi büyük aşkı Diego Rivera’dan boşandıktan sonra yaptığını düşünce her şey daha da anlam kazanıyor. Çünkü sahiden, kontrol edemediğiniz hayat sizi de kendisiyle birlikte dönüştürürken bir fırtınanın içinde sakince oturuyor buluyorsunuz kendinizi.
Bir yanda üzüntülü ve yorgun Frida elinde makasıyla, bir yanda belki daha saf genç Frida. Hayatının farklı zamanlarından yan yana iki yüzü… Bana bunca dokunan nokta ise bu iki kadının el ele tutuşuyor olması. Kalbi, kırılganlığını vurgularcasına dışarıda kanarken Frida kendine dönüyor, damarları geçmişine sarmalanmışken kendisiyle yüzleşiyor. Birbirlerinden beslendiklerinin kanıtı olan damarları iki vücut arasında uzanıyor. Yaşamaya devam etmek için ihtiyacı olan gücü yine kendinde buluyor yani Frida. Canlılığın akışını kendinde sürdürmeye devam ediyor.
Hepimiz yaşam yolculuğunda bir noktada kendimize yabancılaşıyoruz. Aynı insan olarak kalmamamız elbette doğal ama her yüzümüzün, bazen anılar içinde fazla tozlansalar bile, bize ait olduğunu özellikle kadınlar olarak yüreklilikle kabullenmemiz gerekiyor. Bir zamanlar olduğumuz insana sırtımızı dönmememiz, ondan gerekirse güç almamız. Belki affetmemiz…
Zorlu hayat öyküsünün içinde onca duygu devinimini bize bu kadar yüksek sesle haykıran Frida’ya selam olsun diyorum ve bu özşefkati her kızkardeşim için diliyorum.
İlginizi çekebilir: SineMagger’dan “Tarihe Geçen Kadınlar ve Filmleri”
çok etkilendim,iyi dileklerin de çok iyi hissettirdi,eline sağlık Ceren!