Gassal: Ölüm, Yaşam ve Toplumsal Yüzleşmeler
TRT’nin ücretli dijital platformu Tabii’de yayınlanan ve Selçuk Aydemir’in yönetip Ahmet Kural’ın başrolünde olduğu “Gassal”, ilk sezonunu trajik bir finalle tamamladı. Dizinin ikinci sezonla devam edeceği açıklaması, izleyicilerde heyecan yaratırken, hikayenin nereye evrileceği merak konusu.
Dizi, yalnızca bireysel hikayeler sunmakla kalmıyor; toplumsal önyargılar, birey-toplum ilişkileri ve ölümle yüzleşme gibi derin temaları ele alıyor. İlk sezon boyunca Baki’nin yalnızlığı ve toplumun mesleğine yönelik önyargıları merkeze alınırken, dizinin sosyal ve politik bağlamda da önemli bir tartışma alanı açtığını söylemek mümkün.
Tabii Platformu ve Gassal Tartışmaları
TRT’nin dijital platformu Tabii, kamu kaynaklarıyla finanse edilen bir kurumun ücretli bir modelle izleyiciye sunulması nedeniyle eleştirilerin hedefi olmuştu. Özellikle “Gassal” dizisinin tanıtımı için kullanılan “Ölünce beni kim yıkayacak?” sloganı, yaratıcı bir pazarlama başarısı olarak görüldüğü kadar, gereksiz bir dramatizasyon örneği olarak da eleştirildi. Bu kampanya, geniş kitlelere ulaşmayı başarmış olsa da, tartışmaların odağında yalnızca slogan değil, aynı zamanda dizinin politik bağlamı ve yaratıcı ekibin geçmişi yer aldı.Başrol oyuncusu Ahmet Kural, geçmişte karıştığı şiddet olayları nedeniyle uzun bir süre ekrandan uzak kalmıştı. Bu geçmiş, diziyi boykot çağrılarına neden olan başlıca sebeplerden biri oldu. Öte yandan, Selçuk Bayraktar gibi siyasi figürlerin diziyi övmesi, yapımı seküler ve muhalif çevrelerde mesafeli bir noktaya taşıdı. Tüm bu tartışmalar arasında, “Gassal” hem medya etiklerini hem de kültürel temsillerin gücünü sorgulatan bir yapım olarak öne çıktı.
“Gassal”: Ölüm, Sevgi ve Toplumsal Önyargılar
“Gassal”, birey-toplum ilişkilerini ve ölümle yüzleşme konusundaki sosyal önyargıları eleştirel bir şekilde ele alıyor. Dizi, ölüme doğrudan temas eden bir meslek olan gassallığı, hem kutsal hem de dışlanmış bir konumda işleyerek toplumun çelişkili yapısını ortaya koyuyor.
Ölüm ve Yabancılaşma: Marx’ın Perspektifinden
Baki’nin mesleği, topluma anlam ve düzen getiren bir ritüel olarak, Marx’ın yabancılaşma teorisi açısından derin bir temsil barındırıyor. Gassallık, toplumsal bir hizmet ve kutsal bir görev olmasına rağmen, toplumun ölüm korkusuyla ilişkilendirilen önyargıları nedeniyle dışlanmış bir meslek.
Baki’nin yalnızlığı, toplumsal önyargılar ve mesleklerin getirdiği sosyal izolasyonla birleşerek izleyiciye dramatik bir portre çiziyor. Toplum, ölümle yüzleşmek yerine, ölümün taşıyıcısına korku ve öfkeyle yaklaşarak, Baki gibi bireyleri yabancılaştırıyor. Bu durum, bireylerin toplumsal roller ve yapılar içinde nasıl yalnızlaştırıldığını aidiyet duygusundan yoksun bırakıldığını ve toplumun önyargılarının bireyin kimliğini nasıl şekillendirdiğini açıkça gösteriyor.
Kadınlık ve Annelik: Elif’in Hikâyesi
Elif karakteri, toplumun bireylerden beklediği cinsiyetçi rolleri çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Elif’in çocuğunun olmaması, hem onun kendi iç çatışmalarına hem de toplumun kadınları yalnızca annelik üzerinden tanımlama eğilimine işaret ediyor. Eleştirel teori, burada kadınların toplumsal yapılar tarafından nasıl sınırlandırıldığını ve kimliklerinin bireysellikten ziyade toplumsal rollerle şekillendirildiğini gösteriyor.
Elif’in, Baki ile olan ilişkisini reddetmesi, sadece bireysel bir karar değil; aynı zamanda toplumun annelik algısının onun hayatındaki etkisini yansıtıyor. Bu durum, bireyin özgürlüğünün toplumsal yapılar tarafından nasıl kısıtlandığını da vurguluyor.
Gassallığın Metalaşması: Kültür Endüstrisi
Baki’nin mesleği, toplumsal bir ihtiyaç olarak kutsal bir anlam taşırken, modern kültür endüstrisinin etkisiyle bir metaya dönüşmüştür. Frankfurt Okulu’nun kültür endüstrisi kavramı, ölüm ritüellerinin kişisel ve manevi anlamdan uzaklaştırılarak standartlaştırılmasını ve ekonomik birer hizmet hâline getirilmesini anlamamıza yardımcı olur.
Bu noktada, Frankfurt Okulu’nun önemli düşünürlerinden Herbert Marcuse’nin görüşleri dikkat çeker. Marcuse, modern toplumun insanları, tüketim odaklı ve “tek boyutlu” bir yaşam tarzına zorladığını savunuyordu. Ona göre bireyler, özgün deneyimlerinden ve anlam arayışlarından uzaklaştırılarak toplumsal sistemin bir parçası hâline getirilir.Baki’nin mesleği de bu süreçlerin bir örneğidir. Mesleğinin kutsallığı ile işlevselliği arasındaki bu çelişki, modern bireyin anlam arayışının nasıl ticarileştirildiğini ve sıradanlaştırıldığını ortaya koyuyor.
Ahmet ve Neslihan’ın Trajedisi
Dizide Baki’nin evli, mutlu ve çocuklu bir çift olan arkadaşları ;Ahmet ve Neslihan, sevgi ve fedakarlığın sembolleri olarak dizinin tematik yapısında önemli bir yere sahip. Ahmet’in, eşi Neslihan’ın rüyasını gerçekleştirmek için bir havuz inşa etmesi, bu sevginin somut bir ifadesi olarak öne çıkıyor. Ancak havuz, finalde trajik bir sahnenin mekânı hâline gelerek, ölümle yaşam arasındaki ince çizgiyi dramatik bir şekilde yansıtıyor.
Bu sahne, yaşam ve ölümün bir kutlaması olarak tasarlanmış olsa da, izleyiciyi manipüle eden yoğun bir duygusal yük yaratıyor. Dizi, bu noktada arabesk müziği ve dram tonunu arttırarak izleyiciyi hikayenin gücünden uzaklaştırmaya başlıyor.
Manipülatif Ton ve Arabesk Kullanımı
Dizinin hikayesini desteklemek için kullandığı yoğun arabesk müzik, anlatıyı güçlendirmekten çok, duygusal manipülasyon eleştirilerini beraberinde getiriyor. Özellikle final sahnelerindeki dramatik müzik, izleyiciyi hikayeye bağlamak yerine, fazlasıyla yönlendirilmiş bir duygusal tepki yaratıyor. Böyle güçlü hikayelerin uzun müzikler eşliğinde duygu sömürmesi seyirciyi yorabiliyor. Sade bir anlatım dili ile diziye farklı bir boyut katılabilirdi.
“Gassal” ile Toplumsal Yüzleşme
“Gassal”, birey-toplum ilişkilerini, ölümle yüzleşmeyi ve önyargıları ele alan güçlü bir yapım. Dizinin temaları, Marx’ın yabancılaşma teorisi ve Frankfurt Okulu’nun kültürel endüstri kavramlarıyla ilişkilendirildiğinde, toplumsal yapılar üzerindeki etkisini daha da derinleştiriyor. Ancak, yoğun melodram ve duygusal manipülasyon hissi, dizinin etkisini zaman zaman gölgeleyebiliyor.
Dizi, yalnızca bir hikaye değil; Türkiye’de medya, toplum ve birey arasındaki ilişkiyi tartışmaya açan bir alan olarak görülmeli. “Ölümle yüzleşmek cesaret ister, önyargılarla hesaplaşmak ise bambaşka bir cesaret gerektirir.” “Gassal”, işte tam da bu cesareti sorgulatıyor…
Kapak Fotoğrafı Kaynağı: Gassal Dizisi, Tabii
İlginizi çekebilir: Sefa Tekeli’den Zaman, Yaşam ve Ölüm Üzerine
İlk yorumu siz yazın!