2005 yılında Çağrı Şensoy, Salih Bademci, Güneş Sayın, İmer Özgün, Hüseyin Sevimli ve Emir Uğurçağ ile kolektif bir oluşum olarak kurulan Siyah Beyaz ve Renkli tiyatro ekibi, kendilerini “Doğrunun yenisi, hazzın delisi, hiyerarşinin çöküşü, sınırın silgisi, paranın azı, coşkunun cümlesi, duvarın balyozu, gerçeğin ta kendisi, masalın dostu, farkın bekçisi, çırağın ustası, yeninin ilerisi, eskinin yenisi, umudun dirisi, kesiğin derini, inadın keçisi… Yani, Siyah Beyaz ve Renkli: bir deliler birliği, anti-hiyerarşik bir gösteri örgütlenmesi” şeklinde tanımlıyor. Ekip bugüne dek çeşitli oyun projeleri ile yerli ve uluslararası birçok oyunu sahneye taşımaya devam ederken yeni sezonda bunların arasına yazdığı her oyunla gündem olan, Almanya’nın önde gelen çağdaş yazarlarından Marius von Mayenburg’un prömiyerini 2022’de yapan yeni eseri “Gece Diyarı”nı eklendi. Yapımcılığını Salih Bademci’nin, rejisini ise Michael Önder’in üstlendiği oyunun oyuncu kadrosunda Çağrı Şensoy, Güneş Sayın, Hüseyin Sevimli, İmer Özgün Bademci ve Yağmur Kaşifoğlu yer alıyor. Bu yazımda bir süre önce gala gösteriminde izlediğim oyuna dair değerlendirmemi yazarak konusuyla dikkat çeken metni inceledim. Keyifli okumalar dilerim.

gece-diyari-afis
Gece Diyarı (Afiş) | Afiş Tasarım: Metin Toplu

Ülkemizde de ilgiyle takip edilen Mayenburg’u Türkiye’deki tiyatroseverler ilk kez, Ateş Yüzlü oyunuyla tanımıştı. Yazarın ödüllü oyunlarından biri olan Ateş Yüzlü, 1999-2000 sezonunda, Almanya dışında Birleşik Krallık, İtalya, Yunanistan, Polonya, Fransa İspanya, Norveç, Portekiz, Slovakya, Çekya, Avustralya, Hollanda, Belçika, Finlandiya gibi ülkelerde sahnelenmişti. Ülkemizde ise ilk olarak 2002 yılında İBB Şehir Tiyatroları tarafından Genç Alman Yazarları Okuma Tiyatrosu kapsamında okuma tiyatrosu olarak sergilenmiş, ilk kez sahneye konması ise 2010’da Siyah Beyaz ve Renkli ile olmuştu. Ekip yine bir ilki başararak yazarın Gece Diyarı’nı Türkiye’de sahneleyen ilk topluluk oldu.

gece-diyari-3
Gece Diyarı | Fotoğraf: Mete Kaan Özdilek

Oyunda Nicola ve Phillip’in babası kısa süren bir hastalığın ardından ölmüştür. Geriye çer çöp dışında kalan tek şey çatı katında saklanmış bir tablodur. Siyah tahta bir çerçevenin içinde, suluboya ile yapılmış bir kilise resmi. Resmin köşesinde bir imza. A. Hitler. Kardeşler ve eşleri şoka girer. Bu ailenin geçmişinde hiç Nazi olmadığı söylenmiştir onlara. Gece Diyarı’nın konusu kısaca bu şekilde. Geçmişleri ve gelecekleri üzerine karakterlerini kendilerini sorgulamalarını konu alan bir hikâyeye sahip oyun, bu yönüyle seyircisinin de kolayca bağ kurabileceği sorular soruyor. Dünyayı acı bir savaşa sürükleyen ve soykırımın öncüsü bir diktatörün ismiyle yer aldığı oyun, günümüzde dahi tartışılacak nitelikte ve son derece hassas bir yapıya sahip. Fakat Gece Diyarı’nda patlamaya hazır bu gergin konu, mizahla örülü bir metin içinde bize sunuluyor. Fakat bu mizah ögesi her ne kadar “Konuyu yumuşatır mı acaba?” diye düşünsek de ortaya saçtığı sorularla keskin ayrılıkların çatışmasını izletiyor. Bu yönüyle metnin ustalıkla yazılan anlatım ve sahneye akıllıca yansıyan aktarım dili, Gece Diyarı’nı özel bir yere taşıyor.

gece-diyari-4
Gece Diyarı | Fotoğraf: Mete Kaan Özdilek

Bulunan resim ailenin bireyleri için bir fırsat mı yoksa onları zıt düşünceler etrafında kutuplaştıran bir silah mı? Ve en önemlisi bu resmi yakmalı mı yoksa satmalı mı? Eğer satılırsa kazanılan paranın etik değeri sorgulanabilir ve tartışmaya açılabilir mi? gibi pek çok soruyu soran ve daha nicelerini seyircisinin zihninde filizlendiren oyun, beraberinde kişisel geçmişimizi, aile geçmişimizi ve Almanya’nın (ve buradan hareketle acılarla dolu tarihiyle kendi ülkemizin) geçmişini sorgulamamıza alan açıyor. Hiciv ögeleriyle örülü kara komedinin baş etmesi zor bir mirasla yüzleştirdiği karakterlerin hayattaki duruşları ve kimlikleri ile de sınanması, oyunu her geçen dakika katman katman açıyor. Tam da bu noktada gala gösteriminin ardından selamlamada sahneye çıkan oyunun yapımcısı Salih Bademci’nin yaptığı şu takdir edilesi açıklama da Gece Diyarı’nı neden seçtiklerini çok net açıklıyor: “Sanatın kalitesi kişisel zevklere göre değişkenlik gösterir ancak ben yıllardır Siyah Beyaz ve Renkli Tiyatro olarak nitelik peşinde koşmaktan dolayı çok mutluyum. Gerçekten yaptığımız bütün oyunlarda, öncelikli olarak niteliğe önem vermekte büyük çaba sarf ediyoruz. Bu ekibin bir parçası olmak benim için harika.”

gece-diyari-5
Gece Diyarı | Fotoğraf: Mete Kaan Özdilek

Gece Diyarı esasında seyircisine sonsuz karanlıktan oluşan bir mekânı anlatmak üzere yazarın icat ettiği bir isme sahip. Bu noktada oyunun sahip olduğu keskin hiciv, son derece heyecan verici ve şaşırtıcı olduğu gibi kahkahalar durulduğunda altında huzur bozucu gerçekleri de buz dağının yüzüne usul usul çıkarıyor. Oyun her ne kadar zihni zorlayacak düzeyde zor bir konuya sahip olsa da metnin dinamik yapısı ve buna eşlik eden diyaloglar, tek perde ve 95 dakikalık akışı bir an olsun sıkıcı hale düşürmüyor. Bunda hiç kuşku yok ki hicvin de aldığı rol ve oyuncuların son derece başarılı performansları etkili oluyor. Özellikle her oyuncunun gerek hep birlikte yer aldıkları sahnelerde gerekse ikili veya üçlü sahnelerdeki uyumu, metnin altında kalmadan anlatımı yukarı taşıyor. Gece Diyarı, zihnimizin uzak köşelerine itmek zorunda kaldığımız “geçmiş”i bugünün aydınlığına çıkararak bir sorgulamalar zinciri oluşturuyor. Bu oyunu ülkemizde ilk kez sahneye koyan ve bize eğlendiğimiz kadar düşünmemiz için de fırsat tanıyan ekibe teşekkürler.

gece-diyari-6
Gece Diyarı | Fotoğraf: Mete Kaan Özdilek

“Hayatta tartışmalar tıkandıysa ona verilecek tek sağlıklı tepki gülmektir.” diyen Michael hocanın oyuna dair şu anlamlı açıklamalarıyla değerlendirmemi noktalamak isterim: “Tarihsel sorumluluk, bireysel sorumluluk… Biz ülkelerimizin geçmişte yaptıklarından sorumlu olabilir miyiz? Ya bugün yaptıklarından? Şahsen yapmadığımız şeylerin yükünü ve vicdan azabını taşıyabilir miyiz? Peki o geçmişin ülkeye kazandırdıklarından hâlâ faydalanıyorsak? Mayenburg Gece Diyarı’nda bu cevaplaması zor soruları, karşı karşıya getirdiği karakterlerle sorarken yüksek mizah dozuyla da izleyicinin ezberlerinden cevap vermesini engelliyor. Çünkü hayatta tartışmalar tıkandıysa ona verilecek tek sağlıklı tepki gülmektir. Beni de bu projeye ilk çeken şey komedisi oldu. Her toplumun geçmişinde dönüp bakmak istemediği bir miras olduğundan bu oyunun Türkiye’de oynanması gerektiğini düşündük. Kendilerini farklı projelerde ispatlamış Siyah Beyaz ve Renkli ailesinin neredeyse tüm oyuncularının bu oyun için toplanması da oyunun büyük şansı. Yıllardır biriktirdikleri deneyim, arkadaşlık ve uyum olmadan bu oyunu istediğimiz şekilde sahneye koymak neredeyse imkânsız olurdu.”

Kapak Fotoğrafı: Mete Kaan Özdilek

İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten Ölüyor mu ne?