Geçen Yaz Ekibi ile: 90'lı Yıllara Nostaljik Yolculuk
Silsile, Annemin Yarası, Aile Arasında ve Yarına Tek Bilet yapımlarına imza atan Ozan Açıktan’ın yönettiği, başrollerinde Fatih Şahin, Ece Çeşmioğlu, Halit Özgür Sarı ve Aslıhan Malbora’nın yer aldığı Geçen Yaz, geçtiğimiz hafta Cuma günü Netflix’te yayınlandı. Senaryosunu Sami Berat Marçalı ile birlikte kaleme alan Ozan Açıktan, Geçen Yaz ile sosyal medyayı bir kenara bırakın, bizi cep telefonunun bile olmadığı bir yaza ışınlıyor, belki de içten içe hepimizin imrendiği ya da özlediği o yaz aşklarına, yazlık arkadaşlıklarına bugünden bakmamızı sağlıyor. 90’lı yılları az da olsa ucundan yakalamış biri olarak; izlerken o yılları hatırlamak beni oldukça duygulandırdı, bazı sahnelerde keşke o yıllarda 18 yaşında olsaydım demekten kendimi alamadım. Fatih Şahin, Ece Çeşmioğlu, Halit Özgür Sarı ve Aslıhan Malbora ile yaptığımız röportajda da hem film hem de her öğesiyle o yılları anımsatan bu nostaljik atmosfer ile ilgili merak ettiklerimi sordum. Henüz izlememiş ve izleyecek olanlar için yazının devamında bazı sorular spoiler içerebilir, şimdiden söylemek isterim 🙂
Günümüzde sosyal medyanın hayatımızda hatrı sayılır bir yeri var, birçoğumuz günün belli bir kısmını sosyal mecralarda geçiriyor, oluşturduğumuz profillerle sosyal mecralarda sosyal kişiliğimi ortaya koyuyor, kendimize bir çevre oluşturuyoruz. Sosyal medyanın hatta cep telefonunun bile olmadığı bir yılı anlatan Geçen Yaz’da yer almak bu açıdan nasıl bir deneyimdi?
Fatih Şahin: 90’lı yıllardaki aşkları bambaşka yapan şeylerden biri de zaten bu bence. Her yaptığı, yapabildiği kimsenin sosyal medyasında değil. Geçen Yaz’da bunun kıymetini gördüm diyebilirim.
Ece Çeşmioğlu: Değişik ve çok güzel bi deneyimdi. Teknolojinin hayatımızın ne kadar içinde olduğu bir kez daha anladım. Şahsen özlüyorum o günleri. Arkadaşlarımızı ev telefonundan aradığımız, mektuplaştığımız, resmen sokaklarda yaşadığımız günler… Biz de sette çok telefon kullanmamaya çalıştık. Filmin havasına girmek, o dönemleri hatırlamak için. Bu nostaljiyi yaşamak çok hoşuma gitti.
Halit Özgür Sarı: Sinema zaten başlı başına büyülü bir deneyim. “Geçen Yaz” hem oyuncu olarak hem de bir sinema izleyicisi olarak çok etkiledi beni. İnsanlık olarak aslında son 25-30 yılda inanılmaz bir kırılma yaşadık teknolojik manada. Düşünsenize bir, şu an nerdeyse telgraf kullanıp, mektup yazan insanlarla her gün görüntülü konuşan insanlar aynı dünyada yaşıyor. 🙂 Geçen Yaz benim için bildiğim bir dünyaya bilmediğim bir yerden bakmak gibiydi. Oradan bugüne baktığımda da etkileşimin bol ama iletişimin kıt olduğunu anlamam zor olmadı.
Aslıhan Malbora: 90’ları yarısından itibaren de olsa görmüş biri olarak o dönemi tekrar hatırlamak şahaneydi. İşin aurasından mı bilemiyorum ama çekim sürecinde de aslında doksanları yaşadık. Pandemiden dolayı kaldığımız yerden dışarı çıkamıyorduk ve boş zamanlarımızı neredeyse teknolojiden uzak, deniz girerek, sohbet ederek veya gitarla müzik yaparak geçiyorduk. Teknolojinin, sosyal medyanın ilişkilerimize ket vurduğu şu dönemde, yeniden o günleri hatırlamak gerçekten müthiş bir tecrübeydi benim için.
Geçen Yaz’da olduğu gibi 90’lı yıllarda 16-18 yaşlarında olmak; yazlık arkadaşlığını deneyimlemek ister miydin?
Fatih Şahin: Hep imrendiğim bir şeydi zaten bu. Arkadaşlıklarda tahammül edebilmek önemlidir. O yıllarda insan daha sabırlı yetişiyordu sanırım…
Ece Çeşmioğlu: Çok isterdim. Özellikle filmi çekerken oynadığımız karakterlere, yaşam tarzlarına gıpta ettiğim çok oldu. Benim öyle bi şansım olmadı, biz hep farklı yerlere giderdik ailemle. Sabit bir yerde olup her yaz oraya gitmeyi beklemek… Yazlık arkadaşlarını görmek için günleri saymak… Çok değerli, çok heyecanlı olurdu.
Halit Özgür Sarı: 16-18 yaşlar insanın kendini en çok aradığı, bulduğu, kaybettiği, her şeyin az ve çok olduğu muhteşem yaşlar. Hele ki yaz aşkları, arkadaşlıkları… Bunu o döneme, yani 90’lara entegre edip yaşamak ister miydim? Evet hem de çok, çünkü eskilerin dediği gibi eskiden her şey daha zor ve daha özelmiş.
Aslıhan Malbora: Ah istemez olur muyum. Denizden uzak, bozkırın hakim olduğu bir şehirde büyüdüm. Bu yüzden benim için tatile gitmek bambaşka bir heyecan ve mutluluktu. Yazlığa giden arkadaşlarım döndükleri zaman anılarını anlatırlardı, orada kurdukları dostlukları anlatırlardı, onlara hep özenirdim. Bu işle birlikte de bu özendiğim duyguyu hatırladım.
Çekimler esnasında unutamadığın bir an var mı? Varsa paylaşır mısın?
Fatih Şahin: Üçümüzün de denize girdiği sahnede üzerimizden günün yorgunluğunu atmıştık resmen. Pek çok duyguyu dibine kadar hissettiğim bir andır o.
Ece Çeşmioğlu: Çok an var. Bizim kamera arkası bayağı eğlenceliydi. Filmde bikini giydiğimiz sahnelerde Aslıhan’la kayıt öncesi mekan kayalıklı taşlı da olsa, 40 derece sıcağın altında plank yapar, mekik çekerdik. Karın kaslarımız güzel görünsün diye. 🙂 Ozan önce plank der, sonra kayıt derdi. Hala gülerim buna:)
Halit Özgür Sarı: Deniz, Aslı ve Burak’ın beraber kumsala gittikleri sahne. O gün o sahneyi çekmek için 35 dakikamız vardı. (Güneş batarken çekmiştik.) O sahneyi oynarken çok güzel duygular hissetmiştim çünkü bence karakterimin çözüldüğü sahneydi. Bazen insanların neden öyle davrandıklarını, neden farklı olduklarını veya olmadıklarını çok başka bir şekilde anlıyoruz. Bazen de anlamıyoruz. Burak kendini, kendi anlatmayı seçti. Ben de sahneyi kendisinden okurken çok etkilendim. Ayrıca o sahneyi çok etkili bir ambiyansta da çektiğimiz için, o gün benim için çok başka 🙂
Aslıhan Malbora: Her anı unutulmazdı. Huzur, mutluluk ve neşeyle çalıştığım, iyi ki dediğim bir iş oldu. Geçen Yaz, başından sonuna kadar kalbimde bambaşka bir yere sahip.
Favori sahnen hangisi?
Fatih Şahin: Çok fazla favorim var ama “Adonis Gecesi” beni en heyecanlandıran sahne olabilir.
Ece Çeşmioğlu: Çok var. İlk aklıma gelen Deniz’le Aslı izbe bir mekanda gençlerle takılırken, bir ara uzaklaşıp, Aslı’nın çimenlere işerken sohbet ettikleri sahne. 🙂
Halit Özgür Sarı: Favori sahnem Burak ve Deniz’in başbaşa kalıp hayata dair konuştukları sahne. Sahne dışında da bizim için çok öğretici olmuştu.
Aslıhan Malbora: Kalbimde dokunan pek çok sahnesi var ama bunların içerisinden birini ayırmam gerekirse Aslı ve Deniz’in denize atladıkları ve tamamlandıkları sahne favorimdi.
16 yaşında kendini ve duygularını henüz yeni yeni tanıyan Deniz; hem ilk aşk heyecanını hem de ilk kalp kırıklığını aynı dönemde çok yoğun bir şekilde yaşıyor. Deniz şu an karşında oturuyor olsaydı, Aslı’ya daha erken açılması için onu yüreklendirir miydin ya da ona ne söylemek isterdin?
Fatih Şahin: Yüreklendirmezdim. Zaten beni dinler miydi emin değilim… Ama ona “Kendine ve güzel gelene güvenmekten çekinme.” derdim.
Burak, filmdeki diğer karakterlerden hem yaşça büyük hem de farklı bir hikayesi de var; görünenin aksine tek başına kaldığında yalnız bir karakter ama uçlarda yaşamayı seviyor. Özellikle bir izleyici olarak 1 dakika boyunca farları kapatıp sürdüğü sahne beni çok etkiledi. Çektikten sonra etkisinden ya da rolden çıkamadığınız bir sahne oldu mu?
Halit Özgür Sarı: Aslında uçlarda yaşamayı seviyor olmasının sebebi belki de çok yalnız olması. Burak kendi kalabalığının içindeki yalnız adam. Herkesin hayatının bir yerinden bir Burak geçmiştir veya herkesin Burak olduğu bir dönem vardır. Rolden çıkamamak oyuncu bilinci sınırlarında pek mümkün olmayan bir durum ama etkisinde kaldığım birçok sahne oldu. Çünkü cennet gibi bir yerde pamuk gibi sahneler çektik. Her şeyiyle çok güzeldi.
Ben filmi izlerken çok keyif aldım, sırf o yılları bir iki saatliğine de olsa hatırlamak ve o yıllara bugünün penceresinden bakmak için bile tekrar tekrar izlenir. Siz de hazır yaz aylarındayken, bir akşam günün karmaşasından uzaklaşıp kafanızı dağıtmak isterseniz keyifle izleyeceğinize eminim. Şimdiden iyi seyirler…
Kapak Fotoğrafı: Netflix
İlginizi çekebilir: Çidem Balcı’dan Thunder Force Ekibi ile Röportaj
İlk yorumu siz yazın!