İngiliz tarzı ters akan trafiği, gökdelen tarlaları, vergisiz alışveriş imkanı, karınca yuvası misalı insan kalabalığı ile batının tüm modernliğe sahip ama bir o kadar da doğunun otantikliğini korumuş bir şehir devlet, Hong Kong. Adeta gelecekten bir şehir görünümünü andıran Hong Kong’da 2 günlük bir geziye ne dersiniz ?

Daha düne kadar resimlerini sadece kafelerde Paris, Roma ve New York’un yanında asılı posterlerde gördüğüm, adını yaz desen herhalde bir kerede doğru yazamayacağım  bir yerdi Hong Kong. Her ne kadar Japonya çocukluğundan beri hayallerimde ziyaret etmek istediğim ilk ülke olsa da Uzak Doğu’nun o “Uzak” kısmı hep engel oldu bu hayallere. Yıllar içinde bir Avrupa ve Amerika da dahil olmak üzere bir çok yer gezip görme şansım olsa da Uzak Doğu’nun o “Uzak” kısmı tatil planlarının hep ekonomik sorununu temsil etti. Uçak bilet fiyatlarının çook yukarılarda gezinmesi Uzak Doğu planlarının devamlı ertelenmesinde hep baş rol oynadı. Ta ki 111.düzenlenen Çin’in ünlü Kanton Fuarı’nı ziyaret etmeye karar verene kadar.

:)

Kısaca Kanton Fuarı’ndan bahsetmek gerekirse Çin’in en önemli fuarı olan Kanton her yıl 2 kez düzenleniyor. Fuar genel olarak 3 fazdan oluşuyor ve her faz yaklaşık 1 hafta sürüyor, her fazda farklı farklı kategoriden katılımcılar müşteri yakalamaya çalışıyor. Taa Çin’e kadar gitmişken de 2 fazı da gezip, fuarda daha uzun kalmaya karar veriyoruz. Peki ama 2 faz arasındaki 4 günde ne yapacağız? İşte sorununun en güzel cevabı: 2 saat uzaklıktaki keşfedilmeyi bekleyen yer: Hong Kong Üstelik Hong Kong Türk vatandaşlarına vize uygulamıyor!

Sami Hong Kong

Kanton Fuarı’nın ilk fazının sona ermesinin ardından Guangzhou’dan hemen trene atlıyoruz ve Uzak Doğu’nun en güzel yerlerinden Hong Kong’a varıyoruz. Tren yaklaşık 2 saat sürüyor, trenler hızlı tren olarak geçse de kalite olarak bizim Başkent Ekspresi’nin biraz hızlanmışı diyebiliriz. Gardan sonra ilk işimiz Hong Kong’un kalbi olan Kawloon’da ayarladığımız otelimize eşyalarımızı bırakıp kendimizi dışarı atmak oluyor. Hong Kong’u kuru kuru gezmeden önce tarihi, yaşam biçimi hakkında az da olsa bilgi sahibi olmak lazım. Tarih geçmişi çok eskilere dayansa da bugünkü durumunu asıl son yüzyıllarda yaşanan olaylar şekillendirmiş Hong Kong’un.

Hong Kong toplam 230 adadan oluşan bir yer fakat esas olarak şehri 4 ana bölüme ayırmak mümkün. Bunlar: Dünyanın en kalabalık bölgesi olan Kowloon, Hong Kong resimlerinde gökdelen tarlası olarak karşımıza çıkan Hong Kong Adası, daha sakin bir yer olan Lantau Adası ve New Territorries bölgeleridir.

Yakın tarihten kısaca bahsedersek, 1840 yılında İngiltere ile Çin arasında yaşanan 1.Afyon Savaşı  1841’de İngilizlerin Çin’i işgali ile devam etmiş. Yapılan görüşmeler neticesinde 1842 yılında Nanking Anlaşması ile Hong Kong İngilizlerin kontrolüne geçmiş. 1856 yılında ise 2.Afyon Savaşı başlamış ve sonuç olarak Çin Hong Kong’un Kowloon bölgesini terk etmek zorunda kalmış. 1898 yılında ise New Territories ve çevresindeki 233 ada 99 yıllığına İngilizlere kiralanmış. 2.Dünya Savaşı sırasında (24 Aralık 1941) Japonların eline geçen Hong Kong 1945 yılında tekrar İngiliz kontrolüne geçmiş. 1949 yılında ise Birleşik Krallığın Çin’i tanımasıyla Hong Kong ekonomisi bir anda gelişmeye başlamış ve aradan geçen yılların ardından Çin bölgeyi tekrar kiralamak niyetinde olmadığını bildirir ve 1 Temmuz 1997 yılında Hong Kong Çin’e geri verilir ve bir zamanların İngiliz Kraliyet Kolonisi olan Hong Kong  1 Temmuz 1997 yılından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti Özel Yönetim Bölgesi olarak yeniden Çin’in egemenliğine geçer. Özetle şu an için Çin’e bağlı fakat ana vatandan ayrı bir bölge olan Hong Kong sahip olduğu yasalarıyla, haklarıyla kapitalist bir bölgedir ve bu durumun en az 50 yıl süreceği Çin tarafından belirtilmiştir. Şimdilerde ise Hong Kong sahip olduğu tüm altyapı ve yaşam standartları ile bana göre bizden baya bir ileride, gelecekte yaşıyorlar.

:)

Gelelim Hong Kong’daki yaşama. 100 yıllık Kraliyet hamiyetinden sonra tekrar Çin’e bağlanmaktan pek hoşlanmamış Hong Kong’lular. Bazı zenginler geçiş döneminde başka ülkelere vatandaşlık başvurusunda bile bulunmuş. Ülkedeki nüfusun %95 ini ülkede Çinliler oluşturuyor ve nüfusun çoğunluğu Budist. Ülkede Çince ve İngilizce resmi dil olsa da halk daha çok Mandarin Çincesi’ni kullanıyor. Bu arada Hong Kong’un enteresan rekorları var Kawloon Bölgesi m2 düşen insan yoğunluğu ile dünyanın en kalabalık bölgesi, gerçekten de insanın kalabalıktan başı dönüyor zaman zaman.

hong kong

Hong Kong’da insanı boğan farklı, çok nemli bir hava var. Üstelik şansımıza ara ara yağmur da yağıyor şehirdeyken. Otelden çıktıktan sonra ilk hedefimiz ünlü Victoria Tepesi. Hong Kong’da yer alan Peak Tramvayı ile Victoria Tepesi ’ne çıkış şehirde ilk yapmanız gerekenlerden. Havadan dolayı çok kalabalık olmayan Peak Tramvayı’nda çok fazla sıra beklemedik ve 7 dakikalık çok zevkli bir yolculuktan sonra Victoria Tepesi’ne çıktık. Tramvayın çıkış noktası ufak bir alışveriş merkezi, en üstte yer alan seyir terasına çıkmak için ekstra ücret ödemeniz gerekiyor. Seyir terasına çıktığımızda ise tarif edilemez bir manzara bizi karşıladı.Hong Kong’dan önce Chicago, New York vs. görme şansım olsa da böyle bir manzara karşısında etkilenmemek imkansız, Hong Kong buradan tam anlamıyla gökdelen tarlasını andırıyordu.

The Peak Hong Kong

Victoria’da Hong Kong manzarasına karşı kahvelerimizi içtikten sonra hemen yakın konumdaki ünlü Man Mo Tapınağı’na gitmek istiyoruz fakat saatler 18:00’i geçtiği için tapınağın kapanmış olabileceğini düşünüp plan değişikliği yapmak zorunda kalıyoruz.

:)
:)

Hong Kong aynı zamanda birbirinden lüks mağazalara da ev sahipliği yapan bir yer. Şehirdeki onlarda lüks alışveriş merkezini görünce dünyanın dört bir yanından buraya alışverişe geliyorlar laflarına inanıyorsunuz. Hayatında adını hiç duymadığım markalarda gördüğüm etiket fiyatlarını görünce bir yerlerimiz uçuklamasın diye dua etmeye başlıyoruz Biraz acitasyon yapsak da durumumuz o kadar kötü değil çok şükür Hong Kong’da alışveriş denilince bizi de ilgilendiren bir şeyler var o da tabi ki Apple Store Apple’in dünyada resmi satış yaptığı bir çok mağaza var bunlardan biri de ünlü Hong Kong IFC Mall’da yer alıyor. Buradaki fiyatları gördükten sonra Türkiye’dekilere diyorum ki “Atla kardeşim gel al ne istiyorsan hem medeniyet görürsün hem de aynı para çıkar cebinden”. Apple Store’da alışveriş yaptıktan sonra bir şeyler atıştırıp Hong otelimizin de bulunduğu Kawloon’a geçiyoruz.

Hong Kong’da alışveriş denilince akıllara gelen bir diğer şey ise ünlü gece pazarları. Şehrin birkaç yerinde kurulan bu pazarlarda alışveriş tüm gün aynı tempoda devam ediyor. Pazarlardan en önemlileri ise Ladies Market ve Temple Street Night Market. Akşamları kurulan ve gece yarısına kadar alışverişinin devam ettiği pazarlarda yok yok. Kıyafetler, elektronikler, hediyelikler, oyuncaklar… Aklınıza ne gelirse bu pazarlarda. Biz de Hong Kong’daki ilk gecemizde otele yakın konumda bulunan Temple Street Night Market’i geziyoruz.

temple street night market

Bizde derler ya çocuk yetişsin, esnaf olsun diye vereceksin Mahmutpaşa’ya diye. Heh Hong Kong pazarları da böyle yerler işte. Eğer “Ay ben pazarlık yapamam, çekinirim” derseniz yersiniz kazığı! Durum öyle hal almış ki bu Hong Kong’lu pazarcılarda yüz kalmamış bir şeyin fiyatını sorunda başlıyorlar 4-5 kat fiyattan kapıyı açmaya. Sonrası sizin pazarlık yeteneğinize kalmış ama en azından ilk fiyatın 3′te 1′ine malı alabileceğiniz kesin! Zaten bir iki tecrübeden sonra bir bakmışsınız siz de işi otomatiğe dökmüşsünüz yılların Kayserili esnafı oluvermişsiniz 🙂 Pazar sonrasında artık ilk günün sonuna geldik, dinlenmek için otelimize dönüyoruz.

Hong Kong’da ikinci günümüze de kapalı ve boğucu bir hava ile uyanıyoruz. Şimdi diyeceğim ki 40 yılda bir Hong Kong’a gittik bizi buldu ama diyemiyorum adamların bu mevsimde havası böyle yazık, bizi özellikle bulan bir durum yok yani. Otelde biraz oyalandıktan sonra hedefimizde Hong Kong merkezde yer alan belki de şehrin tek otantik yeri olan Man Mo Tapınağı var. Man Mo Tapınağı 1847 yılında yapılmış sözde Edebiyat Tanrısı Man Cheung ile sözde Savaş Tanrısı Kwan Yu’ya adanmış. Çince Edebiyat Man, Savaş ise Mo anlamına geliyormuş. Bu yüzden tapınak her 2 sözde tanrının adı ile, Man Mo Temple olarak anılıyormuş. Tapınağa ilk attığımızda yoğun tütsü kokusu bizi karşılıyor. Tapınak içinde irili ufaklı bir çok put var. Bunlardan en ünlüsü siyah yüzlü olan sözde adalet tanrısı Bao-Gong. Tapınakta dikkatimizi çeken bir diğer şey ise yerlilerin putların önlerine bıraktıkları yiyecekler. Bereket getirsin diye koyulanlar yüzünden tapınak ufak pazara dönmüş. Her yerde fındık, fıstık, çikolata, meyveler… Tapınağın orta kısmında ayrı bir bölüm var burada asılı olan süsler çok hoşumuza gitti.

Man Mo Temple

Man Mo Tapınağı’ndan çıktıktan sonra bölgedeki önemli yerleri gezmeye devam ediyoruz. Tapınağa hemen birkaç yüz metre yakında Cat Street bulunuyor. Burası ikinci el eşya satışı ile ünlü. Gezi öncesi araştırmalarda okuduklarıma baksan burası Uzak Doğu’nun antika merkezi ama sokağa bir girdik 5-10 tane tezgah, üstünde sağdan soldan araklanmış gibi duran mallar, kısacası tam bir hayal kırıklığı yaşıyoruz. Aslında sokağın ismi de tam bu duruma dayanıyor. Zamanında eşya çalanlar fare, bu eşyaları alanlara da kedi denilirmiş. İngilizce kedi anlamına gelen Cat Street ‘in adı da buradan geliyormuş. Kim eskiden bir eşyasını kaybeder ya da çaldırırsa Cat Street’te satılırken bulabileceğine inanılırmış.

cat street
:)

Cat Street’ten çıktıktan sonra ünlü Hollywood Road’u geçiyoruz. Burası çok kaliteli ve pahalı antika eşyaların satıldığı, Hong Kong Adası’nın en ünlü caddesi. Caddenin devamında Hong Kong’un enteresan rekor ünvanına sahip yürüyen merdiveni var. 800 metre uzunluk ile Hong Kong Adası’nda önemli bir ulaşım aracı olan Dünyanın en uzun yürüyen merdiveni (Central mid levels escalators) ilgimizi çekti. Yürüyen merdiven bizdeki Sahil Yolu mantığı ile çalışıyor. Yürüyen merdiven sabah 06:00 – 10:00 saatleri arasında yukarı yöne, 10:00 – 24:00 saatleri arasında ise aşağı yöne hareket ediyor Buradan sonra biraz soluklanmak için Hong Kong Adası’nın en büyük parkı Hong Kong Park’a geçiyoruz. Her yerde gökdelen görmek insanı ilk dakikalar etkilese de zaman geçtikçe bunalmanıza yol açıyor, en ufak yeşil alanlar biraz nefes almanızı sağlıyor.

Parkta biraz keyif yaptıktan sonra Kawloon Bölgesi’ne, otelin olduğu ünlü Tsim Sha Tsui’ye geçiyoruz tekrar. Tsim Sha Tsui (Nathan Road) Hong Kong’un en ünlü caddesi. Cadde üzerinde birbirinden lüks mağazalar, alışveriş merkezleri, restoranlar var. Sokaklar ise adeta insan yığını. Yolda bir şeyler satmaya çalışanlar, sizi en yakın iş hanına çekip burada çakma Rolex satmak isteyenler, ayak masajı yapmak için pazarlık yapanlar… Herkes caddeyi doldurmuş durumda. Nathan Road’da biraz ilerleyip cadde sonuna yakın bir bölgede buluna 1881 Heritage’a giriyoruz. Burası bölgenin en ünlü butik alışveriş merkezlerinden biri olarak geçse de açıkçası biz hiç beğenmedik. Yapının bu kadar ünlü olmasının sebebi 1880 -1996 yıllarında arasında polis merkezi olarak hizmet vermesi. 1881 Heritage’ın hemen karşısında ünlü Saat Kulesi ve şehrin önemli müzeleri var. Buradan çıktıktan sonra bölgenin en önemli caddelerinden Canton Road’a geçiyoruz. Burası kelimenin tam anlamı ile dünyanın en önemli alışveriş bölgelerinden biri. Türkiye’de ufacık şubelerini görünce mutlu olduğumuz dünyaca ünlü markaların burada devasa mağazaları bulunuyor. Başta Çinli olmak üzere dünyadaki tüm zenginlere hizmet veren bir yermiş Canton Road.

canton road

Alışveriş yapmaya pek niyetimiz olmadığı için sıradaki durağımız bu sefer Kawloon’un ünlü parkı Kawloon Park. Burası New Yowk’taki Central Park gibi şehrin en önemli ve kalabalık noktasında insanlara biraz nefes aldıran güzel bir park. Central Park gibi devasa olmasa da Kawloon Park sahip olduğu birbirinden güzel bitki ve çiçekler ile biraz rahatlamanızı sağlıyor. Parkın köşesinde bulunan İslam merkezinde Kawloon Cami yer alıyor. Şehrin en önemli noktasında cami görmek çok hoşumuza gidiyor, hemen İslam merkezinde bir tur atıyoruz. Yavaş yavaş günün sonuna gelirken akşam yemeğimizi yeyip Hong Kong’un en önemli gösterisi olan A Symphony of Lights’ı izlemek için sahile geçiyoruz.

Guinness Rekorlar kitabına “The world’s largest permanent light and sound show ” yani “Dünyanın en büyük ses ve ışık gösterisi” olarak olarak giren A Symphony of Lights Hong Kong’dan izlemeden dönmemeniz gereken çok önemli bir show. Kısaca A Symphony of Lights ‘tan bahsetmek gerekirse show, Hong Kong Adası ve Kowloon Bölgesi’nde bulunan toplam 44 gökdelenin özel bir tema içinde ses ve ışık gösterisinden meydana geliyor. Avustralya’lı teknoloji firması olan Laservision tarafından 44 Milyon Hong Kong Dolarına (yaklaşık 11 Milyon TL) mal olan gösterisi her akşam saat 20:00′de başlıyor ve show yaklaşık 14 dakika sürüyor. Her ne kadar gösteriden çok daha fazla beklentimiz olsa da bu denli büyük bir ışık gösterisi yine de hoşumuza gidiyor.

A Symphony of Lights

Sırada Hong Kong’un en ünlü sokak pazarı olan Ladies Market var. Ladies Market şehirdeki bir diğer ünlü sokak pazarı, hatta en büyük pazar. Temple Street Night Market’e göre pazarın olduğu yer çok daha hareketli bir bölge. Pazar etrafındaki hareketlilik doğal olarak pazarın kalaballığına da yansıyor. Kıyafetler, çakma elektronik aletler, oyuncaklar, aksesuarlar… Pazarın adı “Ladies Market” ama herkese hitap eden ürünler satılıyor. Sokak pazarı çok kalabalık insan ara ara hava almak için biraz tenha yer arıyor. Tabi pazarlık burda da olmazsa olmazlardan. Etrafta devamlı bir pazarlık konusu dönüyor, anlaşamadığı turistin arkasından koşan satıcılar, söylene söylene sattığı malı paketleyenler… Pazar tam bir cümbüş. Yorucu günü artık noktalamanın zamanı geldi, dinlenmek için otelimize dönüyoruz.

ladies market
:)
:)

Hong Kong’daki son günümüzde ilk olarak ünlü taş pazarı olan Jade Market’e gidiyoruz. Jade Market içinde 400 tane satıcının bulunduğu, taş ve taştan yapılmış aksesuarın satıldığı bir kapalı Pazar. Hong Kong’da doğal taşlar yaşam içinde çok önemli bunlardan biri de pazara adını veren Yeşim Taşı (Jade). Tezgahlarda hemen hemen hep aynı tarz şeyler olsa da çocuklar için Disneyland neyse bayanlar için de burası o Pazarlık burda da vazgeçilmez tabi. Jade Market’te pazarlık kültürünü özetleyen çok kısa bir örnek versem yeter: Babamın peşine takılıp ufak taştan bir süs satmak isteyen esnafın ilk çektiği fiyat 380 HKD (95TL) iken bir süre pazarlık sonunda aynı ürünü 50 HKD (12,5 TL) ye alabildik, gerisini siz düşünün artık

jade market

Jade Market’ten çıktıktan sonra tekrar şehrin en hareketli bölgesi olan Tsim Sha Tsui’ye geçiyoruz. Cadde boyunca bir çok lüks alışveriş merkezinin yanında iri ufaklı pasaj da var. Hong Kong’da çakma saat (özellikle çakma Rolex) çok popüler. Eğer çakma saatlere ilginiz varsa bu pasajlar tam sizlik. Yalnız pazarlardaki alışverişi gördükten sonra şehirde kazıklanmaktan korkuyor insan. Bu yüzden saat alırken bir biline danışmakta fayda var.

Hong Kong’da Hollywood’daki Walk of Fame (Hollywood Bulvarı)’nın bir çakması var, adı Avenue of Stars. Avenue of Stars’da Uzak Doğulu film yıldızlarına ait yıldızlar ve bazılarında el & ayak izleri bulunuyor. Toplam 102 Uzak Doğulu Artistin yıldızının bulunduğu Avenue of Stars’da bize en tanıdık isimler Bruce Lee ve Jackie Chan. Bulvardaki en çok dikkat çeken nokta Bruce Lee Heykeli ve cadde üstündeki yıldızı. Özellikle gidilmesi gereken bir yer olmasa da Avenue of Stars deniz kenarı konumu ile Hong Kong’da biraz dinlenmenizi sağlıyor.

avenue of stars

Gezi boyunca Kawloon ve Hong Kong Adası’nda gezme şansımız oldu ama fuar yorgunluğundan dolayı diğer noktaları biraz es geçmek zorunda kaldık. Hong Kong Lantau Adası’nda Po Lin Manastırı ve dünyanın en büyük budalarından olan Giant Buddha (Tian Tan) bulunuyor. Hong Kong’daki en otantik noktalarından bir diğeri burası. 1906 yılında 3 Budist Rahip tarafından Po Lin Manastırı Dev Buda Heykeli olan Giant Buddha’yı yerinde incelemek eğlenceli olabilir. Bunlar dışında Hong Kong dünyaca ünlü eğlence parklarına da ev sahipliği yapıyor. Disneyland Hong Kong ve Ocean Park gezi boyunca özellikle çocuklu ailelerin eğlenceli vakit geçirebildikleri parklardan.

Sonuç olarak Hong Kong sahip olduğu yaşam şekli ile bende çok güzel izler bıraktı. Ayrıca şehirdeki vergisiz alışveriş imkanı Hong Kong’u alışveriş cenneti yapıyor. Otanik tapınakları, devasa eğlence parkları, alışveriş merkezleri… Sizin için de Hong Kong’da bir şeyler vardır…

Sami Pinar Hong Kong
Kısa Kısa Hong Kong

Nereleri gezmeli ? Victoria Tepesi, Man Mo Tapınağı, Tsim Sha Tsui, Ladies Market, Tian Tan Buda, Disneyland Hong Kong, Ocean Park, Po Lin Manastırı, Madame Tussauds Müzesi, Avenue of Stars, Kawloon Park, Hong Kong Park, Temple Street Night Market, Jade Market, Soho, Hollywood Road, Cat Street.

Ne yapmalı ? A Symphony of Lights gösterisini izleyin, Peak Tramvayı ile Victoria Tepesi’ne çıkın, sokak pazarlarında alışveriş yapın, Star Ferry ile iki yaka arasını geçin, ayak masajı yaptırın, eğlence parklarına gidin.

Ne almalı ? Hong Kong’da para birimi Hong Kong Doları. (1HKD: 0,13 $) Bunun dışında Hong Kong’da vergi yok. Bu yüzden özellikle pahalı kamera, fotoğraf makinası, laptop, telefon gibi elektronik cihazlar, mücevherler, orijinal, markalı saatler ilk akla gelenler. Bunun dışında Çin işi kıyafetler, Çin çayları, ev eşyaları, antikalar, kozmetik, giyim, çanta, ayakkabı,güzellik ürünleri alınabilir…

Ne yemeli ? En ünlü yemek Dim Sum. Bizdeki mantının içi farklı şeylerle doldurulmuşu. Bunun dışında tavuk-ördek bacağı, denizanası, köpek balığı yüzgeci çorbası, kurulmuş mantar, yılan çorbası en bilindik yemeklerden.