Aynen böyle yazdı Vogue Runway, Miu Miu’nun son koleksiyonu hakkında: “Gerçek kıyafetler”. Şimdiye kadar sanal mıydı ki gördüklerimiz? Nedir yani bu gerçeklik? Moda haftalarını bilirsiniz, fazla şov odaklı ve “Nerede giyeceğiz bunu ayol?” dedirten, adeta yürüyen sergi kıvamında etkinliklerdi. Di’li geçmiş zaman kullandım evet, çünkü artık öyle olmak istemiyor moda dünyası. Bu yazıya yaptığım sebeb-i ziyaretime geleyim: “Gerçek” insanlar, podyumlarda “gerçek” kıyafetler görmek istiyorlar.

untitled-design-9
Miu Miu İlkbahar/Yaz 2024 Koleksiyonu | Fotoğraf Kaynağı: vogue.com/runway

Pandemi hepimizin hayatını çok değiştirmedi mi? Sabahlardan akşamlara kadar evlerde tıkılı kaldığımız, kimimizin ekşi mayalı ekmekler yaptığı, kimimizin her türlü spora sardığı, bazen de tek oturuşta 1 sezon diziyi hüplettiğimiz o günler… Biz ne kadar değiştiysek o dönem, moda dünyası da o kadar değişti. Çünkü ortada şov yok, defile yok, sadece sosyal medyada canlı yayınlarla kıyafet gösterisi mevcut. Bunun öncesinde (2015’ten sonrası) zaten bir sokak modasıyla gelen aşırı rahatlık hakimdi mecraya; biz de evde sürekli oturan tipler olunca kime hitap edecekti onca abartılı kabartılı kıyafetler? Cevap veriyorum: belki evlerinden havalı sosyal medya paylaşımları yapan Beyonce ve Kardashian tadındaki ünlülerimize. Ama bu lükse ulaşmayı dileyen, geride kalan popülasyona değil.

untitled-design-1-6
“Every Body is Beautiful” Kampanyası | Fotoğraf Kaynağı :Shutterstock/Jacob Lund

Zaten güzellik standartları da epey değişmeye başladı bu noktada. “Kendini olduğun gibi sev” mottosu, Covid kadar hızlı yayıldı. TikTok, Instagram gibi uygulamalarda gezinirken artık fondötenlerin arkasına saklanan yüzler değil, sivilceleriyle olsun tüm yüz/vücut kusurlarıyla olsun “gerçek” insanlar görmeye başladık. Photoshop’suz fotoğraflar nasıl görünüyor, gerçek vücutlarla Victoria’s Secret çekimleri nasıl yapılıyor; işte bunların hepsi çıktı meydana. “Gerçek kıyafet” tanımı buraya kadar dayandı işte. Psikolojik olarak her ne kadar fantastik ve bizim olmayan dünyalara bayılmaya devam etsek de, bir noktada artık hayattan kesitler görmeyi dileyerek onlarla empati kurmayı tercih ettik. Çünkü tüketici olarak (keza sosyal medya tüketimi de bu tema altında yaşıyor) bizim de içinde olduğumuz bir dünya görmek istedik. Güne uyandığımızda ne yiyor ne içiyorsak ve ne giyiyorsak, onları görmek istedik aslında her yerde. Hala istiyoruz da. Yoksa bunca marka niçin aşırı satılası, aşırı giyilesi ürünler çıkarsın?

untitled-design-3-2
Valentino İlkbahar/Yaz 2024 – Şov Parçaları vs Giyilebilir Parçalar | Fotoğraf Kaynağı: vogue.com/runway

Evet, yeniliklerle beslenen moda evreninde şov kaçınılmaz. Moda haftalarında ürünlerini farklı şekillerde sunmayı tercih eden bin bir türlü markayı görmeye devam ediyoruz. Ama özellikle bir kavram var ki, sormayın gitsin: “Erişilebilir lüks”. Bu erişim merakı, yükseklerden uçan bazı markaların düşen burunlarını yerden almalarını sağladı aslında. Çünkü insanlar artık bazı lüks ürünlerine gerçekten erişmeyi ve günlük hayatlarında taşımayı diliyordu. Off White gibi markalar bunun öncüsü oldu, bir “luxury streetwear” kavramı yaratıp bütün sokakları kendinden giyinen influencerlarla döşedi. Bu kişiler de gerçekten bizi “influence” etti ve biz de “aman geri kalmayayım” modunda hepsine koşar olduk. Biz dediğim tüm dünya popülasyonu ha, yanlış anlamayın.

untitled-design-2-2
Paris İlkbahar/Yaz 24 Moda Haftası Sokak Stilleri | Fotoğraf Kaynağı: vogue.com/runway / Phil Oh

Durum böyle olunca, büyük markalar da kolları sıvayıp daha günlük ürünler yaratmaya başladılar. Gucci’den Valentino’ya, bu senenin en “hip” (yani popüler) markası seçilen Miu Miu’dan geçen senenin en popüleri Loewe’ye her marka, artık “giyilebilir” olmak istiyor. Bir etkinlikte olsun, dışarı bir kahve içeyim diye çıkılmış olsun; hiiiç fark etmez. Yeter ki bu kıyafetler “gerçek” olsun, “gerçek hayat”ta işe yarasın, herkesin giymeyi isteyeceği o “moda” ürünlere dönüşsünler. Zaten tasarımın prensiplerinden biri, işe yaramasıdır. Bakın bu noktada günlük hayat, markaların işe yararlığını bize sunmada baş tacımız oluyor. Hele isim yapmışsa bu marka; öyle aşırı havalı cıvalı, abartılı ürünlere gerek kalmıyor ki sonra büyük hazır giyim zincirleri onları kopyalasın ve bu lükse erişemeyen grup da benzerlerine erişebilsin. Erişebilen kesim de, orijinal olan ürünleriyle gezip tozsun. Çünkü bizim istediğimiz bu, giyebilelim yahu şu kıyafetleri. Giyebilelim ki bari dolapta güvelenmesin de harcadığımız para da bir anlam taşısın; torun torbalarımız da bizden kalan kıyafetlerle vintage diye övünsün.

Kapak Fotoğrafı: vogue.com/runway

İlginizi çekebilir: Gizem Kalaç’tan Moda Yargıları