Germiyan Köyü: Eski Türkmen Köyü'nde Slow Food Hareketi
Her seferinde söylerim Çeşme’yi çok seviyorum diye. Çocukluğumdan beri tatil beldesi olarak Çeşme’ye gittiğimdendir bu büyük sevgi belki de. Ancak, senelerdir Çeşme’ye gitmeme rağmen, önceden adını duymadığım bir köyü keşfettim geçenlerde: Germiyan Köyü. Bu küçük köyü, neden bu kadar sevdim, gelin anlatayım…
Germiyan Köyü, Çeşme Ulaşım
Germiyan Köyü’ne Nasıl Gittik?
Öncelikle, Germiyan Köyü’ne ulaşımın çok rahat olduğunu söylemeliyim. Çeşme merkezden 20-25 dakikada köyün tabelası ile karşılaşıyorsunuz. O yüzden buraya, bir Çeşme-Alaçatı tatilinizde rahatça birkaç saatinizi ayırabilir, ayırdığınızda da hiç pişman olmayacağınız bir köy gezisi yapabilirsiniz. Bu köyden öyle çok şey beklemeyin. Restoranlar, müzik, özel yemek yerleri yok burada. Yavaşlık, dinginlik var. Sessizlik var. Bembeyaza boyanmış köy evleri, sempatik bir köy halkı var. Bu tarzı seviyorsanız, Germiyan Köyü size çok iyi gelecek.
Germiyan Köyü, Çeşme taraflarındaki tek Türkmen köyü olarak geçiyor. “Germiyan” tabelasından içeri girdiğiniz anda tatlı bir köy merkezine doğru ilerlediğinizi anlıyorsunuz. Klasik bir köy gibi, merkez, köyün kahvesiyle başlıyor. Kahvedeki insanları inceler, köyde yürüyen insanlara selam verirken duvarlardaki çizimlere gözünüz takılıyor. Bembeyaz evlerin üzerindeki çizimler Germiyan’a inanılmaz pozitif bir enerji katmış. Gitmeden önce araştırmıştım; köyün yerlisi olan Nuran Erden çiziyor bu çizimleri. Evini boyatanların duvarlarını olumlu veya sosyal mesajlarla ve görsellerle renklendiriyor. Germiyan Köyü, Nuran hanım sayesinde güzelliğine güzellik katmış…
Germiyan Köyü’nde Ne Yapılır?
Otantik Ev – Dilek Hanım Çeşme Germiyan Köyü’nde Ne Yapılır
Bu konuya geri döneceğim; öncelikle burada neler yaptığımızı anlatayım:
Germiyan Köyü’nün içerisinde Otantik Ev adlı bir eve, Dilek Hanım’ın kahvaltısını denemeye gittik. Dilek Hanım, kendi evinin içerisini eski köy evlerindeki gibi döşemiş. Arkadaki teras bölümüne de yemek ve kahve servisi için masalar koymuş. Dilek Hanım’ın kendi hazırladığı kahvaltısını denedik. Kahvaltıdaki her şey doğal ürünlerden yapılmıştı. Hiçbirinde katkı maddesi yoktu. Doğal tereyağında hazırlanmış sahanda köy yumurtası yedik; lezizdi! Kahvaltının en ilginç bölümü ise, güne tarhana çorbasıyla başlamamızdı. Tarhana çorbası, vücuda çok iyi gelir, hastalıklarda pişirilir. Tarhana çorbası ile güne başlarsanız, hep dinç olursunuz. Köylerdeki insanlar o yüzden uzun seneler yaşamıyorlar mı zaten? Doğal besinlerle beslendikleri, bol çorba içtikleri, yavaş yaşadıkları için hepimizden daha huzurlu bir hayat yaşıyorlar.
Kahvaltıda dikkatimi çeken bir şey de çeşitlerin birçoğunda biber kullanılmasıydı. Biberin büyük tutkunları vardır; siz de onlardansanız, hızlıca Dilek Hanım’ın evinin yolunu tutmalısınız.
Germiyan Köyü: Slow Food Akımı
CittaSlow akımını mutlaka duymuşsunuzdur, duymadıysanız sizi Gülfem’in bu yazısına alalım. Slow Food akımı ise, “Sakin Şehirler” akımının yemek versiyonu. Slow Food, “iyi, temiz, adil gıda” felsefesi ile ortaya çıkan, çevreyi, hayvanları ve üreticilerin gelir düzeylerini önemseyen bir felsefe. Katkısız, doğal ürünleri “yavaş gıda” adıyla üreten ve satan köyler bu sertifikayı alıyor. Germiyan’da doğal ürünler satan dükkanları, önlerindeki salyangozdan anlayabilirsiniz. Çünkü zeytindalı tutan salyangoz, Slow Food akımının simgesi. Germiyan köyü, slow food akımını takip ederek harika bir şey yapmış; böylece hem kendileri katkısız ürünlerle besleniyorlar hem de misafirleri doğal yiyeceklerle karşılıyorlar. Ve yine böylece, geleneklerini hızlı hayatın olumsuz etkisine karşı durarak koruyabiliyorlar.
Germiyan Köyü ve Nuran Erden
Germiyan Köyü’nü boydan boya gezmeniz, Nuran hanım’ın grafitilerinin fotoğraflarını çekmeniz, Dilek Hanım’a uğramanız, köylülerle kısa sohbetler yapmanız 3-4 saatinizi alıyor. Bu kadar kısa sürede, köy halkını daha yakından tanıyor, “keşke buraya daha çok gelsem, yaşayanları daha iyi tanısam” diyorsunuz. Germiyan Köyü’ne gitmişken, köylüler tarafından yapılan ekşi mayalı ekmekten tatmayı ihmal etmeyin. Bir de Nuran Erden’in çizimlerinin önünde fotoğraf çektirmeyi ve bir kişinin çizimlerinin bir köy halkının kaderini değiştirebileceğini, köy insanlarını televizyona, bloglara çıkarabileceğini, duvarlara yazdığı mesajlarla farkındalık yaratabileceğini unutmayın.
Çok hızlı yaşıyoruz, çok alıştık. Ancak yavaş da çok güzel… Zaman zaman yavaşı deneyimlemek ruha inanılmaz iyi geliyor. Aklınızda bulunsun.
İlginizi çekebilir: Lütfiye Öztürk’ten “Doğanbey Köyü: Söke’nin Karakteristik Rum Köyü”
İlk yorumu siz yazın!