Türk müziği, caz ve klasik batı müziği hakkındaki birikimini çeşitli projelerinde ortaya koyan besteci, müzik teorisyeni ve performans sanatçısı Güç Başar Gülle’nin sekizinci albümü “Light &Colors” BUBINGA RECORDS etiketiyle dijital platformlardaki yerini aldı! Berklee Müzik Okulu’nu iki yılda tamamlayan, BBC Senfoni ve ünlü plak şirketi ECM tarafından yürütülen projelere; Toronto Üniversitesi, Berklee Valencia gibi önemli okullara davet edilen sanatçı; Amerika, Kanada, Almanya, İngiltere ve Fransa’daki birçok önemli müzik festivallerinde yer aldı. MIAM stüdyolarında kaydedilen albüm, Güç Başar Gülle prodüktörlüğünde iki ayda tamamlandı. Albümün mastering ve mix’i ise Cem Çatık’a ait. Güç Başar Gülle ile albümü ve gelecek projeleri hakkında söyleştik.

Sekizinci albümün “Light & Colors” dijital platformlarda yerini aldı. Albümün ortaya çıkış hikâyesi nedir? Senin açından süreç nasıldı?

Bu albüm Berklee Müzik Okulu‘ndaki mezuniyet parçalarımdan oluşuyor. 2006 yılında farkındalık seviyem son derece düşük bir şekilde iyi müzisyen olmak için uğraştığım bir dönemdi. O döneme geri dönüp yaptığım işin hem duygusal hem de düşünsel yanlarının hakkını vererek somutlamak istedim. Müzik yazım sürecimde neyi niye sevdiğimi bilmeden tecrübe ettiğim dönemi, şimdi neyi niye sevdiğimi bilerek tamamlamanın huzurunu tecrübe ediyorum.

“Işığı kalbinde arayanlara” ithaf etmişsin albümü. Tam olarak ne demek istiyorsun, böyle bir mesaj verme nedenini öğrenebilir miyiz? Bu mesajın kişisel tarihinde ve müzik yaşamındaki öneminden bahseder misin?

2006 sonrası dönemden bugüne kadar hem kendi içimde hem de çevremde gözlemlediğim en ortak zemin insanın kendisiyle yüzleşme süreciydi. Özellikle Light & Colors  parçasını dinleyen profesyonellerden ve akademisyenlerden alamadığım neyi niye sevdiklerine ya da sevmediklerine dair net resim, bana bu soruyla daha derinden yüzleşme sürecini başlattı ve bu projeyi rafa kaldırttı. Bu süreçte Türk müziğinden Klasik müziğe, Cazdan Çağdaş müziğe bu soruyla hesaplaştıktan sonra öğrenciyken derdi sadece müzik olan Güç Başar Gülle’ye sahip çıkma cesaretine ulaştım. Bu proje kendimle daha derin koşulsuz ilişki kurabilmenin keyfini somutladığım bir çalışma oldu.

Birçok genç müzisyen arkadaşın çok değerli çalışmaları var ve bunları ortaya koyma konusunda dışardan negatif yorum alma korkusuyla cesaretlerini kaybedip bu çalışmaları durduruyorlar. Kendilerine inanıp süreçlerine cesaret vermesi dileğiyle böyle bir ithaf yapmak istedim. Bu sadece müzik için değil her konu için geçerli. Sufi literatüründe sevdiğim bir ifade var: “Hakikat der ki bana olduğun gibi gel ki sana olduğum gibi göstereyim kendimi.” Kendimizi koşulsuz bir ilişkiyle kucaklama cesaretini göstermedikçe hayat hareket etmemize pek izin vermiyor.

“Light & Colors” 5 nefesli, davul, bas ve piyano için bestelenmiş bestecilik alanındaki ilk çalışmalarından meydana geliyor. Şu an içinde bulunduğun zamandan ilk üretimlerini gerçekleştirdiğin zamana bakmak fikri nereden ortaya çıktı? Müzikal ve kişisel anlamda ne gibi farkındalıklar yaşadın?

Bu parçayı yazarken okulu bitirme ve sonrasında ne olacak kaygılarından bir türlü sıyrılamıyordum. Ayrıca müzikal olarak kendimi yeterince güvende hissetmiyordum. Çünkü aldığımız eğitimin taşıdığı boşluklar bende psikolojik bir yük yaratıyordu. Böyle bir formda yazdığım parçanın tam olarak kimliğini göremiyordum. Şu anda bu süreci yaşarken yazdığım müziğe çok daha olduğu gibi bakabiliyorum ve gerçekten büyük bir enerji, istek ve çocuksu bir keyfin ürünü olduğunu görebiliyorum. Bu görü sonrası bu albümü somutlamak istedim.

Modern hayatın içinde formumuzu oluştururken başkalarının filtrelerinden sıyrılamadığımız, onların gözüne göre şekillenmekten kurtulamadığımız için kendimizi açıklama, anlama ve anlamlandırma yetilerimizi neredeyse yitirdik. Üretimde bulunmak bununla baş edebilmenin yolu mudur? Kendimize bir anlam alanı oluştururken üretimin sağladığı zeminden bahsedebilir misin?

Yaşadığımız dönemin yapısal krizleri modern kurumsal formun ürettiği bilgi içeriğinin artık karşılığının kalmadığına dair önemli sinyaller veriyor. Bu yüzden sosyal medya ve türevleri kendimize ve bilgimize olan inanç kaybımızın üstünü kapatmak için onay bağımlılığına dönüşmüş vaziyette. Hikmet (Wisdom)’in bir anlamı da yapabilecekken yapmamayı tercih edebilecek iradeyi göstermeyi içerir. Ben bu yaklaşımı çok severim. Bilgimizi ve üretimimizi devamlı gösterme zorunluluğu hissediyorsak bilgimizle ne kadar bütünleştiğimizi sorgulamamız gerektiğine inanıyorum. Bilgi ile bütünleşmemiş üretimin anlam boşluğunun yaratmış olduğu duygusal yükün üreten kişiyi yenilemek yerine tükettiğine çok şahit oldum ve ben 2009 yılından beri bu tuzağa düşmemek için  bilgi, anlam ve üretim zincirini olabildiğince doğal bir formda kurgulamaya çalışıyorum.

Kişisel ve sosyal hayatımız kuşatıcı nesneler, konforlu sayılabilecek fikirler tarafından sarılmış durumda. Bundan dolayı formal – mekanik ilişkilere yöneliyoruz. Bir şeyi iyi yapmak kaygısından dolayı yaptığımız eylemin, üretimin keyfini sürmeyi unutuyoruz. Bir eğitmen olarak üretimde bulunanların geliştirmesi gerektiğini düşündüğün refleksler konusunda neler söylersin?

Öncelikle yaptığımız işle bütünleşme ne demek bu sorunun daha derinden sorgulanması ve güncellik kazanması gerektiğine inanıyorum. Bütünleşme kendimizle yüzleşmenin hem keyfini hem de acısını taşıyan bir süreç. Fakat sonrasında kazanılan hayat sevinci ve güvenin yaratmış olduğu vizyon size hangi alanda olursa olsun işlevsel ve tatmin edici bir form kazandırıyor. Bu formu tekrar hayatımızda kurguladıktan sonra hakiki olan şeye doğal bir eğilim oluşuyor. Bu formun olmadığı yerlerde mış gibiler arasına sıkışıp kalıyoruz ve kendimizden uzak olmanın acısı bizi giderek mekanikleştirip anlam krizlerinin dramlarıyla baş başa bırakıyor.

Son olarak yakın zamanda youtube kanalında başladığın “Armoni Bildiğin Gibi Değil” adlı bir video serisini sormak istiyorum. Yola çıkma amacın ve motivasyonun neydi? Nasıl gidiyor, ne gibi tepkiler aldın?

Müzik öğrenim sürecimde akademik dünyanın ve kitap endüstrisinin karşılığı olmayan  bilgi içeriğinde kayboluyordum. Berklee Caz Kompozisyon hocalarımdan bazılarında müzikle daha organik bir ilişki görmeme rağmen onların teorik meseleleri pek ciddiye almadıklarını fark etmiştim. Müzikle kurdukları ilişkide kültürel alt yapı müzik üretimlerini gayet organik bir şekilde destekliyordu. Ben ise dışardan bakan biri olarak teorik bir yönlendirmeye ihtiyaç duyuyordum. Var olan bilgi kirliliği yüzünden yaşadığım düğümlenme nedeniyle 2009 yılında müziğe sıfırdan başladım. Armoni eğitim literatürünü derinlemesine inceleyip teori ve pratik arasındaki bağı kuvvetli kılabilecek bir form geliştirdim. Bu formu 2016 yılında Türkçe, 2018 yılında İngilizce kitaplarla somutladım. Geçen sene ekim ayında ise bir video serisi olarak Youtube kanalımda yayınlamaya başladık. Çok olumlu bir geri dönüş süreci yaşıyoruz ve bu seriyi İngilizce olarak 2024 sonbaharda yayınlamayı planlıyoruz.

Kapak Fotoğrafı:

İlginizi çekebilir: