Gülümser Gürtunca ile: Moda Tarihi Üzerine Bir Sohbet
Bir dizi veya film izlediğinizde gözünüz kostümlere gider mi? Başka dönemlere, ülkelere ve kültürlere ait kıyafetleri tanımanın modanın en ilgi çekici yanı olduğunu düşünüyorum. Klasik sosyal medya rutinimin bir parçası olarak moda tarihi hesaplarının peşinde dolaşırken de Türkçe içerik üreten Kostüm Akademisi’ne rastladım ve hesabın sahibi Gülümser Gürtunca ile tanışma şansı yakaladım. Böylece moda tarihinden, kostüm tasarımından ve ona ilham veren isimlerden söz ettik.
Gülümser merhaba, Kostüm Akademisi aslında uzun zamandır var ama benim takip edebildiğim kadarıyla hesabın arkasındaki isim olarak çok da ön plana çıkmamayı tercih ediyorsun. Magger’lar için kısaca kendinden söz eder misin?
Merhaba, Gülümser Gürtunca ben. Kostüm Tasarımcısıyım. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sahne Dekorları ve Kostümü bölümü mezunuyum. 1996 yılından beri sinema ve dizi filmler için kostüm tasarlıyorum. Sinema filmleri için çalışmayı tercih ettim ağırlıklı olarak. Özellikle dönem ve fantastik filmler için çalışmayı seviyorum. Evet hesabın arkasındaki isim olarak geride kalmak benim tercihim ancak Instagram sürekli değişen algoritması ile buna aslında pek izin vermiyor. Genel olarak tüm sosyal medya uzmanları yüzünüzü gösterin diyorlar ve bu da bir baskı oluşturuyor. Geçen haftalarda ilk defa bir reels çekip paylaştım, gelen yorumlar, ve etkileşim çok olumlu oldu. Sayfanın daha samimi algılanmasını sağlıyor. Bundan sonra biraz daha kamera önünde olmaya çalışacağım.
Kostüm Akademisi Instagram hesabını yaratma fikri nereden doğdu? İçerikleri hazırlarken nelere dikkat ediyorsun?
Fikir, 2019 eylül ayında Anadolu Üniversitesi’nin Ustasından Öğren Sinema Atölyesi e-Sertifika Programının Kostüm tasarımı bölümünü hazırlarken aklıma geldi. Program içeriğini hazırlarken, araştırmak, bilgi ve deneyimlerimi paylaşmaktan çok keyif aldığımı farkına vardım. O sırada fikir aklıma düştü ama harekete geçip Instagram’da sayfayı açmam araya pandemi girince uzun sürdü. Sayfayı açma sebeplerim; ismimi ve mesleğimi kendi sektörüm dışında duyurmak, dijital bir varlık oluşturmak, ekran arkasındaki görünmeyen emeğe dikkat çekmek, ve kostüm analizleri ile biraz da izleyici gözü eğitmek.
İçerikleri hazırlarken merak ettiğim ve beni heyecanlandıran konulara öncelik veriyorum. Yabancı kaynaklardan makaleler okuyup çeviri yapıyorum. Bulduğum görsellerin yüksek çözünürlükte olmasına dikkat ediyorum. Bir de Canva ve benzeri gibi programlardan hazır gönderi şablonları kullanmıyorum. Kendime ait bir sunum şekli oluşturdum ve bu da paylaşımlarımı özgün ve farklı kılıyor. Günde en az 3 saat gönderi hazırlamak için vakit ayırıyorum. Bazen gece bazen de sabah çok erken kalkıp çalışıyorum. Sayfanın başarılı olmasının asıl sebebi düzenli kaliteli içerik üretiyor olmam, yani süreklilik.
Moda tarihi aslında “modayla ilgilenmiyorum” diyenlerin bile ilgisini çeken bir alan. Hatta ben modaya karşı önyargıların, modanın yalnızca trendlerle ilişkilendirilmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Senin bu konudaki görüşlerin neler?
Modanın bir illüzyon olduğunu düşünüyorum. Giyim tarihine dikkatlice bakan herkes bu illüzyonu fark edebilir. Önceki dönemlerin detaylarının harmanlanarak yeniymiş gibi sunulması yani trendler birer yansımadan ibaret ve hepsi aslında giyim tarihinden referans alıyor. Modanın bizleri olmadığımız biri gibi olmaya zorladığını ve bu nedenle de giydiğimiz satın aldığımız her şeyin birer kostüme dönüştüğünü düşünüyorum. Olmadığımız biriymiş gibi davranan, imrendiğimiz insanlara benzemek için çabalayan karakterlere dönüşüyoruz. Kimse kendi kimliğini yaratmak için çaba sarf etmiyor, kendini keşfetmekle uğraşmıyor, ben kimim diye sormuyor. Kopyala yapıştır hayatlar yaşıyoruz ve ‘’mış gibi’’ yapıyoruz. Moda, özgün olanı yüceltiyormuş gibi yapıp, binlerce adet üretilen aynı ürünü herkese satabilmek için aslında herkesin kimliksizleşmesini istiyor. Bu noktada kim olduğumuzu bilmek ve kimliğimize sahip çıkmak çok önemli.
Kimlik ve moda ilişkisinden söz etmişken sinema, dizi ve reklamlarda kostümlerin hazırlanması konusunda ciddi bir emek ve deneyimin olduğunu biliyoruz. Bir kostüm tasarımcısının buradaki rolü nedir? Yapımda karakterin gardırobunun doğru bir biçimde yaratılması neden önemlidir ve nelere dikkat edilmesi gerekir?
Kostüm tasarımcısı, senaryoda yazılmış olan iki boyutlu karakteri üç boyutlu hale getiren kişidir. Giysiler aracılığı ile bir karakter yaratıyoruz, karakterin inanılır ve gerçek durması tamamen bizim seçimlerimize bağlı. Bu nedenle karakterlerin en küçük ayrıntısına kadar incelenmesi, senaryoda vurgulanmasa da yaşamlarına ve kişiliklerine ilişkin alt metinlerin oluşturulması kostüm tasarımının en can alıcı noktası.
Dönem uyarlamalarında, kostüm seçimlerinde tarihi gerçekliğe uyulması gerektiğini düşünüyor musun yoksa istenen görselliği yakalamak adına esnek bir yaklaşımın benimsenmesi normal midir?
Tarihi gerçekliğe birebir uyulması gerektiğini düşünmüyorum; belgesel değil neticede kurgu bir hikaye üzerinde çalışıyoruz. Ancak yorumun da bir sınırı olmalı. Dönem siluetlerini kalıplarını kullanarak günümüz kumaşları ile yapılan yorumlar hoşuma gidiyor. Bu konuda beğenmediğim bir örnek renk seçimleri ve kitch estetik algısı nedeniyle Bridgerton dizisi. Harika bulduğum ve hayran kaldığım örnek ise The Gilded Age dizisi.
Gardırobunu, ‘styling’ini gerçekten beğendiğin ve üzerine iyi çalışılmış olduğunu düşündüğün film ve dizi karakterleri var mı?
Styling açısından Aşk-ı Memnu dizisinin bir çığır açtığını düşünüyorum. Daha önce hiçbir dizide stil danışmanları ile çalışılmıyordu. Deniz Marşan ve Başak Dizer’in vizyonları diziye farklı bir görsel kalite kattı. Bir Başkadır Dizisi kostüm olarak çok gerçek duran titiz bir çalışma. Son olarak Uysallar dizisinin de genel styling’ini beğendim. En ikonik styling ise Sex and the City tabii ki.
Coco Chanel, Prenses Diana gibi isimler şüphesiz ikonikler ama moda tarihinde pek çok göz ardı edilen ilham kaynağı var. Daha az tanınan ama sana ilham veren isimler var mı?
Emilie Flöge, ressam Gustav Klimt’in ilham perisi bence bu konuda az tanınan bir isim. 1904 te kız kardeşleri ile Viyana’da Schwestern Flöge moda evini açıyor. Kadınları korse gibi kısıtlayıcı kıyafetlerin sınırlarından kurtarmayı amaçlayan rasyonel elbise hareketiyle hizalayan couture konusunda uzmanlaşmış bir butik. Chanel ise butiğini 6 yıl sonra 1910’da Paris’te açtı. Günümüzde bana stilleri ile ilham veren Linda Rodin var; eski bir model, gümüş saçları, büyük boy gözlükleri, ve parlak ruju ile dramatik, sade ve sofistike bir stili var. Bir de Lyn Slater, sosyal adalet üzerine dersler veren New York Üniversitesi profesörü, iconaccidental ismiyle biliniyor.
Kapak Fotoğrafı: Gülümser Gürtunca
İlginizi çekebilir: Ece Yılmaz’dan Bridgerton Kostümleri
İlk yorumu siz yazın!