İlk yorumu siz yazın!
Günden Kalanlar: Kitabı ve Filmi Mercek Altında
Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz Nobel ödüllü yazar Kazuo Ishiguro’nun etkileyici romanı Günden Kalanlar, aynı adla 1993’te beyaz perdeye uyarlanmış. Roman beni öylesine etkiledi ki, okuduktan hemen sonra filmini izledim ve bu iki yapıtı incelemek istedim.
Günden Kalanlar Kitabı ve Filmi Üzerine Bir İnceleme
Kitap Üzerine
Günden Kalanlar, Kazuo Ishiguro’nun kaleminden çıkmış bir roman. Kazuo Ishiguro, 2017 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüş, Japon asıllı bir İngiliz yazar. Aynı zamanda yazıya konu romanıyla 1989’da diğer bir prestijli edebiyat ödülü olan Man Booker Ödülü’nü de kazanmış. Ben daha önce Ishiguro’nun Beni Asla Bırakma isimli distopik romanını okumuş ve üslubuna, anlatımına hayran kalmıştım. Ishiguro, Günden Kalanlar adlı sadelikle işlediği romanında da satır aralarında yüreğimize dokunan ilginç bir hikaye anlatıyor.
Roman, aslında 1960’larda geçiyor ancak başkarakter Stevens’ın bize anlattığı dönemler İkinci Dünya Savaşı öncesi İngiltere’si. Birinci Dünya Savaşı’nı kaybedenlere ağır yaptırımlar uygulatmış İngiltere’de, Stevens’ın baş uşaklığını yaptığı Lord Darlington ve dostları, Avrupa barışını sağlamak isterken çağı yakalayamıyor ve olmadık hatalar yapıyorlar. Dönemin siyasi atmosferi ve toplumun “üst tabakası”nın yaşantı ve görüşlerini incelemek açısından çok değerli bir kitap Günden Kalanlar, lakin bundan ibaret değil.
Lord Darlington’ın baş uşağı olan Stevens, “baş uşaklığı” ve “vakar” kavramını derinlemesine inceliyor ve anlatıyor romanda. Stevens’ın inandığına göre, bir baş uşağın, “büyük” bir baş uşak olabilmesi için sahip olması gereken en önemli özellik onun vakur oluşudur. Stevens kendi vakarını sorgularken, vakur bir insanın nasıl olacağını iliklerimize kadar işliyor adeta; onun bu ciddiyeti ve ağırbaşlılığı karşısında biz ciddiyetsiz olmak, isyan etmek istiyoruz. Öylesine vakur ve sadık bir baş uşak ki Stevens, hayatının ve mutluluk ihtimalinin ellerinden kayıp gittiğini ve geri alamayacağı hatalar yaptığını göremiyor. O geçmişe baktıkça, sorguladıkça, kelimeleriyle açık açık ifade etmese de ruhunun derinliklerine iniyor ve Stevens’ın yürek sızılarını, yaralarını görüyoruz. O ağırbaşlı ve kendi hayatını yaşayamamış baş uşak adeta bir kahraman oluyor, dost oluyor, gözünü açmak istediğiniz bir arkadaşımız oluyor aynı zamanda.
Ishiguro’nun benzersiz anlatımı, ince ince işlediği romanında hiç fark ettirmeden yaşattığı duygular ve anlattığı dönemin atmosferi beni çok etkiledi. İnce bir mizah ve trajedi gizli bu romanda. Bu gizleri gördükçe roman daha da etkileyici oluyor. Nobel Akademisi, Ishiguro’nun “büyük duygusal güce sahip romanlarında, dünya ile hayali algı arasındaki uçurumu açığa çıkardığı için” ödüle layık görüldüğünü ifade etmiş. Ishiguro’nun eşsiz tarzının muhteşem bir ifadesi olmuş bence bu tanım.
Film Üzerine
Kitaptan uyarlama film ve dizilere oldum olası kitaptan daha çok beğenemeyeceğimi düşünerek başlamışımdır, genelde de bu yargım gerçekleşir. Kitabın insanın hayal gücünde canlandırdıkları, bazen durup tekrar tekrar okunan ve altı çizilen cümlelerin bıraktığı izleri izleyerek tüketilen eserler olan filmlerde bulmak zor oluyor. Buna rağmen, okuduğum kitabın bir başkasının aklında nasıl canlandığını, karakterlerin nasıl seçildiğini görmek hoşuma gittiği için uyarlama yapıtları, önce kitabını okuyup sonra izlemeyi seviyorum.
Anthony Hopkins, Emma Thompson ve James Jox’un başrolleri paylaştığı film James Ivory imzalı. 1993’te vizyona girmiş olan film 2 saat civarı sürüyor. Film; En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu (Hopkins), En İyi Kadın Oyuncu (Thompson) ve En İyi Uyarlama Senaryo (Jhabvala) dahil olmak üzere sekiz Akademi Ödülü’ne aday gösterilmiş. 1999’da ise İngiliz Film Enstitüsü tarafından 20. yüzyılın 64. En İyi İngiliz Filmi seçilmiş.
Kitapta vurgulanan “vakar” kavramının ve birkaç diğer odak noktasının ele alınışının zayıf olması dışında, hikayenin durağanlığının içindeki duyguları izleyiciye aktarabilmesi bakımından çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Özellikle kitabı okuyanlar için aksiyon ve heyecan içermeden sürükleyici olabilen filmlerden biri olmuş Günden Kalanlar. Ancak kitabı okumayanlar için duygular biraz havada kalabilir, olay bazlı bir film olmadığından akıcı ilerlemeyebilir.
Kazuo Ishiguro’nun bu değerli eserini önce okuyup sonra filmini izlemenizi tavsiye ederim. O dokunaklı anlatımı tatmadan izlemek büyük bir kayıp olacaktır bence… Kitabı okuduktan sonra filmi izlemek ise sanki anlatılanları pekiştiriyor, bir kere daha düşünmeye vesile olarak eserin aklımızdaki yerini ölümsüzleştiriyor. Yine de ister yalnızca okuyun, ister izleyin; yeter ki Ishiguro ve Stevens’ın anlatmak istediklerine kulak verin, eminim dile getirdiklerinden fazlasını duyacaksınız: “İnsan, geriye dönüp bakabilmenin aydınlığında, geçmişinde ‘dönüm noktaları’ aradı mı, bunları her yerde bulmaya başlıyor galiba.“
Kapak Fotoğrafı: The Hollywood Reporter
İlginizi çekebilir: İrem Daştan’dan Martin Eden: Film ve Kitap Üzerine Bir İnceleme
Okuduğum en güzel incelemelerden biri olmuş. Duyguyu öyle güzel, öyle net ve akıcı vermişsiniz ki...