Haberler
theMagger News: Trendler
FARKINDALIK
Dünya AIDS Günü’nü anmak ve saygıyla hatırlamak amacıyla düzenlenen ‘Red Reminds Me of Solitude’ başlıklı multidisipliner sergi, HIV ile yaşamanın getirdiği deneyimleri ve sonuçları keşfeden queer sanatçıların, film yapımcılarının, yazarların, performans sanatçılarının ve fotoğrafçıların eserlerini bir araya getiriyor.
Yalnızlık temasına odaklanarak izolasyon...
Dünya AIDS Günü’nü anmak ve saygıyla hatırlamak amacıyla düzenlenen ‘Red Reminds Me of Solitude’ başlıklı multidisipliner sergi, HIV ile yaşamanın getirdiği deneyimleri ve sonuçları keşfeden queer sanatçıların, film yapımcılarının, yazarların, performans sanatçılarının ve fotoğrafçıların eserlerini bir araya getiriyor.
Yalnızlık temasına odaklanarak izolasyon ve yabancılaşmanın, HIV ile yaşamanın acı verici ancak sıklıkla göz ardı edilen yönleri olarak nasıl ortaya çıkabileceğini inceleyen etkinlik Berlin merkezli bir topluluk alanı ve dijital platform olan we are village’de gerçekleşiyor. Sergide; Mykki Blanco, Matt Lambert ve Bronski Beat’ten Jimmy Somerville gibi isimlerin çalışmalarının yanı sıraBerlin’in film sahnesinin önemli figürlerinden olan ve yaşamı ile ölümü yakın arkadaşı Nan Goldin tarafından belgelenen oyuncu Alf Bold’un Annie Leibovitz tarafından 1992’de çekilmiş dokunaklı portresini de yer alıyor. ‘Red Reminds Me of Solitude’ yalnızlık durumunu keşfederken aynı zamanda derin bağlanma ve birlik anlarına da odaklanıyor. Diyalog ve etkileşim için fırsatlar yaratmak amacıyla özenle tasarlanıp kurgulanan programda; meditasyon, film gösterimleri panel tartışmaları, sanatçı konuşmaları, okuma etkinlikleri ve performanslara yer veriliyor.
TEKNOLOJİ
Eğer geçtiğimiz hafta sosyal medyada biraz olsun zaman geçirdiyseniz muhtemelen Kim Kardashian
Instagram hesabından çevre dostu hesap Waste Free Planet’in yapay zekanın çevresel etkilerine dikkat çeken bir infografiği öne çıkaran gönderisini paylaşan oyuncu, takipçilerine şu çağrıyı yaptı: “Lütfen yapay zekayı, seksi bir Sims karakterine benzeyeceğinizi görmek için falan kullanmayı bırakın – bunu yetenekli ve biraz...
Eğer geçtiğimiz hafta sosyal medyada biraz olsun zaman geçirdiyseniz muhtemelen Kim Kardashian kendi android hizmetkarlarını tanıttığı o video kesitlerine muhtemelen rastlamışsınızdır. Kardashian, Musk’ın sibernetik hizmetkarlarını desteklerken kendisine taban taban zıt bir argümanla gündem olan Emmy ödüllü oyuncu Ayo Edebiri “anti-AI” yani AI-karşıtı olduğunu açıkladı.
Instagram hesabından çevre dostu hesap Waste Free Planet’in yapay zekanın çevresel etkilerine dikkat çeken bir infografiği öne çıkaran gönderisini paylaşan oyuncu, takipçilerine şu çağrıyı yaptı: “Lütfen yapay zekayı, seksi bir Sims karakterine benzeyeceğinizi görmek için falan kullanmayı bırakın – bunu yetenekli ve biraz sapık bir sanatçıya 6 dolara falan yaptırabilirsiniz ya da bilmiyorum, hayal gücünüzü kullanın. Ne mi benzersiniz? Küçük versiyonunuz gibi – işte, söyledim. Bu saçmalık hem gezegeni hem de beyinlerimizi mahvediyor!!!!” Edebiri’nin paylaştığı gönderideyse şu ifadeler yer alıyordu: “2027 yılına kadar, yalnızca yapay zeka kullanımı Yeni Zelanda’nın tamamı kadar su tüketmesi bekleniyor.”
Çevre krizinin etkileri hissedilir şekilde artarken Edebiri’nin mesajının altını çizmek önemli. Zira yapay zeka, inanılmaz miktarda su tüketiyor. The Independent, 2023 yılında Microsoft’un veri merkezlerinin tek bir yılda 2.500 olimpik yüzme havuzundan fazla su kullandığını bildirdi. Bunun nedeniyse, yapay zekanın sürekli olarak karmaşık hesaplamalar yapmak için devasa bilgi işlem kaynaklarına ihtiyaç duyması. Microsoft’un son çevresel raporuna göre, şirketin su tüketimi 2021 ile 2022 arasında %34 oranında artarak yaklaşık 1,7 milyar galon seviyesine ulaşmış durumda…
FARKINDALIK
Düzenli aralıklarla Paris Anlaşması’na taraf ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerine dair raporlar yayınlayan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) yakın zamanda yayınladığı son raporda ülkelerin taahhütleri, küresel emisyonların 2030 itibarıyla 2019 seviyelerine kıyasla yalnızca yüzde 2,6 azaltılmasını...
Düzenli aralıklarla Paris Anlaşması’na taraf ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerine dair raporlar yayınlayan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) yakın zamanda yayınladığı son raporda ülkelerin taahhütleri, küresel emisyonların 2030 itibarıyla 2019 seviyelerine kıyasla yalnızca yüzde 2,6 azaltılmasını sağlayacağını belirtti. Bu gelişme, Paris Anlaşması’nın küresel ortalama sıcaklık artışını, sanayi öncesi döneme göre 1,5 dereceyle sınırlandırmak için gerekli gördüğü yüzde 43’lük azaltım seviyesinden oldukça uzak!
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin raporu şöyle değerlendiriyor: “Emisyonların çoktan azalmaya başlamış ve azalma oranının 2030’da yüzde 43’e ulaşmış olması gerekiyor. Ama Sentez Raporu en iyi ihtimalle yüzde 2,6 azalacak diyor ki bu da 1,5 derece, hatta 2 derece hedefinin kaçırıldığını gösteriyor. Emisyonların 1,5 derece hedefi için yüzde 42 veya 43 oranında, 2 derece için ise yüzde 28 azaltılmış olması gerekiyordu. Ama yüzde 28 nerede 2,6 nerede? Mevcut durum bizi hızla 3 dereceye doğru götürüyor. Raporun bize özetle söylediği şey bu. Mevcut yaşam biçimleriyle, insan uygarlıklarının, bu yüzyılın sonunda 3 dereceyi geçecek olan küresel ısınmaya adapte olması mümkün değil.”
FARKINDALIK
“Atıkları nasıl yeni, tekrar kullanılabilir malzemelere dönüştürebiliriz?”, “Misafirperverlik, gastronomi ve yiyecek tüketimini yeniden nasıl tasarlayabilir ve şehirdeki geri dönüşüm seviyelerini nasıl artırabiliriz?” gibi soruların yanıtlarını arayan ve ileri dönüşüme göz kırpan projelerin sayısı her geçen gün artıyor. Bunlardan biri olan ‘Biofabrique Canteen’ projesi de şehir atıklarına yeni bir...
“Atıkları nasıl yeni, tekrar kullanılabilir malzemelere dönüştürebiliriz?”, “Misafirperverlik, gastronomi ve yiyecek tüketimini yeniden nasıl tasarlayabilir ve şehirdeki geri dönüşüm seviyelerini nasıl artırabiliriz?” gibi soruların yanıtlarını arayan ve ileri dönüşüme göz kırpan projelerin sayısı her geçen gün artıyor. Bunlardan biri olan ‘Biofabrique Canteen’ projesi de şehir atıklarına yeni bir kimlik kazandırıyor.
Vienna Design Week, bu yılki festival merkezinin kafe tasarımını, kolektif stüdyo dreiSt.’ye emanet etti. Böylece ortaya kentsel atıkların döngüsel bir inşaat endüstrisini beslemedeki potansiyelini ortaya koymayı amaçlayan ‘Biofabrique Canteen’ çıktı. Metro kazı kili ile sırlanmış 1.700 el yapımı seramik karonun yer aldığı kafenin bar masaları ve tezgahları Carbo ve Adobe tuğlaları gibi enerji tasarruflu malzemelerden oluşuyor. Kafenin gastronomi ortağı Karma Food ise festival kafesinde sadece köri, tatlılar ve benzeri lezzetler sunmakla kalmıyor, aynı zamanda Rote Wand – Friends and Fools ile birlikte düzenlenen atölyeler ve özel bir akşam yemeği daveti aracılığıyla biyobölgesel gastronomi konusundaki soruları da gündeme getiriyor.
FARKINDALIK
Yeni bir terim olarak karşımıza çıkan “ev genci” İngilizce NEET (Not in education, employment or training) terimini ‘nin bir karşılığı olarak ‘ne çalışan, ne okuyan ne de iş arayan’ ya da ‘ne eğitimde, ne istihdamda’ anlamına geliyor.
4 milyon 627 bin ile OECD ülkeleri arasında ( 36 üye ülke arasından) en yüksek ev genci sayısına sahip olan ülke güncel olarak Türkiye. Verilere...
Yeni bir terim olarak karşımıza çıkan “ev genci” İngilizce NEET (Not in education, employment or training) terimini ‘nin bir karşılığı olarak ‘ne çalışan, ne okuyan ne de iş arayan’ ya da ‘ne eğitimde, ne istihdamda’ anlamına geliyor.
4 milyon 627 bin ile OECD ülkeleri arasında ( 36 üye ülke arasından) en yüksek ev genci sayısına sahip olan ülke güncel olarak Türkiye. Verilere göre Türkiye’de yaşayan 20-24 yaş arası gençlerin %33,3’ü herhangi bir eğitim almıyor ve iş aramıyor. Ailelerinden para istemekten rahatsız olmakla birlikte çoğunlukla geçimini bu şekilde sağlayan ev gençleri, vakitlerinin büyük bir bölümünü evde geçiriyor çünkü sosyal yaşam için ayıracak bütçeleri olmuyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emre Erdoğan’a göre ev genci meselesinin en önemli sorunlardan biri olmasının temel nedeni; kalıcı ve nesiller arası yoksulluğa dönüşüyor olması. Üstelik ev genci meselesi cinsiyet eşitsizliği problemini de keskinleştiriyor zira kadınlarda ev genci oranının erkeklere göre daha yüksek olduğu görülüyor. Ev genci sayısının artmasını tetikleyen etkenler arasındaysa; referanssız olarak iş bulmanın neredeyse imkansız olduğunun düşünülmesi, Türkiye’deki yaşam koşulları nedeniyle gençlerin yurt dışında gitmeyi planlamaları ve gençlerin ekonomik, siyasi koşullar nedeniyle hedeflerini gerçekleştirebileceklerine inanmamaları yer alıyor.
FARKINDALIK
İklim krizi aktivistlerinin seslerini duyurmak için sanat galerilerinde yaptıkları eylemlerden doğan tartışmaları muhtemelen anımsarsınız. Bu eylemlerin katılımcıları içerisinde basında en çok kendine yer bulanlardan olan İki Just Stop Oil aktivisti, Phoebe Plummer ve Anna Holland, 2022 yılında National Gallery’de Vincent van Gogh’un “Ayçiçekleri” tablosuna domates çorbası fırlattıkları için hapis cezasına...
İklim krizi aktivistlerinin seslerini duyurmak için sanat galerilerinde yaptıkları eylemlerden doğan tartışmaları muhtemelen anımsarsınız. Bu eylemlerin katılımcıları içerisinde basında en çok kendine yer bulanlardan olan İki Just Stop Oil aktivisti, Phoebe Plummer ve Anna Holland, 2022 yılında National Gallery’de Vincent van Gogh’un “Ayçiçekleri” tablosuna domates çorbası fırlattıkları için hapis cezasına çarptırıldı.
Dazed’in haberine göre: Plummer, hafifletici sebepler kapsamında hakime yaptığı 20 dakikalık konuşmada, Emmeline Pankhurst, Mahatma Gandhi ve Nelson Mandela’yı adalet için mücadele ederken suçlanan kişiler olarak örnek gösterdi. Ayrıca, cezasını “gülümseyerek” kabul edeceğini ekledi. Eyleme dair motivasyonunu ise şöyle açıkladı: “Bu kararları aldım çünkü şiddetsiz sivil direnişin, hızla değişimi sağlamak ve hızlanan iklim acil durumu ile buna körükle giden siyasi kararlar nedeniyle tüm insanlığı felakete sürükleyen durumu engellemek adına insanların sahip olduğu en iyi, belki de tek araç olduğuna inanıyorum.”
“Sıradan işleyişe sahip, adaletsiz, dürüst olmayan ve ölümcül bir sistemi barışçıl bir şekilde rahatsız etmeyi seçtim.” diyen Phoebe Plummer ve Anna Holland’ın cezalarının açıklanmasından birkaç saat sonra, Just Stop Oil aktivistleri, National Gallery’deki “Posta ve Aşıklar” sergisinde bulunan iki Van Gogh tablosuna çorba fırlattı.
FARKINDALIK
New Yorklu multidisipliner sanatçı Finnegan Shannon, izleyenleri engelli bireylerin sanata dünyasına erişimi ile ilgili sorunlar üzerine düşünmeye sevk etmek için provakatif banklar tasarlıyor. Sanatçının 2019’dan beri yürüttüğü Anti Stairs Club Lounge çatısı altında sergilenen bankların üzerinde: “Museum visits are hard on my body. Rest here if you agree (Müze ziyaretleri bedenime çok ağır geliyor. Eğer aynı...
New Yorklu multidisipliner sanatçı Finnegan Shannon, izleyenleri engelli bireylerin sanata dünyasına erişimi ile ilgili sorunlar üzerine düşünmeye sevk etmek için provakatif banklar tasarlıyor. Sanatçının 2019’dan beri yürüttüğü Anti Stairs Club Lounge çatısı altında sergilenen bankların üzerinde: “Museum visits are hard on my body. Rest here if you agree (Müze ziyaretleri bedenime çok ağır geliyor. Eğer aynı fikirdeysen burada dinlenebilirsin)” gibi sorunun altını çizen çarpıcı ve net ifadeler yer alıyor. Daha ilgi çekici olan ise sanatçının bu çalışmalarını ilk kez New York’taki Wassaic Project bünyesinde sergilemiş olması çünkü bu sergi binası yedi kattan oluşuyor ve asansörü bulunmuyor! Finnegan çalışmalarına ilham veren motivasyonu ve amacını şöyle özetliyor: “Çalışmalarımın birincil izleyicisi olarak engelli bireyleri merkeze alarak, deneylerimin engelli bireylerin sadece hoş görüldüğü değil, aynı zamanda birlikte olabileceğimiz ve gelişebileceğimiz ortamlara işaret etmesini ve bunları ortaya koymasını umuyorum.”
FARKINDALIK
Dünya çapındaki Six Senses otellerinde olduğu gibi, karbon ayak izini azaltmak ve doğayı korumak konusundaki faaliyetleri ciddiyetle yürüten Six Senses Kaplankaya, 2024 yılında deniz ekosisteminden daha 7646,70 kg atığı temizleyerek iki yıl içinde toplam 8236,7 kg atığın temizlenmesi ile doğaya ve deniz yaşamına destek sağladığı faaliyetlerini daha geniş kapsamda Kaplankaya ile iş birliği içinde öteye taşıyor.
Doğaya...
Dünya çapındaki Six Senses otellerinde olduğu gibi, karbon ayak izini azaltmak ve doğayı korumak konusundaki faaliyetleri ciddiyetle yürüten Six Senses Kaplankaya, 2024 yılında deniz ekosisteminden daha 7646,70 kg atığı temizleyerek iki yıl içinde toplam 8236,7 kg atığın temizlenmesi ile doğaya ve deniz yaşamına destek sağladığı faaliyetlerini daha geniş kapsamda Kaplankaya ile iş birliği içinde öteye taşıyor.
Doğaya saygı, sürdürülebilirlik, bulunduğu bölge ve yerel kültürleri korumak misyonu kapsamında hayata geçirilen Deniz Dibi Temizleme Projesi ile gerçekleşen geniş çaplı deniz kıyı temizliği ve farkındalık etkinliklerinde; çocuk ve öğrencilerden yerel yönetimlere, gönüllü kuruluşlardan otel çalışanlarına ve misafirlere kadar geniş bir kesim daha temiz bir dünya için yeniden bir araya geliyor.
Projenin hayata geçiş süreci ise şöyle gerçekleşiyor: 12 kilometrelik kıyı şeridini, 151 dalış yapılarak 20 metrelik deniz derinliğini kapsayan bu özel proje için öncelikle 450.000 m2 dip taraması yapılıyor. Kaplankaya Su Sporları’nın uzman dalış ekibi ile biyologlardan oluşan ekip ve gönüllü akademik ekiplerlerden oluşan kaynakları, KAPLANKAYA Sürdürülebilirlik Departmanı ve Six Senses Kaplankaya Sürdürülebilirlik Departmanı’nın iş birliği ve denetimi altında denizin derinliklerinde yatan atıkları toplamakla kalmayıp aynı zamanda yerel balıkçılardan kalan ve hem pasif olarak avlanmaya devam eden hem de mikroplastik kirliliğine neden olarak hayalet ağları da temizleyerek deniz biyoçeşitliliğini korumak ve denizlerin sağlığını güvence altına almak için önemli bir adım atıyor!
Otel misafirleri ve bölge okul öğrencilerini bir araya getirerek çevre bilinci ve toplumsal katılımı teşvik etmek adına da bir fırsat sunan Six Senses Kaplankaya, deniz dibi temizliği çabaları ve sonuçları hakkında yerel balıkçılar ve sakinler gibi yerel paydaşları da bilgilendirerek, çevreyi koruma duygusunun artırılmasına ve denizlerin korunmasının öneminin vurgulanmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor.
FARKINDALIK
Samandağ, Defne ve Antakya ilçelerinde yaşayan 16 yaş altındaki gençleri sörfle ücretsiz buluşturan kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Hatay Sörf Merkezi, dalgaların dönüştürücü gücünü gençlerin hayatına ve kentin geçim kaynaklarına erişimine adapte etme vizyonuyla yola çıkıyor.
2024 yazında 16 yaş altındaki 1.000 genç temel ücretsiz sörf eğitimi aldığı merkezde,...
Samandağ, Defne ve Antakya ilçelerinde yaşayan 16 yaş altındaki gençleri sörfle ücretsiz buluşturan kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Hatay Sörf Merkezi, dalgaların dönüştürücü gücünü gençlerin hayatına ve kentin geçim kaynaklarına erişimine adapte etme vizyonuyla yola çıkıyor.
2024 yazında 16 yaş altındaki 1.000 genç temel ücretsiz sörf eğitimi aldığı merkezde, Aralarından seçilen 20 genç ise tutkularının peşinden koşmak, alanında gelişerek sporcu ya da eğitmen olarak birer sörf liderlerine dönüşmek üzere desteklenecek. Samandağ Sinemasal Akademi kampüsünde kurulan merkezde hem teorik hem de pratik dersler veriliyor. Saha çalışmalarının tümü Hayata Destek’le birlikte çocuk koruma, toplumsal cinsiyet eşitliği, engelli kapsayıcılığı, emniyet, güvenlik ve sağlık alanlarındaki prosedürler rehberliğinde yürütülüyor.
Merkez’in asıl hedefi buranın gençlerinin sörfü sahiplenmesi, bunu kültüre çevirmesi, bununla birlikte bir ekosistem yaratması. Bu coğrafyanın gençlerinin sörf eğitmeni olup sörf kültürünü oluşturması, yaygınlaştırması. Ücretsiz olarak gerçekleştirilen çalışmalar sayesinde; gençlere bir uğraş, bir kazanım sağlamasının yanı sıra kendi topraklarında kalmak için bir sebep sunulması ve sörfle birlikte yeni bir meslek edinebilir, kendilerini geliştirebilir ve bir kültürün oluşumunun öncüleri olabilmeleri hedefleniyor.
FARKINDALIK
Bir restoranı özgün kılan nedir? Yemekler, ambiyans, menüsü, şefi? Jon Bon Jovi’nin JBL Soul Kitchen’ın özgün yapan şey menüsünde fiyatların olmaması zira müşterilerden yalnızca kendilerinin ve başka birinin yemeğini de kapsayan 20 dolarlık bir bağış ödemeleri isteniyor. Para bağışlayamayanlar, akşam yemekleri karşılığında bulaşık yıkamak gibi hizmetler gerçekleştirerek de bağışta bulunabiliyorlar. Bu...
Bir restoranı özgün kılan nedir? Yemekler, ambiyans, menüsü, şefi? Jon Bon Jovi’nin JBL Soul Kitchen’ın özgün yapan şey menüsünde fiyatların olmaması zira müşterilerden yalnızca kendilerinin ve başka birinin yemeğini de kapsayan 20 dolarlık bir bağış ödemeleri isteniyor. Para bağışlayamayanlar, akşam yemekleri karşılığında bulaşık yıkamak gibi hizmetler gerçekleştirerek de bağışta bulunabiliyorlar. Bu fikir aslında Bon Jovi’nin eşi Dorothea Hurley’e ait. Bon Jovi projenin gelişmesini şöyle anlatıyor: “Bir akşam koltuğa yaslandı ve bir fikrim var dedi. Dahiceydi!”
Bu iyilik ekonomisine hizmet eden fikir gerçekten de dahice çünkü restoranın işlemesini sağlayan sistem bağışlara dayanıyor. Herhangi bir gecede hemen hemen her koltuk dolduruluyor; oranı kabaca özetlemek gerekirse gelenlerin yarısını bağışçılar, yarısınaysa ihtiyaç sahipleri oluşturuyor. Hurley ufuk açıcı fikrinin çıkış noktasını şöyle anlatıyor: “Açlık hayal ettiğiniz şekilde görünmeyebilir. Oysa ki her yerdedir. Kilisenizdedir. Çocuklarınızla birlikte okula giden çocuklardadır. Ve bence restoran, ‘Ah, burada hiç evsiz yok’ diyen birçok topluluk için ufuk açıcı oldu.”