Haberler
theMagger News: Trendler
KİTAP & EDEBİYAT
Yeni yıl hedefleriniz arasında daha çok kitap okumak varsa, 2025’in beklenen kitapları sizi bu hedefi gerçekliğe dönüştürmek için motive ederken aynı zamanda farklı ilgi alanlarına hitap edecek zengin bir seçki sunabilir.
We Do Not Part, Han Kang (21 Ocak): Nobel Ödüllü Han Kang’ın, Korece aslından e. yaewon ve Paige Aniyah Morris tarafından yeni çevrilen We Do Not Part adlı romanı, modern Kore...
Yeni yıl hedefleriniz arasında daha çok kitap okumak varsa, 2025’in beklenen kitapları sizi bu hedefi gerçekliğe dönüştürmek için motive ederken aynı zamanda farklı ilgi alanlarına hitap edecek zengin bir seçki sunabilir.
We Do Not Part, Han Kang (21 Ocak): Nobel Ödüllü Han Kang’ın, Korece aslından e. yaewon ve Paige Aniyah Morris tarafından yeni çevrilen We Do Not Part adlı romanı, modern Kore tarihinin trajik bir bölümüne derinlemesine bir bakış sunuyor. Kitapta, bir yaralanma sonucu hastaneye kaldırılan Inseon’ın, arkadaşı Kyungha’dan basit bir iyilik (Jeju Adası’ndaki evine gidip çok sevdiği kuşuna bakmak) istemesi konu ediliyor. Ancak Kyungha, adaya vardığında, Jeju Ayaklanması’nın ülkesine ve halkına bıraktığı yıkıcı etkilerle yüzleşmek zorunda kalıyor. Han Kang’ın romanı, tarihsel travmanın ortasında filizlenen dostluğu ürpertici bir şekilde keşfediyor.
Goddess Complex, Sanjena Sathian (11 Mart): Sanjena Sathian’ın ikinci romanı Goddess Complex’in merkezinde önemli bir soru yer alıyor: “Çocuk sahibi olmak ya da olmamak…” Kitabın kahramanı Sanjana Satyananda, çocuk sahibi olup olmama konusundaki anlaşmazlık yüzünden zor durumdaki aktör eşini terk ediyor ve yıllar önce yarım bıraktığı antropoloji tezine ve hayatına devam etmeye karar veriyor. Boşanma işlerini tamamlamaya çalışırken eşinin ortadan kaybolması üzerineyse onu bulmak için fantastik bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk, ebeveyn olmayı seçseydi hayatının nasıl görünebileceğine dair ona bir bakış sunuyor.
Accidentally on Purpose, Kristen Kish (22 Nisan): Şef yarışmalarını izlemekten keyif alanların ilgisini çekecek bu kitap Top Chef 10. sezonunu kazandıktan sonra programın sunuculuğunu üstlenen Kristen Kish’in anılarından oluşuyor. Kish, bu ilk kitabıyla mutfakta kazandığı şöhrete giden yolculuğunu anlatıyor ve mutfaktaki ilk günlerinden başlayarak reality şov deneyimlerinin perde arkasını paylaşıyor. Ayrıca, Koreli bir evlatlık olarak Ortabatı’da geçen çocukluğunu ve yetişkinliğinde açılma sürecini ele alıyor. Gerçek tutkusu olan yemek dünyasına yönelmesine yardımcı olan beklenmedik zorluklar ve mutlu tesadüfleri samimi bir şekilde okuyucuyla buluşturuyor.
Matriarch: A Memoir, Tina Knowles (22 Nisan): Beyoncé ve Solange’un annesi Tina Knowles’a hikayesini nihayet anlattığı Matriarch, iki süperstar kızı büyütme sürecini anlatırken, aynı zamanda 1950’lerin Galveston, Texas’ında yedi çocuğun en küçüğü olarak geçen mütevazı başlangıçlarını da detaylandırıyor. Yetenekli bir terzi ve kuaför olan Knowles, kitapta, onu dünyanın en ünlü annelerinden biri yapan yaratıcı riskler, tutkulu aşklar ve ebeveynlik derslerini samimi bir şekilde paylaşıyor.
Atmosphere: A Love Story, Taylor Jenkins Reid (3 Haziran): Daisy Jones and the Six ve The Seven Husbands of Evelyn Hugo gibi son yılların en çok satan kitaplarının yazarı Taylor Jenkins Reid, yeni romanı Atmosphere ile uzaya doğru bir yolculuğa çıkıyor. 1980’lerde geçen hikaye, NASA’nın Uzay Mekiği Programı’na katılan ilk kadınlardan biri olmaya çalışan fizik profesörü Joan Goodwin’i konu alıyor.
SPOR
2025 yılında, geleneksel eğitimin kesişimi ve yıkıcı teknolojiler, öğrenme ve liderlik şeklimizi dönüştürmeye devam edecek gibi görünüyor. ‘Immersive training’ sanal ortamlar, yapay zeka ve interaktif simülasyonlar kullanarak katılımcıları içine çeken bir öğrenme deneyimi sunuyor. Sanal ve Artırılmış Gerçeklik, birçok sektörde büyük adımlar atmaya devam ederken, spor endüstrisi de bu yenilikleri hızla...
2025 yılında, geleneksel eğitimin kesişimi ve yıkıcı teknolojiler, öğrenme ve liderlik şeklimizi dönüştürmeye devam edecek gibi görünüyor. ‘Immersive training’ sanal ortamlar, yapay zeka ve interaktif simülasyonlar kullanarak katılımcıları içine çeken bir öğrenme deneyimi sunuyor. Sanal ve Artırılmış Gerçeklik, birçok sektörde büyük adımlar atmaya devam ederken, spor endüstrisi de bu yenilikleri hızla takip ediyor.
MLB, NFL, NHL, NBA ve NCAA gibi profesyonel spor takımlarının, oyun analizleri yapmak ve stratejiler geliştirmek için hali hazırda büyük veri kullandıklarını biliyoruz. Ancak artık VR teknolojisi, yalnızca analiz ve stratejiyle sınırlı kalmayarak seyirci deneyimini, spor yayıncılığını ve atletik koçluk ile performansı da dönüştürme potansiyeline sahip. ‘Immersive training’ gerçekçi ortamlar içinde koçlara ve sporculara gerçek zamanlı geri bildirim sunmak için kullanılabiliyor. Örneğin, bir basketbol oyuncusu şut atarken, VR teknolojisi topun gidişatını analiz ediyor ve grafikler ve videolar aracılığıyla optimal şut açısını gösteriyor. VR teknolojisi, koçların anlık kararlar almasını kolaylaştıran ısı haritası gibi görselleştirilmiş istatistikleri sahaya yansıtarak atış yüzdeleri gibi verileri sunabiliyor. Bunun yanı sıra, devreler ve sensörlerle donatılmış akıllı giyim ürünleri, yogadan golfe kadar birçok spor dalında duruş ve formun iyileştirilmesine yardımcı olabiliyor.
MODA
Londra Tasarım Müzesi, yönetmen Tim Burton’ın elli yıllık kariyerine ışık tutan, özel koleksiyonlardan ve önemli film stüdyolarının arşivlerinden 600’den fazla objeyi içeren “The World of Tim Burton” isimli sergiye ev sahipliği yapıyor.
Sergi, ziyaretçileri Tim Burton’ın dünyasına davet ederek benzersiz estetiğinin tasarımını keşfetme fırsatı sunuyor. Çoğunlukla sinematik...
Londra Tasarım Müzesi, yönetmen Tim Burton’ın elli yıllık kariyerine ışık tutan, özel koleksiyonlardan ve önemli film stüdyolarının arşivlerinden 600’den fazla objeyi içeren “The World of Tim Burton” isimli sergiye ev sahipliği yapıyor.
Sergi, ziyaretçileri Tim Burton’ın dünyasına davet ederek benzersiz estetiğinin tasarımını keşfetme fırsatı sunuyor. Çoğunlukla sinematik eserleriyle tanınan Burton’ın bir illüstratör, ressam, fotoğrafçı ve yazar olarak üretiminin tüm boyutlarını gözler önüne seriyor ve tasarımcılarla gerçekleştirdiği önemli iş birliklerini de inceliyor. Disiplinler arası bir sanatçı olarak, Burton’ın yaratımları, ortamların ve formatların sınırlarını aşıyor. Sergi de onun sanatında ve filmlerinde sıkça karşılaşılan karakterler ve dünyalarda yer alan tekrar eden görsel temalar ve motiflere odaklanıyor.
Sanatçının kişisel arşivinden derlenen ve sanatçının çocukluğundan günümüze kadar uzanan yaratıcı üretimini temsil eden bu koleksiyon; çizimler, tablolar, fotoğraflar, eskiz defterleri, hareketli görüntü eserleri, heykelsi yerleştirmeler, set ve kostüm tasarımlarını içeriyor ve 21 Nisan 2025 tarihine kadar ziyaret eidlebiliyor.
İYİ YAŞAM
Günlük tutmak, teoride harika bir fikir gibi gelirken özellikle yazı yazma alışkanlığı olmayanlar için sürdürmesi bir o kadar güç bir pratik. TikTok’ta 54 milyonun üzerinde paylaşıma konu olan ‘junk journaling’ de yazmayı zor bulan ancak düzene ayak uydurmakta zorlananlar için bir alternatif sunuyor.
Biletler, yiyecek ambalajları, şık peçeteler, fişler, ayraçlar, pullar…...
Günlük tutmak, teoride harika bir fikir gibi gelirken özellikle yazı yazma alışkanlığı olmayanlar için sürdürmesi bir o kadar güç bir pratik. TikTok’ta 54 milyonun üzerinde paylaşıma konu olan ‘junk journaling’ de yazmayı zor bulan ancak düzene ayak uydurmakta zorlananlar için bir alternatif sunuyor.
Biletler, yiyecek ambalajları, şık peçeteler, fişler, ayraçlar, pullar… Bu pratikte hatırlanmak istenen güne ya da haftaya ait bu gibi (çöpü de anımsayabilecek) detaylar bir kolaj çalışmasını andırır biçimde günlüğün bir parçası haline geliyor. Yani “dağınık günlükler” modern birer karalama defteri gibi, ancak hiçbir kuralı veya düzen gereksinimi bulunmuyor. Lisanslı terapist ve SJT Therapy’nin kurucusu Sarah Thompson’a göre, geleneksel günlük tutmanın önündeki engellerden biri, bunun genellikle fazla ciddi hissettirmesi. Thompson, geleneksel günlüklerin içe dönük bir sorgulama gerektirdiğini ve bu tür bir ruh halinde olmayabileceğinizi söylüyor ve ‘junk journaling’in mükemmeliyetçiliği kırmak için uygun bir pratik olabileceğini vurguluyor.
GASTRONOMİ
Specialty Food Association, Fresh Thyme Market ve Whole Foods Market uzmanlarına göre, küresel tatlar özellikle atıştırmalık reyonlarında büyük bir çıkış yapmaya hazırlanıyor.
Atıştırmalıkların, farklı tatların tanıtımı için mükemmel bir araç olabileceklerini...
Specialty Food Association, Fresh Thyme Market ve Whole Foods Market uzmanlarına göre, küresel tatlar özellikle atıştırmalık reyonlarında büyük bir çıkış yapmaya hazırlanıyor.
Atıştırmalıkların, farklı tatların tanıtımı için mükemmel bir araç olabileceklerini baharatlı yoğurt soslar ya da aromalı patlamış mısırlar gibi örneklerden zaten biliyoruz. Whole Foods Market’in Trend Konseyi üyesi Cathy Strange ise bunların basit birer tercih olmaktan daha fazlasını temsil edebileceğini savunuyor ve cips, şekerleme veya kuruyemiş gibi tanıdık ve nostaljik ürünlerin, baharatlar ve soslarla harmanlanarak farklı kültürlere dair hikayeler anlatabileceğini söylüyor. “İnsanlar kültürleri harmanlıyor ve birleştiriyor. Uluslararası atıştırmalık trendi henüz yeni başlıyor” diyen Strange’e göre markalar, bu tatlarla bağlantılı kültürel geçmişlerini ambalajlar ve menüler aracılığıyla paylaşarak öne çıkabiliyor. Bu değişimin arkasındaki itici güçlerden biri olarak Gen Z’nin bugüne kadarki en çeşitliliğe aşina nesil olması gösteriliyor. Küresel bir dünyada büyüyen ve daha fazla kültürlerarası etkiye maruz kalmış bu nesil, farklı tatlara önceki nesillere göre çok daha açık.
GÜNDEM
Ghosting, gaslighting, sittuationship ve benzeri ilişkileri tanımlayan pek çok yeni terim artık günlük konuşmaları domine ederken bir yeni teori de benzerlerinden farklı olarak umut dolu bir anlam içeriyor: “Onlarla İki Kez Karşılaş” (Meet them Twice) Teorisi.
Birinin hayatınızda olması gerekiyorsa yollarınızın tekrar kesişeceğini anlatmak için kullanılan bu ifade, “Doğru insan,...
Ghosting, gaslighting, sittuationship ve benzeri ilişkileri tanımlayan pek çok yeni terim artık günlük konuşmaları domine ederken bir yeni teori de benzerlerinden farklı olarak umut dolu bir anlam içeriyor: “Onlarla İki Kez Karşılaş” (Meet them Twice) Teorisi.
Birinin hayatınızda olması gerekiyorsa yollarınızın tekrar kesişeceğini anlatmak için kullanılan bu ifade, “Doğru insan, yanlış zaman” söylemini onaylıyor. Konuya dair TikTok içeriği 3,2 milyon görüntülenme alan Jasmin Galindo, kendisi ve eşinin bu teorinin “tanımı” olduğunu söylüyor. Lisede birkaç ay boyunca çıkmışlar, dört yıl sonra yolları tekrar kesişmiş, ayrılmaz bir ikili olmuşlar ve şimdi iki çocuklarıyla mutlu bir evlilik sürdürüyorlar. Teoriye paralel olarak psikologlar da tekrar eden karşılaşmaların bireylerin güven ve aşinalık oluşturmasına olanak tanıdığını, bu unsurların anlamlı bağlar kurmada temel olduğunu öne sürüyor. Sosyal etkileşimlerde tekrar, olumlu izlenimleri pekiştiriyor ve ilişkilerin kademeli olarak gelişmesine olanak tanıyor. Teori aynı zamanda Almanca’daki “Hayatta her zaman iki kez karşılaşılır” anlamına gelen veda ifadesini de anımsatıyor. Bağlama bağlı olarak, bu ifade bir tür karmik tehdit olarak ya da “Yeniden görüşeceğiz” demenin tatlı bir yolu olarak kullanılabiliyor.
GÜNDEM
Suç oranı, nüfusa düşen okul, doktor sayısı, ulaşım ağı… Bir şehri yaşanılabilir kılan ya da onu “en iyi şehirler arasına sokan faktörler nelerdir? Resonance Consultancy’nin 2025 Dünya’nın En İyi Şehirleri raporu, bu soruları yanıtlarken sadece şehirlerin içsel dinamiklerini değil, aynı zamanda halkın ve ziyaretçilerin bu şehirler hakkında nasıl hissettiklerini de değerlendiriyor.
Yaşanabilirlik,...
Suç oranı, nüfusa düşen okul, doktor sayısı, ulaşım ağı… Bir şehri yaşanılabilir kılan ya da onu “en iyi şehirler arasına sokan faktörler nelerdir? Resonance Consultancy’nin 2025 Dünya’nın En İyi Şehirleri raporu, bu soruları yanıtlarken sadece şehirlerin içsel dinamiklerini değil, aynı zamanda halkın ve ziyaretçilerin bu şehirler hakkında nasıl hissettiklerini de değerlendiriyor.
Yaşanabilirlik, çekicilik ve refah gibi faktörler üzerinden bir milyonun üzerinde nüfusa sahip 270’ten fazla küresel şehrin genel performansını değerlendiren raporda; listenin ilk sırasına Londra yerleşiyor. Onuysa sırasıyla; New York, Paris, Tokyo, Singapur, Roma, Madrid, Barselona, Berlin ve Sidney izliyor. Listeye bakıldığında görülen şehirler şaşırtıcı değil ancak düşündürücü çünkü dünyanın en popüler şehirlerinde popülasyonun da etkisiyle yaşamın “kolay” olmadığı konusunda hemfikiriz. Ancak bu Resonance Consultancy’nin değerlendirdiği faktörlerden yalnızca bir tanesi olan “yaşanabilirlik”i (yaşam maliyeti, sağlık hizmetlerinin kalitesi ve ağaç örtüsü gibi faktörler) etkiliyor. Diğer iki faktör olan çekicilik (gece hayatı, alışveriş olanakları, kültür ve turistik cazibe merkezleri) ve refah (şirket varlığı, üniversite sıralamaları, işsizlik oranları) bu on şehrin listenin zirvesindeki yerlerini korumalarını sağlıyor.
MODA
Modellerin şefliğe adım attığı, şeflerin modellik yaptığı, moda evlerinin restoranlar açtığı ve mutfak kıyafetlerine tarzın damga vurduğu bu dönemde, moda ve gastronomi hiç olmadığı kadar iç içe geçmiş durumda.
‘Food marketing’ trendi güzellik endüstrisini domine ederken moda ve gastronomi ilişkisi de bağlarını sıklaştırmaya devam ediyor. Model Gisele Bundchen bir yemek kitabıyla...
Modellerin şefliğe adım attığı, şeflerin modellik yaptığı, moda evlerinin restoranlar açtığı ve mutfak kıyafetlerine tarzın damga vurduğu bu dönemde, moda ve gastronomi hiç olmadığı kadar iç içe geçmiş durumda.
‘Food marketing’ trendi güzellik endüstrisini domine ederken moda ve gastronomi ilişkisi de bağlarını sıklaştırmaya devam ediyor. Model Gisele Bundchen bir yemek kitabıyla karşımıza çıkarkan Chrissy Teigen Karlie Kloss da yiyecek markaları yaratıyor. Aynı zamanda bir model olan Nara Smith ise #FoodTok’taki hakimiyetini sürdürüyor. Öte yandan yüksek moda markaları da fastronomiden ilham alıyor. Moschino’nun 1495 dolarlık ekmek şeklindeki yapay deri çantası ya da Saint Laurent’in 1900 dolarlık deri takeaway çanta modeli buna birer örnek.
Elbette her iki sektörün de bu etkileşimlerin farkında ve ilgi duyuyor. Öyle ki Fashion Institute of Technology’de gerçekleştirilen bir sergi, üzerinde gıda temaları bulunan kıyafetleri ve muz ya da ananas gibi gıdalardan türetilmiş kumaşlardan yapılan giysileri sergiledi. Her iki sektörden öncüler, birinin atıklarının diğerinin malzemesi haline nasıl gelebileceği üzerine tartışmaya başlamış durumda. Bu gelişmeler, iki alan arasında hem yaratıcı hem de sürdürülebilir bir köprü kurulabileceğinin işaretini veriyor.
GÜNDEM
“Euro 2024”, “Türkiye Maçı”, “Osimhen” ve “Olimpiyatlar”… Bu sözcükleri bu yıl Google’da aratmış olabilir misiniz? Google’ın her yıl ülkeler bazında yayınladığı arama trendleri verileri bu yıl Türkiye’de en çok arananlar arasında bu kelimeleri listeliyor.
Yıl boyunca hem dünya çapında hem de Türkiye’de dikkat çeken anların, konuların, kişilerin, olayların...
“Euro 2024”, “Türkiye Maçı”, “Osimhen” ve “Olimpiyatlar”… Bu sözcükleri bu yıl Google’da aratmış olabilir misiniz? Google’ın her yıl ülkeler bazında yayınladığı arama trendleri verileri bu yıl Türkiye’de en çok arananlar arasında bu kelimeleri listeliyor.
Yıl boyunca hem dünya çapında hem de Türkiye’de dikkat çeken anların, konuların, kişilerin, olayların ve merak edilenlerin açıklandığı 2024 Yılının Arama Trendleri, “isimler”, “kaybettiklerimiz”, “diziler”, “tarifler”, “şarkı sözleri” ve “oyuncular” gibi başlıklar altında listeler sunuyor. Bu yıl “Diziler ” istesinde “Gaddar” en çok aranan yapım olarak karşımıza çıkarken. Hemen ardından “Kızıl Goncalar” ve “İnci Taneleri” geliyor. En çok aranan tarifler arasındaysa; “Dubai Çikolatası”, “Palamut” ve “Soğuk Kahve” bulunuyor. Şarkı sözleri listesinin başında Zeynep Bastık “Lan” şarkısı geliyor. En çok aranan oyuncu ise Hazar Ergüçlü olarak listeleniyor. Aramalara dair bu veriler kıymetli çünkü bunlar esasen 2024 gündemini ve yıl boyunca en çok merak edilen konuları yansıtıyor. Türkiye gündeminde spor (çoğunluklar futbol odaklı olmak üzere) önemli yer tutuyor.
İYİ YAŞAM
Sabah 8’de burger yemek, gün ortasında kokteyl sipariş etmek ya da tamamen kendinizi ödüllendirmek için bir şey satın almak kulağa nasıl geliyor? Bu zamana dek benimsemeye gayret ettiğimiz tüm “iyi yaşam” trendlerinin dışında kalan bu davranışlar TikTok’ta ‘airport rules’ olarak anılıyor ve son iki yıldır diğer tüm trendler için geçerli olduğu gibi global olarak geçtiğimiz zorlu dönemde kendimizi iyi hissetme...
Sabah 8’de burger yemek, gün ortasında kokteyl sipariş etmek ya da tamamen kendinizi ödüllendirmek için bir şey satın almak kulağa nasıl geliyor? Bu zamana dek benimsemeye gayret ettiğimiz tüm “iyi yaşam” trendlerinin dışında kalan bu davranışlar TikTok’ta ‘airport rules’ olarak anılıyor ve son iki yıldır diğer tüm trendler için geçerli olduğu gibi global olarak geçtiğimiz zorlu dönemde kendimizi iyi hissetme arayışımızın bir parçası.
Ortalama bir günde sağlıklı beslenmeye, gereksiz harcama yapmamaya, yatağımızda konforlu bir pozisyonda düzgün bir uyku çekmeye ve gün içerisinde alkol almamaya özen gösteririz. Seyahat ederken havalimanlarında bulunduğumuzdaysa bu sınırlamaların tümü ortadan kalkar. Sabah uçuşundan önce kahvaltıda abur cubur yemek, uçuştan önce gerginliği azaltmak için bir kadeh şarap içmek ya da normalde yapmayacağımız alışverişler yapmak normalleşir. İşte TikTok’un yeni trendi de bu havalimanı alışkanlıklarını “normal” bir güne adapte ederek kendimizi ödüllendirebileceğimizi hatırlatıyor.
Aslında bu garip trend 2025 yılı boyunca karşımıza çıkacak diğer pek çok alışkanlık ve pazarlama hamlesine dair ipucu taşıyor çünkü küresel ekonomik buhran ve politik gelişmelerin yarattığı depresyon hali insanların iyi hissetmek için kendilerini ödüllendirme eğilimlerini tetikliyor. Örneğin; Pantone 25 yıllık tarihinde ilk kez bir kahverengi tonu olan ‘mocha mousse’u yılın rengi olarak seçmesini şöyle açıklıyor: “Bu renk bizi, çikolata ve kahvenin o cezbedici niteliklerini çağrıştırarak besler ve konfor arayışımıza yanıt verir.”