Haberler
theMagger News: Trendler
İYİ YAŞAM
Eğer annenizden en az bir ez “kambur oturma” komutunu duyduysanız muhtemelen uzun yıllar okul sıralarında geçen yılların ardından iş yaşamınızda da uzun saatler masa başı çalışma döneminize girmişsinizdir. ‘Chair cushion‘ trendi de bir dönem popüler olan ve sonra unutulan yastık setlerini tekrar viral hale getiriyor.
Ofislere dönüş ve hibrit çalışmayla birlikte...
Eğer annenizden en az bir ez “kambur oturma” komutunu duyduysanız muhtemelen uzun yıllar okul sıralarında geçen yılların ardından iş yaşamınızda da uzun saatler masa başı çalışma döneminize girmişsinizdir. ‘Chair cushion‘ trendi de bir dönem popüler olan ve sonra unutulan yastık setlerini tekrar viral hale getiriyor.
Ofislere dönüş ve hibrit çalışmayla birlikte ergonomi bir lüks olmaktan ziyade bir ihtiyaç halini almış durumda. Pek çok şirket ergonomik mobilyalara, özellikle de sandalye minderlerine yatırım yapıyor. Geleneksel ofis sandalyelerine eklendiğinde, AiR minderler çalışanların vücudunu doğal pozisyonda tutarak boyun, omurga ve kalça üzerindeki stresi azaltmaya yardımcı olmayı hedefliyor. İş gücü verimliliğinin artması için tercih edilen minderler; rahatsızlıkları azaltmayı, çalışanların daha sağlıklı oturma pozisyonlarını benimsemesini teşvik ederek iş sırasında konsantrasyon ve odaklanmalarını geliştirmeyi böylece enerjilerini rahat bir oturma pozisyonu aramak yerine görevlerini tamamlamaya harcayabilmelerini sağlıyor.
-
TikToker @bladehall’ın çocukluk evine ait bir slayt gösterisi paylaşmasıyla başlayan “Google Earth trendi” ile insanlar çocukluk evlerini Street View üzerinden arayıp ekran görüntüleri alıyor ve bu kareleri duygusal anılarıyla birleştiriyor.
Google’ın kameraları tarafından yakalanan bu görüntüler, zamanda donmuş günlük hayata dair anlık kesitler sunuyor. @bladehall’ın...
TikToker @bladehall’ın çocukluk evine ait bir slayt gösterisi paylaşmasıyla başlayan “Google Earth trendi” ile insanlar çocukluk evlerini Street View üzerinden arayıp ekran görüntüleri alıyor ve bu kareleri duygusal anılarıyla birleştiriyor.
Google’ın kameraları tarafından yakalanan bu görüntüler, zamanda donmuş günlük hayata dair anlık kesitler sunuyor. @bladehall’ın “Google Earth’ün bir yerinde hâlâ 17 yaşındayım. Yaz mevsimi, çocukluk mahalleme geri dönmüşüm. Sıfır endişe.” yorumuyla paylaştığı gönderinin 902.000’den fazla görüntüleme alması üzerine başlayan akımda TikTok kullanıcıları “Google Maps görüntümüz 2008’den beri güncellenmedi. O zaman 8 yaşındaydım. Bahçedeki oyun evimizi ve girişteki bisikletlerimizi hâlâ görebilirsiniz.” ya da “Köpeğim, okuldan eve dönmemi beklerken merdivenlerde oturuyor, 13 yıldır Google’da görünüyor. 6 yıl önce vefat etti.” gibi kişisel nostaljilerini anlatıyor.
KİTAP & EDEBİYAT
Neredeyse Cumhuriyet’le yaşıt bir yaşam süren oyuncu, yönetmen ve hoca Haldun Dormen’in uzun ömrüne sığdırdığı fikirleri bir kitaba dönüştü: “Ben Buyum İşte!” Dormen’in hayata karşı takındığı tutumlara, meseleleri ele alış biçimine ve hayat perspektifine ışık tutuyor.
Kültür-sanat gazetecisi Uğur Ugan’ın sorularıyla oluşturulan nehir söyleşi, Dormen’in...
Neredeyse Cumhuriyet’le yaşıt bir yaşam süren oyuncu, yönetmen ve hoca Haldun Dormen’in uzun ömrüne sığdırdığı fikirleri bir kitaba dönüştü: “Ben Buyum İşte!” Dormen’in hayata karşı takındığı tutumlara, meseleleri ele alış biçimine ve hayat perspektifine ışık tutuyor.
Kültür-sanat gazetecisi Uğur Ugan’ın sorularıyla oluşturulan nehir söyleşi, Dormen’in kendi ağzından hem kişisel hayatına hem de tanıklık ettiği döneme dair içeriden bir anlatı. Haldun Dormen’in 29 yaşındayken kendi tiyatrosunu kurarak başladığı ve bir ömür boyu sürdürdüğü kariyeri bu kitap vesilesiyle bir kez daha açığa çıkıyor. Başarılar, alkışlar, ödüllerle geçen kariyerinin yanı sıra yaşadığı zorluklar ve üstesinden gelme biçimleri Haldun Dormen’in hayata karşı azmini, tutkusunu bir ilham kaynağı olarak kitapta gözler önüne seriyor. Yeni başlayan tiyatrocu adaylarına rehber bir kitap işlevi güden “Ben Buyum İşte!”, Haldun Dormen’in Batılı anlamda müzikali Türkiye’ye getiren kişi olması, tiyatronun kurallarını yeni baştan yazarak sufleyi kaldırması, mizansen olarak selamlamayı getirmesi ve kendisinden sonra gelen birçok ismi mesleğe kazandırması gibi pek çok kıymetli emeğini mercek altına alıyor.
KİTAP & EDEBİYAT
Yeni yıl hedefleriniz arasında daha çok kitap okumak varsa, 2025’in beklenen kitapları sizi bu hedefi gerçekliğe dönüştürmek için motive ederken aynı zamanda farklı ilgi alanlarına hitap edecek zengin bir seçki sunabilir.
We Do Not Part, Han Kang (21 Ocak): Nobel Ödüllü Han Kang’ın, Korece aslından e. yaewon ve Paige Aniyah Morris tarafından yeni çevrilen We Do Not Part adlı romanı, modern Kore...
Yeni yıl hedefleriniz arasında daha çok kitap okumak varsa, 2025’in beklenen kitapları sizi bu hedefi gerçekliğe dönüştürmek için motive ederken aynı zamanda farklı ilgi alanlarına hitap edecek zengin bir seçki sunabilir.
We Do Not Part, Han Kang (21 Ocak): Nobel Ödüllü Han Kang’ın, Korece aslından e. yaewon ve Paige Aniyah Morris tarafından yeni çevrilen We Do Not Part adlı romanı, modern Kore tarihinin trajik bir bölümüne derinlemesine bir bakış sunuyor. Kitapta, bir yaralanma sonucu hastaneye kaldırılan Inseon’ın, arkadaşı Kyungha’dan basit bir iyilik (Jeju Adası’ndaki evine gidip çok sevdiği kuşuna bakmak) istemesi konu ediliyor. Ancak Kyungha, adaya vardığında, Jeju Ayaklanması’nın ülkesine ve halkına bıraktığı yıkıcı etkilerle yüzleşmek zorunda kalıyor. Han Kang’ın romanı, tarihsel travmanın ortasında filizlenen dostluğu ürpertici bir şekilde keşfediyor.
Goddess Complex, Sanjena Sathian (11 Mart): Sanjena Sathian’ın ikinci romanı Goddess Complex’in merkezinde önemli bir soru yer alıyor: “Çocuk sahibi olmak ya da olmamak…” Kitabın kahramanı Sanjana Satyananda, çocuk sahibi olup olmama konusundaki anlaşmazlık yüzünden zor durumdaki aktör eşini terk ediyor ve yıllar önce yarım bıraktığı antropoloji tezine ve hayatına devam etmeye karar veriyor. Boşanma işlerini tamamlamaya çalışırken eşinin ortadan kaybolması üzerineyse onu bulmak için fantastik bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk, ebeveyn olmayı seçseydi hayatının nasıl görünebileceğine dair ona bir bakış sunuyor.
Accidentally on Purpose, Kristen Kish (22 Nisan): Şef yarışmalarını izlemekten keyif alanların ilgisini çekecek bu kitap Top Chef 10. sezonunu kazandıktan sonra programın sunuculuğunu üstlenen Kristen Kish’in anılarından oluşuyor. Kish, bu ilk kitabıyla mutfakta kazandığı şöhrete giden yolculuğunu anlatıyor ve mutfaktaki ilk günlerinden başlayarak reality şov deneyimlerinin perde arkasını paylaşıyor. Ayrıca, Koreli bir evlatlık olarak Ortabatı’da geçen çocukluğunu ve yetişkinliğinde açılma sürecini ele alıyor. Gerçek tutkusu olan yemek dünyasına yönelmesine yardımcı olan beklenmedik zorluklar ve mutlu tesadüfleri samimi bir şekilde okuyucuyla buluşturuyor.
Matriarch: A Memoir, Tina Knowles (22 Nisan): Beyoncé ve Solange’un annesi Tina Knowles’a hikayesini nihayet anlattığı Matriarch, iki süperstar kızı büyütme sürecini anlatırken, aynı zamanda 1950’lerin Galveston, Texas’ında yedi çocuğun en küçüğü olarak geçen mütevazı başlangıçlarını da detaylandırıyor. Yetenekli bir terzi ve kuaför olan Knowles, kitapta, onu dünyanın en ünlü annelerinden biri yapan yaratıcı riskler, tutkulu aşklar ve ebeveynlik derslerini samimi bir şekilde paylaşıyor.
Atmosphere: A Love Story, Taylor Jenkins Reid (3 Haziran): Daisy Jones and the Six ve The Seven Husbands of Evelyn Hugo gibi son yılların en çok satan kitaplarının yazarı Taylor Jenkins Reid, yeni romanı Atmosphere ile uzaya doğru bir yolculuğa çıkıyor. 1980’lerde geçen hikaye, NASA’nın Uzay Mekiği Programı’na katılan ilk kadınlardan biri olmaya çalışan fizik profesörü Joan Goodwin’i konu alıyor.
SPOR
2025 yılında, geleneksel eğitimin kesişimi ve yıkıcı teknolojiler, öğrenme ve liderlik şeklimizi dönüştürmeye devam edecek gibi görünüyor. ‘Immersive training’ sanal ortamlar, yapay zeka ve interaktif simülasyonlar kullanarak katılımcıları içine çeken bir öğrenme deneyimi sunuyor. Sanal ve Artırılmış Gerçeklik, birçok sektörde büyük adımlar atmaya devam ederken, spor endüstrisi de bu yenilikleri hızla...
2025 yılında, geleneksel eğitimin kesişimi ve yıkıcı teknolojiler, öğrenme ve liderlik şeklimizi dönüştürmeye devam edecek gibi görünüyor. ‘Immersive training’ sanal ortamlar, yapay zeka ve interaktif simülasyonlar kullanarak katılımcıları içine çeken bir öğrenme deneyimi sunuyor. Sanal ve Artırılmış Gerçeklik, birçok sektörde büyük adımlar atmaya devam ederken, spor endüstrisi de bu yenilikleri hızla takip ediyor.
MLB, NFL, NHL, NBA ve NCAA gibi profesyonel spor takımlarının, oyun analizleri yapmak ve stratejiler geliştirmek için hali hazırda büyük veri kullandıklarını biliyoruz. Ancak artık VR teknolojisi, yalnızca analiz ve stratejiyle sınırlı kalmayarak seyirci deneyimini, spor yayıncılığını ve atletik koçluk ile performansı da dönüştürme potansiyeline sahip. ‘Immersive training’ gerçekçi ortamlar içinde koçlara ve sporculara gerçek zamanlı geri bildirim sunmak için kullanılabiliyor. Örneğin, bir basketbol oyuncusu şut atarken, VR teknolojisi topun gidişatını analiz ediyor ve grafikler ve videolar aracılığıyla optimal şut açısını gösteriyor. VR teknolojisi, koçların anlık kararlar almasını kolaylaştıran ısı haritası gibi görselleştirilmiş istatistikleri sahaya yansıtarak atış yüzdeleri gibi verileri sunabiliyor. Bunun yanı sıra, devreler ve sensörlerle donatılmış akıllı giyim ürünleri, yogadan golfe kadar birçok spor dalında duruş ve formun iyileştirilmesine yardımcı olabiliyor.
MODA
Londra Tasarım Müzesi, yönetmen Tim Burton’ın elli yıllık kariyerine ışık tutan, özel koleksiyonlardan ve önemli film stüdyolarının arşivlerinden 600’den fazla objeyi içeren “The World of Tim Burton” isimli sergiye ev sahipliği yapıyor.
Sergi, ziyaretçileri Tim Burton’ın dünyasına davet ederek benzersiz estetiğinin tasarımını keşfetme fırsatı sunuyor. Çoğunlukla sinematik...
Londra Tasarım Müzesi, yönetmen Tim Burton’ın elli yıllık kariyerine ışık tutan, özel koleksiyonlardan ve önemli film stüdyolarının arşivlerinden 600’den fazla objeyi içeren “The World of Tim Burton” isimli sergiye ev sahipliği yapıyor.
Sergi, ziyaretçileri Tim Burton’ın dünyasına davet ederek benzersiz estetiğinin tasarımını keşfetme fırsatı sunuyor. Çoğunlukla sinematik eserleriyle tanınan Burton’ın bir illüstratör, ressam, fotoğrafçı ve yazar olarak üretiminin tüm boyutlarını gözler önüne seriyor ve tasarımcılarla gerçekleştirdiği önemli iş birliklerini de inceliyor. Disiplinler arası bir sanatçı olarak, Burton’ın yaratımları, ortamların ve formatların sınırlarını aşıyor. Sergi de onun sanatında ve filmlerinde sıkça karşılaşılan karakterler ve dünyalarda yer alan tekrar eden görsel temalar ve motiflere odaklanıyor.
Sanatçının kişisel arşivinden derlenen ve sanatçının çocukluğundan günümüze kadar uzanan yaratıcı üretimini temsil eden bu koleksiyon; çizimler, tablolar, fotoğraflar, eskiz defterleri, hareketli görüntü eserleri, heykelsi yerleştirmeler, set ve kostüm tasarımlarını içeriyor ve 21 Nisan 2025 tarihine kadar ziyaret eidlebiliyor.
İYİ YAŞAM
Günlük tutmak, teoride harika bir fikir gibi gelirken özellikle yazı yazma alışkanlığı olmayanlar için sürdürmesi bir o kadar güç bir pratik. TikTok’ta 54 milyonun üzerinde paylaşıma konu olan ‘junk journaling’ de yazmayı zor bulan ancak düzene ayak uydurmakta zorlananlar için bir alternatif sunuyor.
Biletler, yiyecek ambalajları, şık peçeteler, fişler, ayraçlar, pullar…...
Günlük tutmak, teoride harika bir fikir gibi gelirken özellikle yazı yazma alışkanlığı olmayanlar için sürdürmesi bir o kadar güç bir pratik. TikTok’ta 54 milyonun üzerinde paylaşıma konu olan ‘junk journaling’ de yazmayı zor bulan ancak düzene ayak uydurmakta zorlananlar için bir alternatif sunuyor.
Biletler, yiyecek ambalajları, şık peçeteler, fişler, ayraçlar, pullar… Bu pratikte hatırlanmak istenen güne ya da haftaya ait bu gibi (çöpü de anımsayabilecek) detaylar bir kolaj çalışmasını andırır biçimde günlüğün bir parçası haline geliyor. Yani “dağınık günlükler” modern birer karalama defteri gibi, ancak hiçbir kuralı veya düzen gereksinimi bulunmuyor. Lisanslı terapist ve SJT Therapy’nin kurucusu Sarah Thompson’a göre, geleneksel günlük tutmanın önündeki engellerden biri, bunun genellikle fazla ciddi hissettirmesi. Thompson, geleneksel günlüklerin içe dönük bir sorgulama gerektirdiğini ve bu tür bir ruh halinde olmayabileceğinizi söylüyor ve ‘junk journaling’in mükemmeliyetçiliği kırmak için uygun bir pratik olabileceğini vurguluyor.
GASTRONOMİ
Specialty Food Association, Fresh Thyme Market ve Whole Foods Market uzmanlarına göre, küresel tatlar özellikle atıştırmalık reyonlarında büyük bir çıkış yapmaya hazırlanıyor.
Atıştırmalıkların, farklı tatların tanıtımı için mükemmel bir araç olabileceklerini...
Specialty Food Association, Fresh Thyme Market ve Whole Foods Market uzmanlarına göre, küresel tatlar özellikle atıştırmalık reyonlarında büyük bir çıkış yapmaya hazırlanıyor.
Atıştırmalıkların, farklı tatların tanıtımı için mükemmel bir araç olabileceklerini baharatlı yoğurt soslar ya da aromalı patlamış mısırlar gibi örneklerden zaten biliyoruz. Whole Foods Market’in Trend Konseyi üyesi Cathy Strange ise bunların basit birer tercih olmaktan daha fazlasını temsil edebileceğini savunuyor ve cips, şekerleme veya kuruyemiş gibi tanıdık ve nostaljik ürünlerin, baharatlar ve soslarla harmanlanarak farklı kültürlere dair hikayeler anlatabileceğini söylüyor. “İnsanlar kültürleri harmanlıyor ve birleştiriyor. Uluslararası atıştırmalık trendi henüz yeni başlıyor” diyen Strange’e göre markalar, bu tatlarla bağlantılı kültürel geçmişlerini ambalajlar ve menüler aracılığıyla paylaşarak öne çıkabiliyor. Bu değişimin arkasındaki itici güçlerden biri olarak Gen Z’nin bugüne kadarki en çeşitliliğe aşina nesil olması gösteriliyor. Küresel bir dünyada büyüyen ve daha fazla kültürlerarası etkiye maruz kalmış bu nesil, farklı tatlara önceki nesillere göre çok daha açık.
GÜNDEM
Ghosting, gaslighting, sittuationship ve benzeri ilişkileri tanımlayan pek çok yeni terim artık günlük konuşmaları domine ederken bir yeni teori de benzerlerinden farklı olarak umut dolu bir anlam içeriyor: “Onlarla İki Kez Karşılaş” (Meet them Twice) Teorisi.
Birinin hayatınızda olması gerekiyorsa yollarınızın tekrar kesişeceğini anlatmak için kullanılan bu ifade, “Doğru insan,...
Ghosting, gaslighting, sittuationship ve benzeri ilişkileri tanımlayan pek çok yeni terim artık günlük konuşmaları domine ederken bir yeni teori de benzerlerinden farklı olarak umut dolu bir anlam içeriyor: “Onlarla İki Kez Karşılaş” (Meet them Twice) Teorisi.
Birinin hayatınızda olması gerekiyorsa yollarınızın tekrar kesişeceğini anlatmak için kullanılan bu ifade, “Doğru insan, yanlış zaman” söylemini onaylıyor. Konuya dair TikTok içeriği 3,2 milyon görüntülenme alan Jasmin Galindo, kendisi ve eşinin bu teorinin “tanımı” olduğunu söylüyor. Lisede birkaç ay boyunca çıkmışlar, dört yıl sonra yolları tekrar kesişmiş, ayrılmaz bir ikili olmuşlar ve şimdi iki çocuklarıyla mutlu bir evlilik sürdürüyorlar. Teoriye paralel olarak psikologlar da tekrar eden karşılaşmaların bireylerin güven ve aşinalık oluşturmasına olanak tanıdığını, bu unsurların anlamlı bağlar kurmada temel olduğunu öne sürüyor. Sosyal etkileşimlerde tekrar, olumlu izlenimleri pekiştiriyor ve ilişkilerin kademeli olarak gelişmesine olanak tanıyor. Teori aynı zamanda Almanca’daki “Hayatta her zaman iki kez karşılaşılır” anlamına gelen veda ifadesini de anımsatıyor. Bağlama bağlı olarak, bu ifade bir tür karmik tehdit olarak ya da “Yeniden görüşeceğiz” demenin tatlı bir yolu olarak kullanılabiliyor.
GÜNDEM
Suç oranı, nüfusa düşen okul, doktor sayısı, ulaşım ağı… Bir şehri yaşanılabilir kılan ya da onu “en iyi şehirler arasına sokan faktörler nelerdir? Resonance Consultancy’nin 2025 Dünya’nın En İyi Şehirleri raporu, bu soruları yanıtlarken sadece şehirlerin içsel dinamiklerini değil, aynı zamanda halkın ve ziyaretçilerin bu şehirler hakkında nasıl hissettiklerini de değerlendiriyor.
Yaşanabilirlik,...
Suç oranı, nüfusa düşen okul, doktor sayısı, ulaşım ağı… Bir şehri yaşanılabilir kılan ya da onu “en iyi şehirler arasına sokan faktörler nelerdir? Resonance Consultancy’nin 2025 Dünya’nın En İyi Şehirleri raporu, bu soruları yanıtlarken sadece şehirlerin içsel dinamiklerini değil, aynı zamanda halkın ve ziyaretçilerin bu şehirler hakkında nasıl hissettiklerini de değerlendiriyor.
Yaşanabilirlik, çekicilik ve refah gibi faktörler üzerinden bir milyonun üzerinde nüfusa sahip 270’ten fazla küresel şehrin genel performansını değerlendiren raporda; listenin ilk sırasına Londra yerleşiyor. Onuysa sırasıyla; New York, Paris, Tokyo, Singapur, Roma, Madrid, Barselona, Berlin ve Sidney izliyor. Listeye bakıldığında görülen şehirler şaşırtıcı değil ancak düşündürücü çünkü dünyanın en popüler şehirlerinde popülasyonun da etkisiyle yaşamın “kolay” olmadığı konusunda hemfikiriz. Ancak bu Resonance Consultancy’nin değerlendirdiği faktörlerden yalnızca bir tanesi olan “yaşanabilirlik”i (yaşam maliyeti, sağlık hizmetlerinin kalitesi ve ağaç örtüsü gibi faktörler) etkiliyor. Diğer iki faktör olan çekicilik (gece hayatı, alışveriş olanakları, kültür ve turistik cazibe merkezleri) ve refah (şirket varlığı, üniversite sıralamaları, işsizlik oranları) bu on şehrin listenin zirvesindeki yerlerini korumalarını sağlıyor.