Rodos'ta Bir Hafta Sonu
Küçüklüğümden beri hep aklımın köşesinde şu resimlerde gördüğümüz kartpostal gibi görünen Yunan Adalarına gitmek vardı. Bir cuma günü ani bir kararla Fethiye’den kalkan feribotlara binip hafta sonu için Rodos’a gitmeye karar verdim. 2 gün 1 gece Rodos gibi büyük bir ada için tabii ki yeterli değil… Ama ben yine de deneyebildiğim kadar çok şey denemeye çalıştım. İşte 2 günlük Rodos tatilim…
CUMARTESİ
09:00-10:30 FETHİYE-RODOS FERİBOTU
Fethiye’den Rodos’a giden feribot Marmaris’ten kalkanlara göre baya ufak ama sağım solum neresi Türkiye neresi Yunanistan diye bakınmalarım bile bitmeden çok kısa bir sürede Rodos’a vardık. Feribottan iner inmez karşımda araç kiralama şirketlerini görüyorum. Benim ilk hedefim hazır zamanım da daralmamışken Meşhur Lindos’u ve Lindos yolundaki koyları görmek olduğundan ilk gördüğüm yerden araç kiraladım. Otomatik vites bir araba için kiralama ücreti günlük 50 Euro.
12:00-14:00 ANTHONY QUINN KOYU
Lindos’a giderken, yol üstündeki meşhur Anthony Quinn Koyu’nu da görmeden olmazdı. Dolayısıyla ben de direksiyonu tereddüt etmeden bu istikamete doğru kırdım. Arabayı park edip koya tepeden baktığımda “Gerçekten bu mu ? Bu mudur?” dedim. Antalya gibi sağdan soldan koy fışkıran bir şehirde yaşayan biri olarak bana çok özelliksiz bir yermiş gibi geldi. Ama buraya kadar gelmişken bari bir denize gireyim dedim. Evet denize girince bütün fikrim değişti. Bu koyu bu kadar meşhur yapan pazarlamanın yanı sıra (Teşekkürler Guns of Navarone Filmi) muazzam denizaltı yaşamıymış. Şnorkelini takan biri bu koyda saatlerini harcayabilir! Tek kelimeyle Rodos’ta denize girdiğim en keyifli yerdi.
14:00-15:00 MAVRİKOS RESTAURANT
Lindos’a geldiğimde hiçbir şey yememiş olduğum gerçeğiyle yüzleştim ve hemen Lindos Köyü’nün meydanında yer alan ve hakkında çok şey okuduğum Mavrikos Restoran’da bir öğle yemeği molası verdim. Mavrikos’ta fiyatlar Rodos ortalamasına göre yüksek, garsonlar niye geldiniz havasında …. ama yemekler gerçekten orjinal. Ben Ahtapot kıymasından yapılmış bolonez soslu makarna yedim 🙂 Oldukça lezzetliydi ama o fiyata o hizmet beni pek açmadı…
15:00-18:00 LİNDOS
Tepesinde görkemli bir akropol olan bir dağın eteklerine kurulmuş bembeyaz bir köy düşünün… Dağın denizle buluştuğu yerde ise cennet koylar var. İşte Lindos böyle bir yer. Uzaktan manzara böyle; köyün içine girdiğinizde ise birbirinden renkli dükkanlarla süslenmiş bembeyaz bir labirente benzeyen sokaklar karşılıyor sizi.
Bütün bunlar çok güzel ama Lindos gezisinin bence olmasa olmazı Dağın tepesindeki akropole çıkıp manzarayı içine çekmek. Buraya gitmek için ise köyün içinden geçip o tepeyi tırmanmanız lazım.
Bütün bu eziyete katlananların ödülü ise muhteşem Ege mavisi koylar, bembeyaz geleneksel yunan evlerinden oluşan harika bir manzara… Bir manzara için bu kadar acıya katlanamam diyorsanız, köyün girişindeki Alpha Bank’tan eşek kiralama şansınız da var.
18:00-20:00 ST PAUL KOYU
Lindos’un bembeyaz labirent sokaklarında dolaşmak bambaşka bir keyif, sırf bunun için bile buraya gelinebilir. Ama bu turdan sonra yapabileceğiniz en mantıklı şey kesinlikle St. Paul Koyu’na inmek ve bir akvaryum taklidi yapan bu koyda denizin tadını çıkarmak.
Burada denize girebileceğiniz iki kısım var, ikisinde de harika deniz ürünleri restoranları var. İlk bakışta salaş görünen bu işletmelerde yemek yemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Deniz ürünleri bence harika; ambiyans da lezzetle yarış halinde gibi….
22:00-23:30 TAMAM RESTAURANT
İnternette hangi kaynağı araştırırsanız araştırın, rehberinden bloğuna hepsinde Tamam Restoran tavsiyesini göreceksiniz. Genelde ben böyle yerlere hep temkinli yaklaşıyorum ama Tamam’ı tesadüfen gördüğümde ve önünde sadece birkaç kişilik bir kuyruk olduğunu (!) gördüğümde şansımı denemek istedim…. Gerisi şiir… Deniz ürünleri, başlangıçlar, müesseseden ikram gelen tatlı… dondurulmuş meyvelerle servis edilen suları bile şahane…
23:30-01:00 OLD TOWN HİPOKRAT MEYDANI
Bütün günün yorgunluğundan sonra tek hayalim otele gidip uyumaktı. Ama otele gidebilmek için Old Town’da yer alan Hipokrat Meydanı’ndan geçmem gerekiyordu. Meydandaki cümbüşü gördükten sonra gönlüm otel odasına kitlenmeye razı gelmedi. Meydanın ortasındaki çeşmenin etrafında birçok farklı kökenden turist, Yunan müzikleri eşliğinde dev bir sokak partisine katılmış gibiydi.
PAZAR
10:00-11:00 KAHVEHANE MEVLANA
Sabah kahvesi için, bence Rodos Old Town’ın en karakterli mekanlarından biri olan Kahvehane Mevlana’yı tercih ettim. Her bir eşyası yaklaşık 150-200 yaşında olan bu mekanın inanılmaz bir havası var. Sanki Osmanlı zamanındaki Rodos’u bu mekan hala yaşatıyor. Bence Rodos’ta ziyaret edilmesi gereken mekanların başında yer alıyor.
11:00-12:00 SÜLEYMANİYE CAMİ
Avrupa Konseyinin Kültürel Miras konusundaki danışma kurulu Europa Nostra tarafından Onursal Nişan almaya layık görülen bu cami Türkiye’deki emsallerinden oldukça farklı. Bir Osmanlı Camisi bir Yunan Adasına en fazla ne kadar uyumlu inşa edilebilirse öyle yapılmış. Pembe duvarları, geniş avlusu, kapısındaki güneş saati tam seyirlik. Ben gittiğimde caminin içi ziyarete açık değildi ama bu muazzam yapıyı dışardan görmek, avlusunda oturmak bile yetti.
12:00-14:00 RODOS LİMANI
İkonik Rodos Limanı’nı görmeden Rodos’tan ayrılmak içime sinmedi. Rodos’taki son tarihi turistik gezimi de buraya yapmaya kadar verdim. Daha önce internette gezerken eskiden Rodos limanı girişinde bulunan Helios Heykeli’nin temsili resmini görmüş ve çok etkilenmiştim.
Benim kadar etkilenen başka başka insanlar da olduğu için Helios Heykeli New York’ta yer alan Özgürlük Heykeli’ne ilham kaynağı olmuş. Heykel maalesef uzun ömürlü olmamış. Bugün Rodos Limanı girişindeki sağ ve sol sütunlarda erkek ve dişi geyik heykelleri tekneleri karşılıyor.
Limanı gezerken enteresan yat turları, günübirlik şnorkel ve dalış gezisi düzenleyen yerleri görüp bir ahh çektim. Gönül bir şnorkel turuna katılmak istedi tabii! Her neyse bir sonraki gezimde ilk durağım burası olacak 🙂
14:30-16:00 NİREAS RESTAURANT
Feribot kalkış saati yaklaşırken artık daha fazla sıkışıklık yaratmak ve kendimi yormak istemedim ve kendimi Yunan mutfağının serin kollarına bıraktım. Bu sefer daha değişik lezzetler denemek istediğim için Simi usulü yemekler sunan Nireas’a gitmeye karar verdim. İlk olarak restoranın yeri çok güzel. Old Town’da, ortaçağ havasında ama turist kalabalıklarından uzak geniş ferah bir bahçe. Sırf bir şeyler içmek için bile gidilebilir. Ama buraya gelmişken menüdeki her şeyi yemek lazım! Her şey imkansız tabi :/ dolayısıyla ben de sadece Greek Salata, Simi usulü karides ve güneşte kurutulmuş ahtapotu deneyebildim. Hepsi de çok güzeldi. Ahtapot yumuşacık ve lezzetliydi. Simi usulü karides ise kabuklarıyla pişirilmişti ve Ege Denizi’nin en minik-en lezzetli karidesleriydi galiba. Nireas’tan çıkarken Rodos’taki son saatlerimi geçirmek için en doğru seçimi yaptığım için kendi kendimi tebrik ettim 🙂
16:30-18:00 RODOS FETHİYE FERİBOTU
Sonuç? Yetmiyor… 2 gün kesinlikle yetmiyor. Ama 2 günlüğüne de olsa Rodos çok güzeldi. Rodos’un cennet koylarını görmek eski şehirdeki tarihi incelemek ve çevreyi gezmek için bence en az 4 gün lazım. Ama siz sakın 2 gün yetmez zaten deyip gitmemezlik yapmayın.
İlk yorumu siz yazın!