Hallstatt: Avusturya'nın Masalsı Köyünde Görsel Bir Şölen
Hallstatt, orijinal adıyla “Hallstatt-Dachstein”, göller yöresi olarak bilinen Salzkammergut bölgesinde yer alan, şirin mi şirin, masalsı bir köy. İsmini de gölün kendisinden almış. Burası, hâlihazırda özellikle Asyalılar için oldukça popüler bir destinasyon. Sadece geçtiğimiz yıl yaklaşık bir milyon Çinli turist (evet, sadece Çinli) ziyaret etmiş. Oldukça küçük olduğundan ötürü, her ne kadar genellikle, “sadece bir gün yeter” yorumu alınsa da, bence Hallstatt’a bir hafta sonu ayrılmalı; temiz havanın, eşsiz doğanın ve katıksız huzurun tadı bir güzel çıkarılmalı. Orada bulunduğunuz sürece, gerçek bir görsel şölen yaşayıp tam anlamıyla ruhunuzu dinlendireceksiniz.
Hallstatt Gezi Rehberi
Hallstatt’ın Tarihi
Hallstatt’ın tarihi aslında çok eskiye dayanıyor. İlk yerleşenler, yaklaşık 4000 yıl önce buraya gelmişler. Pek çok insana istihdam olanağı veren tuz madenleri burayı çekici hale getiren etmenler arasındaymış. (Burada dünyanın en eski tuz madenini de görmek mümkün.) Böylelikle insanlar evlerini de buraya inşa ederek, bu şahane köyü oluşturmuşlar.
Nihayetinde, 1991 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alındıktan sonra Hallstatt’ın popülaritesi giderek artmış. Söylenilene göre Hallstatt’ı ziyaret eden Çinli bir iş adamı, buranın güzelliğine o kadar hayran kalmış ki, 2012 yılında Guangdong şehrinde bir replikasını inşa etmiş. O günden sonra bu yerin gerçeğini ziyaret etmek, sadece Çinliler için değil, tüm Asyalılar için bir nevî statü meselesi haline gelmiş. Hâl böyle olunca Hallstatt’a gittiğinizde her yerde durup dinlenmeden fotoğraf çeken Asyalı turist görmek mümkün. Turizmin buraya katkısı o kadar büyük ki, 2018 yılında belediye başkanı Alexander Scheutz, yıllar önce borcu olan küçük bir yerleşim yeriyken bugün neredeyse 4.5 milyon Euro bütçeleri olduğunu ifade etmiş. Sadece umumi tuvaletlerden senede 150.000 Euro geliyormuş. Siz anlayın artık 🙂 Tuvalet ücreti de 1 Euro.
Öte yandan, Hallstatt’da yaşamakta olan lokaller bu durumdan biraz rahatsız. Hemen hemen her şeyin turistlere yönelik kurgulanmış oluşu biraz canlarını sıkıyormuş. Köyde bulunan süpermarkette bol miktarda su ve magnet olduğundan fakat –mesela- salata yapmak için malzeme bulamadıklarından, bulduklarının da daha pahalı oluşundan yakınıyorlarmış. Hatta söylenene göre Hallstatt’ın havası bile kola gibi kutulanmış ve satılıyormuş. Bu bilgiyi gittiğimizde bilmiyordum maalesef, yoksa süpermarkette bir bakardım. 🙂 Öte yandan lokallerin bu kadar fazla turistten ve sürekli fotoğraf/video çekiyor oluşlarından rahatsız olmaları, pek çok evin önünde bulunan “yasak” ibarelerinden anlaşılıyor. Drone’lar ile çekim yapanlar da az olmasa gerek ki, bazı evlerin önünde özellikle “drone giremez” türünden uyarılar da gördük.
Hallstatt’a Nasıl Gidilir?
Hallstatt’a Slazburg’tan gitmek en pratik yol, çünkü yaklaşık 1.5 saat sürüyor, fakat biz Viyana’dan gittik. O nedenle bu yoldan gidenlerin nasıl ulaşabileceğinden bahsedeceğim. Ama her şeyden evvel şunu belirtmeliyim ki, her ne kadar mesafe Salzburg kadar kısa olmasa da, seyahat boyunca manzaralar o kadar güzel ki, nasıl geçiyor hiç anlamıyorsunuz.
Viyana’dan Hallstatt’a ulaşmak için önce bir trenle Attang-Puncheim istasyonuna gitmeniz gerek. Yolculuk yaklaşık 1.5 saat sürüyor ve Avusturya’da genelde olduğu gibi tren yolculukları oldukça konforlu. Aktarma yapacağınız için saatler konusunda da endişelenmenize hiç gerek yok. Çünkü rötar çok karşılaşılan bir durum değil. Attang-Puncheim’dan Hallstatt’a giderken, manzaralar çok daha enfes. Bir yerden Heidi çıkacak sanarken veya mutlu mutlu otlayan inekleri izlerken vakit nasıl geçiyor anlamıyorsunuz ve Hallstatt’a varıyorsunuz. İneceğiniz istasyonun adı da Hallstatt. Oradan sonra, on dakikalık bir feribot yolculuğu ile köye ulaşıyorsunuz. Feribotun fiyatı gidiş dönüş 6 Euro. Köye gölden yavaş yavaş yaklaşırken, çok güzel fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz. Elbette Asyalı turistlerin istila etmediği uygun bir yer bulabilirseniz. 🙂
Tren biletleri için OBB veya Westbahn acentalarını kullanabilirsiniz. Biz her ikisiyle de seyahat ettik. Attang-Puncheim istasyonu içerisinde OBB’nin yazıhanesi var. Eğer ki saat değişikliğine vs. ihtiyacınız olursa, oradaki görevliler yardımcı olabilir, hepsi gayet iyi İngilizce konuşuyor.
Hallstatt’a Ne Zaman Gidilir?
En uygun dönem Mayıs-Ekim arası denmiş, bizce de çok doğru. Biz Mayıs’ın ilk haftası gittik ve hava tam gezmelikti. Gündüz serin, akşama doğru soğuk ama kuru. Kısa bir ara yağmur yağdı ama sonrasında hemen güneş açtı. Yağmurların Mayıs öncesi çok daha uzun süreceğini tahmin ediyoruz. Her ne kadar doğa her şekilde mükemmel gözükse de, yağışlı hava gezmek için çok elverişli değil, malumunuz. Mayıs ayında, özellikle ilk günlerinde gidecekler, yanlarına sweat, kapüşonlu bir yağmurluk veya yelek ve bir tane de kazak almalı. Ne olur ne olmaz!
Hallstatt’da Konaklama
Eğer Hallstatt’a günübirlik gelen ziyaretçilerden değilseniz, konaklamanızı, seçenekler kısıtlı olduğu için olabildiğince önceden ayarlamanızı tavsiye ederim. Biz meydana yaklaşık 5 dakikalık yürüyüş mesafesinde olan Grüner Anger diye bir pansiyonda kaldık. Pansiyon dediğime bakmayın, fiyat-performans olarak harika bir seçim oldu bizim için. Kahvaltı dahildi ve gerçekten enfesti. Hallstatt’da kötü bir manzara yok ama bizim manzaramızı da ayrıca paylaşayım! 🙂
Hallstatt’da Ne Yenir?
Biz, şinitzelimizi Viyana’da Figlmüller’de yediğimiz ve burada da çok özel başka bir şey duymadığımız için yemek konusunda farklı bir şeyler söyleyemeyeceğim. Euro’nun da oldukça yüksek bir döneminde seyahat ettiğimiz için, olabildiğince ekonomik olmaya çalıştık. Otelimize yakın, “Bella Milano” isimli bir pizzacıda akşam yemeği yedik. Zira otelimizin sahibi, aşçının Türk olduğunu ve pizzaların gerçekten epey iyi olduğunu söyledi. Gerçekten öyleydi de. Küçük bir yer olduğu için, çok fazla seçenek de yok hâliyle.
Hallstatt gezilecek yerleri, müthiş manzaraları ve daha pek çok özelliğiyle şu ana kadarkiler içerisinde en huzur duyduğum seyahatim oldu. Tam bir doğal rehabilitasyon merkezi gerçekten. Bugünkü kura bakınca, Avrupa planı yapmak her ne kadar her zamankinden kat kat lüks olduysa da, her şeyin çok güzel olacağına dair umudumuzu kaybetmemek gerek! 🙂
İlginizi çekebilir: Melike Büşra’dan “Hallstatt – Salzburg Turu”
İlk yorumu siz yazın!