Hamburg denince aklınıza ilk neler geliyor? Bana bu soru sorulsa, The Beatles’ın tarihindeki en önemli şehirlerinden biri olmasından tutun da hamburgerin modern şeklini alıp dünyaya yayıldığı lokasyon olması gibi çeşitli cevaplar verebilirim. Ama Hamburg ile asıl özdeşleşen; kanalları ile ünlü olan Venedik ve Amsterdam’ın toplamından bile fazla olan köprüleri ve ünlü limanı. Şimdi gelin Hamburg’u benim gözümden keşfedelim.

Havaalanında uçaktan indikten sonra şehir merkezine ulaşmak için en uygun yol S1 treni. İstasyondaki makinelerden bilet alabilirsiniz. İngilizce dışında Türkçe menü seçeneği de var. Toplu taşıma kullanacaksanız en güzeli günlük sınırsız biletlerden almak. Bir günlük bilet 8.80 euro. Günlük biletlerde bir başka seçeneğiniz 9am isimli biletten almak. Bu bilet 7.5 euro, farkı ise iş günlerinde sabah 6 ile 9 arası kullanamıyorsunuz, hafta sonu ve tatil günlerinde ise böyle bir saat kısıtlaması yok. Bileti aldıktan sonra onaylatmanız gerekmiyor. Bilet yanınızda bulunsun yeter. Yine metrolara binerken de turnike gibi bileti okutacağınız bir alan yok. 

Gezilecek yerlere başlamadan önce bir konudan bahsetmek istiyorum. Hamburg’a vardığımda otelime gitmek için trenden sonra bir de otobüse binmem gerekiyordu. Ancak o gün Almanya’nın birçok şehrinde toplu taşıma çalışanları greve girmişti ve S1 treni hariç hiçbir metro, tren ya da otobüs çalışmıyordu. Grev, dört ayda pek çok kez olmuş. O yüzden Almanya’ya seyahat edeceğiniz zaman grev var mı yok mu onu da bir kontrol edin. 🙂 Çünkü grev yüzünden otelimi değiştirmek zorunda kaldım. 

Hamburg, bir köprüler şehri. 2500’e yakın köprü sayısıyla Avrupa’da en çok köprüye sahip olan şehir. Sanırım dünyada da ikinci. Görmeniz gereken yerlere gelirsek; Rathausmarkt meydanında bulunan Belediye Binası, Hamburg’un görkemli yapılarından biri. 1897 yılında tamamlanan yapının kapısının üzerinde “Libertatem Quam peperere maiores digne studeat servare posteritas” yazıyor. Bu yazı, “Atalarımız tarafından kazanılan özgürlüğü, gelecek nesiller onurla korumalı.” anlamına geliyor. 

St. Nicholas Kilisesi, gördüğüm bir diğer yapı oldu. Orijinali 1195 yılında inşaa edilen kilise, daha sonra 1874 yılında tekrar yapılmış ve o tarihte dünyanın en yüksek binası olmuş. 2. Dünya Savaşı’nda bombardımandan sonra ise geriye şu anki hâli kalmış. Benim sonraki durağım, Poggenmühlen Köprüsü oldu. Köprünün kendisinin aslında bir özelliği yok, önemli olan sunduğu manzara. Hamburg’da bir başka görülmesi gereken alan ise Depolar Bölgesi. Speicherstadt’ın en güzel manzarasını bu köprüden izleyebilirsiniz. Kanalın ortasında bulunan yapılar, görülmeye değer.

Elbphilharmonie, Hamburg’da bulunan mimarisi harika bir konser salonu. 2017 yılında açılan binanın seyir terasına ücretsiz çıkılabiliyor. Bunun için gişeden bilet almak gerekiyor. Daha sonra uzun bir yürüyen merdivenle seyir terasına çıkıyorsunuz. Müthiş bir liman manzarası sunan yapıya özellikle gün batımına yakın saatlerde çıkmanızı tavsiye ederim.

Avrupa’nın en büyük üçüncü limanına sahip olan Hamburg’un en beğendiğim yerlerinden biri Liman Bölgesi oldu. Gelen geçen tekneleri seyrederek bizdeki balık ekmeğin Alman karşılığı olan Fischbrötchen yemelisiniz. Bunun için Brücke 10 isimli mekan oldukça popüler. Ben de buraya gittim ve Astra birası eşliğinde balık ekmeğimi yedim ve gayet memnun kaldım.

Liman Bölgesi’nde bir başka gidilmesi gereken yer, Elbe Tüneli (Alter Elbtunnel). 1911 yılında açılan tünel, yerin 24 metre altında ve 426 metre uzunluğunda. Ben gittiğimde tünel, araçlara kapalıydı. Yaya ve bisikletliler ise tüneli ücretsiz kullanabiliyor. Dev asansörleri, tünelin mimarisini görerek inip çıkabildiğiniz merdivenleri, içindeki fayans ve süslemelere bakarak nehrin altından yürüyerek geçmenin verdiği keyfi ile bu tünel, görülmeye değer bir yer.

St. Pauli Bölgesi ise gece hayatının merkezi konumunda. İçinde barındırdığı Reeperbahn Caddesi, Amsterdam Red Light District’in bir benzeri. İçinde seks işçilerinin çalıştığı Herbertstrasse isimli küçük bir caddenin girişinde “Kadınların ve 18 yaşından küçüklerin girmesi yasaktır.” tabelası var. St. Pauli bölgesinde her türlü bar, pub, seks tiyatrosu, restoran bulmak mümkün. 

Uzak mesafe trenlerinin kalktığı Central Station’ın (Hamburg Hauptbahnhof) çevresi inanılmaz kalabalık ve göçmen kaynıyor. Özellikle geceleri tekinsiz görünümlü insanlar, sarhoşlar olsa da zararsızlar. Hamburg’un genelinde her yerde Türk dükkanları, marketleri karşınıza çıkıyor. Zaten Türk nüfusun çokluğundan bahsetmenin gereği yok.

Kendi gözümden birkaç maddeyle Hamburg’da yapılacaklar listesi oluşturursam: Miniature Wunderland’i gezin, Elbphilharmonie binasının seyir terasından gün batımında Hamburg’u izleyin, Elbe tünelini yürüyerek geçin, balık ekmek yiyin, şehirde birkaç şubesi bulunan Otto’s Burger’de bira eşliğinde hamburger yiyin ve devamlı önünüze köprüler çıkan Hamburg sokaklarını keşfedin.

Kapak Fotoğrafı: Gürkan Sonat

İlginizi çekebilir: Gürkan Sonat’tan Miniature Wunderland