Bahsettiğim pazar, Bomonti’de pazar günleri kurulan Feriköy Antika Pazarı. Ne zamandır görmeyi planladığım antika pazarına, güzel havayı fırsat bilerek nihayet gidebildim. Birbirinden güzel insanlar ve onların ilginç tutkuları ile çevrili, gerçekten çok farklı bir deneyim yaşadığım bu gezinin detayları için buyrunuz yazıma!

Konum

İlk başta, büyük bir şaşkınlık yaşıyorum Feriköy Antika Pazarı’nda gördüğüm manzara karşısında. Hem tezgah sahibi, hem de ziyaretçi olarak bu kadar çok insan görmeyi beklemiyordum sanırım. Her biri farklı konseptte, yanyana dizilmiş tezgahlar görüyorum, sahipleri komşu tezgahlar ile koyu bir sohbet halinde ellerinde çaylar ile. Sanırım buradaki herkes her Pazar birlikte olmanın sonucunda kocaman bir aile olmuş. Üzerimden ilk şaşkınlığı attıktan ve ilk izlenimleri de kafamdan sildikten sonra tezgahlar arasındaki keyifli gezime koyuluyorum.

Son derece enteresan bir takı tezgahı oluyor ilk durağım. 80 yaşlarında, aşırı bakımlı ve tatlı bir hanımefendi bir bir deniyor takıları, özenli bir biçimde. Sonrasında, her birinin tek tek fiyatını soruyor ve denediği parçaların birçoğunu almaya karar veriyor. Tezgah sahibi ile aralarında geçen konuşmalara kulak misafiri oluyorum ve bu hanımefendinin o tezgahın müdavimi olduğunu öğreniyorum. Ödemeyi yaptıktan sonra, söyleniyor biraz bu hanımefendi. “Her hafta takıları deneyip deneyip, bir sürü para harcıyorum” diyor kendi kendine. Bu sözler, hem beni hem tezgah sahibini gülümsetiyor haliyle. Tezgah sahibi hanımefendi ise, size göstermek için takıları kendi üzerinde deneyen, aşırı derecede kibar ve gerçekten zevkli bir hanımefendi. Kısa sohbetimizden, her Pazar burada olduğu öğreniyorum. Bu tezgahtan, kendi payıma düşen sade bir bileklik alıyor ve gezime devam ediyorum.

Sonrasında karşıma, Elvis Presley’den Beatles’a, Frank Sinatra’dan Abba’ya kadar geniş bir yelpazede plak koleksiyonuna sahip bir tezgah çıkıyor. Plakları karıştırıken, tezgah sahibi ile koyu bir sohbete dalıyorum. Her Pazar tezgahını kurduğundan, en büyük hobisinin plaklar olduğundan ve hiçbir yeni teknolojide pikaplarda bulduğu kalite ve hissi bulamadığından bahsediyor.

Aynı zamanda pikap da satılan bu tezgahta, aklımdan artık evime bir pikap almanın zamanının geldiği geçiyor bir an. Teknolojinin hayatımızı çok kolaylaştırdığını ancak her zaman en iyi yolun teknoloji olmadığını bir kez daha vurguladı, tezgahın tatlı sahibi beyefendi. O sırada fotoğraf makinemin analog olup olmadığını sorduğunda aldığı yanıt karşısında biraz bozulsa da, Pazar günü oraya gelmemle tüm punları topluyorum kendisinden. Tezgahtaki plakların hepsinin kendi koleksiyonundan olduğunu öğrendiğimde, “Peki neden satıyorsunuz?” sorusunu soruyorum. Aldığım yanıt beni gülümsetmeye ve karşımdaki insana sonsuz saygı duymam yetiyor: “Paylaşmak için.”

Bu tezgahın hemen karşısında, türlerini “Reference” olarak niteleyebileceğimiz birbirinden güzel kitapların bulunduğu bir tezgah karşılıyor beni. Biliyorsunuz, kitap benim en büyük tutkum. Bu yüzden aşırı derece ilgimi çekiyor bu tezgah. Sattığı her kitap ile ilgili son derece derin bilgiye sahip insanlar tarafından kurulmuş bu tezgahta, gözüme Şakir Eczacıbaşı’nın fotoğraflarından oluşan bir seçki kitap ilişiyor gözüme. Hemen arşivime katıyorum bu kitabı, büyük bir mutlulukla. Eski yabancı dergi sayılarının da olduğu bu tezgahta, cidden çok uzun zaman geçiriyorum.

Tezgah aralarında dolaşırken, karşıma klasik model arabaların logolarının ve resimlerinin bulunduğu bir tezgah çıkıyor ve kendisini Feriköy Antika Pazarı’nın en havalı tezgahı ilan edip, yoluma devam ediyorum.

Gözüme birden eski fotoğraf albümleri ile dolu bir tezgah ilişiyor ve tezgah sahibi ile yine koyu bir sohbete dalıyorum. Fotoğraf albümlerinde Celal Bayar’ı da görüyorsunuz, son derece modern giyimli, bakımlı genç kızları da… Tezgah sahibi, il il gezip bu tarz fotoğraf albümlerini aradığını söylüyor, eski fotoğraflara bakmanın ona hem mutluluk hem de sebepsiz bir hüzün verdiğinden bahsediyor. Peki, kimler alıyor bu fotoğraf albümlerini diye sorduğumda ise, çok ilginç bir yanıtla karşılaşıyorum. Geçmiş moda trendlerini ve gelişimlerini daha yakından takip etmek isteyen modacıların bu tezgahın müdavimi olduklarını öğreniyorum. Aynı zamanda, son derece güzel kitapların da bulunduğu bu tezgahtan Chanel’in kuruluşunu ve Coco Chanel’in hayatını detaylı bir biçimde anlatan bir kitapla ayrılıyorum.

Tezgahlar arası amaçsızca gezinirken, diğerlerinden farklı duruşlara sahip ve bir an içinizden deli gibi sohbet etme isteği duyduğunuz insanlar olur ya, işte öyle insanlar görüyorum. Fotoğraflarını çekmekle yetiniyorum…

Derken, DVD’ler ile dolu bir tezgah görüyorum. Çok belli etmemeye çalışsam da ağzım sulanıyor. İki Luc Besson filmi ile ne zamandır görmek istediğim “Etz Limon” fimlerini kapıyorum. Tanesi 2,5 TL olan filmler ile dolu bu tezgah beni büyük bir şaşkınlığa uğratmaya yetiyor.

Her zaman sonsuz hayranı olduğum İngiliz çay takımları ile dolu bir tezgah çıkıyor karşıma. Kendimi bir an, evinde o çay takımları ile çay içip kurabiye yerken hayalliyorum. “Daha bunun için vakit var Gülfem” deyip, gezimi yavaş yavaş sonlandırıyorum.

Son durağım önceden belli tabii: Feriköy Antika Pazarı’nın sonunda kurulan gözleme tezgahı. Peynirli gözlememi söyleyip, parmaklarımı yiyerek çıkıyorum bir süreliğine dünyadan soyutlandığım bu güzel pazardan.

Bomonti/Feriköy Antika pazarı, her Pazar günü büyük bir tutku ile tezgahlarını kuran, hobileri paylaşmak isteyen ve bundan zevk alan, son derece derin ve hoş sohbetlere sahip, birbirinden özel insanlar ile dolu bir yer.

Yurtdışında ayıla bayıla gezdiğimiz antika pazarlarının bir dengi burnumuzun dibinde varken, Pazar gününüzün birkaç saatini buraya ayırın derim. Feriköy Antika Pazarı kesinlikle ilginizi çekecek, kalbinizin daha hızlı bir biçimde çarpmasını sağlayacak bir tezgah ya da parça ile karşı karşıya kalacaksınız, emin olabilirsiniz.

Instagram: @ferikoyantikapazari

İlginizi çekebilir: “İstanbul’un Antikacıları ve Vintage Mağazaları”