Geçtiğimiz haftalarda Paris’te Haute Couture Moda Federasyonu’nun ev sahipliğinde (The Fédération de la Haute Couture et de la Mode) gerçekleşen “2021-22 Sonbahar/Kış Haute Couture” defilelerinden de anlaşılacağı üzere yüzyıllardır moda dünyasında trendsetter olarak kabul gören ”Couture” kavramı, tüm dünyanın birlik olup üstesinden gelmeye çalıştığı bu küresel pandemi sürecinden sonra sınırları sonuna kadar zorlayan öncü bir yapıyla yeniden şekilleniyor.

Yeni Fikirlerin En Yüksek İfadesi

Hepimizin bir yerden aşina olduğu “Haute Couture” terimi, 1945’de Fransa’da ”görkemli, gizemli ve anlaşılması zor” tanımıyla kanunlar tarafından koruma altına alındı. Ayrıca her bir modevinin -hatta her bir bireyin- kendi algısına dayalı bir tanımı olduğunu da söylemek yanlış olmayacaktır. Günümüzde olduğu gibi asırlar boyunca ”yeni fikirlerin en yüksek düzeydeki ifadesi” olarak kabul edilen Couture, yalnızlaşmaya eğilimli olduğu dönemleri geçirmiş olsa da, istikrarsızlığı ile her zaman onu anlayana ve onun için emek harcayıp nefesini tutana mükkemmel bir zamanlama ile meyvelerini vermekten çekinmiyor. Keza bu sezon da hâlâ yaralarını sarmaya devam ettiğimiz pandemi sürecinin etkileriyle daha büyük bir rol üstlenen Couture dünyası, kapılarını uzun ve sancılı bir aradan sonra Paris’te sergilenen 2021-2022 Sonbahar/Kış Haute Couture defileleri ile açtı.

Couture-sal Algı

Şekil değiştirmeyi bir ”hayatta kalma” sanatı olarak temelinde barındıran ”Couture” kavramında, sezonlar ve trendler değiştikçe farklılaşan tek şeyin kıyafetlerdeki silüetler değil, omuzlarında taşıdığı anlamın ta kendisi olduğunu da görüyoruz. Bu algı değişikliği de çoğu zaman bireylerin toplumsal algılarındaki değişimlerden tetikleniyor. Aslında Paris’te gerçekleşen Couture haftasında 2021 için tek bir tane bile yeni bir silüet bulunmuyor; az önce de değinidiğim gibi Couture’da değişen tek şek kavram, materyaller ve algılama düzeyi oluyor.

Couture’un şatafatı bol dünyasına, Paris’te geçtiğimiz hafta Haute Couture Moda Federasyonu’nun (The Fédération de la Haute Couture et de la Mode) düzenlediği etkinlik ile hızlı bir giriş yapan ilk ismimiz Sri Lanka ve İtalya kökenli; daha öncesinde Pieter Mulier’in temel ekibinde yer almış Andrea Brocca oluyor. Moda devleri arasında yer alan Balenciaga’nın kreatörü Demna Gvasaila ise uzun zamandır Haute Couture ile arası açık olan bu saltanatı, adeta ilk dönemlerde olduğu gibi modellerin numaralı kartları ellerinde tutarak tasarımları sergiledikleri ”Vintage Couture” havasında Paris’ten tüm dünyaya sunuyor.

Gvaslia, 2016’da başına geçtiği Balenciaga’da ve Paris’te yapmış olduğu Couture girişinde, tasarımlarının cinsiyet ve beden kabul etmeksizin herkes için uygun olduğunu öne sürmesi ile bu süslü dünyadaki en önemli harekete ve değişime bayrak tutmaktan çekinmiyor.

The Fédération de la Haute Couture et de la Mode… İsminin hakkını vererek Haute Couture Moda Federasyonu’nun Paris’te ev sahipliğini yaptığı koleksiyonlara hızlıca bir göz atıp, ”couture” üzerine biraz da konuştuktan sonra bir sonraki yazımda görüşmek üzere sizleri uğurluyor; sağlıklı ve şık haftalar diliyorum…

Kapak Fotoğrafı: Burak Serpen

İlginizi çekebilir: Burak Serpen’den Cannes Film Festivali Stilleri