İlk yorumu siz yazın!
Havacılık ve Sürdürülebilirlik: Madalyonun Diğer Yüzü
Dünyamız her gün küresel iklim değişikliğinin sonuçlarıyla mücadele ediyor. İnsanlık dünyanın her yerinde iklim değişikliğine bağlı olarak meydana gelen orman yangınları, seller ve taşkınlar, kasırgalar ve kuraklık gibi ekstrem doğa olayları ile yüzleşirken, bir yandan da gündelik alışkanlıklarını gözden geçirmek zorunda. Çünkü çevre aktivistlerinin de altını çizdiği gibi “Bu yaz gördüğümüz en serin yaz olabilir”. İklim değişikliğine katkısı büyük olan endüstrilerden havacılık sektörü de her geçen yıl bu konuda daha fazla hassasiyet göstermekte, hava yolu şirketleri sera gazı emisyonu ve karbon ayak izini azaltmaya yönelik tedbirler içeren aksiyon planlarını yolcularına sunmaktalar.
Seyahat etmeyi, yeni yerler ve farklı kültürler keşfetmeyi, yolculuk etmeyi ve yolda olmayı hepimiz çok seviyoruz. Ticari yolcu uçaklarının operasyona başlamasıyla birlikte eskiden günlerce, belki de haftalarca sürecek yolculuklarla kat edilen mesafeler kısaldı, birbirine binlerce kilometre uzaklıktaki iki şehir arasında saatler içerisinde ulaşım sağlamak mümkün oldu. Elbette bu zevkli ve süratli durumun bir bedeli olacaktı. İklim değişikliğinin temel sebebi olan nüfus artışının etkisiyle ulaşıma ve taşıt kullanımına olan talep de doğru orantılı olarak arttı. Dolayısıyla tıpkı diğer taşıtlarda olduğu gibi uçakların da havaya saldığı sera gazı miktarı iklimi değiştirmeye katkıda bulunacak kadar arttı.
Hava yolu şirketleri, hem doğaya karşı sorumlu hissettiklerinden hem de yolcularının bu yöndeki beklentilerini karşılamak durumunda olduklarından bu konu üzerinde mesai harcıyorlar. Fosil yakıtların yenilenebilir enerji kaynakları ile nasıl değiştirilebileceğine ve bio-yakıt araştırmalarına önem vermekteler. Özellikle büyük şirketler karbon ayak izinin azaltılmasına dair yapılacak ne varsa yapma gayretindeler. Öte yandan uçak üreticilerinin de bu konu gündemlerinde yer alıyor, üretilen yeni nesil uçak motorlarının yakıt tasarruflu olması önemli bir nokta. Her yeni çıkan modelin bir önceki model ile temel farkının, motorunun daha tasarruflu şekilde yakıt kullanışı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, hava yollarının filolarını değiştirmeye ve gençleştirmeye dair yaptıkları yatırım da bir tür kazanım sayılabilir.
Tüm bu gayretlerin artarak devam etmesi gerekiyor. Zira, gün geçtikçe ve insanlar iklim değişikliğiyle ilgili daha çok bilinçlendikçe, daha az hava yolu taşıtı kullanmaya başlıyor. Çevre aktivistlerinin bireysel seviyede neler yapılabilir listelerinde, “daha az uçağa binilmeli” maddesi hep üst sıralarda yer alıyor.
Ne mutlu ki son zamanlarda havacılık ve sürdürülebilirlik noktasında güzel gelişmelere şahit oluyoruz. Geçtiğimiz aylarda ABD’nin önde gelen hava yolu şirketlerinden United Airlines, 100 adet elektrikli uçak sipariş ettiğini duyurdu. 19 kişilik olarak üretilecek uçakların 400 kilometrelik mesafeye kadar olan uçuşlarda kullanılması ve 2026 yılında serviste olması bekleniyor. Öncü nitelikteki bu gelişme, yolculara temiz ve konforlu bir seyahat imkanı sunacak.
Bir diğer gelişme Avrupa’dan. Yine geçtiğimiz aylarda ray hattının hayli geniş olduğu Fransa ve Almanya’dan peş peşe kararlar duyuruldu. Fransa, iki buçuk saat içinde trenle ulaşılabilecek mesafeler arasındaki uçuşları yasaklamayı gündemine aldı, ilgili yasa tasarısı mecliste kabul edildi. Bu yasağın, Fransa’nın 2030 yılı için 1990 yılındaki karbon emisyonu seviyesini %40 azaltmış olma hedefi doğrultusunda getirileceği düşünülüyor. Almanya ise Fransa’nın aksine yasak değil teşvik yoluyla yolcuları kısa mesafelerde uçak yerine tren kullanmaya yönlendirmeyi hedefliyor. Alman Sivil Havacılık Kurumu ile Tren İşletmesi arasında bu teşviklere dair bir protokol imzalanmış. Frankfurt ve Münih havalimanlarına ulaşan istasyon ve tren sayıları arttırılarak iç hat uçuşlarda seyahat eden yolcuların beşte birini trenle seyahat için teşvik etmeyi hedefliyorlar.
Karbon emisyonunu azaltmak birincil ve en önemli konu. Ancak havacılık endüstrisi çok büyük ve çok geniş alanları etkiliyor. Dolayısıyla doğa için sürdürülebilir havacılık faaliyetleri adına bu tek başına yeterli değil. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin (IATA) ifade ettiğine göre, yaban hayatı kaçakçılığıyla mücadele, gürültüyü azaltma ve sorumlu bir atık yönetimi alanlarında da en iyi uygulamaları geliştirmek ve sunmak üzere sıkı çalışıyorlar.
Peki bireysel seviyede biz neler yapabiliriz? Dediğim gibi seyahat etmeyi hepimiz çok seviyoruz. Seyahat ederken tercih ettiğimiz hava yollarının sürdürülebilirlik politikalarını sorgulayabiliriz. Hava yollarının iklim değişikliğiyle ilgili eylem planlarını daha ciddiye almaları için müşterileri olarak baskı oluşturabiliriz. Güvenli ve temiz uçuşlar dilerim…
Kapak Fotoğrafı: Shamia Casiano (Pexels.com)
İlginizi çekebilir: Zehra Ozkan’dan İklim Krizi: “Zamanımız Daralıyor!”
İklim değişikliğinin temel sebebinin nüfus artışı olduğuna katılmıyorum, insanlar tarafından yapılan faaliyetler iklim değişikliğine neden oluyor. Endüstriyel tarım ve ormansızlaştırma başta gelen nedenlerden..
Çok bilinçlendirici ve bilgilendirici bir yazı olmuş, emeğiniz ve çevre bilincine farkındalık yaratma amacı güden bu doğa dostu yazı için teşekkürlerimi sunuyorum.