Hayvanların Gizli Yaşamı: Dostlarımızın Dünyasına Dair
İnsan dışı canlı varlıkların dünyasını merak edenlerden misiniz? Peki ya, hayvanların tıpkı biz insanlar gibi sevgi, empati, kıskançlık, utanç gibi duyguları olduğunu düşünenlerden misiniz? Cevabı evet olanlara, yeryüzünü paylaştığımız tüm hayvanları daha çok sevip, onları yakından tanıyabileceği ve eminim hayvanlara karşı bambaşka bir perspektif kazanacağı bir kitap önerim var: Hayvanların Gizli Yaşamı.
Etrafım ormanlık dağlarla çevrili iken suya yakın olmayı ve çevremde hayvanların bulunmasını çok seviyorum. İsimlerin kişilerin hayatlarına olan etkisine gönülden inanıyorum ve biliyorum ki her fırsatta kendimi gerçek annemiz doğanın ve yeşilin kollarına bırakıyor olmam hem ismimin bana vermiş olduğu enerji hem de küçüklüğümden gelen bir alışkanlık.
Etrafımızı çevreleyen tüm ağaçlar ve ormanlar, sular, hayvanlar ve insanlar, bazen unutuyor olsak da tek bir bütünün parçaları. Peki biz doğayı ne kadar iyi tanıyoruz veya onunla ne denli temas halindeyiz? Ya hayvanlarla olan ilişkimiz? Peter Wohlleben’in dediği gibi, pek çoğumuz hayvanları seviyor ve onlara evlerimizde yer veriyoruz; ama onları ne kadar tanıyoruz?
Hayvanların Gizli Yaşamı
Peter Wohlleben’i Ağaçların Gizli Yaşamı kitabından tanıyoruz birçoğumuz. Yazarın bu kitabıyla çoğumuzun ağaçlara olan bakışının değiştiği bir gerçek. Artık ormanda yürüyüş yaparken, pencereden dışarıya bakarken veya mahallemizdeki ağaçları incelerken daha farklı bakıyoruz onlara. Peter Wohlleben, Almanya’daki hayatını ormanlık alanlarda çevre dostu geçirmeye çalışan bir “ormancı” aslında. Keçiler, atlar, köpekler, birçok hayvan ile yaşıyor arazisinin içinde. Tabii arazi ormanla çevrili, haliyle birçok yabani hayvanla tanışma şansı doğuyor burada. Wohlleben’in hayvanlar üzerine gözlemlerini paylaştığı Hayvanların Gizli Yaşamı, çeşitli hayvanları daha yakından tanımamıza yardımcı olan ve hayvanların dünyasına açılan bir kitap.
Zooloji –hayvanbilimi– veya etoloji –hayvan davranış biçimi– alanlarına ilginiz varsa, kısa kısa bölümden oluşan Hayvanların Gizli Yaşamı emin olun sizi fazlasıyla tatmin edecek. Yazarın etoloji üzerine derin gözlemlerini aktardığı kitapta bilimsel bilgiler yer alsa da kitabın okunurluğu oldukça kolay. İster bir kahvecide arkadaşlarınızı beklerken veya toplu taşımada parça parça okuyun, isterseniz saatlerce sayfaların arasında kaybolup bir solukta.
Kolektif Kitap tarafından yayımlanan Hayvanların Gizli Yaşamı’na buradan ulaşabilirsiniz.
Hayvanların Gizli Yaşamı, Peter Wohlleben’in kişisel deneyimleri ve bilimsel araştırmaları ile harmanlanmış bir kitap. Yani öyle yalnızca yazarın gözlemlerinden oluşmuyor. Tabii bu bilgilerin bir kısmı birçoğumuz tarafından daha önceden biliniyor; fakat eminim, herkesin kitaptan öğreneceği çokça yeni bilgi de olacak. Mesela, farelerin kötü seçimlerinden dolayı pişmanlık duyduğunu biliyor muydunuz? Veya sarı-siyah çizgileriyle eşek arısı taklidi yapan çiçek sineklerinin düşmanlarını bu şekilde kandırdığını? Ya da ebabil kuşlarının havada çiftleşmeyi tercih ettiğini?
Peter Wohlleben, kitabında farklı başlıklarla ayırdığı konuları bir bütünlük içinde aktarıyor; kendi bakış açısıyla hayvanlara ve onların duygusal dünyasına doğru uzanan bir pencere açıyor. Yazar, kitap boyunca hemen her bölümde çiftlik hayvanlarından arılara, balıklardan kuşlara kadar hayvanların ne kadar zeki olduklarına ve insanlara ne kadar çok benzediklerine değiniyor.
Hayvanların Gizli Yaşamı kitabında bizleri çeşitli hayvanların iç sesine doğru yolculuğa çıkarırken, onlarla olan ilişkimizi sorgulamamızı sağlıyor. Hayvanlar da bizim gibi mi hissediyorlar acaba? Her zaman içgüdüsel mi davranıyorlar; akıllarıyla hareket etmezler mi hiç? Ne bileyim, empati yetileri var mı? Kafamızın içinde böyle böyle birçok soru işareti bırakan yazar, bizlere oldukça çarpıcı bir soru da soruyor: Evcil hayvanlar çocuğu olmayanlar, eşleri ölenler veya arkadaşı olmayan insanların bu eksiklerini kapatmak için kullandığı bir yansıtma aracı mı sadece? Bazen siz de bu düşünceye katılmıyor musunuz? Gönlünü eylemek için sahiplenilmiş ve birkaç sene hatta bazen birkaç ay sonra başkasına sahiplendirilmeye çalışılan hayvanlar, atlatılan depresyon sonrası sokağa bırakılan canlar…
Hayvanlar: Duygusal Varlıklar
Biz insanlar, hayvanları “gerçekten” anlayabilseydik, o zaman her şey şu andan daha farklı olur muydu? Ya da hayvanların insanlara duyduğu sevgiyi bilebilseydik, bir şeyler daha başka mı yürürdü? Hayvanların Gizli Yaşamı, bilimsel kanıtlar ve anekdotlar ile hayvanları duygusal varlıklar olarak tanımlıyor ve hayvanların insanlardan farklı canlılar olmadığını örneklerle aktarıyor. Bilimsel olarak da hayvanlar ve insanların ortak birçok noktası var. Duygulardan sorumlu limbik sistem mesela, amigdala da keza. Bunlar pek çok memelide ortak.
Yazara göre, hayvanlar şekilleri ve boyutları ne olursa olsun, insana benzer niteliklere sahip. Toplumlarda “insana ait duygular” olarak kabul edilen birçok duygu yalnızca biz insanlara atfedilmiş olsa da, hayvanlarda da duygularımızın çoğunu gözlemlemek mümkün. Ne gibi mi? Onlar da seviyor, kıskançlık duyuyor, yalan söylüyor, birçok insanın yapamadığını yapıp empati kuruyor, pişmanlık ve minnet duyguları var, hatta şakalaşıp, sıkıldıkları zaman kendi kendilerini eğlendirmeyi biliyorlar! Evet, hayvanlar insanlardan çok farklı olsalar da, aynı zamanda bize düşündüğümüzden çok daha yakınlar.
“Amaç, hayvanları antropomorfize etmek değil, daha iyi anlaşılmalarını sağlamak. Bu karşılaştırmalar, hayvanların evrensel ölçekte açıkça bizden bir seviye altta kalmış, acı ve benzeri duygulara yönelik zengin duyumlarımızın yalnızca soluk taklitlerini deneyimleyen aptal yaratıklar olmadığına işaret etmeye hizmet veriyor.”
– Peter Wohlleben
Yeryüzünü Paylaştığımız Hayvanların Hikayeleri
- Hayvanlar da tıpkı insanlar gibi sosyal varlıklar.
Hayvanlar da birbirini seviyor, birbirinin acısını hissedebiliyor ve arkadaşlık etmekten keyif alıyorlar. Mesela domuzlar yeryüzünün en sosyal canlılarından! Beraber dans etmeyi, eğlenmeyi, çamur banyosu yapmayı çok seven domuzlar, birbirlerinin vücutlarını çamurlamaya bayılıyorlar. Hatta yıllarca görmedikleri akrabalarını gördüklerinde birbirlerini tanıyıp kucaklaşıyorlar bile!
- Hayvanlar da zevk sahibi.
Tabii ki! Kitapta domuzların sosyalleşmek için keyifle yaptıkları çamur banyolarının yanı sıra, bir karganın kendi kendini eğlendirmesi örneği de veriliyor. Karga çatıda bir kavanoz kapağı ile oynuyor. Nasıl mı? Defalarca kapağı yukarıya taşıyıp kızak gibi üstünde kayıyor. Aşağıya varınca da bir tur daha kaymak için tekrar yukarı çıkıyor. Yazarın verdiği örneği buradan izleyebilirsiniz.
- Hayvanlar da insanlar gibi korku ve acı hissederler.
Herhangi bir canlının korku veya acı hissetmemesine inanabiliyor musunuz? Ne bileyim çocukken de hep demezler miydi, “Aman koparma sakın o çiçeği, kırma o dalı, canı acır!” O günlerden nasıl bu zamanlara gelebildik ve insan dışındaki canlıların acı ve korku hissedeceğini yok sayar olduk bilemiyorum.
Mesela hep ne derler? Balıklar acı hissetmez. Bilimsel kanıtlar gösteriyor ki, balıkların ağız bölgesinde -olta kancasıyla delinen yerde- yirmiden fazla acı reseptörü var. Avlanan balıklar büyük acılar çekiyor yani.
Hayvanların acıya verdiği tepkiler bile kimi zaman insanlarla aynı. Ne bileyim, dikenli tel hayal edin. Dokunduğunuzda refleks olarak hop geri kaçmaz mısınız? Hayvanlar da tam böyle işte, geri sıçrar ve bir daha o dikenli tele karşı her zaman dikkatli olurlar, aynısını yaşamamak için.
- Çoğu insanda olmayan bir duygu: Empati, fedakarlık ve yas.
Evet, hayvanlarda da empati yetisi ve fedakarlık duygusu var. Üstelik birbirlerinin ardından yas da tutuyorlar. Yarasalar birbirini çok iyi tanıyor ve dara düştüklerinde yardım eli uzatıyorlar birbirlerine. Vampir yarasaların aç komşularını beslemek için kendi tükettikleri kanın bir kısmını kustuklarını biliyor muydunuz? Oldukça ilginç ve etkileyici bir bilgi bence.
Hayvanların Gizli Yaşamı, hayvanların tuttuğu yası geyikler üzerinden örnekliyor. Lider geyiğin yavrusu öldüğünde mesela bunu kolay kolay atlatamaz. Bu ölümü kabul etmesi bile zaman alır ve tekrar tekrar yavrunun öldüğü alana giderek ona seslenmeye devam eder. Hayvanların yas tutabildiği ile ilgili benim aklıma ilk gelen ise maymunlar oluyor. Belki bir ara sosyal medyada çok paylaşılan maymunlar ve yas odaklı videoyu hatırlıyorsunuz…
- Hayvanların da utanç ve adalet duyguları var.
Özellikle sürüler halinde yaşayan hayvanlar arasında utanç ve adalet duygusu gözlemleniyor. Yazarın Hayvanların Gizli Yaşamı kitabında verdiği örneklerden biri, iki at üzerinden. Açlığın verdiği sabırsızlıkla başkasının yeminden yemeye başlayan bir at utanıp başını eğiyor mesela.
İnsanlar arasında adalet duygusu günden güne yok olsa da, köpeklerin müthiş bir adalet duygusuna sahip olduğundan haberiniz var mı? Cicero, köpeklerin en erdemli hayvanlardan olduğundan bahseder. Kitapta güzel bir örnek var bununla ilgili. İki köpek yan yana oturuyor ve pençesini gösteren ödülü kapıyor. Köpeklerden yalnızca biri ödül alana kadar devam ediyor bu oyun. Ödül alamayan köpek ise somurtup oyunu kesiyor; çünkü ortada bir adaletsizlik var.
- Hayvanların hepsinin kendine has hisleri var.
Hem araştırmalar hem de Peter Wohlleben’ın gözlemleri gösteriyor ki hayvanlar ölümlerinin yaklaştığını hissedebiliyorlar. Geyikler ve keçiler gibi sürü hayvanları ölüm anları yaklaştıkça sürüden ayrılıyorlar. Ayrıca bazı hayvanların afetleri önceden hissettiği biliniyor.
- Peki ya sevgi?
Hayvanların birbirlerine olan sevgileri ve bağları insanlarla neredeyse aynı. Doğumdan kısa süre önce salgılanan oksitosin hormonu annenin bebeğine güçlü duygularla bağlanmasını sağlıyor; bebeğin emzirilmesi oksitosin üretimini artırarak anne-bebek bağını güçleniyor.
Partner ilişkilerinden bahsedeceksek, kuzgunların çok sadık ve hayat boyu eşlerine bağlı kalan hayvanlar olduğunu söyleyebiliriz. Peki ya kırlangıçların sevgiden kaynaklı kıskançlıkları? Bence komik ama erkek kırlangıç eve döndüğünde dişisini bulamazsa “tehlike var” ötüşü yapıyor ve en kısa yoldan dişi kuşun yuvaya dönmesini sağlıyor. Tabii amaç yokluğunda dişi kuşun kaçamağını engellemek. Bu ne zamana kadar sürüyor derseniz, dişi kuşun yumurtlamasına kadar.
Hayvanların insanlara olan sevgi bağı ise günümüzde netlik kazanmış değil. Hayvanlar da bizim onları sevdiğimiz gibi insanları seviyorlar mı bilinmez. Arada olan “şey” ne; bu koşulsuz bir sevgi mi, dostluk mu, minnet mi? Fakat şunu biliyoruz ki, hayvanlar ve insanlar arasında büyük bir bağ var. Bunun çok örneği var kitapta. Örneğin, civcivler insanlarla baya baya bağlanabiliyormuş. Yumurtlama dönemi öncesi eğer onlarla konuşursanız ömür boyu yakanızı bırakmıyorlarmış. Denemek lazım!
Hayvan-İnsan Arasındaki Pragmatik “Bağ”
Peter Wohlleben’in Hayvanların Gizli Yaşamı kitabında değindiği en önemli noktalardan biri bin yıllardır hayvanlara yapmış olduğumuz “yararlı” ve “zararlı” sınıflandırmaları ve insanlarla hayvanların arasındaki pragmatik bağlar. Bahçemizdeki bitkileri yiyen canlılar “zararlı”; fakat onları yiyenler “faydalı” görülüyor. Ya da ne bileyim, evlerimizi açtığımız “sevimli dostlarımız” için kötü pek laf edilmez.
Yazara göre insanlar “sentetik habitatlarında” yaşamlarını devam ettirmeye çalışırken yabani hayattan ve yabani hayvanlardan uzaklaşıyorlar. Öte yandan, yaban hayatı da sentetik hayatlarımıza gittikçe dahil oluyor; kentsel alanlar ekolojik vahalara dönüşüyor. Yüze yakın atmacanın yaşadığı Berlin, atmaca nüfusunun en yoğun olduğu şehirlerden. Atmacalar şehir parklarına yuva yapan tavşan ve güvercinleri avlıyorlar. Evet, şehrin orta yerinde; çünkü şehir artık her yere yayılmış bir halde. İnsanlardan başka canlıların kendilerine ait yaşam alanları gittikçe yok olmak üzere.
Hayvanların hikayelerini paylaşan Peter Wohlleben insan eliyle onlara verilen zararlara da değiniyor kitabında. Hayvanların hapsedildiği kafesler, yapay ışıklarla süslü yaratılan yapay habitatlar… Ve şöyle diyor: “İnsanlar, hayvanlarda çok fazla duygu olduğunu kabul etmeyi reddettiğinde, insanların özel statülerini kaybedebileceğinden korku duyduğuna dair bir his var içimde. Daha da kötüsü, hayvanları sömürmek çok daha zor bir hale gelecek. Yenilen her yemek, giyilen her deri ceket, onların keyfine varacak ahlaki düşünceleri tetikler.” Evet, bunları söyleyen ve hayvanları bu kadar yakından tanıyıp bilen yazar, vegan değil ve hayvanlardan faydalanmaya devam ediyor. Bu sebeple birçok vegan tarafından eleştirilen Peter Wohlleben ve kitabı Hayvanların Gizli Yaşamı, -yine de- hayvanların gerçek iç dünyalarını düşünmemize yardımcı olarak bizlere farklı bir perspektif açmayı başarıyor.
Hayvanların Gizli Yaşamı adlı kitabı okuyup, hayvanlara bakışı değişmeyecek bir insan yoktur diye düşünüyorum. Kitabı okuduktan sonra ister hayvan ister bitki olsun, etrafımızdaki canlı varlıklara daha fazla saygı göstermeyi öğreneceğiz Peter Wohhleben’in dilediği gibi.
Kapak Görseli: Kai Bossom / Unsplash Mockup: Yaprak Civan
İlginizi çekebilir: Küçük Oda’dan Ağaçlar
Senanur Eydemir’den Save Ralph
İlk yorumu siz yazın!