BBC, Narnia ve paralel evrenler? Şu üç kelime yan yana gelince dizinin cazip olmama şansı yok. ”Fantastik bir şeyler izlemek istiyorum ama neye başlasam, kararsızım…” diyenler için biçilmiş kaftan His Dark Materials. Philip Pullman’ın üçlemesinden uyarlama olan dizinin 8 bölümlük 1. sezonu geçtiğimiz sene kasım ayında BBC One ve HBO’da yayınlandı. 2. sezona ise az kaldı, önümüzdeki ay! Gelecek sezona yetişmek isterseniz, diziye kısaca ve hızlıca göz atalım. 

His Dark Materials serisinin ilk kitabı Northern Lights, daha önce The Golden Compass (Altın Pusula) adıyla 2007 yılında vizyona girmişti. Ancak serinin devam filmleri gelmemiş. Film Bafta ve Akademi Ödülleri almasına rağmen harcanan bütçe düşünüldüğünde gişede istenen başarıya ulaşamamış. Bunun arkasında yatan asıl sebep ise dini faktörler. Yönetmen kitabın orijinaline sadık kalmadan, eserde dine gönderme olabilecek unsurları seyreltmiş ama yine de film Vatikan ve Katolik grupların boykotundan kaçamamış. Dini unsurlar çıkarılsa da, bu filmin kitapları okumaya teşvik edeceğine dair şüpheye düşülmüş. Yazar kitapları yazmadan önce, John Milton’un Paradise Lost adlı şiirinden etkilenip dinle ilgili kafasındaki düşüncelerini ve soru işaretlerini fantastik bir dünyayla kurgulamış. 

Dizi versiyonu ise tam tersine kitaba sadık kalarak ilerliyor. (Galiba Vatikan duymadı) Ve özellikle kitapları sevenlerin kaçırmaması gereken görsel bir şölen sunuyor. Kitapları okumadım ama okuyanların yorumlarına bakarak filmi beğenmediklerini, diziden de memnun olduklarını söyleyebilirim. Eğer diziyi izleme niyetiniz varsa önce filmi izlemeyin, spoiler alabilirsiniz. 

Dizinin 1. sezonu ilk kitaptan uyarlama ama bunun yanında 2. kitaptan bazı sahneler de öne çekilerek ilk sezonda verilmiş. Dizinin yönetmen koltuğunda The King’s Speech filminin yönetmeni Tom Hooper var. Konusuna kısaca değinecek olursak; Bizim yaşadığımızdan farklı bir evrende, öksüz ve yetim olan Lyra Belacqua (Dafne Keen) amcası Lord Asriel (James McAvoy) tarafından Jordan College’a bırakılır ve 12 yaşına kadar burada kalır. Bu evrenin özelliği yukarıdaki resimden gördüğünüz üzere herkesin bir daemeon’u (cin) var ve her bir ruh bir hayvanla ifade edilir. Herkesin daemon’u yanında ve insanla deamon birbirinden fazla uzaklaşamaz. Bir de Magisterium adındaki bir oluşum ülkede hüküm sürer ve kilisenin filme karşı çıkma nüanslarından biri de bu örgüttür. (Magisterium kiliseye benzetiliyor)

Paralel evrende yer alan Magisterium’un bizim evrendeki konumu Buckingham Sarayı. Söylentiye göre, Papa 19. yy’ın ortalarında ”Vatikan’ın komple İngiltere’ye taşınması gerektiği” iddiasını ortaya atmış. Eğer iddia gerçekleşseydi bu dizinin alternatif gerçekliği, Londra’nın kendi tarihi olabilirdi şeklinde yorumlar yapılmış. Fringe dizisinde de bir evrende İkiz Kuleler varken diğerinde yoktu. Çoklu evrenleri işleyen yapımlardaki hikayelerin bu mimari farklılıklar ile desteklenmesi ve vurgulanması, kurguyu daha da güçlendiriyor. 

Hikayemize dönecek olursak, Lyra’nın arkadaşı Roger (Lyra’nın telaffuzu ile Roccır) okulda kaybolur, o esnada ülke genelinde çocuk kaçırma vakaları artar. Mrs. Coulter’ın (Ruth Wilson) yardımıyla arkadaşını bulmaya karar veren Lyra kuzeye doğru bir maceraya atılır… Ama ne macera. İzledikçe kendi yaşadığım hayat gözüme renksiz göründü. Kuzey ışıklarına doğru ayıyla dörtnala gittiğim bir maceram olmadığı için evden çıkınca kuzeye doğru yürüdüm, umarım sayılıyordur. 

Dizinin yavaş ilerlediğine bakmayın, ikinci yarı çok daha hareketli geçiyor ve bol kuzey ışığı vadediyor. Bana kalırsa bazı konuların açıklığa kavuştuğu güzel bir başlangıç sezonu olmuş, 2. sezonda çıtanın iyice yükseleceğini düşünüyorum. Buraya fragmandan ziyade jeneriği bırakıyorum, nedenini izleyince anlayacaksınız. Intro’su atlanmayan dizilerden, öyle değil mi?

Kapak Fotoğrafı: 22dakika.org

İlginizi çekebilir: Ayça Yenigün’den Continuum