Titanik’in trajik hikayesinde romantik ve estetik görüntüsüyle dikkat çeken Heart of the Ocean’nın kalbindeki Hope Diamond aslında tarihten bugüne uzanan bir pazar stratejisini ve sınıfsallaşmayı sembolize ediyor olabilir mi? Tarih boyunca elmas zarafetinde ve güzelliğindeki kadınlar olan, Marie Antoinette’den başlayıp, Lady Diana ve Kate Middleton’ın hayatına uzanmış bu dramın bize vermek istediği gizemli bir mesaj mı var? Bu strateji markaların bize “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” deme şekli mi?

img_1745-2
Altın Bulamıyorlarsa Mavi Elmas Taksınlar! | Fotoğraf: Pinterest

Güzelliğinin getirdiği felaketiyle anılan Hope Diamond (Hope Elması), Kraliyet Ailesinin koleksiyonuna geçtiği andan itibaren hanedandan başlayıp günümüze kadar ulaşan efsanelerin sır perdelerini aralayacak bir aracı olacak. Onun en çarpıcı özelliği ise denizlerin en derin ve en bilinmez ışıltılarını yansıtan mavi bir elmas olması. Tarihin yansımalarını içinde taşıyan mavi elmasları bu kadar değerli yapan sebepte oluşma şekilleri. Yeryüzünün 660 kilometre altında oluşuyorlar ve Dünya’nın derinliklerinden yeryüzüne volkanik patlamalarla ulaşıyorlar.

Büyünün Asil Dokunuşu

img_1746-2
Büyünün Asil Dokunuşu | Fotoğraf: Pinterest

Lady Diana, zarifliği, şefkati, mütevaziliği ve güzelliğiyle İngiltere halkını büyüleyen Galler prensesi ve onun, halkını her selamladığında dikkat çeken, mutluluğunun ya da felaketinin sembolü olan mavi ve etrafı küçük beyaz elmaslarla çevrili nişan yüzüğü. Bu size bir yerden tanıdık geliyor olmalı. Büyüleyici mavi renginin ihtişamı ve çevresini sarmalayan beyaz elmaslarla tarih boyunca çoğu kişiyi kendine hapsetmiş Hope Diamond’ı andırıyor. Kraliçe Elizabeth’e ait bir broştan dönüştürülerek tasarlanan Lady Diana’nın nişan yüzüğü bize, elmasın lanetinin parçası olmak için onun tasarımındaki şeklini ve rengini sembolize etmenin yeterli olabileceğini fark ettirecek önemli bir örnek.

Lady Diana’nın kalbimizi buran ölüm trajedisi ve bahtsız kaderinin içinde Hope Diamond’ın bir yansımasını görüyor olmalıyız. Lady Diana’dan sonra Prenses Kate’in kayınvalidesinden bir miras olarak parmağında taşıdığı bu yüzük, hakkında çıkan son hastalık haberleri ile, onun da hayatına felaketini dokundurmaya başlamış gibi gözüküyor. Kate Middleton hakkında öğrendiğimiz üzücü haberlerin ve sahne arkasında dönen gizemlerin yanı sıra, kayınvalidesinin mirası olan yüzükle görüldükten hemen sonra evliliği hakkında çıkan haberler bu elmasın sessizce kendini hatırlatmak için izlediği bir yol diye düşünürsek sizinle bizi uyardığı diğer hikayelere doğru yol alabiliriz.

Mavi Elmasın Sembolik Gücü

img_1747
Mavi Elmasın Sembolik Gücü | Görsel: Kolaj (Lal Ece Ersoy)

Tiffany&Co. ’nun, Hope Diamond’ın ve Lady Diana’nın büyülü yüzüğündeki mavilerinin ışıltısını yansıtan ve tasarımlarıyla ortak bir nokta taşıyan bir koleksiyonu vardı “Soleste”. Belki de yıllar sonra bu koleksiyonda elmasın sembolik gücünü tekrar ortaya çıkardığı ana, Tiffany&Co’nun Türkiye Distribütörü Dilek Ertek’in 2022’deki Cruise gemisi seyahatine kısa bir ziyarette bulunacağız.

Dilek Ertek nişanlısıyla birlikte Tahiti’de Cruise gemisi seyahatine çıkıyor ve maalesef bu gemideki tatili süresinde gemiden düşerek kayboluyor. Bu talihsiz anın sebebi Hope Diamond’ı andıran “Soleste” koleksiyonunun, lanetin sembolik gücünü çalıştırması olabilir. Bu lanetin tılsımlı şöhretini, yine Cruise gemisi seyahatine bağlayan Titanik’te çoktan seyretmiştik çünkü. Annelerden gelinlere geçmiş olan bu mücevher Dilek Ertek’in gelininin de hayatını etkiler mi sorusu da Hope Diamond’ın yeni bir gizemi olabilir. Peki bu lanet günümüze kadar ulaştı da geçmişinde kimleri etkiledi?

Tarihin Boynuna Dolanan Laneti

img_1748
Tarihin Boynuna Dolanan Laneti | Fotoğraf: Pinterest

Elmasın ilk meşhur kurbanları Kral XVI. Louis ve Kraliçe Marie Antoinette, bu elması kralın babasından sonra üzerlerinde taşıyan ilk sahipleri. Kraliçe eşiyle birlikte 1793’te aynı sene içinde giyotinle idam ediliyor. Marie Antoinette tarihte her zaman savurgan ve halkının durumundan bihaber olan bir kraliçe olarak anılıyor. Özellikle Antoinette’in söylediği iddia edilen “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” sözü, kraliçenin halkının ne kadar sefalet içinde olduğunun farkında olmaması sebebiyle çok eleştirilmesi sonucunda çıkan bir sınıf ayrımı tartışması ardından günümüze kadar ulaşmış bir dedikodu. Bu elmasın hikayesinin derinliklerine indikçe Kraliçe Antoinette’in ilgi çeken hayatı gibi soylu ailelerin hanelerine getirdiği felaketleri ile halkın dikkatini çektiğini ve bu şekilde efsane haline geldiğini fark edebiliriz. Markalarda “Reklamın iyisi kötüsü olmaz!” diyerek bu dikkat çekici noktayı yakalayıp bir strateji oluşturmuş olabilirler.

Elebaşı Cartier!

img_1749-2
Elebaşı Cartier! | Fotoğraf: Pinterest

Bunların hepsi bizde tatlı bir heyecan yaratan ve inanmak istediğimiz efsaneler olabilir. Ama bu durum bizi umutsuz tüketicilere çevirecek bir marka stratejisine de dönüşebilir. Bu bakış açısıyla düşünen bir kişi daha vardı: Pierre Cartier. Pierre, Hope Diamond’ı bu lanetli geçmişine rağmen satın aldı ve uzun bir süreç geçirmiş olsa da onu elmasın kötü şöhretini seven Evalyn McLean’e sattı. Zengin ve savurgan McLean’lerin hayatı, diğer soylu ailelerin hayatları gibi halkın dikkatini çekiyordu bir de bunun üstüne gizemli bir lanet fikri eklenince markanın adının duyulmaması imkansızdı. Ve bu sayede Cartier New York’ta bir isim haline geldi.

Hikayeleri olan eşyalar bizim için sandığımızdan daha mı önemli?

img_1750-2
Hikayeleri olan eşyalar bizim için sandığımızdan daha mı önemli? | Fotoğraf: Pinterest Lago

Tarih boyunca kadınların ihtişamına ihtişam katmış bir mücevherin gerçekten bize vermek istediği sembolik bir mesaj olabilir mi ya da Hope Diamond, moda ikonu yapılabilmek için satıcılarının kurnaz oyunlara yenik düşmüş ve her moda endüstrisine dahil olmuş yıldız parçalar gibi tarihten bugüne kadar geliştirilmiş bir pazar stratejisine kendini yem etmiş masum bir elmas mı? 

Takıların nesilden nesile atlama özelliğini nerdeyse her türlü kültürde farklı şekillerde görebiliriz. Tarihi üzerinde taşımış her türlü eşya yansıttığı yaşanmışlıklarla daha fazla değer kazanır. Hikayeler, efsaneler, aile yadigarı öyküler çoğu tasarımın ve koleksiyonun çıkış noktalarına sebep olurlar. Onları zenginleştiren, özelleştiren hatta belki sınıfsallaştıran arkalarındaki hikayeleridir. Dolasıyla bu durum, uzun zamandır çoğu köklü markanın da kullandığı bir pazar stratejisi olmuştur. Herkes kendi hikayesini anlamlandırmak için tüketme eğilimindeyken, markaların onlara içinde olmak istedikleri hikayelerin kapılarını açması, markaların satış arttırması için hiç de yanlış bir pazar stratejisi gibi görünmüyor. Belki de toplumu sınıflara ayıran etkenlerden biri, bizim de merakla takip edip inandığımız hikayelerdir.

Kapak Fotoğrafı: The Telegraph

İlginizi çekebilir: Gizem Kalaç’tan Begüm Kıroğlu ile Çizgi Dışı Mücevher Anlayışı Üzerine