İBB Şehir Tiyatroları'ndan "12. Gece" ile Ters Köşe
Yeni sezonda bir Shakespeare oyunu olur da gidilmez mi? Üstelik bu oyun, İBB şehir Tiyatroları tarafından bambaşka bir reji ve kurguyla sahneleniyorsa kesin gidilir: 12. Gece, izlerken bildiklerimizi unutturup sadece bizi değil Shakespeare’i bile ters köşeye yatırıyor!
12. Gece’yi nasıl bilirsiniz? Shakespeare‘in en sevilen yanlışlıklar komedyası oyunu olarak bilirsiniz. Orsino, Olivia, Viola’yı bilirsiniz. Bunlar arasında aşk, entrika, yanlış anlaşılmalar olduğunu, oyun içinde oyun oynandığını ve tüm hikayenin mutlu sonla bittiğini de bilirsiniz. Peki tüm bu bildiklerinizle oyunu izlemeye başlar, ancak perde açılınca oyun çalışmadığınız yerden çıkar ve size ters köşeden selam verirse ne olur?
İşte 12. Gece öncelikle farklı bir kurgu ve başarılı bir uyarlamayla bizi şaşırtıyor. Oyunumuz aslında iki perdelik bir oyunken burada tüm hikayeyi tek perdede bize anlatıyor. Her olayın öyle hemen hızla canlandırıldığını sanmayın. Araya şiirler, dans ve şarkılar almış, ortaya karışık bir oyun çıkarmışlar. İçinde Can Yücel de var, Cheek to Cheek de. Rock şarkısıyla listeleri alt üst etmeye adaylar, boks maçıyla da tüm bahisleri kazanmaya. Tüm bunları yapmak için teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanmışlar. Barkovizyon, kameralar, ekrana yansıyan görüntüler, uçan dekorlar, ışık ve ses efektleri… Klasik bir oyuna modern ötesi bir yorum katmışlar. Uzay çağında bir Shakespeare izliyor gibiydim. Daha fazlasını anlatmak isterdim ama sürprizi bozulmasın, şaşkınlığım bana kalsın. Bu şaşkınlığımızın müsebbibi, daha önceki oyunu Savaş‘ı da referans alırsak yönetmen Serdaş Biliş’ten başkası olamaz. Dolayısıyla alkışımızın en büyüğü kendisine gidiyor.
Oyun üç açıdan bizi şaşırtıyor. Birinci şaşkınlığı sahne tasarımıyla yaşadık. Oyuna sahneye gerilen barkovizyon perdesiyle başladık. Sonra hareketli dekorlarla devam ettik. Akvaryumu da gördük, boks ringini de. Şeffaf toplarla yuvarlandık, aynalarla saklandık. Çok küçük bir detay oyunda çok büyük role büründü. Dekor bizi şaşırtıyor ancak sahne tasarımının Gamze Kuş’a, ışık tasarımının da Cem Yılmazer’e ait olması şaşırtmıyor çünkü her zamanki başarılarının sağlamasını yapmışlar. İkinci şaşkınlığımız kostümlerle oldu. Anlatıldığı dönemi yansıtan kostümler beklerken bambaşka kıyafetlerle karşılaştık. Roman havasını çağrıştıran elbiseyi giymek, rengarenk işlenmiş yeleklerin modelini çıkarıp işlemek istedik. Malvolio’nun şortunu görünce gözlerimize inanamadık. En çok da Feste’nin şapkalarını ve pelerin ceketlerini kıskandık. Her şey karakterlerin tezatlığına ve ruhuna bu kadar mı uygun olur! Gamze Kuş’un kostümlerde de emeğinin hakkını vermek istedik. Dekorla kostüm, müzikle dans birleşince de sahne ortaya tablo gibi çıkmış; bize de bu tabloyu doya doya izlemek düşmüş. Müzikleriyle Çiğdem Erken ve koreografisiyle Candan Baş, alkışlarımız arasında yerini aldı. Üçüncü şaşkınlığımız ise oyunculuk oldu.
12. Gece güzelliğini sadece oyundan değil sağlam oyuncu kadrosundan da alıyor. Sahnede Senan Kara, Bennu Yıldırımlar, Levend Öktem, Özge Özder, Kubilay Penbeklioğlu, Erkan Sever ve Tolga Yeter olunca oyunculuğun da parmak ısırtacağını biliyoruz. Bildiklerimiz bizi yanıltmıyor. 12. Gece’nin şanına yakışan bir oyunculuk sergileniyor. Bizi ters köşeye yatıran ise bu oyuncuların karakterlere kattığı yorumlar… Öncelik, Bennu Yıldırımlar’da. Kardeşinin yasını tutan heykel gibi donuk bir Olivia’dan kabak çiçeği gibi açılan, aşkın aleviyle kasıp kavrulan, şuh ve gözü kara bir Olivia’ya dönüşüyor. Sahnede ilk gördüğünüzle son gördüğünüz Olivia arasında bir uçurum var ve Bennu Yıldırımlar oyunculuğuyla bizi bu uçuruma sürüklüyor; zevkle atlıyoruz. Diğer taraftan Levent Öktem oynadıkça şaşırtıyor, şarkısıyla coşturuyor ve kostüm gösterisiyle “yok artık” dedirtiyor. Daha önceki oyunlarında olduğu gibi yine sahnede izlemeye doyamadım. Ters köşeye en sert yatıran ise Özge Özder oluyor. Shakespeare’in oyunlarında soytarılar erkektir ve kılık kıyafetinin nasıl olduğunu da bilirsiniz. Bu kez soytarımız Feste, bir kadın, hem de çok güzel, fit görünümlü, şık ve çılgın bir soytarı. Şapkası, rengarenk ceketleriyle böyle soytarılar (ya da Özge Özder’ler) Shakespeare’in tüm oyunlarına gerek. Özge Özder’e Feste olmak çok ama çok yakışmış. Diğer taraftan, dizi ve filmlerden tanıdığımız Erkan Sever ve Kubilay Penbeklioğlu da sahnede ilk kez görüp bundan sonra da izlemeye devam edeceğim oyunculardan.
Her şey güzel ancak 12. Gece’nin de birtakım kusurları yok değil. Oyunu tek perdeye sığdırmak iyi bir fikir ama bazı sahnelerde geçişler çok hızlı olmuş. Özellikle son sahnede tüm olayın aydınlanması biraz daha yavaş adımlarla ilerleyebilirdi. Belki tek perde yerine kısa iki perdelik oyun olsaydı, olayları daha çok sindirebilirdik. Oyun, teknolojik unsurları, dekoru, kostümü, şarkıları ve danslarıyla oldukça kalabalık. Ancak bu kalabalık bir yerden sonra oyundan kopmamıza, hikayenin önemli bölümlerini atlamamıza neden oluyor. Oyunun asıl vermek istediği mesajlar, diyalog aralarındaki felsefe bu yoğunlukta bizi teğet geçiyor. Oyundan sonra bazı bölümleri anlamlandırmak için özetini yeniden okumak zorunda kaldım. Son olarak da oyunculardan Senan Kara zor bir rolü üstlenerek hem kadın hem de erkek karakteri bir arada canlandırmış ancak bir karakterden diğerine geçerken aradaki çizginin biraz daha keskin olması gerekiyor. Orsino için girdiği erkek rolünde biraz daha baskın olabilirdi. Bazı sahnelerde, şal ve şapka yeterli gelmedi. Kostümüyle canlandırdığı karakteri karıştırdım. Kısacası, tüm oyunda diyalog, oyunculuk ve destekleyici diğer unsurlar (dekor, dans vb.) arasında daha dengeli bir dağılım olabilirdi.
Özge Özder’in de dediği gibi 12. Gece, “görülen tüm rüyaların boca edildiği” eğlenceli bir tiyatro deneyimini teknolojik bir tepside sunuyor; şaşkınlık ve hayranlığı da yanında bonus olarak veriyor. Size de sezonun en iddiali bu oyununda yerinizi almak kalıyor. Şimdiden iyi seyirler!
İlk yorumu siz yazın!