İhsan Özgen’den Kalan: Bir Hoş Seda Bu Kubbede
İhsan Özgen büyük bir müzisyendi. Onu 21. Yüzyıl’da Klasik Osmanlı Müziği’nin en önemli temsilcisi olarak tanımlamak bir abartı olmayacaktır. Kemençe virtüözlüğü enstrümanı bambaşka bir boyuta taşımıştır ve denebilir ki tüm Klasik Osmanlı Müzik tarihinin gelmiş geçmiş en yenilikçi kemençe virtüözüdür. Tamburda Tamburi Cemil Bey ve Mesut Cemil Tel geleneğinin günümüzdeki en büyük üstadıdır. Bunun dışında viyolonsel, keman ve lavtayı da ustalıkla çalıyordu. Dünyanın en önemli müzik merkezlerinde konserler verdi, plaklar yaptı ve dersler verdi. Bu anlamda küresel düzeyde de müzik alanında büyük bir saygı gördü.
“İnsanlar kendi bölmelerinden çıkıp başka bölmelere doğru genişledikçe sanat ideoloji olmaktan kurtularak yaşamın içinde daha fazla yer alıyor. Bütün toplum olarak sanat eserlerinden gurur duyabilmek sanatı yaşama katabilmenin sonucu olsa gerek.” (İhsan Özgen, ‘Sanatı Yaşamak’)
1990ların ortasıydı, yurtdışı deneyimlerimin bir sonucu olarak ama daha çok Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘‘Debussy’yi Wagner’i sevmek ve Mahur Beste’yi yaşamak, bu bizim talihimizdi.’’ sözünü okuduktan sonra Klasik Osmanlı Müziği (Divan Müziği) alanındaki bilgi ve görgümü arttırmaya karar verdim. O dönemde karşıma İhsan Özgen ve öğrencilerinden oluşturduğu Anatolia çıktı. Tarihsel bir bağlam içinde mümkün olduğunca eskilere gitmeye, öğrenmeye ve dinlemeye de ilk örneklerden başlayamaya karar verdim. Bu noktada İhsan Özgen ve Anatolia’nın Buharizade Mustafa Itri ve Hace Abdulkadir Meragi albümü benim bu alana ilk ama derin bir adım atmamı sağladı. Sonrasında farklı dönem, besteciler ve yorumcularla birlikte Klasik Osmanlı Musikisi içindeki yolculuğum devam etti.
İtiraf etmem gerekir ki benim Klasik Osmanlı Musiki merakım, Klasik Batı ve Popüler Müziği ile son dönemde de Neo-Klasik Müzik düşünüldüğünde oldukça amatör ve başlangıç düzeyinde kalır. Muhtemelen Tanpınar okumasaydım ve akademik alanda kültür-sanat ve Türk modernleşmesi-batılılaşması üzerine çalışmasaydım bu müziğe hiç ilgi duymayacaktım. Entelektüel bir ilgi olarak başlayan merakım zamanla bu müziğin derinliği ve zenginliğini fark ettikçe gelişti; farklı dönemleri ve bestecileri daha fazla dinlemeye başladım. Bu gelişmede İhsan Özgen en etkili yorumcu ve müzik adamı oldu. Gelmiş geçmiş en büyük klasik besteci olarak gördüğüm Tamburi Cemil Bey’i de bana İhsan Özgen tanıttı. Keza Moldovalı asker, devlet adamı ve sanat adamı Dimitrie Cantemir’in Klasik Osmanlı Müziği alanındaki çok ilgi çekici müziklerini de kendisi gibi çok yönlü büyük bir müzik adamı olan İspanyol Jordi Savall ile birlikte tanıtan İhsan Özgendi.
İhsan Özgen büyük bir müzisyendi. Onu 21. Yüzyıl’da Klasik Osmanlı Müziği’nin en önemli temsilcisi olarak tanımlamak bir abartı olmayacaktır. Kemençe virtüözlüğü enstrümanı bambaşka bir boyuta taşımıştır ve denebilir ki tüm Klasik Osmanlı Müzik tarihinin gelmiş geçmiş en yenilikçi kemençe virtüözüdür. Tamburda Tamburi Cemil Bey ve Mesut Cemil Tel geleneğinin günümüzdeki en büyük üstadıdır. Bunun dışında viyolonsel, keman ve lavtayı da ustalıkla çalıyordu. Dünyanın en önemli müzik merkezlerinde konserler verdi, plaklar yaptı ve dersler verdi. Bu anlamda küresel düzeyde de müzik alanında büyük bir saygı gördü.
Müzik yanında da Özgen, ebru, hat gibi geleneksel sanatlardan esinlenerek resim alanında da yapıtlar üretmiştir. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Sanatı Yaşamak yapıtı ile de kalemi kuvvetli bir denemeci kimliğiyle okuyucuların karşısına çıkmıştır. Özgen’in vefatının izdüşümlerine bakmak için küçük bir araştırma yaparken Ekşisözlük’te yayınlanan şu yoruma denk geldim: “Çok büyük bir insandı. hakiki bir münevver ve sanatçıydı. Jordi Savall ile kıyaslardım hep zihnimde. Savall bir arkeologtur, bilim insanıdır. onda sanatçının çocuksu ve mantıksız tarafları yoktur. ihsan hoca arkeologtan çok ölüleri diriltmeyi becerebilen bir nebi gibiydi. ruhu şad olsun.’’
Müzik ve özellikle de klasik Osmanlı Müziği konusunda bilgili olduğunu düşündüğüm bu yazarın yorumları Özgen’i mükemmel bir şekilde tanımlıyor. O hem bir komple sanat adamı hem bir entelektüel olması yanında müziği ile tanışma şerefine nail olmuş insanların ruhlarını zenginleştiren bir ‘gönül adamı’ adamıydı. Music of Itri & Meragi albümünü dinleyenler ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır.
Karışık duygular içindeyim… Bir yanım çok üzgün, ailemden birini kaybetmiş gibi, öte yandan, bu kirlenen ve yozlaşan dünyaya fazla olan insanlardan biriydi İhsan Özgen. Daha büyük rezillikleri görmeden terk-i diyar eyledi; sükunete kavuştuğu için içimde garip bir huzur var. Büyük ustayı, yıllar önce TRT’de Cumhurbaşkanlığı ve İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın şef ve müzik yönetmenlerinden Erol Erdinç ile ‘Gelenekten Sese’ Programı’nda yaptığı bir doğaçlama ile anmak istiyorum.
Kapak Fotoğrafı: karar.com
İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan Timur Selçuk’a Veda
İlk yorumu siz yazın!