İklim Değişikliği: Volvo'nun Gerçek Güvenlik Testi
Otomobil güvenlik testleri deyince aklınıza ne geliyor? Çarpma ve düşüş testleri, hızla açılan hava yastıkları, test sürüşlerinde sınırları zorlanan mankenler, kaygan zeminde ani frenler, gerilen emniyet kemerleri… Güvenli otomobil ve güvenli sürüş dendiğinde aklımıza ilk gelen, zihnimize en güvenli otomobil markası olarak yerleşmiş Volvo, şimdi güvenlik testlerine ve güvenlik anlayışına oldukça farklı bir açıdan yaklaşmaya söz veriyor: Tüm insanlık olarak karşı karşıya kaldığımız iklim değişikliğini var olan en büyük güvenlik sorunu olarak gören Volvo, sürdürülebilirliği ve iklim değişikliğini önlemeye yönelik geliştirmeleri de güvenlik testlerinin bir parçası olarak görmeye başlıyor.
Her geçen gün geri dönüşü biraz daha zorlaşan iklim değişikliği, dünyanın ve insanlığın önündeki en büyük tehditlerden biri. BBC’nin haberine göre, atmosferdeki karbondioksit miktarı 2020’nin mayıs ayında 417ppm’e (ppm=parça/milyon) ulaştı – 4 milyon yıldır ulaşmadığı bir seviyeye… Bilim insanlarına göre karbondioksit salınımı bu hızda devam ederse, bu yüzyılın sonunda 800ppm’e ulaşmamız kaçınılmaz ve bu en son yaşandığında, yani 55 milyon yıl önce yerküre 12 derece daha sıcaktı ve gezegende buzdan eser yoktu. Ortalama sıcaklık her yıl artmaya, Kuzey Kutbu’ndaki ve Antarktika’daki buzullar erimeye, ormanlık alanlar yok olmaya devam ediyor ve hepsi iklim değişikliğinin bir sonucu, bir parçası…
Kitlesel çabalarla, üretim süreçlerindeki ve tüketim alışkanlıklarındaki köklü değişikliklerle iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak, sonuçlarını yavaşlatmaksa mümkün. Felakete giden yolda, çıkışların sayısı henüz azalmış olmasa da, karşılaştığımız en büyük güvenlik sorununun iklim değişikliği olduğunu artık kabul etmemiz gerekiyor.
Yaklaşık yüz yıl önce kurulduğundan bu yana, araç içi güvenlik önemleriyle milyonlarca hayat kurtaran ve uzun yıllardır en güvenli ve güvenilir otomobil algısıyla özdeşleşmiş Volvo, iklim değişikliğinin böylesi bir tehdit oluşturduğu günümüzde, araç içi güvenlik önlemleriyle hayat kurtarmaktan çok daha fazlasını yapabileceğine inanıyor ve bunun sorumluluğunu hissediyor. Marka, iklim değişikliğini önlemeye yardımcı olmak için karbon ayak izini azaltmayı ve 2040 yılına kadar karbon ayak izini nötrlemeyi hedefliyor. Bundan böyle, tedarikten üretime, araçların kendisine kadar, karbon ayak izini azaltmak ve iklim değişikliğini önlemeye yardımcı olmak için geliştirilen her yeni sürdürülebilirlik girişimi, Ultimate Safety Test‘in (Gerçek Güvenlik Testi) bir parçası olarak, Volvo‘nun gerçek güvenlik testinin aşamaları arasında yer alacak.
Volvo, bu sözlerini yerine getirmek ve bu Gerçek Güvelik Testi‘nden de tıpkı araç içi güvenlik testlerini olduğu gibi başarıyla geçebilmek için 2025’e kadar satışlarının yarısını elektrikli otomobillerin oluşturmasını, 2030’a kadar ise yalnızca elektrikli otomobil ürettikleri bir döneme geçmeyi hedefliyor. Online satışların önem kazanması ve elektrikli otomobillerin tüketiciye kolayca ulaşabilmesi, üretim süreçlerinde sürdürülebilir malzeme kullanımının arttırılması ve ikiz elektrikli motorlarla karbon salınımı sıfır yolculukların mümkün hale getirilmesi bu hedefe giden yoldaki önemli adımlar olacak. Ve tabii tüm bu değişiklikler yapılırken araç içi güvenliği ve konforu da her zamanki gibi zirvede kalacak.
Volvo CEO’su Håkan Samuelsson, “Sürdürülebilirlik artık bizim için güvenlik kadar önemli.” diyor ve ekliyor: “Kendimizi daima, otomobillerin içindeki ve dışındaki insanların hayatlarını korumaya adadık. Şimdi aynı adanmışlığı, gezegenimizi korumak için gösterceğiz.” theMagger olarak biz de iklim değişikliği konusunu ciddiye alıyor, iklim değişikliğini insanlığa karşı bir tehdit olarak görüyor ve Volvo‘nun dile getirdiği gibi, gerçek güvenlik testinin sürdürülebilir teknolojilerle geçilebileceğine inanıyoruz.
İlk yorumu siz yazın!