İklim Krizi Aktivizmi: Eylemler ve Tartışmalar Merceğinden
Irak’ta çöle dönüşen Mezopotamya Bataklık, Nijerya’nın son on yılda gördüğü en ölümcül sel, her yaz bir öncekinden daha fazla etkileyen orman yangınları… Özellikle şu an kendisini en güçlü gösterdiği yerlerin çoğunlukla eski koloni ülkeleri olduğunu da hesaba katınca iklim krizi; yarattığı açlık, fakirlik, eşitsizlikler ile aciliyeti olan bir insani kriz. Hükümetlerden ve yetkililerden hareket bekleyen iklim krizi aktivistleri arasında açlık grevi yapanlardan Avam Kamarası’na kendini yapıştıranlara kadar liste uzayıp gidiyorken bu aralar gündemimizde eylemlerine sanat eserlerini dahil eden iklim krizi aktivist toplulukları var.
Geçen hafta Just Stop Oil topluluğunun Van Gogh’un “Ayçiçekleri” tablosuna domates çorbası atmasının üzerinden çok geçmeden başka bir haber de Last Generation’ın Almanya’daki topluluğundan geldi. Daha önce topluluğun İtalya ayağı kendilerini Sandro Boticelli’nin “İlkbahar” tablosuna yapıştırmıştı. Bu sefer ise Almanya’dan Claude Monet’nin “Saman Yığınları” tablosuna patates püresi attıkları video ile gündemimize geldiler. Her ne kadar basında bu haberler çoğunlukla tabloların maddi değerleri ile yer aldığı için odakları, sanat tartışmalarından biraz çıkartmış olsa da çoğumuzun gündeminde; aktivizmde vandalizmin yer almaması gerektiği, tekrarlayan eylemlerden artık sıkıldığımız var. Çoğunlukla negatif eleştirilerde bulunuyorken sizce söz konusu insani bir kriz olduğunda doğru veya yanlış bir aktivizmden bahsedebilir miyiz? Neler tartıştıklarımız mercekte!
Vandalizm mi? İkonoklazm mı?
İki topluluğu da eleştirenler ve destekleyenler var iken yaptıkları eylemlerin tam olarak ne olduğunu iyi anlamak gerekiyor. Çoğumuz için vandalizm olarak tanımlanan bu eylemlerde; aslında tablolara bir zarar verme amacı öne çıkmıyor. Bu iki eylem de birer ikonoklazm örneği diyebiliriz. İkonoklazm, bir kültürün kendi ikonlarına değişiklik amacıyla saldırması anlamına geliyor. Just Stop Oil eyleminde sorulan “Sanat mı yoksa yaşam mı daha değerli?” sorusunun, Last Generation tarafından “Fosil tabakasının hepimizi öldürdüğünü hatırlatmak için bir tabloyu patates püresi veya domates çorbasıyla yağmalamak gerekiyorsa, o zaman size bir tablonun üzerine patates püresi veririz.” söylenen cümlenin amacı bizim nelere değer verdiğimizi sorgulatmak için yapılan ve tablolara zarar gelmeyeceğini bilen eylemler.
Bu eylemleri ikonoklazm olarak tanımlamak oluşturdukları zararı göz ardı etmek anlamına gelmiyor. İkonoklazmın kendi içerisinde saldırı niyeti taşıdığını unutmamamız gerekirken bu eylemlerin her zaman hızlı bir şekilde vandalizme kayma riski olduğunun da altını çizmeliyiz. Şu an Just Stop Oil veya Last Generation topluluklarının korunaklı bir tabloya attığı yemek o tabloya zarar vermeyecek gibi duruyor olsa da daha sonrasında başka kişilerin bu eylemi ne kadar iyi niyetli devam ettireceği bir tartışma konusu. Mesela, yine iklim krizine dikkat çekmek amacıyla kılık değiştirip Mona Lisa’ya kek atan kişi herhangi bir topluluğun üyesi değildi.
Eylemler Ne Kadar Kapsayıcı?
İklim krizi aktivistleri içerisinde aktivizminin odağına sanat eserlerini alanların çoğu birinci dünya ülkelerinden olunca tartışmalar hızlı bir şekilde eylemlerin kapsayıcılığına ve eylemcilerin ayrıcalıklarına geliyor. Last Generation bana sorarsanız son eyleminde “2050 senesine kadar ailelerimizi besleyemeceğiz.” demek gibi bir hataya düştü. Hata diyorum çünkü bunu dediklerinde uzun zamandır eleştirildikleri kapsayıcılık ve ayrıcalık konusunu haklı çıkartacak şekilde sadece kendi geleceklerine odaklandıkları bir eylemi ortaya koymuş bulundular. Şu an çoğunun birinci dünya ülkeleri tarafından zamanında kolonileştirilmiş ülkelerde yaşayan ve iklim krizinden en çok etkilenme riski taşıyan 821 milyon aç bireyi unuttular.
Just Stop Oil ise eylemlerini gerçekleştirmeyi tercih ettikleri ücretsiz girişi olan National Gallery üzerinden de eleştirildiler. Bunun yerine şu an iklim krizinden en çok etkilenen ülkelerin sanat eserlerini haksız bünyesinde bulunduran bir müzeyi hedefleyebilecekleri söylendi ve zamanında zihinsel hastalıkları yüzünden kendi topluluğu tarafından dışlanan Van Gogh yerine farklı bir sanatçıyı da hedef alabilecekleri ortaya kondu. Bu yorumlar tekrardan aktivizmde vandalizmi gündeme getirdikleri için sözü size bırakıyoruz. Yine de tüm eleştirilere baktığımız zaman çoğumuzun sadece dikkat çekmek amaçlı bir saldırı eyleminden sıkıldığı ve daha iyi planlanmış, yaratıcı, saldırıdan uzak eylemleri aktif katılımcı veya dinleyici olarak beklediğimiz ortada.
Doğru veya yanlış aktivizm yolu var mıdır?
Yazı içerisinde bir yuvarlak yapıyoruz ve “doğru bir aktivizm var mıdır?” sorusunu bir kez daha masaya yatırıyoruz. Söz konusu acelesi olan insani krizler olduğunda doğru ve yanlış aktivizm hakkında konuşmak güçleşiyor. Fakat birçok eleştiride bahsedildiği gibi biz de bu aktivizm örneklerinden konuşurken iklim krizinden pek bahsedemedik. Sizce eleştiriler bu tarz eylemlerin konuyu gölgede bıraktığı ve amacına ulaşamadığı konusunda haklılar mı?
Yazıyı bitirirken iki eylemde de dinlenmek isteyen bir topluluğun olduğunun altını çizelim. Eylemlerini doğru veya yanlış buluyor olsak da sanıyorum ki hepimizin üzerinde anlaşabileceği ortak payda dinlemenin ve dinlenmenin söz konusu aktivizm olduğunda önemli bir ihtiyaç olduğu. Birbirimizi daha çok dinlediğimiz günlere diyelim o zaman.
İlginizi çekebilir: Eylül Aytan’dan İklim Krizinin Geçmişe Etkisi: Kültürel Miras Merceğinde
İlk yorumu siz yazın!