Sosyal medya influencerları ve bu pazar özellikle son beş yılda herkesin (herkes derken abartmıyorum: tüketiciler marka sahipleri, hukukçulardan reklamcılar…) ilgisini çekmiş durumda. Eğer Kim Kardashian üzerine yazdığım yazıya denk geldiyseniz yasakçı ya da şu sıralar ‘cool’ kişilerin ve X jenerasyonun benimsediği sosyal medya kötülemeci bir zihniyete sahip olmadığımı fark etmişsinizdir. Bununla birlikte bugün biraz, influencerlığın “yukarı kaydırın” kaosundan, gerçeklik algımızı büküşünden ve yasal düzenleme yoksunluğundan bahsetmek istiyorum.

Influencer
Influencer | Fotoğraf: Unsplash/@diggitymarketing

Bu ay itibariyle 27 yaşına girmiş koskocaman bir kadınım üstelik özünde avukatım yani bir şekilde muhakeme yeteneği olan, kolayca etki altında kalmaması beklenen bir ekolden geliyorum. Buna rağmen özellikle ‘trend forecaster’ konumunda çalışmaya başladığımdan beri sosyal medyanın beni hem etkilediğini hem de zihnimde istemediğim bir kaos yarattığını hissediyorum. Dönem dönem kendimi birileri tarafından önerilen, daha önce varlığından haberdar olmadığım ya da “ihtiyacım olduğunu” bilmediğim ürünleri incelerken buluyorum. Yalnız olmadığımdan da oldukça eminim. Çünkü influencer marketing, Talkwalker gibi bir sosyal medya analiz platformunun raporundan, Wunderman Thompson Intelligence tarafından hazırlanan The Future 100’e, 2021’in yükselen tüketici trendlerini konu alan içeriklerde hep ön planda.

Influencer Kimdir?

Hepimiz ilgi alanlarımız ve arayışlarımıza göre sosyal medyada çeşitli insanları takip ediyoruz. Bunlar yazarlar, sanatçılar, illüstratörler, psikologlar hatta doktorlar bile olabiliyor. Bu insanlar bu mesleki kimliklerine ek olarak bir de influencer olabiliyorlar. Bir de yalnızca influencer kimliğiyle tanıdığımız ve ne iş yaptıklarını aslında bilmediğimiz insanlar var. Peki tam olarak nedir bu influencer? Influencer Marketing Hub, bu kişilerin iki özelliğe sahip olduğunu söylüyor: “otoritesi, bilgisi, pozisyonu ya da ilişkileri nedeniyle kendisini takip edenlerin satın alma karaları üzerinde etkili olma” ve “aktif olarak iletişim içinde olduğu niş bir kitleye sahip olma“.

Influencer
Influencer Krizi | Fotoğraf: Unsplash/@maddibazzocco

Yakın zamanda gelen ve sosyal medya influencerlarına dair kılavuz (doğru başlık bu değil ama orijinali çok uzun, kullanmamıza gerek yok) ise “etkileyici” olarak dilimize çevirdiği influencerları “sosyal medya hesabı üzerinden kendisine veya reklamverene ait bir mal veya hizmetin satışını ya da kiralanmasını sağlamak, hedef kitleyi oluşturanları bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla pazarlama iletişiminde bulunan kişi” olarak tanımlıyor.

Burada dikkatimizi çeken iki şey var. Bir; influencerlar satın alma kararlarımızda etkililer ve iki; etki sahibi olmak dışında herhangi bir niteliğe ihtiyaçları yok. Hangi eğitim geçmişe sahip oldukları, ne kadar zamandır ne işle ilgilendikleri önemli değil. Hangi alanlarda tavsiye verebilecekleri sınırlanmış değil, tavsiye verdikleri herhangi bir şeyin sonuçlarına dair sorumlulukları yok denecek derecede belirsiz.

Sorun Nerde Başlıyor?

Bir influencer size “ben bu çikolatayı yedim çok beğendim“, “bu elbiseyi aldım çok güzel” derse ortaya çıkabilecek sorunlar daha sınırlıdır. En kötü ihtimalle elbisenin kumaşını beğenmez, tadını beğenmediğiniz çikolatayı da tükürürsünüz. Bu gibi yönlendirmeler tüketim çılgınlığına katkıda bulunuyor olabilir belki ama bu başka bir yazının konusu. Benim üzerinde duracağım sorun gerçekten uzmanlık gerektiren konulara dair. Bunların en çok sömürülenleri arasında ise: psikoloji, dermotoloji ve beslenme ve diyetetik var.

Yüz elli altı adım, kırk üç farklı ürün, her gün zamanınızdan 30 dakika ve ilk doğan çocuğunuzu isteyen “cilt bakımı” çılgınlığında, her gün bir başka metottan bahseden (ki içeriklerde bu metotların bilimsel dayanağı nedir, kim bulmuş, araştırmalarda işe yararlığı ispatlanmış mı gibi sorulara cevap olacak hiçbir detay verilmediğinin altını çizmek isterim) influencerların büyük çoğunluğu dermotolog değil. Herhangi bir sertifikaya sahip bir güzellik uzmanı ya da cilt bakım uzmanı bile değil. Tahminen sizin de okuyabileceğiniz, internette kolayca bulunan 3-4 makaleyi okumuş (umarım), 2-3 Youtube videosu izlemiş insanlardan bahsediyoruz.

Size sandviçinizi ekmek yerine kırmızı biberle yapmanızı söyleyen (çünkü herkes bilir ki karbonhidrat yiyenlerin yüzünü gece 3 ila 5 saatleri arasında cinler yalar), içeriğini bilmediğiniz protein tozunu öneren, kiraz sapı, davul tozu, minare gölgesi ve en sevmediğiniz arkadaşınızın saçından alacağınız bir tutamı karıştırıp içerek ödemden nasıl kurtulabileceğinizi anlatan insanların büyük çoğunluğu beslenme ve diyetetik mezunu değil. Size doğru nefes alarak anksiyeteden nasıl kurtulacağınızı anlatan nefes uzmanı, depresyondan kurtulmak için pozitif olup, ağaçlara sarılmanızı öneren influencer bir psikolog ya da psikiyatrist değil. Daha önemlisi bu insanların önerdikleri herhangi bir şeyi denediğinizde işe yaramaması (iyi senaryo) zarar görmeniz (kötü senaryo) halinde sorumluluklarının ne olduğu halen muamma.

Neden Modern Bilim ve Tıp Dışında Her Şeyi Benimsemeye Bu Denli Açığız?

Bundan birkaç ay önce GAIN’de, Caner Özyurtlu’nun elinden çıkan ve Ela Başak Atakan’ın “Bir Şifa Bağımlısının İtirafları” kitabından yola çıkılan aynı isimli belgesel serisini izlediğimde sinirden elim ayağım titremişti. Tıbbi problemlere 2021 yılında hala bitkiler, nefesler, ritüeller vb. ile çare aranmasını üstelik de bu eğilimin görece olarak eğitimli insanlarda da görülmesini hayretle izliyorum.

youtube play youtube play

İki doktor ebeveynle büyümüş biri olarak neden modern tıbbı ve bilimi bu kadar reddedip kiraz sapı kaynatmaya bu kadar yatkınız anlayamıyorum. Diş çektirip “vücuduna kimyasal almak istemediği için” ağrı kesici kullanmayan arkadaşlarım var ama pazardan ala-zemzürap otu (ismi tamamen salladım bahçeden yaprak kırpıp küçük cam şişelere koysam vegan, cruelty-free, organic gibi bir etiketle eminim bolca satarım) alıp kaynatmaya son derece açıklar.

Influencerların bir kısmının yaptığı da aslında toplumun bu eğiliminden faydalanmak. Nedeninin ne olduğundan emin değilim ama sanırım kolaycılığa yatkınlık etkili olacak ki her konuda hızlı, sihirli ve acısız çözümler seviyoruz. Üstelik öncelik sırlaması yapmada da kötüyüz. Sonuç olarak farkındalığı yüksek ve eğitimli olduğunu düşündüğümüz insanları terapiye gitmek yerine nefes eğitimi, rüya yorumlanması, bereket ritüeli gibi eğitimlere ve bunları veren yaşam koçu gibi aslında ne anlama geldiği belli olmayan unvanlara sahip insanlara ciddi paralar öderken görüyoruz. Akne problemimiz için gidip kan değerlerimize baktırmak ve bir doktora danışmak yerine yukarı kaydırdığımız linkten üç yeni ürün satın alıyoruz. Kendimize neden kilo vermek istiyorum ve neden karbonhidratlara bağımlı olduğumu düşünüyorum gibi sorular sormak, bir uzmana danışmak yerine bir influencerla birlikte 21 gün ‘cleanse’ yapmaya çalışıyoruz.

Sorumluluk Problemi

Sorumluluk | Fotoğraf: makeameme.org

Influencer’larla ilgili en temel sorun sorumluluklarının belirlenmemiş olması. Yakın zamanda yürürlüğe giren kılavuzla birlikte içerik üreticilerinin ürün tanıtımlarında #işbirliği vb. hastagler kullandıklarını görmüşsünüzdür. Reklamların ayırt edici hale gelmiş olması güzel, kılavuz ayrıca çeşitli uzmanlık alanlarına ait ürünlerin influencerlar tarafından pazarlanmasına, yanıltıcı içerik ve beyanlara dair çeşitli ifadeler de içeriyor ancak belirtilenlere aykırı hareket edilmesi durumunda sorumluluğun tam olarak ne olduğuna dair açık bir ifade yok. Ek olarak içeriklerin denetiminin nasıl yapıldığını, kurallara aykırı içeriklerin nasıl ve kimler tarafından tespit edileceğini de bilmiyoruz. Sonuç olarak tükettiğimiz içeriği kontrol etmek, hangi influencerı neden takip ettiğimizi sorgulamak, gerekli gördüğümüz ayıklamaları yapmak ve satın alma alışkanlıklarımızı izlemek bize düşüyor.

Benim kendi adıma kullandığım yöntem öneride bulunan kişinin yetkinliğini incelemek, eğitsel içeriklerde her daim kaynak, referans vb. aramak ve önerdikleri ürünlerden belli bir komisyon elde ettiklerini kendime hatırlatmak. Çünkü bir kişinin kişisel deneyimlerini paylaşması bu sırada fayda gördüğü bir ürünü içerik dahilinde önermesi ya da beğendiği bir kitabı önermesiyle, milyonlarca lira gelir elde eden bir alışveriş sitesinde onlarca ürünü bir araya getiren alışveriş listeleri oluşturması, birkaç saatlik programlar/ritüeller için yüzlerce lira talep eden oluşumları tavsiye etmesi arasında büyük bir fark var. Günün sonunda anlamsız paralar harcamamı gerektirecekse yüz yogasına, nefes eğitimine, dördüncü far paletine, hiyalüronik asitli cilt bakım ürününe ihtiyacım olmadığı kesin. Spirilunayı da değil yoğurda keke katmak yolda görsem tanımam.

Kapak Fotoğrafı: sproutsocial.com