İrlanda Viski Turu: Enfes Anılarla Dolu Bir Viski Rotası
İrlanda’yla ilgili daha önceki yazılarımda size çoğunlukla Dublin’den bahsetmiştim. Fakat The Irish Spirit ve tabii İrlanda pub kültürü, ülkenin dört bir yanında hüküm sürüyor. Evet belki Dublin’deki publar en güzel bira ve viskiyi tadabileceğiniz yerlerden, evet belki Dublin’deki The Irish Whiskey Museum viski hakkında her şeyi öğrenebileceğiniz bir müze… Ama İrlanda’nın irili ufaklı kent ve kasabaları arasında bir tura çıktığınızda da gerçekten saklı hazinelerle karşılaşıyor, çok iyi anılar ve deneyimlerle ayrılacağınız pub, bar ve damıtımevlerine uğrayabiliyorsunuz. Gelin, bu İrlanda viski turu ile Middleton’dan Galway’e, Dingle’dan Kinsale’e, bir İrlanda viski rotası oluşturalım:
Yola çıkmadan önce, rotamıza Dublin’den, Dublin Bow St. Damıtımevi‘nden başlayalım. Tarihi 1780’lere uzanan bu damıtımevi Jameson markasının ilk damıtımevi. Üretim kapasitesi yetmediği için şu an aktif bir damıtımevi değil ve markanın tüm üretimi, rotamızı sonlandıracağımız Midleton Damıtımevi‘ne taşınmış durumda. Dublin Bow St. Damıtımevi ise bir misafir merkezi olarak kullanılmaya ve ziyaretçilerini viski hakkında bilgilendirmeye devam ediyor. Burada üç farklı viski turuna katılabiliyorsunuz; Basic Bow St. Experience, Whiskey Blending Class ve Jameson Cocktail Workshop. Damıtımevinin içinde ıfak bir yıllanma odası var ve yalnızca buraya özel fıçılardan oluşan bir seriyi görebiliyor, fıçıdan tadım yapıp ritüeli gerçekleştirdikten sonra “Barrelman” olabiliyorsunuz. 2017 yılında 11 milyon euroluk yatırımla yenilenen bu damıtımevinde tarihi yapı ve doku kesinlikle bozulmamış. John Jameson‘ın her gün ofisine yürürken geçtiği beton yola dokunulmamış ve bu yolun sonundaki ofisi birebir tasvir edilmiş. Ofisteki dekor, mobilyalar vs. her şey orijinal, damıtımevinde ilk üretilen şişeler de barda duruyor! Turların sonunda bu ofisin içindeki barda bir kadeh viski içip turu tamamlamak oldukça anlamlı. Dublin Bow St. Damıtımevi, yılda 350 bin civarı ziyaretçisiyle bugün dünyanın en çok ziyaretçi alan damıtımevi konumunda. Ziyaretinizin sonunda Bow Street üzerindeki mağazaya uğrayıp kişiye özel üretilen viski şişelerinden satın almayı da unutmayın!
Dublin’den batıya doğru gittiğinizde karşınıza çıkacak ilk büyük kent, yaklaşık 15 bin nüfusuyla İrlanda’nın Offaly ilinin merkezi olan Tulach Mhór, ya da günümüzde bilinen adıyla Tullamore. Tullamore’un bir viskisever için en ilginç durağı, Tullamore Dew Heritage Centre olacaktır. Burada hem İrlanda’nın köklü damıtımevlerinden birinin turlama hem de dünya mutfağında uzmanlaşmış şeflerin elinden lezzetli yemekler yiyebileceğiniz bir restoranda mola verme şansınız olacak. Mekanın viski barıysa kesinlikle görülmeye değer; benim favorim eski viski fıçılarından yapılmış bar tabureleri! Tullamore yolunda geçeceğiniz kasabalardan biri olan Kilbeggan‘ın da bir diğer İrlanda viskisi markası olan Kilbeggan ile özdeşleşmiş olduğunu ve bu kasabadaki damıtımevinin de oldukça cazip olduğunu ekleyeyim.
Tullamore’daki molanın ardından batıya doğru ilerlemeye devam eder ve Atlantik Okyanusu kıyılarına kadar varırsanız, İrlanda’nın dördüncü büyük kenti Galway‘e (Gaillimh) ulaşacaksınız. Kaleleri, kiliseleri, müzeleri ama en çok da Corrib Nehri‘nin okyanusa döküldüğü tarihi Claddagh mahallesiyle çok güzel bir sahil ve liman şehri Galway. Tabii viski konusunda da ağızlarının tadını biliyorlar. Galway’de kesinlikle uğramanızı önerdiğim yer, Garavan’s Bar olacak. On altıncı yüzyıldan beri Williams Street üzerinde bulunan tarihi bir binada konumlanan bu bar, 1937’de açılmış. O dönemdeki birçok bar ve pub gibi içki servis etmenin yanı sıra market alışverişi de yapılabilen bir mağaza işlevi görürmüş. Bugün artık bir market işlevi görmese de hâlâ kendi birasını ve kendi çayını da satan Garavan’s Bar, bulundurduğu 125’i aşkın viski çeşidiyle Galway’de bulabileceğiniz en geniş viski menüsüne sahip. Ayrıca Irish coffee’siyle iddialı. Bu arada Galway, 2020 Avrupa Kültür Başkenti seçildi ve önümüzdeki yıl birçok kültürel, sanatsal etkinliğe ev sahipliği yapacak. Şimdiden bir Batı İrlanda seyahati planlamak gerek!
Yola devam! Batı İrlanda’da kalıp güneye doğru indiğinizde, Shannon Nehri’nin okyanusa dökülmeden önce genişlemeye başladığı noktada kurulu bir diğer büyük kente ulaşacaksınız: Limerick (Luimneach). İrlanda’nın üçüncü büyük kenti olan Limerick tarihi ve doğal güzelliklerin iç içe geçtiği bir şehir. Tarihi 9. yüzyıla dayanan Limerick City‘de orta çağdan kalma kale ve kiliseler oldukça ilgi çekici. Eski mahalleler English Town ve Irish Town‘un yanına son yıllarda şehrin ticari ve finansal merkezi haline gelen Newton Pery eklenmiş. Limerick City’nin trafiğe kapalı alışveriş caddesi Denmark Street üzerinde bulunan Michael Flannery’s Pub‘ın bugünkü sahibi Michael, barı 1898’de açan dedesinden devralmış. Mesleği ise Dublin’in en iyi barlarından biri olan The Palace Bar’da çalışan amcasından öğrenmiş. Oldukça eski moda bir pub olan Michael Flannery’s Pub‘da viski tadım menülerinden sipariş edebilir, şansınız varsa ünlü konuk müzisyenleri ya da geleneksel İrlanda müziğini canlı dinleyebilirsiniz. Uzun yıllardır bu işi yapan bir ailenin işlettiği bu mekandan mutlu ayrılacağınız garanti tabii ki.
İrlanda adasının en batı ucu, güneybatı İrlanda’daki Dingle yarımadası ve bu yarınadadaki tek büyük yerleşim yeri aynı adlı liman kasabası. Dingle (Daingean Uí Chúis), 2000 nüfusuyla neo-gotik mimari izleri taşıyan birkaç yapı ve bir akvaryum dışında fazla bir turistik atraksiyon vadetmiyor aslında. Ama İrlanda’daki herkesin adını bildiği, ülkenin en ikonik publarından biri Dingle‘da bulunuyor: Dick Mack’s. 1899’da açılan bu pub, nesillerdir aynı aile tarafından işletiliyor. İrlanda ve İskoçya’nın her bölgesinden viskiyi bulabileceğiniz bu pub’ın duvarlarında buraya daha önce uğramış ünlülerin fotoğraflarını incelerken oldukça şaşıracaksınız. Geçtiğimiz yıllarda yapılan renovasyonun ardından artık Dick Mack’s‘te konaklamak da mümkün; pub’ın kiralanabilen dört otantik odası bulunuyor. Buraya kadar gelmişken unutmayın, Dingle körfezinde balina ve yunusları gözlemlemek de ayrı bir zevkli oluyor!
Dingle Yarımadası’ndan, Güney İrlanda boyunca doğuya doğru ilerlediğinizde, ülkenin en büyük ikinci kenti Cork’a ulaşmadan önce geçeceğiniz kasabalardan biri Kinsale olacak. Bir balıkçı kasabası olan Kinsale (Cionn tSáile), aynı zamanda İngiliz ve İrlanda tarihi boyunca birçok askeri olayda önemli rol oynamış. Bugün ise hem yerli hem de yabancı turistler tarafından sıkça ziyaret edilen bir tatil destinasyonu, parlak renklere boyalı evleri ve gurme restoranlarıyla İrlanda’nın gözde turistik kasabalarından. 5 bin nüfuslu bu kasabanın en eski pub’ı olan The Tap Tavern Bar, dört nesildir aynı aile tarafından işletiliyor. Kasabanın tarihi kilisesi, tarihi 12. yüzyıla dayanan St. Multose Kilisesi‘nin hemen yanında yer alan bu pub’ın bahçesinde 15. yüzyıldan kalma bir kuyu bulunuyor. The Tap Tavern Bar‘ın belki de en ilginç özelliği ise cumartesileri hariç her gece düzenledikleri Kinsale Hayalet Turu!
Kinsale, Cork‘a (Corcaigh) oldukça yakın. Eski bir Viking yerleşimi olan, bugünse İrlanda’nın Dublin’den sonraki en büyük kenti olan Cork, yerlileri tarafından “İrlanda’nın gerçek başkenti” olarak anılıyor. Sıradaki durağımızsa Cork’un biraz dışında, Midleton‘da (Mainistir na Corann): Cork’a bağlı olan bu 12 bin nüfuslu kasaba, özellikle Old Midleton Distillery adlı damıtımhanesiyle ünlü. 1825’de James Murphy tarafından açılan bu damıtımhanede bugün Jameson, Redbrast,Paddy, Midleton ve Powers gibi ünlü viskilerin yanı sıra vodka ve cin de üretiliyor. 1992’den beri The Jameson Experience olarak adlandırılan bir ziyaretçi merkezi, hem damıtımhaneyi gezdiren turlar düzenliyor hem ufak müzesinde viski kültürü ve üretimine dair bazı parçalar sergiliyor hem de tadım imkanı sunuyor. Midleton Damıtımevi’nde yaklaşık 10 depoda 180 bin fıçı zamanının gelmesni bekliyor! Jameson Experience ziyaretçilerinin bu depolara girişi yasak ama Midleton’a kadar gitmişseniz, depoların kapısından içeri bir kafanızı uzatmadan dönmeyin derim. 😉 Cork’un yakınlarına gelmişken buradan da bir önerim olsun; kasabanın 40km uzağında yer alan Ballycotton adlı balıkçı köyü gerçekten görülmeye değer. Blackbird adlı lokal pub’da canlı müzik dinlerken, barındaki geniş İrlanda viskisi ve bira seçkisini tadabilirsiniz. Turu sonlandırmak için en iyi yerse Ballycotton Deniz Feneri‘nin bulunduğu uçurumun başındaki banklardan biri. Viskinizi yanınıza alın ve geleneksel kadeh kaldırma seromonisiyle turunuzu tamamlayın:
“There are good ships, and there are wood ships. The ships that sail the sea. But the best ships, are friendships, and may they always be.”
Cork, Dublin’in 219 km güneyinde yer alıyor. Yani buradan sonra Dublin’e geri dönecekseniz, sizi doğayla iç içe uzunca bir yolculuk bekliyor.
İyi seyahatler ve Sláinte!
İlk yorumu siz yazın!