Tarihten Günümüze: İsim Koyma Serüveni ve İnanışlar
Dünyaya yeni gelecek bebeklere isim arama sürecinin ne kadar zorlu olduğuna ya kendi tecrübelerimizden ya da etrafımızdaki insanların yaşadıklarından yola çıkarak aşina olabiliyoruz. İsim belirlenirken; anlamı, içindeki harfler, harflerin anlamları ve harf sayısı derken birçok kriter incelenir. E dile kolay, minik bebek bütün ömrü boyunca o seçilen ismi taşıyacak… Günümüzde de çok zahmetli ve önemli olan isim koyma serüveninin geçmişi ve bu konudaki inanışlar neler peki? Neden bazen büyüklerin ismi yeni doğan çocuklara verilir? Kişinin ismi karakterinde izler bırakır mı? Gelin, hep birlikte inceleyelim.
Tarihin sayfalarını karıştırdığımızda Eski Türklerde isim verme ritüeli olarak çocukların isimlerinin bir yeteneğini kanıtladıktan sonra belirlendiğini görüyoruz. O zamanlarda, verilecek isim ile kişinin niteliklerinin uyum göstermesi bekleniyor. Birçok inançta ve topluluk yapısında doğan bebek ile ölen bir kişinin ruhları arasında bağlantı olduğuna da inanılıyor. Çocuklara aile büyüklerinin isimlerinin verilmesinin temeli de buraya dayanıyor aslında. Hatta çocuğa isim verildikten sonra çocuk eğer hastalanır ve iyileşmezse bu yanlış isim verildiğine işaret ettiğinden dolayı, çocuğun iyileşmesi için isminin değiştirilmesi de çözüm olarak düşünülüyordu.
“Yiğidim, adını bağışlar mısın?” sorusuna eski filmlerde ya da kitaplarda hiç denk geldiniz mi? Peki neden adını söyler misin değil de, bağışlar mısın deniyor? Çünkü, adın kişinin niteliklerine ilişkin bilgi içerdiği düşünülüyor ve bu kişiye kötülük yapmak isteyenlerin öğrenmemesi gereken bir bilgi olarak görülüyor.
Bebeklerin ölümlerine karşı tedbir alma isteği nedeniyle “Yaşar, Ömür, Hediye, Dursun” gibi isimler verilirdi. “Satılmış, Satı” gibi isimlerin arka planında ise bebeğe kötü ruhlar musallat olursa, onları bebeğin o aileye ait olmadığına, başkasına satıldığına inandırmak yatıyordu. Bu inanış da Eski Türklere dayanıyor. Onlar da kötü ruhları yeni doğan bebeklerin değersiz olduğuna inandırmak için “İtalmaz, Çoçkabay” gibi isimleri tercih ederlerdi.
Bir de istenmeyen bebeklerin doğmasını engellemek için konulan isimler var. “Yeter, Soner, Sonay, Döne” gibi. Yine Orta Asya ve Anadolu’da bu amaçla “Tamamgül, Turterim, Gelsinbay” gibi isimler verilirdi yeni doğan bebeklere. Bu amaç dışında çocuklarına bu isimleri koyan aileler de vardır mutlaka ancak eski inanışlarda bu tür isimlerin kullanılması bu inançlara bağlanıyor.
Dini ya da ruhani inanışların yanı sıra dönemsel etkilerin de kullanılan isimlere etkisi olmuş tarih boyunca. Örneğin, Türkçülük akımının öne çıktığı dönemlerde “Atilla, Cengiz” gibi isimlerin yaygınlaştığını görüyoruz. Bu tür isimler sadece Türk dünyasında değil Avrupa’da da o dönemler yaygın olarak kullanılmaya başlanıyor. Avrupa ülkelerinde de o dönemlerde; Bert (aydınlık, gösterişli), Albert (onurlu), Herbert (ordunun ışığı), Adolph (soylu kurt) gibi milli duyguların yansıdığı isimlerin sıklıkla kullanıldığını görüyoruz.
Bir de bebeklerin doğduğu günlerde yaşanan olaylara dayalı verilen isimler var. Anadolu’da “Bayram, Arif, Arife, Miraç, Kadir” gibi isimler doğum günlerinde yaşanan olayların etkisiyle konulan isimlerden. Yine Anadolu’da çocuğu olmayan kadınların yaşadıkları bölgedeki yatırlara/türbelere gidip adakta bulunma gelenekleri bazı isimlerin belli yörelerde yoğun olarak kullanılmasında etkili oluyot. Örneğin, Elazığ’da Hıdır, Gaziantep’te Ökkeş, Tunceli’de Veysel, Trabzon’da İlyas gibi. Yatırı ziyarette bulunduktan sonra çocukları olduğunda yatırın ismi konuluyor çocuklara.
Ülkemizde de yıllar itibarıyla yaşanan büyük ve toplumu etkileyen olaylar o dönem verilen isimlere de etki ediyor. 60 İhtilali’nden sonra Adalet, Hürriyet, 70’lerde Deniz, Ulaş, 80’lerde Merve, Berk, 90’larda sonuna Can eklenerek oluşturulan isimler en çok tercih edilenlerden. 2000’lerin başlarında moda olan akım ise; anne ve babanın isimlerinin hecelerini birleştirerek oluşturulan yeni isimler olurken, günümüzde yoğun olarak kullanılan isim istatistiklerine bakıldığında geleneksel isimlere dönüş olduğu görülüyor.
Yıllar geçtikçe isim koyma ritüelleri değişmiş olsa da hep bir inanışa bağlandığına şahit oluyoruz. Günümüzde de isimlerde geçen harflerin anlamlarına bakılıp isim analizleri yapılıyor, hatta isimlere göre karakter analizi yapanlar bile var. Bu inanışlar doğru mu, yanlış mı bilemesek de insanların ömrü boyunca taşıyacağı, kendisiyle bir bütün oluşturacağı adı belirlenirken bu kadar düşünmek, çeşitli inanışların etkisinde kalmak normal belki de. Siz ne dersiniz? 😊
Kapak Fotoğrafı: Austin Kirk (unsplash.com)
İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan Çocuk Sahibi Olmak Üzerine
Yazıyı bıraktığınız yerden başlayayım: Bu konuda çok şey derim 🙂 Aslı ile daha evlenmeden oğlumuz olursa kızımız olursa ne ad koyarız diye bayağı kafa yorduk. Hatta geçenlerde eski defterleri karıştırırken (gerçek anlamda 🙂 yaptığımız isim listelerini buldum. İsim işi zor. Bizde allahtan karışan olmadı. Açıkcası ben isimleri günümüze uygun olsaydı kızım olsaydı anneannemin oğluma da dedemin adını koymak isterdim. Maalesef isimleri 1920ler ve 30larda kalmış isimler. Bu açıdan bizdeki isimlendirme sistemini hiç sevmiyorum. 5 yılda isimler eskiyor ve isim modası diye bir şey var. Oysa bir isim 500 yıl kullanılabilmeli. Bizde böyle isimler çok az. Uyduruk isimlere de karşıyım ayrıca. Klasik isim verin keza yazınızda da dediğiniz gibi o isimle bir ömür geçirecek. Yorumumu eski maarif takvimi gibi bitireyim: Bugün doğanlara isim: Oğlan - Kerem (oğlumun adı) Kız - Naz (kızım olsa koyacağım isim)