Bir İstanbul Caz Festivali Geleneği: Parklarda Caz
Fenerbahçe Parkı ve parkın hemen yanındaki Khalkedon’da başlayan Parklarda Caz etkiliği bu yıl da oldukça hareketli geçti. 25. İstanbul Caz Festivali kapsamında 7 Temmuz Cumartesi günü Beylikdüzü Yaşam Vadisi Parkı, 8 Temmuz Pazar günü ise Fenerbahçe Parkı’nda gerçekleştirilen etkinliğe birçok grup ve müziksever katıldı.
Anadolu Yakası sakini olarak Cumartesi günü Beylikdüzü Yaşam Vadisi Parkı’nda gerçekleşen etkiliğe katılamadım, bu yüzden nasıl geçtiğine dair pek fikrim yok. Ancak sosyal medya hesaplarından gördüğüm kadarıyla oldukça renkli geçmiş, ilk kez gerçekleştirilen bir etkinlik için katılımcı sayısı da iyiymiş, etkinliğin organizasyonu da…
Pazar günkü ikinci Parklarda Caz etkinliğinin ev sahibi Fenerbahçe’ye gelelim şimdi. Kısa sürede gelenekselleşen ve İstanbul Caz Festivali’nin en çok rağbet gören etkinliklerinden biri haline gelen Parklarda Caz bu yıl da dopdoluydu. Önceki gün Beylikdüzü’nde sahne alan JmH, Nar, Art Blakey Tribute Band ve Koffie’nin yanı sıra Pelin Güneş Trio, Portrait and a Dream ve The Kites da etkilik kapsamında müzikseverlerle buluştu. Son grup olan Koffie sahneye çıkmadan hemen önce, akşam 9 gibi parka gittim; Khalkedon’daki La La Land filmi gösterimi henüz başlamıştı sanırım. Fenerbahçe Parkı’nın içlerine kurulmuş sahneyi bulmak üzere arkadaşımla birlikte dolanmaya başladık, grup sahneye çıkmadığı için hafif bir müzik sesi yayılıyordu parka yalnızca, nereden geldiğini bulmak biraz zordu. Biz de yolumuzu müzikle değil insan kalabalığıyla bulmaya karar verdik. Yayaların geldikleri yöne ilerledik önce, sonrasında ise çimlere oturmuş insanlarla karşılaştık. Doğru yere gelmiş olmamıza karşın sahneden iz yoktu, yalnız insan kalabalığı vardı. Arkadaşlar erken gelip sahnenin karşısında yer tuttuğu için şanslıydık ama onların yanına gidebilmek için de ayrıca emek sarf etmemiz gerekti. Onlarca insanın üzerinden atlayıp, aralardan sıyrılıp sonunda vardık.
Gözlemlerimden ve kısa bir sohbetin ardından edindiğim bilgiler katılımın yoğun olduğu yönündeydi. Herkes keyifli, herkes mutlu, herkes halinden memnun. Kimi piknik örtüsünü sermiş yere, kimi montunu, kimi gazetesini. Hazırlıklı gelenler ise Caddebostan sahilinde görmeye alışık olduğumuz katlanır sandalyeleriyle katılmışlar. Herkesin elinde bir içki, taşkınlıksa sıfır. Neyse, konsere gelecek olursak sonunda Koffie sahneye çıktı. Dürüst olmak gerekirse ne denli caz müzik yaptıkları tartışılır; klasik türde caz severlerin keyif almayacağı bir konser. Müziğin sesi yüksek, herkes ayakta, herkes dans ediyor. Hollandalı grubun dinleyiciyle ilişkisi ise güçlü, performansları olabildiğince interaktifti. Bir buçuk saatlik konser nasıl geçti hiç kimse anlamadı, herkes kendini müziğin ritmine bırakmıştı.
İstanbullular çok uzun zamandır Parklarda Caz gibi bir etkinliğin eksikliğini çekiyordu, belki de bu yüzden etkinliğe olan ilgi bu denli yoğun, müzik türü de bu denli çeşitli; herkese hitap edebilmek için. Yoksa hangi cazsever istemez ki giriş ve çıkış saatinin bulunmadığı, bilet kontrolünün yapılmadığı, çimlere oturup ya da uzanıp hem açık havanın hem de güzel klasik cazın tadını çıkardığı bir etkinlik? Bana kalırsa festivalin son yıllardaki en büyük eksiği de bu zaten, klasik caz müziği yapan grupların ya da sanatçıların giderek azalması (gerçi dünya genelinde böyle bir eksik var, onu da unutmamak gerekli), buna karşın herkesin dinleyeceği, herkesin seveceği, özellikle de gençlerin ilgisini çekecek yeni nesil sanatçıların artması. Festivale olan ilginin artmasını, festival müdavimlerinin yanı sıra gençlerin de takibe başlamasını ben de isterim, ancak yine de işin özünden uzaklaşılmaması taraftarıyım. İKSV’nin de Türkiye’nin geçtiği zorlu dönemde öyle ya da böyle ayakta kalmak ve kültür sanat etkinliklerini tüm hızıyla sürdürmek için harcadığı yoğun çabayı da göz ardı etmemek lazım; bu perspektiften bakıldığında tercihleri daha kabul edilebilir geliyor kulağa.
Lafı daha da uzatmayıp bitirelim o halde; umarız etkinlik aynı özenle, aynı ilgiyle ve aynı yoğun dinleyici kitlesiyle gelecek yıllarda da devam eder ve hep böyle eğlenceli, hareketli, renkli hatta deyim yerindeyse “festival havasında” geçer.
İlk yorumu siz yazın!