İlk yorumu siz yazın!
İstanbul'da Turist Olmak: Tarihi Yarımada'da Bir Gün
Ben bayramda burada, İstanbul’da kalmayı tercih edenlerdendim. O yüzden farklı programlar yapmayı, hatta bir günümüzü İstanbul’da turist olarak gezmeye, tarihi yarımadayı keşfetmeye ayırmak istedik. Bayramın arife gününde; Namlı’da kahvaltımızı ettikten sonra, çok sevdiğim Galata Köprüsü’nden yürüyerek geçerek Eminönü’ne vardık. Peki sonra nereleri gezdik, neler yaptık. Hadi başlayalım!
Kahvaltı: Namlı Gurme, Karaköy Konum
Namlı’yı meşhur kahvaltısı sayesinde hepimiz biliriz. İstanbul’daki en lezzetli pastırmalı yumurtadan sucuklu sahanda yumurtaya, yüzlerce çeşit peynire, dolma, içli köfte gibi Türk yemeklerine kadar canınız ne çekiyorsa hepsini eksiksiz bulabileceğiniz bir mekan Namlı. Tarihi yarımada’da bir tur yapacaksak ve turumuza Karaköy’den başlayacaksak kahvaltısı için en doğru adres Namlı Gurme olur diye düşünerek gittik oraya. Yine dillere destan bir kahvaltı ettik tabii; ben oraya giderseniz tavsiyem şöyle; ortaya bir büyük tabak alın ve tabağı et füme çeşitleri ve peynir çeşitleriyle doldurun. Dolma gibi yan ürünler canınız çekerse tabağa onlardan da koyun. Pastırmalı yumurta sevenlere söylüyorum “Hiç düşünmeden sipariş edin.” Cherry domatesli açık omlet de çok lezzetli aklınızda bulunsun. Kahvaltı için ordaysanız; Namlı’nın ünlü bal-kaymağını da istemeyi unutmayın. Bu arada dikkat: Namlı’da ne kadar “makul” bir yer olarak görünse de hiç öyle değil; hesap genelde ciddi anlamda kabarık geliyor; bunu da söylemeden geçmiş olmayayım.
Galata Köprüsü’nden yürüyerek, balıkçıları seyrederek geçtikten sonra Eminönü’ne ulaştık. Orada Mısır Çarşısı’nı gezdik; çarşıdaki baharatçılarda her çeşit çay bulunuyor – Bu benim gibi çaykolik bir insan için çok güzel bir görüntü. Çayların gücüne inanlara için; Mısır Çarşısı’nda “Aşk Çayı” satılıyor; alın kaynatın hem siz için, hem sevdiğinize içirin 🙂 Buradan ayrıldıktan sonra, Sirkeci’ye doğru gitmeye karar verdik ve durağımız Tekten Optik’ti. Tekten Optik’le theMagger’ı yazarlarından Deniz Yılmaz sayesinde tanıştım. Burası yüzlerce çeşit vintage gözlük satan bir küçük ama içeriği çok büyük bir dükkan. Ben bu sefer kendim için değil, arkadaşlarımı bu gözlük cennetiyle tanıştırmak için gittim; diğer gittiğimde kendime 1984 model bir Moschino by Persol güneş gözlüğü almıştım. (Tekten Optik ile daha detaylı bilgi almak istiyorsanız, yazımı bitirdikten sonra Deniz’in İstanbul Keşif Günlüğü Vol.4 yazısını okuyabilirsiniz.)
Semaverde Çay Vakti: Setüstü Çay Bahçesi, Gülhane Parkı Konum
Tekten Optik’ten çıktıktan sonra durağımız Gülhane Parkı’ydı. Park, Bayram arifesi ve bayram hazırlıklarıyla alakalı olması nedeniyle çok kalabalık değildi, genelde gezen insanlar bu sefer ellerine kitaplarını almış, çimlerin üzerinde keyif yapan turistlerdi. O yüzden Gülhane Parkı’nı bu sefer daha güzel gördüm ve çok daha iyi yaşadım. Normalde -özellikle haftasonları- Gülhane Parkı çok kalabalık oluyor ve ne yazık ki insan kitlesi pek de iyi olmuyor diyebilirim…
Parkta dolaştıktan ve doğaya doyduktan sonra parkın içerisinde bulunan Setüstü Çay Bahçesi’ne gittik ve İstanbul’da favori çayımızın siparişini verdik. Burada çaylar antika semaverlerde geliyor ve tam anlamıyla “tavşan kanı” rengi ve kıvamındaydı. Parkı gezerken acıktıysanız, Setüstü’nün çok lezzetli kumpiri var, tavsiye ederim. Ama buranın asıl çekici yani, inanılmaz bir İstanbul manzarası karşısında lezzetli çayınızı yudumluyor olabilmeniz.
Yerebatan Sarnıcı Konum
Gülhane Parkı’ndan sonra sıradaki durağımız Yerebatan Sarnıcı’ydı. İstanbul’daki en büyük kapalı sarnıç olan Yerebatan Sarnıcı, M.S 500′lü yıllarda Bizans İmparatorluğu sırasında Büyük Saray’ın su ihtiyacını karşılamak için yapılmış. Sarnıç, yaklaşık 10000 m2′lik bir alan kaplıyor ve içeride her biri 9 m yükseklikte olan 336 sütun bulunuyor. 1500 yıl sonra hala bu kadar sağlam olan bu yapıyı en son ilkokul-lise yıllarınızda gezdiyseniz, yeniden gitmenizin vakti gelmiş demektir. Zaten etrafı gezmek ortama 15 dakika sürüyor; çok vaktinizi de almayacağından Eminönü civarlarındayken tekrar gitmenizi öneriyorum. Ne zaman olduğunu tam olarak hatırlamıyorum ama ben bir kez Yerbatan Sarnıcı’nda bir enstelasyon sergisine gitmiştim; buranın gizemiyle sergi birleşince ortaya inanılmaz bir manzara çıkmıştı…
Kapalıçarşı ve Çorlulu Ali Paşa Medresesi’nde Nargile ve Türk Kahvesi Vakti Konum
Eminönü taraflarına gidip 1461′de temelleri atılan, dünyanın en eski “alışveriş merkezi” olarak geçen Kapalıçarşı’ya uğramamak olmaz. Kapalıçarşı’ya gidip, kuyumculardan peştamelcilere seramikçilere kadar birçok mağazayı gezdik. Kuyumculardan dolayı daha çok kadınların ve tabi ki turistlerin uğrak noktası olan Kapalıçarşı o kadar büyük ki, buralara gittiğiniz zamana minimum 3 saatinizi ayırın derim. Kapalıçarşı sadece turistik olan yerlerle bitmiyor tabii; 30′a yakın hanı bulunan çarşının en ünlü hanı Zincirli Han. Daha çok ilginç ve tarihi kalıpçıları bulabileceğiniz bu hanı ve diğer hanları da buraya gitmişken gidebilirsiniz.
Kapalıçarşı’dan ayrıldıktan sonra nargile ve kahve molası vermek için Çorlulu Ali Paşa Medresesi’ne gittik. Ününü çok duyduğum Medrese’ye ilk defa gittim, ama ortamı çok mistik buldum. Turistiniz varsa veya turist gibi gezmek istiyorsanız; nostaljik bir nargile deneyimi için Çorlulu Ali Paşa Medresesi doğru bir adres. Buraya gitmişken bol köpüklü Türk kahvesi içmeyi de unutmayın.
Çorlulu Ali Paşa Medresesi Adres: Yeniçeriler Cd No:36 D:5, Beyazıt/İstanbul
Ve Son Durağımız! Sur Kebap & Ocakbaşı, Kadınlar Pazarı-Unkapanı Konum
Ben geçen haftaya kadar Sur Kebap adında bir kebap cennetimizin olduğunu bilmiyordum. Unkapanı’nda Kadınlar Pazarı’nın ünü, burada kasaplarda ve restoranlarda bulabileceğiniz Büryan kebabından geliyor. Büryan nedir derseniz; wikipedia’da şöyle anlatıyor: “Büryan, Kuzunun bütününün (organları alınmış şekilde) yaklaşık 2-3 metre derinliğinde çamur ile kapağı kapatılmış bir kuyuda odun ateşi ile pişirilmesi ile olur.” Büryan, biraz yağlı ama çok lezzetli bir et.. Yedikten sonra araştırdığım kadarıyla İstanbul’da en lezzetlisini de Sur Kebap’ta yiyebilirmişsiniz. O yüzden aşağıdaki bölümü iyi okuyun 🙂
Sur Kebap’a gittiğimiz gün bayram arifesinde olduğumuzdan, 8′de gittiğimizde 8buçuğa kadar etrafımızdaki insanlara saygıdan yemeklerimize başlamak için oruç tutmamamıza rağmen iftar saatini bekledik. Beklerken önümüzde metal kalıplarda, metal kepçe ile içebileceğimiz ayran bekliyordu. Camiden gelen ezan sesiyle yemeğimize başladık ve ortaya bünyan, karışık kebap, çiğ köfte, lahmacun ve perde pilavı geldi. Hepsi tek kelimeyle mükemmeldi! Yemekten sonra meşhur Sur Tatlısı masada yerini aldı. Dondurmalı irmik helvasına benzeyen ve gerçek sırrını kimsenin bilmediği, yaban mersini eşliğinde servis edilen Sur Tatlısı gerçekten harika… Tatlıyı yerken garsona “Bu tatlının içerisinde bir çeşit peynir var mı” diye sordum; hafif sırıtarak “Belki de vardır…” dedi; kısacası tatlı hakkında ser verip sır vermedi.
Çok önemli not: Unkapanı’nda bulunan Kadınlar Pazarı’nın etrafı Fatih’te olması nedeniyle, biraz muhafazakar bir bölge. Ben buraya gittiğimde mini etekliydim ve biraz ilgi çektim diyebilirim. Sur Kebap’a gidip rahatsız olmak istiyorsanız çok az daha uygun bir kıyafet giyebilirsiniz, benim gibi “benim için fark etmez” diyorsanız istediğinizi giyin tabii 🙂
Sur Kebap Adres: Zeyrek Mh., Kadınlar Pazarı Unkapanı – Fatih/İstanbul
Sur Kebap Telefon: (0212) 533 8088
Bayramın arifesi günü böyle geçti kısacası… İstanbul’da turist gibiydim ve çok mutluydum. Evet, son senelerdeki birçok olay, birçok görüntü yüzünden mantık olarak İstanbul’dan ve genel Türkiye’den uzaklaşsam da, kalbim hep İstanbul’da. Umarım çok geç olmadan, seneler önceki güzel insanların yaşadığı, huzurlu güzel İstanbul’umuza ve laik mantığımıza tekrar kavuşuruz…
keyifle okudum Lisya. cok benzer bir programi yapmistim 7-8 ay once ama eksiklerim varmis Medrese ve Sur Kebab gibi. tamamlamak icin tekrar cikicam bu turneye. harikasin..
Beni, sevindim beğenmene 🙂 Aslında Rumeli köftecisi vb gibi lezzetler de vardı da onları da bir sonraki yazımda yeni yerlerle beraber yazıcam. Şimdilik araştırmalardayım 🙂 Bu arada gidicekseniz eylül ortasını tercih edin, bu detayı yazmadım ama biz gittiğimiz gün inanılmaz derecede sıcaktı 🙂 görüşürüz!